CUMHURİYET DÖNEMİ PARA POLİTİKASI VE BANKACILIK 1923-1938

CUMHURİYET DÖNEMİ PARA POLİTİKASI VE BANKACILIK 1923-1938
Osmanlı’nın son dönemde, kredi piyasasına tümüyle yabancı mali aracılar
egemendi. Bankalar, büyük oranda, azınlıklarla yabancı uyruklulara hizmet
veriyordu. Türk halkının savaşlar nedeniyle, tasarruf gücü hemen hemen sıfıra
düşmüştü. 1923 yılında bankacılık alanında yetişmiş Türk eleman yoktu. Çünkü
Türk bankası yoktu. Yabancılara ait bankalarda çalışanlar azınlıklardı. 1920’de
bankalardaki tüm tasarruf mevduatı, yalnızca bir milyon liraydı. Avrupalılar,
Türklerin banka kurmak bir yana, var olan işleyişi bile yürütemeyeceğini
düşünüyordu. “Türklerden bankacı olmaz, bunu beceremezler”,
“personeli nereden bulacaklar” sözleri, o günlerde sıkça dile
getirilen yargılardı.
Devlet Maliyesi, Para Politikaları, Bankacılık
Kurtuluş Savaşı başladığında, yeni devletin bütçesi sıfır noktasındaydı.
Nakit Sovyet yardımı ve İstanbul’dan Ankara’ya çevrilebilen vergiler, ilk
gelirleri oluşturdu. Denk bütçe hazırlamak, Cumhuriyet Devletinin ilk
bütçesinden başlıyarak temel amaç oldu ve büyük oranda gerçekleştirildi.
Gereksinimlerin baskısına karşın, karşılıksız para basımına gidilmedi.
Hazinenin tümden boş olduğu günler geçirildi. Mali bağımsızlığa, siyasi
bağımsızlığın temeli olarak büyük önem veriliyor, Mustafa Kemal “tam
bağımsızlık, ancak mali bağımsızlıkla gerçekleştirilebilir”1 diyordu.
Osmanlı İmparatorluğu’nun 1918’de 160,4 milyon altın Osmanlı Lirası dış
borcu vardı. 1925 yılında, bu borcun “Türkiye Cumhuriyeti sınırları
içinde kalan yerlerde harcandığı” kabul edilen 107,5 milyonunun
ödenmesi için, Düyun-u Umumiye’yle bir sözleşme yapıldı. 1928’de 1367 sayılı
yasayla onaylanan anlaşmaya göre, 1929’da başlayacak ödemeler 1952’de bitecek
ve borç tutarından yüzde 37 indirim yapılacaktı.2
1929 Dünya Ekonomik Bunalımı nedeniyle, yalnızca ilk taksidi ödenebilen
borçlar, yeni koşullarla 1932’de yeniden yapılandırıldı. Yeni anlaşmaya göre,
borçların önemli bir bölümü, dışsatım mallarıyla ödenecek3 ve
nakit ödeme 8,6 milyon liraya düşürülecekti.4
Ankara Hükümeti, yetmezlik içindeki bütçesine karşın,
borcunu düzenli olarak ödedi. 1953 yılında son borç taksidini ödeyerek,
Osmanlı’dan miras kalan borçlarının tümünü temizledi.
İlk Bütçe
Cumhuriyetin ilk bütçesi 1 Mart 1924’te yürürlüğe girdi. 1924 Bütçesi 118
254 222 liraydı. Bu bütçeden, adalete 4.5, içişlerine 15, sağlık hizmetlerine
2.2, eğitime 6.1, bayındırlığa 14, savunmaya 33 milyon lira ayrılmıştı.5
Bütçe, 1938 yılında, enflasyonsuz bir onbeş yıl
sonrasında, 304 milyona çıkarıldı. Bu onbeş yıllık dönemde, Milli Eğitim,
Sağlık, Bayındırlık ve Adalet Bakanlıkları’na ayrılan ödenekler önemli oranda
arttırıldı.6 1923-1938 arasında 11 yıl, gelir ve giderin eşit
olduğu denk bütçe; 3 yıl ise gelirin giderden çok olduğu bütçe
fazlası gerçekleştirildi.7
İş Bankasının Özgünlüğü
26 Ağustos 1924’de, bir milyon lira sermaye ile İş Bankası
kuruldu. Banka, Mustafa Kemal’in, özel çaba ve desteğiyle
kurulmuş ve adını da o vermişti. Bankacılıkta benzeri olmayan ve ilerde örnek
alınacak, kendine özgü bir girişimdi. Ödenmiş sermayesinin dörtte biri olan 250
bin lira, Hint Müslümanlarının Kurtuluş Savaşı’na gönderdiği yardımdan
karşılanmış, kalan miktar, “parası olan eş-dost, biraz da hatıra
dayanan zorlamalarla”8 sağlanmıştı.
Atatürk, İş Bankası’nın
kuruluş amacını, “vatanı kurtaracak ve yükseltecek önlemlerin başında
yer alan ve oluşumu, halkın değer ve güvenine dayanan, tam anlamıyla çağdaş ve
milli bir banka yaratmak” olarak açıklıyordu.9
İş Bankası, kısa sürede gelişti ve yabancı mali
aracılara üstünlük sağladı. 1929 yılında, mevduatı 44 milyon liraya çıktı,
1932'ye dek 44 şube açtı. Sermayesi, 1926'da 2 milyona, 1927'de Osmanlı
İtibar-ı Milli Bankası'yla birleşince, 4 milyon liraya çıktı. 1926'da 14,2,
1929'da 43,8 milyon lira oldu.
Merkez Bankası Kuruluyor
11 Haziran 1930’da Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası zor koşullar altında kuruldu.
Sermaye yoktu, bankacılık eğitimi almış kadro bulunmuyordu. Birikimi olan az
sayıdaki insan, Türk bankacılığına güvenmediği için, paralarını yabancı banka
olan Osmanlı Bankası’nayaptırıyordu.
Almanya’dan getirtilen Karl Müller, “Merkez Bankası size
gerekli ama kurmayın çünkü kurup işletemezsiniz” diye rapor vermişti.10 Ancak,
Cumhuriyet Hükümeti, Merkez Bankası kurmaya kararlıydı. Kuruluş çalışmalarına
katılan Celal Bayar, “vatan için Devlet ne ise, Devlet için
de Merkez Bankası odur” diyordu.11
Mustafa Kemal Merkez Bankası’nın kuruluş ve gelişimine büyük önem verdi ve
ilgilendi. Bankayı, “ülkenin mali ve iktisadi gücünü temsil eden, büyük
milli kuruluş” olarak niteliyor; “Uluslararası iktisat güçlerine
karşı, durumun gereklerine göre; korunma, denge ve gelişme önlemleri alıyoruz.
Bu çetin sınavda, çabalarımıza başarıyla karşılık veren milli paranın gücünü ve
milletin varlığını, uluslararası bunalıma karşı korumak başlıca amacımızdır” diyordu.12
Ulusal Bankalar Kuruluyor
Anadolu’nun hemen her ilinde, tümüyle milli sermayeye dayanan onlarca banka
kuruldu ve başarıyla işletildi. Adapazarı Emniyet Bankası,
Afyonkarahisar Terakki Servet Bankası, Akhisar Tütüncüler Bankası, Bor Esnaf
Bankası, Denizli İktisat Bankası, Diyarbakır Bankası, Elazığ İktisat Bankası,
Ermenek Ahali Bankası, Eskişehir Bankası, Karadeniz Bankası, İzmir Esnaf
Bankası, İstanbul Bankası, İtibarı Milli Bankası, Karaman Çiftçi Bankası, Konya
Türk Ticaret Bankası, Kastamonu Bankası, Kayseri Milli Bankası, Kırşehir
Ticaret Bankası, Kocaeli Halk Bankası, Lüleburgaz Birlik Ticaret Bankası,
Manisa Bağcılar Bankası, Mersin Ticaret Bankası, Milli Aydın Bankası, Nevşehir
Bankası, Niğde Çiftçi Bankası, Şarki Karaağaç Bankası, Trabzon Bankası, Ürgüp
Zürra ve Ticaret Bankası, Üsküdar Bankası, 1923-1938 arasında kurulan
bankalardan bazılarıydı.13
Milli bankaların kurulup gelişmesi, yabancı bankaların mali piyasalardaki
tekelini ortadan kaldırdı, onların kredi ve mevduat niceliğini hızla düşürdü.
Milli bankalarda, şaşırtıcı bir akçalı sermaye birikimi oluştu. Cumhuriyet
yönetimi karşılıksız para basmadığı için, 1924-1929 arasındaki 5 yılda,
dolaşımdaki para yalnızca 12 milyon lira artarken, bankalardaki mevduat, 135
milyonluk bir artışla, 76 milyondan 211 milyon liraya çıktı.14
Yabancı bankaların Türkiye’deki toplam mevduat
içindeki payı, 1924 yılında yüzde 78’ken, 1938’de yüzde 22’ye, toplam kredi
içindeki payı yüzde 53’ten yüzde 15’e düştü. Aynı dönem içinde, kamu ve özel
Türk bankalarının mevduat oranı, yüzde 22’den yüzde 78’e, kredi oranı yüzde 47’den
yüzde 85’e yükseldi.15
Ekonomik Denge (İstikrar) ve Sürekli Büyüme
Ulusçu girişimler, sonuçlarını kısa sürede gösterdi. 1922-1925 arasında
fiyat artış oranı yani enflasyon, yılda yüzde 3.12, 1925-1927 arasında ise
yüzde 1 oldu. Bazı fiyatlarda ucuzlama görüldü. Türk parası yabancı paralar
karşısında değer yitirmedi, tersine kimilerine karşı değer kazandı.
1924 yılında 9,5 kuruş olan Fransız Frangı, 1929 yılında 7,7 kuruşa, 187
kuruş olan bir ABD Doları 127 kuruşa düştü. Aynı dönemde, bir İsviçre Frangı 34
kuruştan 37 kuruşa, bir Alman Markı 44 kuruştan 46 kuruşa çıktı.16 İngiliz
Sterlini 1925’de 895 kuruşken, 1938’de 616 kuruşa düştü.17
Bunlar dünyanın en güçlü paralarıydı. Dış ticaret açığı, 1930’da dışsatım
fazlasına dönüştü. Cumhuriyetin ilk yıllarında hiç olmayan altın stoku, 1931’de
6 127 ton, 1933’te 17 695 ton, 1937’de ise 26 107 tona ulaştı. Yine ilk
yıllarda hiç olmayan döviz stoku ise, 1938 yılında 28,3 milyon dolara çıktı.18
Enflasyonsuz bir süreçte, para hacmi hemen hemen sabit
tutulmasına karşın, ekonomide gelişme sağlandı. 1923-1938 arasındaki 15 yılda,
ortalama yüzde 8,4 büyüme gerçekleştirildi.19Türkiye’de uygulanan
ekonomik önlemler, 1929 bunalımından etkilenen başta Almanya olmak üzere,
birçok ülke tarafından da uygulanmaya başlandı. Almanya, Türkiye’nin izinden
giderek kambiyo denetimi rejimine geçti ve enflasyonu önledi. Paralarının
serbest döviz niteliğini koruyan diğer ekonomiler, paralarının değer
yitirmesini önleyemediler.
Yurt Sevgisi, Devrimci Tavır
Bunca iş, kuşkusuz kolay başarılmamıştı. Planlanan hedeflere ulaşmak için;
sınırsız yurt sevgisi, inanç ve özveriden başka, bilinçli ve kararlı bir
devrimci tavır sergilenmişti. Mustafa Kemal, 18 Mart 1923 tarihinde
Tarsus’ta şunları söylemişti: “Ulusal ticaretimizi yükseltmeye
mecburuz. Bu basit, fakat hayati gerçeği bilerek, bilmeyenlere yolu ile
anlatmalıyız. Anlamayanlara zorla anlatarak, amacımıza doğru yürüyeceğiz”.20
1938 yılında Türkiye, akçalı sorunlarını da tümden
çözmüş değildi ama büyük bir atılım ve gelişme sağlanmıştı. Kendi gücüne
dayalı, sürekli bir gelişme süreci başlatılmış; Türk halkında, her türlü
zorluğa karşı çıkacak bir ulusal bilinç ve kararlılık yaratılmıştı. Tam
bağımsızlık ve kendi kaynaklarına dayanma esas alınmıştı. Her alanda olduğu
gibi, para politikaları ve bağımsız maliye konusunda da, aşılmış olan mesafeyi
ölçmek için, yalnız nereye varılmış olduğuna değil, aynı zamanda nereden
başlandığına bakmak gerekir.
DİPNOTLAR
1 “Devletçilik İlkesi ve Türkiye Cumhuriyeti Birinci
Sanayi Planı 1933” Prof.Dr.Afet
İnan, TTK Yay., Ank.- 1972, Sanayileşme Haritası, sf.33
2 “Yeni Osmanlı Borçlar Tarihi” İ.H.Yeniay, İ.Ü.Yay., İst.; ak.Yahya S.Tezel
“Cumhuriyet Döneminin İktisat Tarihi” T.V.Yurt.Yay., 3.Bas., 1994,
sf.207
3 a.g.e. sf.210
4 a.g.e. sf.210
5 “Genel Muvazeneye Dahil Dairelerin 1924-1948
Yılları Bütçe Giderleri”; ak. Prof.Dr. Ferudun Ergin,
Yaşar Eği.Kül.Vak.Yay., No:1, 1977, sf.46
6 a.g.e. sf.47-48
7 “Atatürk’ün Ekonomi Politikası” Prof. Mustafa A.Aysan, Top.Dön.
Yay.,6.Bas.İst.-2000, sf.51
8 a.g.e. sf.79
9 a.g.e. sf.79
10
“Atatürk’ün Ekonomi
Politikası” Prof.Mustafa
AAysan, Top.Dön.Yay., 6.Baskı, İst.-2000, sf.99
11
a.g.e. sf.103
12
a.g.e. sf.62-63
13
“Atatürk Zamanında
Türk Ekonomisi” Prof.Dr.Ferudun
Ergin, Yaşar Eği.Kül.Vak.Yay., No:1, 1977, sf.49-50
14
“Cumhuriyet
Döneminin İktisadi Tarihi” Yahya Tezel, 3.Baskı, Tarih Vak.Yurt.Yay., İst.-1994, sf.124
15
a.g.e. sf.125-126
16
“Atatürk Zamanında
Türk Ekonomisi” Prof.Dr.Ferudun
Ergin, Yaşar Eği.Kül.Vak.Yay., No:1, 1977, sf.57
17
“Cumhuriyet
Döneminin İktisadi Tarihi” Yahya Tezel, 3.Baskı, Tarih Vak.Yurt.Yay., İst.-1994, sf.171-172
18
“Atatürk Zamanında
Türk Ekonomisi” Prof.Dr.Ferudun
Ergin, Yaşar Eği.Kül.Vak.Yay., No:1, 1977, sf.53
19 “1923-1939 Yıllarının İktisat Politikası Açısından
Değerlendirilmesi” Korkut Boratav, İTİA Mezunları Derneği, İst.-1997, sf.39-52; ak. Prof. Mustafa A.Aysan,
“Atatürk’ün Ekonomi Politikası” Top.Dön. Yay., 6.Baskı, İst.-2000,
sf.179
20
“Atatürk’ün
Söylev ve Demeçleri” 2.Cilt, sf.
132; ak. Arı İnan, TTK Bas. 1991, sf.225-226