Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mevzuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.. (M.Kemal Atatürk)

PARTİ PROGRAMIMIZ

MÜDAFAA-İ HUKUK HAREKETİ PARTİSİ

BİRİNCİ KISIM
TEMEL VE KALICI UNSURLAR

İNSAN – KİŞİLİK – VATANDAŞLIK

İlkeler

Madde 1-        İnsan doğanın ve toplumun bir parçasıdır. İnsan ailenin kurucu, geliştirici, devam ettirici unsurudur. İnsan özgür iradesi ve aklı ile bilgi, teknoloji ve kültür üreten, medeniyetler kuran tek varlıktır.

İnsan, maddi ve manevi varlığı, çevre ve toplumla ilişkileri ve etkileşimleriyle bir bütündür. İnsanın maddi varlığı, genlerinin ve biyolojik kalıtımın etkisi altında, çevre şartlarına bağlı olarak başlar, devam eder ve sona erer. Manevi varlığı eğitim ve bilimle, aklı bilgi ve deneyimle gelişir. Çevre ve toplumla ilişkileri ise, yaşadığı ortamın, tarihi ve kültürel değerlerin, iktisadi hayatın, hukuk düzeninin oluşumları, olayları ve kuralları tarafından yönlendirilir.

İnsan, toplum içinde bir bireydir. Kendine özgü ve ayırt edici davranışları ile kişi olur. Kişilik, toplum içindeki bireyin gerçek davranışlarda bulunması ve bu davranışları sergilemesidir.

Kişilik, milli ortamın hücresi, oluşmasında ilk ve en önemli “Temel ve Kalıcı Unsuru”dur. Diğer bütün unsurlar varlıklarını ve güçlerini kişiliğini ortaya koyan özgür irade ve karar sahibi insandan alırlar.

Bir millete bağlı veya kendisini o milletten sayan kişilerin “Temel ve Kalıcı Unsurlar” üzerinde aynı veya benzer düşünce ve görüşleri paylaşmaları aynı veya benzer tutum ve davranışlarda bulunmaları Milli Kültür Çevresini meydana getirir. Kişi bu kültür çevresinin de kurucu unsurudur.

Milli Devlet, gerçekte milli ortamın ve milli kültür çevresinin eseridir. Devlete bağlı veya kendisini o devletten sayan kişilere Vatandaş denir. Sonuç olarak kişilik vatandaşlığa dönüşür. Devlet içinde önemli bir konuma gelir. Hukuk düzeninde belirtilen Vatandaşlık Haklarına sahip olur. Vatandaşlığın ödev ve sorumluluklarını yüklenir.

Anayasamızın “Siyasi Haklar ve Ödevler” başlığını taşıyan “Dördüncü Bölümü”nde, “Türk Vatandaşlığı”nın kazanılması 66. maddede düzenlenmiştir. “Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” Aynı maddede “Vatandaşlık Bağı” kişinin Türk Milli Kültür Çevresi’nin bir unsuru olması anlamındadır. Doğal olarak da bu bağ ile devlete bağlanan herkes Türk’tür.

Hedefler

Madde 2-        Partimizin insan-kişilik ve vatandaşlık konularında hedefleri aşağıdadır:

a-         İnsanın doğuştan sahibi olduğu dokunulmaz, devredilemez, vazgeçilmez haklarının ve hürriyetlerinin tam, kesintisiz ve serbestçe kullanılmasını sağlamak.

b-        İnsanın maddi ve manevi varlığını, çevresel ve toplumsal ilişkilerinin güvenli, sağlıklı, üretici, dengeli şekilde çağın gereklerine, bilim ve teknolojinin esaslarına uygun biçimde geliştirmek ve güçlendirmek.

c-         Milli güç unsurlarımızın kaynağı ve dayanağı olan, bu unsurlara işlerlik kazandıran insan varlığımızın birliğini, bütünlüğünü, dirliğini, düzenini, refahı ve mutluluğunu gerçekleştirmek.

ç-         İnsan varlığımızı yurtiçinden ve yurtdışından gelebilecek her türlü tehdit ve tehlikelerden korumak, siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel, bilim ve teknoloji hayatının devamını, güçlenmesini, gelişmesini, ilerlemesini, çağdaş imkân ve vasıtalara kavuşmasını sınırlayan ve kısıtlayan engelleri ortadan kaldırmak.

d-        Kişilerin özgüvenlerini, iş ve çalışma, sanat ve buluş, bilgi ve teknoloji üretme yeteneklerini artırmak, güçlendirmek, özendirmek ve desteklemek; aralarındaki kültürel bağları, iktisadi ve sosyal dayanışma tutum ve davranışlarını kuvvetlendirmek, geliştirmek.

e-         Vatandaşlarımızın milli ortam ve kültür çevresi içerisinde, sosyal hukuk ve adalet ilkeleri doğrultusunda özgür, sağlıklı, güvenli, ailesine, milletine, vatanına ve devletine bağlı kişiler olarak yaşamalarını, varlıklarını geliştirip, ebedi kılmalarını sağlayacak şartları, imkân ve fırsatları hazırlamaktır.

Politikalar

Madde 3-        Partimizin açıklanan hedeflere ulaşmak ve bu hedefleri Yüce Milletimizle birlikte geliştirerek daha ileri ve çağdaş hedeflere yükseltip gerçekleştirmek için izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Partimizin üreteceği politikalar ve bunların çeşitli düzey ve aşamalardaki uygulamaları insan ve insan varlığımız temeline dayanır.

b-        Partimiz, insan ve insan varlığımızın her alanda ve bütün ilişkilerinde güçlenmesine özen gösterir, önem verir, öncelik tanır.

c-         Partimiz, demokratik siyasi hayatımızın işlerliğinin, ekonomik ve toplumsal gelişmenin, kültür çevremizin güçlendirilmesinin, bilgi ve teknoloji üretiminin, uluslararası ilişkilerde güç ve rekabet mücadelesinin insanımızın ve vatandaşlarımızın hürriyetlerini, güvenliklerini, birlik ve dirliklerini refah ve mutluluklarını sağlamaya ve güvence altına almaya yönelik olduğuna inanır. Üreteceği politikaların ve uygulamaların bu hususları geliştirmesine ve halkımızca özümsenmesine önem verir.

ç-         Partimiz, Türk vatandaşlarının hür ve egemen, sağlıklı ve çalışkan, ailesine, devletine, vatanına bağlı, çağdaş bilim ve teknolojinin imkân ve fırsatlarından yararlanan, bilgi ve teknoloji üreten, özgüven  sahibi ve girişimci kişiler olmalarını, toplumumuzun bu kişilerden oluşmasını sağlayacak politikalar üretir. Partimiz, her alanda ve her düzeyde yönetimini bu doğrultuda sürdürecek önlemler alır ve uygular.

d-        Partimiz, insan onur ve saygınlığını, maddi ve manevi alanda gelişmesini, kişilerin temel hak ve hürriyetlere ve egemenliğe tam ve kesintisiz sahibiyetlerini, vatandaşların sosyal hukuk ve adalet ilkeleri doğrultusunda ekonomik ve toplumsal dayanışmalarını, görev ve sorumluluklarını gerçekleştirecek her türlü önlemleri alır, hukuki düzenlemeleri yapar.

e-         Partimiz, güvenlikte, sağlıkta, hukukta, eğitim ve öğretimde, sosyal güvenlik ve sosyal adalet uygulamalarında, ailede, çevrede, sokakta, iş ve çalışma yerinde, kırda ve bayırda, görevde ve dinlenmede nerede olursa olsun insan hayatının, gelişmesinin, onur ve saygınlığının, hak ve hürriyetinin eşit ve ayırım yapılmaksızın Devletin koruması ve güvencesi altında bulunduğunu sağlayacak politikalar üretir ve uygular.

AİLE – KADIN VE ÇOCUKLARIMIZ

İlkeler

Madde 4-        Aile, kutsaldır ve dokunulmazdır. Aile, toplum hayatının ve beka’nın, kaynağı, kültür ve medeniyetin, çağdaşlaşma ve ilerlemenin, ekonomik ve sosyal dayanışmanın, kuvvet ve gücün dayanağıdır.

Aile, bir hayat arkadaşlığı ve dostluğu kadar onur ve saygınlık ortaklığı, sevgi, bilgi ve üretim ocağıdır.

Aile, Türk toplumunun temelidir. Eşler arasında her alanda eşitliğe dayanır.

Aile, milli varlığımızın devamının, gelişmesinin, bekasının temel unsuru ve yaratıcı gücüdür.

Aile, Türk milletinin özü ve cevheridir. Toplumumuzun düşünce ve hayat tarzı bütün özellikleri ve şekilleriyle ailede oluşur, aileden kaynaklanır ve aileden yayılır.

Aile, milli, maddi ve manevi değerlerimizin korunup, gelecek nesillere aktarılmasında, milli duygunun, ahlâkın ve bilincin geliştirilip, devamında, milli birlik ve bütünlüğümüzün güçlendirilmesinde, sosyal dayanışmanın oluşturulup, uygulanmasında, bilgi ve teknolojinin üretiminde temel unsurdur. Aile, tarihi ve kültürel mirasımızın, dilimizin, inançlarımızın, müziğimizin, sanatımızın, örf ve adetlerimizin geliştirilmesinde, tanıtımında ve yaygınlaştırılmasında en kuvvetli dayanak noktasıdır. Başta sağlık, çevre, eğitim ve öğretim, bilgi ve teknoloji üretimi olmak üzere halkımızın çeşitli alanlardaki ihtiyaç ve beklentilerinin karşılanması aileden başlar.

Kadın, önce bütün hak ve hürriyetlere sahip bir insan, sonra saygın ve onurlu, üretken bir kişi, nihayet toplumun devamında, gelişmesinde, bekasında en büyük etken ve özveri sahibi bir anadır.

Türk Kadını, önce doğal ve hukuki bütün hak ve hürriyetlere sahip bir varlık, sonra milletimizin temeli, saygın, yüksek, onurlu ve üretken bir vatandaş, nihayet Türk milletinin evlatlarını yetiştiren, ona hayat veren ve sonsuzluk sağlayan, erdem sahibi, kahraman ve özveri örneği bir anadır.

Türk toplumlarında kadın evin (ailenin) direği ve yanan ocağıdır.

Türkiye Cumhuriyeti’nde kadın, Türk Millet Mücadelesi ve Kurtuluş Savaşı döneminde olduğu gibi, bugün de toplumumuzun en saygın yerinde, her şeyin üstünde, yüce ve onurlu bir varlıktır.

Türk kadını, dünyanın en aydın, en erdemli, en güçlü ve en özverili kadını olduğunu, her zaman ve her durumda kanıtlayacak özelliklere sahiptir ve yetenektedir.

Türk milli varlığının korunup geliştirilmesinde, çağdaşlaşma doğrultusunda ilerleyip, yükselmesinde ve sonsuza kadar devamında aileye düşen bütün görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinde en büyük pay Türk Kadını’nındır.

Çocuklarımız, ailelerimizin ve toplumumuzun sahibi oldukları en değerli ve üzerlerinde en çok özen gösterilmesi gereken varlıklardır.

Milletimizin ümit ve beklentilerinin üzerlerinde toplandığı bu eşsiz varlıklar, geleceğin büyükleri, insanlığın ve toplumumuzun sorunlarını çözecek, sorumluluklarını taşıyacak kişileri, Cumhuriyetimizin vatandaşları ve bekanın da temsilcileridir.

Çoğunlukla “aile” hakkındaki görüş ve değerlendirmelerimiz ailedeki çocuklar ve onların sağlıklı, iyi yetiştirilmeleri, üretici ve faydalı olmaları ile orantılıdır ve özdeştir. Milli kültürümüzden kaynaklanan bu düşünce ve yaklaşımlar her doğan çocuğun ailesi kadar çevresine ve topluma aidiyet anlayışının sonucudur. Çocuklarımız yalnız ailelerin değil, çevrelerinin, toplumun ve devletin sorumluluğunda olan varlıklarımızdır.

Hedefler

Madde 5-        Partimizin varoluş nedenlerinin ve öncelikli hedeflerinin başında “güçlü aile, güçlü toplum, güçlü devlet” anlayış ve düşüncesinin gerçekleştirilmesi gelmektedir. Partimizin bu doğrultuda Aile-Kadın ve Çocuklarımızla ilgili hedefleri:

a-         Ailede eşler arasında eşitliği, bağlılık ve dayanışmayı özendirip, güçlendirmek, ailenin kutsallığı inanç ve düşüncesini geliştirip, yaygınlaştırmak,

b-        Ailelerin sağlıklı bir yaşam sürdürmeleri amacı ile devletin gözetim, denetim ve desteğinde önleyici ve koruyucu sağlık önlemleri almak, zorunlu “Aile Doktorluğu” ve “Aile Sağlık Sigortası” kurum ve sistemlerini uygulamak,

c-         Ülkemizin coğrafi durumuna, iklim şartlarına, bölgesel ve yerel özelliklerine, halkımızın ekonomik üretim ve hayat tarzına uygun, çağdaş bir sosyal yapılaşmayı esas alacak şekilde ailelerin konut ihtiyaçlarını karşılamak,

ç-         Aileyi bir ekonomik üretim birimi kabul ederek, aile fertlerinin birlikte veya ayrı ayrı mal, hizmet, bilgi ve teknoloji üretmelerini özendirmek ve desteklemek,

d-        Anne ve babanın birlikte veya ayrı, ayrı eğitim ve öğretimlerine ağırlık vermek, onları her alanda bilgi ve teknolojiyle donatmak,

e-         Herhangi bir nedenle iktisaden güçsüz veya maddi ve manevi alanda çaresiz kalan ailelere her türlü desteği sağlamak,

f-         Aile yapımızı çözmeyi, yıpratmayı, güçsüz kılmayı, kendi iradesi ve yönetimi altında sömürmeyi, aile içinde ve ailenin çevresiyle ilişkilerinde güvensizliği, düşmanlığı ve ümitsizliği yaymayı, uygulamayı esas alan eylemlerle, tehdit, tehlike ve engellerle, propagandalarla mücadele etmek ve ortadan kaldırmak, Aile Hukukunu güçlendirmek, “Aile Avukatlığı” kurumunu geliştirip, uygulamak.

g-         Kadınların eğitim, bilgi, görgü ve iletişim seviyelerini yükseltmek, onları çağdaş bilim ve teknolojinin imkân ve fırsatlarına sahip kılmak,

ğ-         Eğitim ve öğretimden yoksun kalmış kadınlarımıza her alanda eğitim hizmeti vermek, iş ve sanat yeteneklerini geliştirmek,

h-         Bir meslek ve iş kolunda çalışan kadınlarımızın hizmet içi eğitimlerinin dışında, kendi iş ve çalışma alanlarında bilgi, görgü ve teknoloji deneyimlerini artırmaları için gereken önlemleri almak,

ı-          Kadınlarımızın siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel, bilim ve teknoloji alanında, toplum hayatımızın her kesiminde, her düzeyinde ve her konusunda örgütlenmelerini, çağdaş ve ileri bir ülkenin kadınları olarak yabancı ülkelerdeki kadın kuruluşları, kamu ve özel kurumlar ile ilişkilerde bulunmalarını özendirmek ve desteklemek,

i-          Kadınların ev işlerinde yıpranmalarını, yorgunluklarını, düşünce ve hayat tarzlarındaki kısıtlılığı ortadan kaldıracak önlemler almak, bu önlemler sonunda kazanacakları zamanı üretime dönük olarak değerlendirmeleri için gereken bilgi ve teknoloji yardımında bulunmak,

j-         Kadınlarımızın özellikle “Ekonomik ve Toplumsal Gelişme” plan ve programları doğrultusunda üretime katılmalarını, bütün meslek, sanat ve sektörlerde çalışmalarını özendirip, destekleyecek faaliyetlerde bulunmak,

k-        Çalışan ve ihtiyacı olan annelerin çalışma saatleri içinde çocuklarının ilköğretim çağına gelinceye kadar, sağlıklı beslenmelerinin, bakımlarının, büyümelerinin, eğitimlerinin ve her türlü ihtiyaçlarının devletçe karşılanmasını sağlamak,

l-          Geleceğimizin güvencesi olan çocuklarımızın doğum öncesi ve doğum sonrası sağlıklı yaşamalarını, büyümelerini, manevi ve maddi alanda güçlendirilmelerini esas alan plan ve programları gerçekleştirmek ve uygulamak,

m-        Çocukların kötü alışkanlıklardan korunması, suça itilmelerinin önlenmesi, başta göç çocukları olmak üzere çalışan çocukların iş ve hizmet yerlerinde sömürülmelerine engel olunması, bunların barınma, iş ve çalışma güvenliklerinin, sağlık, eğitim, mesleki ve sanat eğitimlerinin ve çevre şartlarına uyumlarının sağlanması gibi hizmetleri kamu hizmeti saymak, merkezi ve yerel idarelerce karşılamak,

n-         Bakıma ve korumaya muhtaç çocukların sağlık, bakım, özel eğitim, iş ve sanat eğitimleri, üretici duruma getirilmelerinin devletin gözetim ve denetiminde yerel idarelerce yerine getirmek,

o-        Özel eğitim ve öğretime muhtaç çocuklarımızın bakımlarını, sağlık ve eğitimlerini devlet tarafından gerçekleştirmektir.

Politikalar

Madde 6-        Partimizin açıklanan hedeflere ulaşmak ve bu hedefleri Yüce Milletimizle birlikte geliştirerek daha ileri ve çağdaş hedeflere yükselterek gerçekleştirmek için izleyeceği politikalar aşağıdadır:

a-         Partimiz üreteceği politikalar ve bunların uygulamalarında, milletimizin “Aile”nin kutsallığı, toplumun temelini oluşturduğu, eşler arasında eşitliğe, onur ve saygınlık ortaklığına dayandığı ve bir sevgi, bilgi, üretim ocağı olduğu inanç ve düşüncelerine özen gösterecek, öncelik ve önem verecektir.

b-        Partimiz, hedefleri kapsamında ve Anayasamızda devletin görevleri içinde yer alan “Aile, Kadın ve Çocuklarımız”ın korunması, güvenliği, sağlığı, bakımı, eğitimi gibi konuların ve onlara her türlü yardımı, donanımı sağlamayı ve gelişmelerini öngören faaliyetlerin kamu hizmeti sayılması ile ilgili hukuki düzenlemeleri yapacak ve gereken kurum ve kuruluşları kuracaktır.

c-         Partimiz, kuruluş belgelerinde ve uygulamalarında Türk aile yapısını koruyup, güçlendirmeyi, eşler arasında eşitliği özendirip, sağlamayı, kadın ve çocuklarımızın sağlıklı bakımlarını, eğitim ve öğretimlerini esas alan Vakıf ve Derneklerimizin ve bunların oluşturdukları platformların plan, program ve projelerini destekleyecek bilgi ve teknoloji sağlayacak, gerekli görülen muafiyetleri tanıyacaktır.

ç-         Partimiz, çalışma, hizmet ve faaliyetlerinde Aileyi, Kadın ve Çocuklarımızı esas alan sivil toplum örgütlerini ve bunların oluşturacakları platformları destekleyecek, Vakıf ve Dernek şeklinde hukuk düzenimiz içinde yer almalarını özendirecektir.

d-        Partimiz, başta kadınlarımızın çeşitli alanlarda örgütlenmeleri olmak üzere, kadın ve çocuk haklarının ve hukuklarının geliştirilmesi için çalışan vakıfları, dernekleri, sivil toplum örgütlerini ve bunların oluşturacakları platformları, temsilcilerini destekleyecektir.

e-         Partimiz, doğrudan veya üyeleri aracılığı ile veya üyelerinin katıldıkları Sivil Toplum Örgütlerince ailelerin artan iktisadi ve sosyal hizmet ve yardım ihtiyaçlarını karşılayacak “Aile Dayanışma Birlikleri” kuracak, kurulmuşları destekleyecek, mahalle düzeyinde kurulup bütün yurda yayılacak bu birliklerin yerel yönetimlerce özendirilip, güçlenmelerine yardımcı olunacaktır.

f-         Partimiz, ailelerin eğitim, görgü, bilgi ve teknoloji ihtiyaçlarını karşılayan, bilgi, teknoloji, ürün üretimlerine yardımcı ve destek olan, ailelerin ve üyelerinin katılımlarıyla oluşacak “Aile Birlikleri” kuracaktır. Mahalle, köy, bucak, belde, ilçe ve illerde  kurulacak bu birliklere yerel yönetimlerin, kamu ve özel kurum ve kuruluşlarının yardımları sağlanacaktır.

g-         Ailelerin çocuk sahibi olmaları ve sağlıklı çocuklar yetiştirmeleri, anne ve çocuk sağlığı, sağlıklı beslenme, ekonomik ve sosyal güçlenme gibi konularda bilgilendirilmeleri ve bu bilgilerin hayata geçirilmesini sağlamak amacıyla Parti üyelerinin ve/veya sivil toplum örgütlerinin kuracakları “Aile Sağlık ve Destek Hizmetleri” kuruluşları Partimizce özendirilecek ve desteklenecektir.

ğ-         Ailelerin doğum, sünnet, nişan, düğün, yaş günü gibi mutlu, hastalık, yoksulluk, güçsüzlük, ölüm gibi acı günlerinin mahalle ve köylerde, uygun yerleşim birimlerinde yaşayan diğer ailelerle birlikte topluca paylaşılmasını ve yardımlaşmayı Aile Birlikleri sağlayacak, yerel idareler de bu konuda gereken hizmet ve destekleri öncelikli görev ve işleri olarak yürüteceklerdir.

h-         Partimizin açıklanan hedeflere ulaşmak için izleyeceği yol ve yöntemlere, alacağı kararlara, üreteceği politikalara Halk Temsilcileri, İl ve İlçe Delegeleri, Bölge ve Türkiye Temsilcileri destek olacaklar ve başlıca görevleri içinde sayacaklardır.

TOPLUM – TOPLUMSALLAŞMA – TOPLUMSAL DEĞİŞME

İlkeler

Madde 7-        TOPLUM canlı, sürekli ve ebedi bir varlıktır. Toplum, öncelikle kendisini kuran insanlar arasındaki ilişkiler ve etkileşimlerle ilgilidir. Bu ilişki ve etkileşimler, kendine özgü bir kültür çevresinin oluşmasına, toplumda çeşitli grupların ortaya çıkarılmasına, rollerin ve statülerin belirlenmesine, değerlerin üretilmesine ve bu değerlerin bölüşümündeki mücadelelere neden olur ve her biri toplumsal niteliktedir. Toplum, temelini teşkil eden aile grubundan başlayarak, millete kadar ve bunlar arasında her alan ve düzeydeki çeşitli grupların, kurum ve kuruluşların eylemlerini, olgularını ve olaylarını kapsamına alır.

Toplum yaşayan bir varlıktır. İnsanlar bu varlığın organlarıdır. Organlar fanidir, toplum içinde doğarlar, yaşarlar ve ölürler. Toplum kendisi içinde doğanlar ve kendisine katılanlarla bütünleşerek devam eder. Organlarını yeniler, üretir, çoğaltır ve geliştirir. Canlı bütün varlıklar da organları arasında nasıl bir birlik, bütünleşme ve dayanışma varsa ve o organizmalar varlıklarını sürdürebilmeleri için organların farklı görevlerini tam ve uyumlu olarak yerine getirmeleri gerekiyorsa, toplumla veya toplumun çeşitli kademeleri ve daha küçük topluluklarla bireyler arasındaki ilişkilerde aynen bu canlı organizmalar gibidir. Bireyler içinde bulundukları grubun kendilerine verdiği rollerin ve tanıdığı statülerin görev, yetki ve sorumluluklarını ahlâki değerlere bağlı kalarak tam ve diğer üyelerle uyumlu şekilde yerine getirmek zorundadırlar. Aksi halde toplumun bir canlı hücresinin veya organının yaşamasını tehlikeye atmakla kalmazlar toplumun varlığını da tehdit edecek durumlara neden olurlar.

Bireysel (Ferdi) Şuur: Bireyin içinde doğduğu, katıldığı grup veya toplulukla birlikte yaşama kararlılığına ve hayatı paylaşma istek ve iradesine denir. Gerçekte toplumun sürekliliğini ve ebediliğini içinde doğanların ve kendisine katılanların birlikte yaşama kararlılıkları ve hayatı paylaşma istek ve iradeleri ve toplumun birlik ve bütünlüğünü sağlayacak ilkelere sadakatleri sağlar. Bu kararlılık, istek ve iradeler bireyin topluma bağlılığı ve şuurunun sonucudur. Toplum içinde “Kişiliğin” en önemli özelliği ferdi şuur ve özgüvendir. Bu iki özellik “Vatandaşlığın” da temelini teşkil eder.

Toplumsal Şuur (Bilinç) : Toplumda ortak inançların, değerlerin ve normların bütünüdür. Soyuttur. Bireysel şuurlarda, tutum, davranış ve eylemlerde belirginleşir. Ancak, toplumsal niteliği bakımından ferdi şuurdan farklıdır, onların basit bir toplamı veya sonucu değildir. Toplumsal şuur, kendi yasalarına göre evrimleşir, bireyleri çevreleyen ve etkileyen şartlardan ayrı olarak varlığını sürdürür. Zaman süreci içinde büyük bir değişiklik göstermez. Nesiller arası bağlantıyı sağlar. Toplumsal şuur, bireysel şuurları etkiler ve onlar üzerinde bir baskı oluşturur. Bu baskı mekanizmalarının somut görünümleri yaptırımlarla desteklenen toplumsal kurum ve kuruluşlardır. Bireyler, ağırlıkla ortak değer ve normlardan ve onların birleşmesinden ortaya çıkan kurallara göre hareket ederler.

Güven ve bu duygunun altında paylaşılan ahlâki değerler ve normlar toplumun varlığını doğrudan etkiler. Bir toplumda çeşitli gruplar ve topluluklar, kurum ve kuruluşlar, karşılıklı güven içinde olmalılar. Bu duygu olmadan kendiliklerinden ortaya çıkamazlar. Varoluş nedenleri doğrultusunda etkinlik göstermeleri, gelişmeleri ve ilerlemeleri de karşılıklı olarak güven duygularını tutum, davranış ve eylemleriyle göstermelerine ve sergilemelerine bağlıdır. Güven ferdi (bireysel) ve toplumsal şuurlaşmanın kaynağıdır. Önce, özgüveni olmayan veya doğanın ve hayatın (toplumun) çeşitli oluşumları, olguları, olayları ve eylemleri karşısında gerekli özgüveni ortaya koyamayan insanın bencilliği dışında başkaları ile paylaşabileceği hiçbir ahlâki değer ve norm yoktur. İkincisi, kişinin özgür irade ve kararı ile bir grup veya topluluğa katılması, o grup veya topluluğun üyesi olabilmesi her şeyden önce özgüveni gerekli kılar. Grup ve topluluğun devamı ise, üyelerinin veya katılanların karşılıklı olarak gösterecekleri güvene bağlıdır.

Toplumsal Sermaye, bir toplumda veya onun bazı bölümlerinde güven duygusunun egemen olmasından doğan güçtür. Sosyal sermaye toplumun aile gibi en küçük ve temel sosyal grubundan, millet gibi en geniş ve kapsamlı grubunda ve bunlar arasındaki gruplar, topluluklar içinde yer alır. Sosyal Sermayeyi tarihi deneyim ve alışkanlıklar, gelenek ve görenekler, inançlar ve kültürel değerler yaratır ve bunlar aracılığı ile nesilden nesile iletilir.

Sosyal Sermaye, en genel tanımı ile grup ve toplulukların etik (töre ve ahlâk) değerlere sahip olmasından doğan güçtür. Topluluklar bu değerler üzerinde yükselir. Sosyal Sermaye, bir grup veya topluluğun ahlâki normları alışkanlık haline getirmesi, sadakat ve dürüstlük gibi erdemleri kazanıp, uygulaması, bireylerin güven içinde birbirlerine bağlanmalarıdır. Bu özelliği nedeniyle, ekonomik hayatta ileri sürülen ve kabul edilen “İnsan Sermayesi” kavramından ayrılır. “İnsan Sermayesi” üretimde toprak, fabrika ve makineler ve para gibi somut ekonomik girdilere bilgi ve becerilerle insanın katılımıdır.

Toplumda sosyal sermaye bireylerin sadece kendi başlarına hareket etmeleriyle kazanılmaz. Toplum da bireysel değerlerden çok, sosyal değerlerin egemen olmasına dayanır. Sosyalleşme eğilimi kazanmak ahlâki alışkanlıklara dayanır. Elde edinilmesi zordur. Ancak bir kez kazanıldığında yok edilmesi ve değiştirilmesi de o derecede zor hatta imkânsızdır. Bu alışkanlıklar nesilden nesile aktarıldıkça toplum da güçlenir ve ebedileşir.

TOPLUMSALLAŞMA, bireyin kişilik  kazanarak belli bir toplumsal çevreyle ilişki kurup, o çevreye katılması ve toplumla bütünleşmesidir. Toplum içinde doğan insan, o topluma ait bir birey ve bir varlıktır. Bu bireyin çevresiyle her alanda sağlıklı ilişkiler kurması, kendi özgür irade ve kararı ile toplumun çeşitli grup ve toplulukları içinde yer alması ve toplumla bütünleşmesi kişiliğinin gelişmesinin sağlıklı bir göstergesidir. Bireyin zaman içerisinde kişilik kazanmasını ve toplumla bütünleşmesini sağlayan üç yol ve etken vardır. Bunlardan birincisi, aile ve akraba çevresidir. İkincisi, okullar, örgütler, kulüpler, gönüllü kuruluşlardır. Üçüncüsü ise devlettir.

Toplumlar kendilerine özgün kültürel değerleri ne kadar koruyabilir, kültürel faaliyetleri ne kadar yoğun yaşayabilirlerse dayanışmaları, aidiyet ve bağlılık duygu ve kararlılıkları o kadar kuvvetli olur. Bu yol ve etkenler, bireye verecekleri ve aktaracakları kültür değerleri, ahlâk normları ve güven duygusu oranında kişinin kendine özgü ve ayırt edilebilen niteliklere sahip olmasını, toplumla bütünleşmesini, çevresi içinde etkin ve mutlu olmasını hazırlayabilirler ve kolaylaştırırlar.

TOPLUMSAL DEĞİŞME, toplumun yapısında değişme anlamındadır. Toplum yapısı, sosyo-kültürel değerlerin, normların, kurumların belirlediği toplumsal ilişkilerden meydana gelir. Toplumsal değişme, kişiler arası ilişki ve etkileşimlerin değişimine dayanır. Özünde kişilerin tutum ve davranışlarının değişimi vardır.

Genel olarak “sosyo-kültürel deyim” şeklinde ele alınan toplumsal değişim, insan ilişkilerini, toplumda yerleşmiş değerleri, normları, kurum ve kuralları, iktisadi faaliyetleri, kültürel ve siyasi yapıları etkiler. Ailenin örgütlenişini, nüfusun dağılımını, hayatı kazanma yollarını, dini davranışları, benimsenen değerleri, kullanılan teknolojilerdeki değişimleri kapsamına alır.

Toplumsal yapı, kültürel ve siyasi yapının kurucusu, devam ettiricisi ve geliştiricisidir. Toplumsal yapıdaki değişim açıklanan yapıları da etkiler, değişime yönlendirir, zorlar. Önemli olan değişimin toplumsal bütünlüğü, toplum yapısının kendine özgü ve ayırt edici özelliklerini ve öncelikle toplumda kişilerin özgüvenlerini ve toplumsal güveni bozmamasıdır.

Gerçekte insanlık tarihinde teknoloji değişimleri toplumsal değişmenin nedeni olmuştur. Teknoloji, kişiler arası ilişkileri ve etkileşimleri, bu ilişkileri düzenleyen değer ve kuralları biçimlendiren en büyük etkendir. Toplum, dışarıdan teknoloji ithal ediyor veya alıyorsa, genellikle bu teknolojiye uygun düşünce ve hayat  tarzını da ithal eder. Bunun benimsenmesi ise güdümlü toplumsal değişmenin başlaması olur. Güdümlü değişme, toplumsal yapının ve bu yapının eseri olan kültürel ve siyasi yapıların kendilerine özgü ve ayırt edici özelliklerinin zayıflaması ve yitirilmesiyle sonuçlanır.

Ancak bu kural değildir. Olmamalıdır. Teknolojinin yerlisinin ya da ithal edileninin kullanılması konfor ve kolaylık sağlarsa da kültürel yozlaşmayı getirmemelidir. Japonya gibi bunu başarabilen ve sürdürebilen ülkeler vardır. Bunun için görsel ve işitsel yayınlarda özgün kültürel (ezgi, şarkı, türkü, destan, oyun, tiyatro, film, sinema, belgesel vs.) öğeleri ve Türkçeye seçici bir ağırlık verilmelidir.

Hedefler

Madde 8-        Partimizin “Güçlü Toplum” anlayış ve düşüncesini gerçekleştirmek doğrultusunda Toplumla ilgili hedefleri aşağıdadır:

a-         Toplumumuz içinde doğan ve toplumumuza katılan her insanın, güvenli, sağlıklı, adil ve eşitliği esas alan bir ortamda, doğal ve yasal hak ve hürriyetlere sahip olmasını sağlamak; kişiliğinin ve Türk vatandaşlığının onur ve saygınlığını kazanacak, üretim gücünü artıracak, toplumsal dayanışma istek ve yeteneğini geliştirecek siyasi, sosyal ve kültürel önlemleri almak, uygulamak.

b-        Ülkemizde hiçbir dil, din, inanç, mezhep, görüş ayırımı yapmamak, vatandaşların aynı tarihi kaderi paylaştıkları ve gelecekte de aynı kaderde birleşecekleri gerçeğinden ayrılmadan toplumumuzda insani ve ahlâki değerleri ve normları, hoşgörüyü egemen kılmak, yardımlaşmayı özendirmek, her türlü aymazlıklar ile ve tutuculukla mücadele etmek.

c-         Toplumumuzda aile başta olmak üzere, bütün gruplarda, kesimlerde, kurum ve kuruluşlarda, topluluklarda “İnsani” ve “Toplumsal” sermayeyi özendirmek, artırmak, bireysel ve toplumsal şuurlaşmayı geliştirmek, yaymak.

ç-         Üreten birey, üreten aile, üretken toplum düşünce ve davranışını uygulama alanına geçirmek.

d-        Toplumu bilgi ve teknoloji üretecek düzeye çıkarmak.

e-         Toplumumuzda kültürümüzün kendine özgü ve ayırt edici özelliklerini, ahlâk anlayışını ve normlarını, güven duygusunu güçlendirici, geliştirici önlemler almak.

f-         Toplumumuzun varlığını, bütünlüğünü, birliğini, dirliğini, huzur ve refahını, dayanışma istek ve eğilimlerini, üretkenliğini, kaynak ve zenginliklerini tehdit ve engelleyici, tehlike ve risk altına sokucu her türlü davranış ve eylemlerle mücadele etmek.

g-         Toplumsallaşmayı özendirmek, güçlendirmek.

ğ-         Anayasamızın (özellikle giriş kısmında) ilkeler doğrultusunda, toplumumuzun siyasi, iktisadi, sosyal, kültürel, bilim ve teknoloji hayatını, güvenlik, sağlık, adalet, eğitim ve sosyal güvenlik hizmetlerini, doğal kaynaklarını ve zenginliklerini güçlendirecek, ileriye götürecek, başta yoksulluk, işsizlik ve üretimsizlik olmak üzere, her türlü olumsuzluk ve geri kalmışlıkla mücadele edecek toplumsal değişmeleri özendirip, gerçekleştirmek.

Politikalar

Madde 9-        Partimizin açıklanan hedeflere ulaşması ve bu hedefleri Yüce Milletimizle birlikte geliştirip daha ileri ve çağdaş hedeflere yükselterek gerçekleştirmek amacı ile izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Partimiz, devletimizin temel amaç ve görevleri içinde yer alan “Toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak” hizmetini Anayasamız ve yasalarımızda “mali imkânların yeterliliği ölçüsü” gibi kayıt ve şartlara bağlayan kuralları kaldıracak şekilde hukuki düzenlemeler yapacaktır.

b-        Partimiz, toplumumuzda insanımızın saygın ve onurlu bir kişilik kazanmasını, vatandaşlık görev ve yükümlülüklerini gönülden ve rahatlıkla yerine getirmesini sağlayacak güvenli, sağlıklı, üretken, adil ve eşit bir ortam hazırlayacak ve geliştirecektir.

c-         Kişiliğin oluşmasında en büyük etken olan aileden başlayarak diğer topluluklar, kurum ve kuruluşlar özendirilecek, bilgi ve teknoloji ile desteklenecek; eksik, hatalı ve sömürüye, başka bir güç ve ideolojiye bağlılık, dini ve mezhep baskısı gibi toplumsal yapıyı bozacak uygulamalar izlenerek engel olunacak, bu uygulamalara maruz kalanlar devlet kurum ve kuruluşlarında eğitileceklerdir.

ç-         Partimiz hedefleri doğrultusunda “Toplumsallaşmaya büyük bir özen gösterecek, önem verecek ve destekleyecektir. Belirlenen doğrultuda “Toplumsal Değişimi” gerçekleştirecek ve “Türk İnkılâbı”nın bir var olma mücadelesi olduğu temel görüşünden hareket ederek, çağdaşlaşma yolunda gereken değişimleri yapacaktır.

d-        Toplumumuzun birlik ve bütünlüğünü, ahlakî değer ve normlarını, güven duygularını, dayanışma istek ve eğilimlerini, kişilerin hak ve hürriyetlerini koruyucu, güçlendirici, geliştirici, yayıcı tutum, davranış ve eylemlerde bulunan sivil toplum örgütleri özendirilecek ve desteklenecektir. Bu ve benzeri kuruluşlar, dernek, vakıf, işçi sendika ve federasyonlarının yabancı devlet ve misyonlarının, kamu ve özel kuruluş ve şahısların, uluslararası örgütlerin etkinliği altına girmelerini sağlayacak her türlü faaliyetlerine yardımlarına, özendirme ve destekleme girişimlerine son verilecektir.

e-         1973 Helsinki “Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Senedi”nde başlatılan ve 1990 Paris Antlaşması ile “Hükümet Dışı Kuruluşlar” olarak nitelenen bütün sivil toplum örgütleri, hukuk düzenimize katılarak güvenceleri sağlanacaktır.

f-         Partimiz, toplumumuzun her grup, kesim, kurum ve kuruluşunda “İnsanî” ve “Toplumsal Sermaye”yi eğitim, kültür, bilim ve teknoloji desteği ile artıracak, güçlendirecek, yurtdışında olanları ülkemize getirecek, geliştirecek politikalar üretecek ve uygulayacaktır.

MİLLET – MİLLİ DEVLET – MİLLİYETÇİLİK

İlkeler

Madde 10-      MİLLET, kutsal bir varlıktır. Canlıdır, süreklidir ve ebedidir.

Millet varlığı, toplumda milli şuurun bireylerce özümsenmesi ve kişilerin topluca kendi hayat ve kaderleri hakkında özgürce karar verme istek ve eğilimlerinin gerçekleşmesi sonunda ortaya çıkar.

Kişilerin topluca kendi hayat ve kaderleri hakkında özgürce karar vermeleri, halkın  kendi hayat ve kaderine egemen olması demektir.

Millet, milli şuurlaşmanın ve halkın kendi hayat ve kaderine egemen olması iradesinin ve kararının ürünüdür. Milli bir toplumda kişilerin açıklanan konudaki düşünceleri, tutum, davranış ve kararları egemenliğin kaynağıdır ve halk iradesi şeklinde ortaya çıkar. Bu yaklaşımla Millet, milli şuurlaşmanın sonunda halkın kendi hayat ve kaderine egemen olmasıdır.

Bu varlık ortaya çıkmış ve Milli Mücadele ve dünya alemine kabul ettirilerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti yapısı altında ebedilik kazanmıştır.

Milli Şuurlaşma toplumsal bir olgu, ilişkiler ve etkileşimler örgüsüdür. Milli Şuur, aynı coğrafi alan üzerinde yaşayan, ortak kök, tarih ve kültüre sahip bireylerden oluşan bir toplumda, kişiler arası ilişkilerin ve etkileşimlerin, düşünce ve hayat tarzlarının toplumun varlığı ile ilgili sorunların çözülmesi, tehdit ve tehlikelere karşı korunulması, bir davanın korunup geliştirilmesi, ortak hedeflere ulaşılması doğrultusunda toplanmalarını ve yönlenmelerini sağlayan güçlü bir bağ ve birlik duygusudur. Bu bağ ve duygu her türlü kişisel, yerel veya başka nitelikteki çıkar ve beklentilerin sınırlarını aşan özelliktedir. Milli şuur, millet varlığının ana beslenme kaynağıdır.

Milli şuur, nitelikleri belirtilen toplumlarda olağanüstü ve önlenemeyen doğa olaylarının, toplumsal yapının değişimini öngören düşüncelerin hazırladıkları fikri yığınakların, toplumun şuur altında birikmiş sorunlarının çözümü amacıyla ortaya çıkaracağı oluşumların ve toplumun varlığını ortadan kaldırmak, topraklarını, kaynaklarını, insan gücünü ele geçirmek, gelişmesine engel olmak isteyen düşmanca davranış ve eylemlerin, vatandaşların hayatlarına, maddi ve manevi varlıklarına ve güvenliklerine yönelmiş her türlü tehdit, tehlike ve engellerin ortaya çıkması durumunda görülür.

Milli şuurlaşmanın toplumsal yapının değişmesini ve toplumun millet aşamasına ulaşmasını sağlayan iki önemli özelliği vardır. Birincisi, milli şuurlaşma sonunda toplumda bireyler arasındaki birlikte yaşama duygusu, milli bağ ve milli birlik duygusu ile kuvvetlenmelidir. İkincisi, bu milli bağ ve milli birlik duygusunun toplumda yarattığı büyük güç ile halkın kendi hayatına ve kaderine egemen olma istek ve iradesinin doğmasıdır. Sonuçta, bu iki özellik toplumsal yapının netleşmesini sağlar, toplum ve halk, millet olur.

Binlerce yıl içinde Türk toplumları yeryüzünde, bir ihtimal Amerika kıtası da dahil olmak üzere, çok geniş coğrafi alanlarda yaşadılar. Bu toplumları meydana getiren bireyler aynı köke (soy’a) bağlılık ve aynı dil’e, din’e, örf ve adet’e, töre’ye sahibiyet özelliğini taşıdılar. Ortak tarihi ve kültürel miraslarını paylaştılar. Kederde ve kıvançta birliktelik gösterdiler. Üretimde ve üretimin bölüşümünde genellikle töre kurallarına bağlı kaldılar.

Toplumsal, ahlâki ve sanat normlarında, düşünce ve hayat tarzlarında  kendilerine özgü bir üslubu temsil ettiler. Birlikte yaşama ve merkezi bir güce bağlılık duygu ve şuurlarını devam ettirdiler. Ailelerin, boyların, kavimlerin, devletlerin ve imparatorlukların yaşatıcı ve koruyucu insan güçlerini oluşturdular. Açıkladığımız ve bir milletin temel unsurları olan özellikleri bir arada bulundurup, yaşatan bu toplumlara “Türk Halkı” dendi. Yaşadıkları coğrafi alanlarda kendilerine özgü kültür çevreleri kuran Türk toplumları genel olarak “Asya Türk Toplumları” ve “Anadolu Türk Toplumları” şeklinde tanımlandı, anıldı.

Binlerce yıllık tarihi gelişimin ve deneyimin sonunda milli bir toplumun bütün unsur ve özelliklerine sahip olan “Anadolu Türk Toplumu”nda diğer tanımı ile “Anadolu Türk Halkı”nda milli şuurlaşma en yoğun, etkin ve yaygın biçimde Yüce Atatürk’ün öncülüğünde ve önderliğinde başlayan “Milli Mücadele Dönemi”nde görüldü. İmparatorluğun yaklaşık son yüzelli yıl içinde uğradığı ağır kayıp ve felâketlerin ve bu devletin kurucu unsuru olan Türklerin karşılaştıkları zulüm ve haksızlıkların bir sonucu olarak, bir kısım aydın kamuoyunda oluşan düşüncelerin hazırladığı ve “Vatan” – “Millet” – “Hürriyet” – “İstiklâl” – “Türk” ve “Türklük” gibi kavramları esas alan fikri yığınakların bu şuurlaşmada önemli etkisi oldu. Yapılan mücadele girişimlerine “Türk Millet Mücadelesi” niteliği kazandırdı. I. Dünya Harbi Osmanlı İmparatorluğu için Mondros Mütarekesi ile son buldu. 1919–1923 Yılları arasında Türk halkı, Türk’ün ata yurdu Anadolu’yu işgal ve istilâ eden, varlığını ortadan kaldırmak isteyen, kaynaklarını ele geçirmeye çalışan düşmanlarına karşı “Kuvay-ı Milliye Hareketleri” ile direndi. “Müdafaa-i Hukuk Dernekleri” şeklinde örgütlendi. Kendi hayat ve kaderine egemen oldu. Düşmanları yurdun dışına çıkardı. Düşmanla işbirliği yapan davranış ve eylemlere son verdi. İstiklâlini kazandı. Kanlı boğuşmalar ve Anadolu muharebeleri ile elde ettiği başarıları ve zaferleri bütün dünyaya kabul ettirdi. Egemenliğine dayanan, kendi devletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurdu. Millet oldu. Bu tarihi gerçeği Yüce Atatürk, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkına Türk Milleti denir” sözleriyle açıkladı.

MİLLİ DEVLET, toplumsal bir varlıktır.

“Milli” deyimi, belirli bir millete bağlılığı, ona özgü özellikleri, onu temsil eden tüm maddi ve manevi değerleri, değer yargılarını ve davranış biçimlerini belirtir.

Milli devlet, varlığını tek bir milletten ve onun iradesinden alan, kişiliğini millet egemenliğiyle özdeşleştirmiş bulunan devlettir.

Milli Devlet ve ülkesi çoğunlukla milletin adı ile anılır. “Anadolu” Türklerin bu coğrafi alana son kez gelip, Türk kültür çevresini oluşturdukları zaman “Türkiye” adıyla tanımlanmış ve bin yıldır bu adla anılmıştır. Türkiye, Türk Milletinin vatanı, Türk Devleti’nin ülkesidir.

Milli Devlet, varlığını ve gücünü her şeyden önce temsil ettiği milleti oluşturan kişilerin milli bağlılık, birlik ve dayanışma şuurundan alır. Bu kişiler ve toplumsal kurumlar arasındaki güven duygusu Milli Devlet’in en önemli dayanaklarının başında gelir.

Millet egemenliği ilkesi üzerine kurulmuş olan Milli Devlet, milli kültür çevresini, toplumun yapısal ve düşünsel özelliklerini, milli kaynak ve zenginliklerini, milli güç unsurlarını, milletin çıkar ve beklentilerini, gelecekle ilgili ümitlerini ve eğilimlerini temsil eder. Bu devletin başlıca görevi temsil ettiği tüm değer ve varlıklara teşkilâtları aracılığı ile sahip olmak, onları geliştirmek, işler halde tutmak, yönlendirmek ve etkin kılmaktır. Milli Devlet bu görevleriyle toplumsal bir varlık olur. Milli Devlet’in temeli, varlığı ve beslenme kaynağı millet topluluğudur.

Çağımızda ve özellikle “Küreselleşme” ve “Bölgesel İttifaklar-Bütünleşmeler” ortamında Milli Devletleri tehdit eden tehlikeler şunlardır:

a-         Milli egemenliğin kaybı. Bu durumda devlet millilik niteliğini yitirir. Başka veya ortak egemenlikler altına girer.

b-        Milli güç unsurlarının (demografik – siyasi – sosyal – iktisadi – coğrafi – askeri – kültürel – bilim ve teknoloji) herhangi birinde bağımsızlığın zedelenmesi ve kaybı, bütün unsurları etkiler, Milli Devlet’i güçsüz kılar, etkinliğini ortadan kaldırır. Onur ve saygınlığını yitirmesine neden olur. Sonuçta ne milli özellik kalır ve ne de devlet devam eder.

c-         Toplumsal gelişmenin ve değişimin, kişilerin kendilerine özgü ve ayırt edici özelliklerini, toplumun düşünce ve hayat tarzını başka ülkelerin insanına, hayat tarzına benzetmekte ve taklit etmekte olan görüşlerin bu amaçla “Millilik” niteliğinden taviz vermeleri durumunda devlet devam eder, fakat millilik özelliğini kaybeder. Ne benzemek istediği toplum olur ve ne de kendi kişiliğini devam ettirir.

ç-         Millilik ile bağnazlık ve tutuculuk kavramlarını eşdeğer kabul ederek, topluma millilik ve “Milli Devlet” özelliği veren milli şuurlaşmayı ve kişiler arası milli bağ ve birlik duygusunu, inanç, ideoloji, doktrinlerle, milli kültür çevresine aykırı düşünce ve görüşlerle değiştirilmesi durumunda devlet millilik niteliğini kaybetmekle kalmaz aynı zamanda çağdışına düşer.

MİLLİYETÇİLİK, toplumsal bir olgudur. Millete tam bir sadakât ve özveriyle bağlılık demektir. Milli bir toplumda milliyetçilik, kişilerin bütün ilişki ve etkileşimlerinde, tutum ve davranışlarında, düşünce ve hayat tarzlarında, doğal ve toplumsal olaylar karşısında, toplumun gelişme ve değişiminde milletin maddi ve manevi çıkarlarına, ihtiyaç ve beklentilerine önem ve öncelik vermek, özen göstermektir.

Milliyetçilik, milletten başka hiçbir yüce güç tanımamaktır.

Milliyetçilik tam bağımsızlığı (yani milli menfaatler ile ilgili olarak özgür karar alabilme ve uygulayabilme yeteneğini) sürdürmeye yönelik değerler bütünüdür.

Türk Milliyetçiliği, gerçekçidir, akılcıdır, milli kültürü esas alır. Milli davaya, öz ülküye, milletin çıkarlarına, hedeflerine ve amaçlarına özen gösterir, öncelik verir. Çağdaştır. Tüm insanlara saygı besler. İnsan hak ve özgürlüklerine, diğer milletlere ve o milletlerin de çıkarlarına dikkatli bir ilgi ile bağlıdır. Ayırımcılığı, bölücülüğü, yıkıcılığı hiçbir durum ve şartta kabul etmez ve ettirmez. İlericidir. Toplum bireyleri arasında her alanda dayanışmayı ve yardımlaşmayı özendirir.

Türk Milliyetçiliği, Türk düşünce ve hayat tarzını benimsemek ve özümsemektir.

“Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk milliyetçiliğine bağlıdır.”

“Atatürk Milliyetçiliği, Cumhuriyetin bütün fertlerinin kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, milli dayanışma ve adalet anlayışı içerisinde yaşayan bir toplum olduğu” anlamındadır. (Anayasa Md. 2. Gerekçesi)

Atatürk, “Türk Milliyetçiliği, ilerleme ve gelişme yolunda uluslararası temas ve ilişkilerde, bütün çağdaş milletlere paralel ve onlarla uyum içerisinde yürümekle beraber, Türk toplumunun özel karakterini ve başlı başına bağımsız hüviyetini saklı tutmaktır.” demektedir.

Hedefler

Madde 11-      Partimizin Millet – Milli Devlet – Milliyetçilik konularında hedefleri şunlardır:

a-                    Demokratik siyasi hayata işlerlik kazandırılmasında ve gelişmesinde milli şuurlaşmayı etkin ve milli egemenliği hakim kılmak.

b-        Türk vatandaşları arasında milli bağları ve milli birlik duygusunu canlı tutmak, güçlendirmek.

c-         Milletin sahibi olduğu tarihi ve kültürel mirasını, anayasal anlamda Türklük soy bağını, dilini, inançlarını, örf ve adetlerini, müziğini, edebiyatını, mimarisini, estetiğini, sanatını, folklorunu, tarihi eser ve zenginliklerini korumak, çağdaş bilim ve teknolojiler doğrultusunda geliştirmek ve yaymak.

ç-         Türk Milletinin davası, özülküsü, çıkarları, hedefleri, güvenlik amaç ve stratejileri gibi konuların esas ve ilkelerini koruyarak, yeni yaklaşımlar ve yöntemlerle geliştirmek, bunlara karşı her türlü tehdidi ve saldırıyı etkisiz kılmak, tehlike ve riskleri önlemek.

d-        Türklüğün ve Türk dünyasının iktisadi, sosyal, kültürel, bilim ve teknoloji alanlarında birliğini ve bütünlüğünü sağlamak, nerede olurlarsa olsunlar bu dünyaya bağlı kişilerin haklarını korumak ve savunmak.

e-         Milli gücümüzün coğrafi, demografik, siyasi, sosyal, iktisadi, askeri, kültürel, bilim ve teknoloji ve psiko/sosyal unsurlarını bir bütün halinde, dengeli bir şekilde geliştirmek, işler duruma getirmek ve yönetmek.

f-         Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “Millilik” nitelik ve özelliğini bozmaya, güçsüz ve etkisiz kılmaya, ortadan kaldırmaya yönelmiş ve/veya yönelecek girişimlerle, tehdit, tehlike ve engellerle mücadele etmek, bunları geçersiz kılmak ve yok etmek.

g-         Atatürk Milliyetçiliğini anlatmak ve gelecek nesillere güçlendirerek aktarmak.

Politikalar

Madde 12-      Partimizin açıklanan hedeflere ulaşması ve bu hedefleri Yüce Milletimizle birlikte geliştirip, daha ileri ve çağdaş hedeflere yükselterek gerçekleştirmek amacı ile izleyeceği politikalar aşağıdadır:

a-         Siyasi hayata demokratik işlerlik kazandıracak olan partimiz, Cumhuriyetimizin siyasi rejimini, kaynağını milletten alan bir kamu düşünce ve rejimi haline getirecek, milli şuurlaşmayı etkin kılacak ve hâkimiyetin kayıtsız şartsız milletin olacağı yasal düzenlemeler yapacaktır.

Bu bağlamda siyasi partiler yasasında, siyasetin lider hegemonyasından bağımsız olarak fikir zenginliğine ve özgürlüğüne izin verecek şekilde uygulanabilmesine yönelik iyileştirmeler yapacaktır.

b-        Partimiz, toplumun ve kamu hayatının örgütlenmesinde, eğitim ve öğretimin her çeşit ve kademesinde vatandaşlar arasında milli bağ ve birlik duygusunu güçlendirecek önlemler alacaktır.

c-         Türk milletinin kuruluşunda etkili olan doğal ve tarihi olayları, maddi ve manevi değer ve unsurları yaşayan ve doğmamış olan nesillere tam ve doğru aktarılmasını sağlayacak eğitim ve aydınlatma hizmet ve faaliyetleri geliştirilecek ve her türlü imkân ve vasıtalarla halkımıza sunulacaktır.

ç-         Yüce milletimize kendine özgün nitelikler kazandıran, kişilik, karakter ve yaşam üslubu veren milli kültür çevresi korunup, güçlendirilecek, vatandaşların çalışma, üretim ve girişimcilik eğilim, karar ve davranışları desteklenecektir.

d-        Partimiz, üreteceği politikalarda ve bunların uygulanmasında Türk devlet gelenek ve törelerini, Türk’ün bütün özelliklerini, milli duygu ve ahlâkını esas alacaktır.

e-         Partimiz, devletimizin güvenlik amaç ve stratejilerinin belirlenmesi ve uygulanmasında Türk inkılâbının kazanımlarına, Türk milletinin davasına, özülküsüne, çıkar ve hedeflerine öncelik, önem ve özen gösterecektir.

f-         Partimiz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin millilik yapı ve özelliğini bozan, etkisiz bırakan, ortadan kaldıran veya bir kuşkuya yer verecek şekilde zedeleyen iç hukuk kurallarını, uluslararası anlaşma, belge ve benzeri kaynakları gözden geçirecek, düzeltecek veya hükümsüz sayacaktır.

VATAN – VATANIN BÜTÜNLÜĞÜ

İlkeler

Madde 13-      VATAN kutsal bir varlıktır. Canlıdır, kurucudur, koruyucudur, yapıcıdır. İstekleri, beklentileri, ümitleri vardır.

Bir milletin üzerinde bütün zamanlarını yaşayıp, paylaştığı, uğrunda emek ve kan döktüğü, gereğinde can verdiği coğrafi alana vatan denir.

Vatan sevgili bir ülke, kutsal bir yurttur. Millet bu ülkede ve yurt’ta geçmişini yaşamıştır. Bugünü yaşamaktadır ve geleceği yaşayacaktır. Atalarının anıları, deneyimleri, ümitleri ve mezarları vatanla bütünleşerek bugün yaşayanlara emanet edilmiştir. Yaşayanlar da bu emanetleri, düşünce ve hayat tarzlarını, başarı ve başarısızlıklarını, özlem ve beklentilerini vatanla paylaşarak, onunla birlikte gelecek nesillere devredeceklerdir.

Toplumda, “Milli Şuurlaşmanın” mevcudiyet kaynağı vatandır. Bireyler, kişiler, vatandaşlar arasında “milli bağlılık ve milli birlik duygusu” bir anlamda vatana sahibiyetin, vatana bağlılığın, vatanla bütünleşmenin sonucudur. Bu yaklaşımla vatansız millet, milletsiz vatan düşünülemez. Genellikle milletle vatan özdeş, birbirinden ayrılmaz kavramlardır.

Millet fertleri vatanın çocuklarıdır. Aldıkları ilk nefes vatanın havasıdır. Gözlerini vatan üzerinde açarlar. Vatanın yaşatıcı enerjisi, verimli gücü ile büyürler. Kurucu, koruyucu çatısı altında yaşarlar. Hak ve özgürlüklerini, çıkarlarını, huzur ve refahlarını vatana sahibiyet şuurları, azim ve kararlılıkları oranında koruyabilir ve devam ettirebilirler.

Millet egemenliğinin ve tam bağımsızlığın en önemli şartı, vatanın her karış toprağının korunması ve milletin malı olan vatan kaynaklarının millet tarafından işler duruma getirilerek yönetilmesi ve geliştirilmesidir.

Vatan, evrende ve dünya üzerindeki konumu, uzayla bütünleşen havası, toprakları, suları, denizleri, dağları, ovaları, gölleri, iklimi, koruyup yaşattığı canlıları, bitki örtüsü, doğal kaynakları ve zenginlikleri, tarihi ve kültürel değerleriyle milli gücümüzün coğrafi unsurunu oluşturmakla kalmaz, diğer milli güç unsurlarını da korur, onlara kaynak sağlar, gelişmelerine yardımcı olur.

Vatan canlıdır. Vatan doğal yapısı ve özellikleriyle, kaynakları ve tüm canlı varlıkları yaşatma ve koruma enerjisi ve nitelikleriyle, en önemlisi uğrunda harcanan emekler, dökülen kanlar ve verilen canlarla bir milletin hayatında aldığı anlam ve değerle canlı bir varlığın bütün unsurlarına sahiptir.

Vatan yaşatıcıdır. Vatan havasındaki, toprağındaki, sularındaki, denizlerindeki, üzerinde bütün canlıları yaşatıcı enerjiyi ve niteliği taşır. Milletin yaşama ve varolma gücünü temsil eder.

Vatan kurucudur. Vatan milli ortamın ve milli kültür çevresinin kurucu unsurudur. Toplumun varoluş nedenlerini ve kuruluşunu hazırlayan başlıca etkendir.

Vatan yapıcıdır. Millet fertlerinin, vatandaşların tüm ilişki ve etkileşimlerinde aynı vatanda yaşamanın güvencesi vardır. Vatan bütün bu ilişki ve etkileşimleri olumlu ve yapıcı yönde destekler. Milletin uluslararası ilişkilerinde, güç ve rekabet mücadelesinde en büyük ve yapıcı desteği vatandır. Onun stratejik, jeopolitik, jeoekonomik, jeokülterel özellikleri, kaynakları ve gücüdür.

Vatanın istekleri vardır. Vatan sevgi ister, bağlılık ister. Toprakları üzerinde dirlik, düzenlik, barış ister. Havasına, suyuna, toprağına, taşına, doğal kaynak ve zenginliklerine, denizlerine, kıyılarına, tarihine, kültürüne, milletin yaptığı medeni eserlere, verdiği emeğe, ürünlerine yabancı ellerin değmemesini, kötü ve düşman gözlerin bakmamasını ister. Milletin üzerinde kurduğu devletin ülkesini belirleyen hudutlarına, kutsal sayılan tüm değerlerine, bağımsızlığına dokunulmamasını ister.

Vatanın beklentileri vardır. Vatan milletinin büyük mücadeleler sonunda elde ettiklerini ve kazanımlarını kaybetmemesini bekler. Onları milletin bilim ve teknolojinin sağladığı imkân ve fırsatlarla geliştirilmesini, toplumun çağdaşlaşma yolunda ilerleyip yükselmesini bekler. Millete sunduğu tüm kaynak ve zenginliklerinin, doğal ve tarihi değerlerinin işler halde bulundurulmasını, etkin ve verimli kullanılmasını, alınacak ürünlerin adil ve eşit paylaşımını bekler. Hiç duraksamadan, bıkıp, usanılmadan çalışma bekler, emek bekler.

Vatanın ümitleri vardır. Vatan önce milletinin refah içinde ilerlemesi, çağdaş medeniyetin temsilcisi olması ümidini taşır. İkinci olarak, kaynak ve zenginliklerinin millet evlatlarının verdikleri emeklerle, uyguladıkları bilgi ve teknolojilerle kat ve kat artırılmasını, büyütülmesini, güçlenmesini ümit eder. Son olarak, kök, tarih, inanç birliğinde olan Türk Dünyası vatandaşlarının ortak bir kültür çevresi içerisinde bütünleşmelerini ümit eder.

VATANIN BÜTÜNLÜĞÜ, milli hudutlar içerisinde bulunan vatan parçalarının birbirinden ayrılık kabul etmez şekilde bir bütün olduğu anlamındadır.

Vatan bütünlüğü deyimi devletle, devlet egemenliğiyle ve devletin kurucu ve yaşatıcı unsuru milletle ilgilidir. Milli hudutlar içerisinde devletin egemenliği altında bulunan vatan topraklarına “devletin ülkesi” denir. Vatan bütünlüğü düşüncesi, milli şuurlaşmanın ve toplumda kişiler arasındaki milli bağ ve birlik duygusunun sonucudur ve doğrudan milletle bağlantılıdır, milletin birliğini açıklar. Bu yaklaşımla vatan bütünlüğü, devlet bütünlüğü ile eş anlamdadır. Ülke bütünlüğünü ve millet birliğini kapsar.

Anayasamızın, “Genel Esasları” belirten “Birinci Kısım” da, “III- Devletin bütünlüğünü, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkenti” başlığını taşıyan 3. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesi “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.” demektedir.

Cumhuriyetimizin değişmez, değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez niteliklerinden sayılması gereken bu hükmün (ilkenin) anlamı: “Devletin Tekliği-Ülkenin Bütünlüğü-Milletin Birliği”dir. Devletin egemenlik kavramı ile ilgilidir ve “Vatanın Bütünlüğü-Milletin Birliği”ni açıklar. Aynı ilke, anayasamızın birçok maddesinde, Siyasi Partiler Kanunu başta olmak üzere kanunlarımızda yer almaktadır.

Hedefler

Madde 14-      Partimizin “Vatan” ile ilgili hedefleri aşağıdadır:

a-         Vatanımız – Türk vatanı, milletimizin kutsal varlığı, onu ebediyete kadar yaşatacak verimli gücü, namusu ve onurudur. Vatanın bütünlüğünü korumak ve bu doğrultuda milli şuurlaşmayı bütün zamanlarda güçlü ve yaygın duruma getirmek.

b-        Vatanın tüm  kaynaklarını ve zenginliklerini bütün vatandaşlarımızın eşit ve adil şekilde kullanmalarını, bu kaynak ve zenginlikleri işler duruma getirip, yönetmelerini sağlamak.

c-         Vatanın topraklarının, kaynaklarının ve değerlerinin yağmalanmasına, haksız kullanımına, işlerlik kazandırma girişimlerini ve eylemlerini engellemeye, milli menfaatlerimize uygun üretken, teknolojik yatırım yapacak şirketler haricinde yabancılara satış veya kiralanmasına, yerli veya yabancı imtiyazlar ve tekeller tesisine engel olmak.

ç-         “Vatan” kavramı ve tanımı içine giren her türlü maddi veya manevi değerleri bilim ve teknolojinin imkân ve vasıtalarını kullanarak korumak, geliştirmek, etkin ve verimli kılmak.

Politikalar

Madde 15-      Partimizin açıklanan hedeflere ulaşması, vatanımızın isteklerini, beklentilerini, ümitlerini gerçekleştirmesi amacı ile izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Partimiz, devletimizin vatan toprakları, havası, suları, denizleri, kıyıları üzerinde egemenliğinin tam, kesintisiz, hiçbir ödün ve tavize yer vermeden sağlanıp, kullanılmasını ilke kabul eder. Partimiz bu ilke doğrultusunda üreteceği ve uygulayacağı politikalara öncelik ve önem verecek ve gereken her türlü hukuki düzenlemeleri yapacak, açıklanan ilkeyi bozan, ortadan kaldıran, zedeleyen tüm uluslararası ilişki ve anlaşmaları, sözleşme ve belgeleri gözden geçirecektir.

b-        Partimiz üreteceği politikalar ve uygulamalarla vatanımızın istek ve beklentilerini yerine getirecek ümitlerinin gerçekleşmesi doğrultusunda toplumsal şuurlaşmayı güçlendirecek gereken tüm yasal düzenlemeleri yapacaktır.

c-         Vatanın kutsal varlığının kapsamı içerisinde yer alan bütün maddi ve manevi değerler, iktisadi kaynak ve zenginlikler, yaşayan nesillere emanet edilen tarihi ve kültürel varlıklar milletimizin malıdır. Bunlar milletimizin varlığını devam ettirmesi, geliştirmesi ve bekası, onurlu, saygın ve özgür yaşaması için hayati öneme sahiptir. Partimiz bu inanç ve düşünceyle açıklanan değerler, kaynaklar ve varlıklar üzerinde milletimizin tam ve kesintisiz tasarruf hakkını kullanacağı politikalar üretecek ve uygulayacaktır.

ç-         Partimiz, Anayasamızın ve yasalarımızın öngördüğü ve kurallaştırdığı “Devletin Tekliği, Vatanın Bütünlüğü, Milletin Birliği” ilkesini milli şuurlaşmanın temel ve vazgeçilmez dayanağı sayarak, her türlü ve her düzeyde eğitim ve öğretim program ve uygulamaları ile geliştirilip, yayılmasını sağlayacaktır.

d-        Türk vatandaşlarının haklarını başka kişi veya kuruluşlara, uluslararası kuruluşlara, devletlere Türk vatandaşlarının aleyhine olacak şekilde kullandırılması, vatanın kaynaklarının vatandaş olmayanlar tarafından verimsizce kullanılması, belirli grup veya zümrelerin toprakları ve kaynakları kendi tekellerine geçirerek vatandaşlarımızı kendi vatanında, yurdunda garip, yoksul ve perişan düşüren tüm uygulamalar, yasalar ivedilikle ortadan kaldırılacaktır. Topraklarında adil ve eşitlik ilkeleri doğrultusunda tüm vatandaşlarca kullanımı sağlanacak, toprak reformu tam manasıyla gerçekleştirilecektir.

DEVLET – TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ

İlkeler

Madde 16-      DEVLET, kutsal ve ebedi bir varlıktır. Devlet, millet egemenliği, bağımsızlığı, onur ve saygınlığı temeline dayanır. Devletin kurucusu millettir ve milletle özdeştir. Devlet millidir. Sınırları belirlenmiş, ülkesinin toprakları üzerinde egemendir. Devlet bu toprakların bütünlüğünü ve milli birliği temsil eder.

Devlet, milli varlığımızın, yaşama, gelişme ve ilerleme hak ve hürriyetlerimizin, düşünce ve hayat tarzımızın güçlenerek devamını ve bekasını sağlar. Çağdaş anlayış ve yaklaşımlar içerisinde insan hak ve özgürlüklerinin gereklerini yerine getirir, geliştirir ve uygular. Devlet, milli dayanışmayı, her alanda adalet ve eşitliği esas alır. Devlet, hukuktur. Egemenliği ve etkinliği altındaki topraklar ve toplumlar üzerinde adaleti tam ve kesintisiz uygular, kalıcı kılar.

Devlet, iktisadi hayatta yol gösterici, özendirici, destekleyici, yapıcı, denetleyici ve gereğinde doğrudan müdahale edicidir. Sosyal, kültürel, bilim ve teknoloji ve sosyal güvenlik alanlarında kurucu, koruyucu, geliştirici ve destekleyicidir. Devlet, sosyal hakların gereklerini eşit ve adil şekilde yerine getirir.

Genel olarak devlet, siyasi gücün toplumun çıkarları doğrultusunda ve kendine özgü düşünce sistemi içerisinde örgütlenmesi ve kurumlaşmasıdır.

Siyasal gücün temel özelliği toplumda kurallar koyma tekeline sahip bulunması, kurallara aykırılık durumunda yaptırım yetkisini elinde bulundurup, kullanmasıdır. Toplumda açıklanan tekele ve yetkiye sahip tek ve en üstün kurum devlettir. Hiçbir kurum devletten daha üstün ve onun yetkisini kendisine katabilecek güçte değildir.

Siyasi güç, toplumun çoğunluğunun hür ve serbest irade ve kararları ile siyasi iktidara dönüşür. Siyasi iktidar toplumda meşru olarak kurallar koyma ve yaptırım (fiziki güç ve şiddet) uygulama tekeline sahip olur. Bu yolla devlete özgü en önemli yetkiyi kullanma imkânına kavuşur. Devleti temsil eder. Yasama ve yürütme organlarını oluşturur.

Siyasi iktidara meşruluk veren, daha açık anlatımla siyasi iktidarı yasaların ve kamu vicdanının doğru bulduğu yetkilerle donatan ve birbirlerini tamamlayan iki önemli olgu vardır. Bunlardan birincisi, siyasi iktidarın toplumun çoğunluğunun hür ve serbest iradeleriyle oluşmuş olmasıdır. İkincisi, siyasi iktidarın kendisine verilen yetkileri, kanun koyma ve yaptırım tekelini toplumsal düzenin, adaletin ve toplum iyiliğinin sağlanması yönünde kullanmasıdır. Siyasi iktidar, devlete özgü yetkileri devletin amaçları, toplumun çıkar, beklenti ve özlemleri doğrultusunda kullanmak zorundadır. Bu yaklaşımla “Devlet, amacı toplumsal düzenin, adaletin ve toplumun iyiliğini sağlamak olan, belli bir toprak parçası üzerinde yerleşmiş insan topluluğuna dayanan ve bu topraklar üzerinde meşru yaptırım ve denetleme yetkisine sahip bulunan siyasi örgütlenme düzenidir” şeklinde tanımlanmaktadır.

Siyasi iktidarın en önemli rakipleri, bu iktidarı ele geçirmek, paylaşmak, en azından etkilemek amacını taşıyan siyasi partiler, baskı grupları, sivil toplum örgütleridir. Bugün siyasi iktidarları, çağdaş devleti tehdit eden en büyük tehlike, toplumda mal, hizmet, finansman, bilgi, haber, enformasyon ve teknoloji üreten ve bunların üretiminde kullanılan araçlara sahip olan kişilerin ve tekellerin çeşitli yol ve yöntemlerle etkilemeye çalışmalarıdır. Toplumda ve kurumlar arası ilişkilerde güven yıpranmasının nedeni bu çabalardır. Bu duruma karşı koyamayan siyasi iktidarlar toplumun genel çıkarları, beklentileri ve özlemleri doğrultusunda değil, en azından kendi varlıklarını korumak için, kendilerini etkileyen güçlerin çıkarlarını sağlamakla yükümlü konuma girerler ki bu aşamada iktidarlarının meşruluğu tartışılmakla kalmaz, “Devlet Olgusu” – “Varlığı” ve rejimi de tartışılmaya başlanır.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlık nedeni; Türk milletini, milli birlik ve bütünlük içerisinde, milli kültür ve özdeğerlerine uygun olarak, çağdaş, medeni ve adil bir yönetimle, barışı, huzuru ve refahı sürekli kılarak ebediyen yaşatmaktır. Kutsal olan Türk Devleti;

a-         Türk milli varlığının ve vatanının sembolüdür.

b-        Bağımsızlığını, uluslararası ortamda onurlu ve saygın gücünü daima geliştirerek koruyacaktır.

c-         Zamanla kendisine karşı yapılmış haksızlıkları düzeltecek, uluslararası hukuk ve düzenin ve yükümlülüklerinin saygın üyesi olarak barışın temsilcisi rolünü üstlenecektir. Gücünün caydırıcılığı onu bölgesinde ve dünya üzerinde hakkı olan yere ulaştırmıştır, bunu koruyacaktır.

Kutsal Türkiye Cumhuriyeti Devleti, vatan ve millet bütünlüğünü iç ve dış bütün tehdit ve tehlikelere karşı koruyan, uluslararası düzende varlığını kabul ettiren, milli gücünü her zaman geliştiren bir varlık nedenine dayanmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlık nedeni, Türk milletinin varlığıdır, korunmasıdır, geliştirilmesidir, mutlu ve refah içinde yaşatılmasıdır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin nitelikleri; Anayasamızın birinci maddesi: “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” kuralı ile “devletimizin şeklini” açıklamıştır. İkinci maddesi: “II- Cumhuriyetimizin nitelikleri” başlığı ile başlar ve “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” şeklinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin niteliklerini belirtir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Türk Milletidir. Milletin kendiliğinden, kendi irade ve kararları ile kendisinin kurduğu ve örgütlediği bir varlıktır. Millet, binlerce yıllık tarihinin, devlet kurucu ve yaşatıcı özelliklerinin, engin deneyimlerinin, sahibi olduğu kültür ve medeniyetin sonucu olarak, Osmanlı İmparatorluğu tarihi varlık alanından çekildiği anda, yerine yeni, milli, laik, çağdaş ve ileri Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurmuştur. Cumhuriyet, Türk inkılâbının ilk ve en önemli eseridir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin örgütlenmesinde ve siyasi iktidarın oluşup, çalışmasında belirli ilkeler vardır. Bu ilkeler iki grupta toplanır. Birinci grup ilkeler, Türk İnkılâbının ortaya koyduğu ve Anayasalarda yer alan, kurallaşan ilkelerdir. İkinci grup ilkeler ise, binlerce yıllık tarihimizden gelen Türk devlet düşüncesinin oluşturduğu ilkelerdir. Bunlara “Türk Devlet Geleneği” denir.

A- Anayasada Yer Alan İlkeler:

  1. a)         Demokrasi İlkesi: Bu ilkeye göre devlet yönetiminin ve hâkimiyetinin kaynağı millettir. Egemenlik millete aittir. Hâkimiyet millidir. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisini kullanamaz. Siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.
  2. b)         Temsili Hükümet İlkesi: İlke, milli egemenliğin uygulanması ve gereklerinin yerine getirilmesiyle ilgilidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde toplanan egemenlik, onun içinden çıkaracağı Yürütme Organına (Hükümete) siyasi iktidar imkânı ve gücü verir.
  3. c)         Anayasanın Üstünlüğü İlkesi: Anayasa hukuk düzenini kurar, siyasi iktidarın oluşmasını ve denetimini açıklar. Hak ve hürriyetlerin siyasi iktidar karşısında korunup, işlerlik kazanmasının güvencesini sağlar. Bütün yasaların üzerinde yer alır. Devletin esas teşkilâtını belirtir. “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idari makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.”

B- “Türk Devlet Geleneği”

  1. a)         Devlet Yönetiminde:

1) Devlet hayatında yasalara ve geleneklere bağlılık.

2) Gelenekçilikle, ilericiliğin, çağdaş gereklerin bağdaştırılması.

3) Devlet kadrolarının uzmanlardan oluşması ve halka açık olması.

4) Yönetimde istikrar (kararlılık) ve devamlılık.

5) Danışma, Danışma Kurumlarına, bilime, bilim adamlarına saygı.

6) Disiplin, protokol, denetim ilkelerinde titizlik.

  1. b)         Devletin Halka Dönük Politikalarında:

1) Adalet ilkelerine uyma, Hukuk ve Hukuk Hizmeti Devleti olmak.

2) Halkla bütünleşmek, sosyal hizmetler, refah, şefkat, tolerans devleti olmak.

3) Yurttaşlara güven vermek, sorunlarına pratik çözümler bulmak.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’NİN GÖREVLERİ

Anayasamızın 5. maddesi kenar başlığı “V- Devletin Temel Amaç ve Görevleri” şeklindedir.

“Madde 5- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

Genel olarak Devletin görevleri aşağıda özetlenmiştir:

Devlet, milli varlığımızı, hak ve hürriyetlerimizi, hayat tarzımızı, bağımsızlığımızı, milli birlik ve bütünlüğümüzü, ülkemizin bölünmezliğini korur, geliştirir ve devam ettirir. Milli egemenliği ve adaleti toplumun siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel hayatına, bilgi ve teknoloji üretimine hakim kılar. Toplumda huzuru, asayişi, iç ve dış güvenliği sağlar. Kişilerin, toplumun refahı ve mutluluğu için her türlü sınırlamaları ve engelleri kaldırır, insanın, ailenin, çevrenin maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gereken şartları hazırlar. İktisadi hayatta yol gösterici, özendirici, destekleyici, sosyal güvenlik alanında yapıcı, koruyucu, güvenliği sürekli ve yaygın kılıcı görevler üstlenir. Bütün vatandaşların başta zorunlu eğitimleri olmak üzere, yetenek ve becerilerine göre eğitim ve öğretim hizmetlerinden tam, eşit ve adil şekilde yararlanmalarını sağlayacak önlemler alır. Onları bilgi ve teknolojiyle donatır, bilgi ve teknoloji üretimlerini özendirir, destekler. Eğitim ve öğretimin şekli, düzeyi, kademesi ne olursa olsun yol gösterici, özendirici rol oynar. Sağlık hizmetlerinden tüm vatandaşların kolay, ucuz, doğru, güvenli ve en iyi şekilde yararlanmalarını sağlar. Koruyucu sağlık hizmetleri başta olmak üzere, bütün sağlık hizmetlerinin ülkenin tamamına eşit, sürekli, dengeli, şansa bırakılmayacak şekilde adil dağılmasını, herkese ve her yere ulaştırılmasını başlıca yükümlülük sayar. Bağımsız, tarafsız, erdemli ve halkımızın özlem ve beklentilerini karşılayabilecek bilgi ve deneyim birikimine sahip yargı gücünün, her türlü maddi ve manevi imkânlara sahip kılınarak, vatandaşlarımızı yormadan, süratli, isabetli, güvenli bir şekilde işlemesini, çalışmasını sağlar.

Devletin görevleri T.C. Anayasası’nda ve hukuk düzeninin çeşitli kanunlarında yer almıştır. Önemli olan kuralların ötesinde yönetim sorumluluğu taşıyan herkesin açıklanan görevleri ve ihtiyaçları kendi vicdan ve şuurunda hissetmesi, kendi ve çevresinin çıkar ve beklentilerini bir yana bırakarak devlet sorumluluğunu taşıyacak bir vicdana, ahlâka, bilgiye, erdeme sahip olmasıdır.

Hedefler

Madde 17-      Partimizin “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” hakkında öngördüğü hedefleri aşağıdadır:

a-         Kutsal Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ebedi varlığını, refahını, maddi ve manevi mutluluğunu, niteliklerini, çağdaş medeniyet düzeyine çıkma azim ve kararlılığını koruyup, gerçekleştirmek.

b-        Devletin uluslararası ilişkilerde dünya milletler ailesinin eşit haklara sahip, onurlu ve saygın bir üyesi olarak barış, adalet, insan hak ve hürriyetlerine bağlılık doğrultusunda güçlü etkinliğini savunmak ve geliştirmek.

c-         Millet iradesinin tam, mutlak, kesintisiz üstünlüğünün, egemenliğin kayıtsız ve şart-

sız aziz Türk milletine ait olduğunun inancını, şuurunu, tutum ve davranışlarını Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel dayanağı saymak, bu inanç ve şuuru bütün zamanlarda güçlü ve etkin kılmak.

ç-         Yüce Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varoluş nedenlerini, cumhuriyetimizin milli, laik, ileri, çağdaş özelliklerini ve niteliklerini, anayasamızda gösterilen hürriyetçi demokrasimizin ve demokratik siyasi hayatımızın geliştirilmesinde ve güçlendirilmesinde esas kabul etmek.

d-        Devletimizin yüceliğini ve gücünü, milletimizin bağımsızlığını ve birliğini, ülkemizin bütünlüğünü, cumhuriyetimizi ve demokrasimizi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişilerin temel hak ve hürriyetlerini, insanın maddi ve manevi varlığını geliştirmek, bunları hedef alan her türlü tehdit, tehlike ve engellerle mücadele etmek ve ortadan kaldırmak.

e-         Devlet yönetiminde milli şuurlaşmayı, doğruluğu, dürüstlüğü, açıklığı, milli vicdan ve ahlâkı, devamlılığı, Türk devlet geleneğini, adalet ve eşitliği egemen ve etkin kılmak.

f-         Devlet yönetiminde Türk varlığının, devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğünün, milli çıkarlarının, Türklüğün tarihi, kültürel ve manevi değerlerinin korunması esasından ayrılmamak.

g-         Kamu yönetim ve uygulamalarında, toplumun siyasi, iktisadi, sosyal, kültürel, bilim ve teknoloji hayatını düzenleyen, koruyan, destekleyen girişim ve politikalarda ve bunların uygulamalarında Atatürk Milliyetçiliği ilkelerine, Türk İnkılâbının kazanımlarına bağlı kalmak, öncelik vermek, özen göstermek. Kutsal din duygularının devlet işlerine ve politikaya karıştırılmasından kesinlikle kaçınmak, laiklik esasından ayrılmamak.

ğ-         Devletin savunma, ilgi ve etki alanları içinde kalan devlet ve toplumlarla, vatandaşlarının toplu halde bulunduğu ülkelerle siyasi, iktisadi, kültürel, bilim ve teknolojik ilişkilerini geliştirmek, buralarda çalışan ve üretici olan özel ve tüzel kişilerin haklarını savunmak, gerekli güvencelere bağlamak.

h-         Türk dünyasını oluşturan devlet, toplum ve topluluklarla başta kültürel ve iktisadi alanlar olmak üzere her konuda girişimde sağlıklı ilişkiler kurmak ve geliştirmek.

Politikalar

Madde 18-      Partimizin Türkiye Cumhuriyeti Devleti hakkında öngörülerini kapsayan hedeflere ulaşması amacı ile izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Partimiz, oluşturacağı politikalarda ve bunların uygulanmasında kutsal Türkiye Cumhuriyeti’nin yüceliğine, ebediliğine, halkımızın tarih ve kültüründen gelen koruyucu, gözetici, destekleyici devlet anlayışına özen gösterecek, önem ve öncelik verecektir.

b-        Partimiz, çoğunlukla yurt dışından yapılan telkin ve propagandalar ve iktisadi görüş ve politikaları açıklamak amacı ile “Devlet”in kutsal ve yüce niteliklerini küçülten, zedeleyen tutum ve davranışlarla mücadele edecek, bu yolda üretilen kavram, terim ve deyimleri ortadan kaldıracak önlemler alacaktır.

c-         Partimiz, her alanda toplumumuzda kişilerin devlete bağlılıklarını sağlayacak ve güçlendirecek politikalar üretecek ve bunları uygulayacaktır.

ç-         Partimiz, Devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, Cumhuriyetimizin niteliklerini, toplumumuzun, insanımızın, kişilerin ve vatandaşlarımızın yaşamlarında hazırlayıp, geliştireceği güven ortamı ve milli bağlılık ve milli birlik şuurlaşması ile koruyacak, ebediyete kadar devam ettirecektir.

d-        Anayasamızın 5. maddesinde yer alan : “Devletin temel amaç ve görevleri” partimizin amaçları ve görevleri içerisinde yer alacak ve politikalar bu esaslar doğrultusunda üretilecek ve uygulanacaktır.

e-         Partimiz, devletimizin millilik ve laiklik niteliğini tüm tehdit, tehlike ve engellere karşı koruyacak, geliştirecek, “Türk Demokrasisi”nin temel dayanağı sayacaktır.

f-         Partimiz, devletimizin milli güç unsurlarına işlerlik kazandıracak, yönetecektir.

g-         Partimiz, devletimizin, milletimizin davası, ülküsü, çıkar ve hedefleri doğrultusunda ülkemizin bir bölge gücü ve dünya devleti olmasını sağlayacak kısa, orta ve uzun vadeli planlar yapacak ve bunları uygulayacaktır.

ğ-         Partimiz, Devletimizin Türk Dünyasını oluşturan devletler, toplumlar, topluluklar ile her alanda ve her konudaki ilişkilerini güçlendirip, geliştirecek, “Türk Dünyası Dil Birliği” – “Türk Dünyası  Kültür Birliği” – “Türk Dünyası Ekonomik ve Sosyal Birliği”ni gerçekleştirecektir.

VİCDAN – MİLLİ VİCDAN – TOPLUMUN MİLLİ VİCDANI

İlkeler

Madde 19-      Vicdan, kişiyi kendi davranış ve eylemleri hakkında bir yargıda bulunmaya iten güçtür.

Kişi sahip olduğu bu güç sonucu davranış ve eylemlerinin kendi ahlakî değerlerine uyup, uymadığı konusunda doğrudan yargılama yapma imkân ve yeteneğine kavuşur. Kişi, vicdanı ile vicdan duygusu ile kendi tutum, davranış ve eylemlerinin sonuçları hakkında bir yargıya ulaşır.

Başkalarının hak ve özgürlüklerine saygıyı, adaleti, insaf ve merhameti, yardımlaşma ve paylaşmayı, sabır ve dayanışmayı, koruma ve savunmayı öngören ve uygulayan tutumlar, davranışlar ve eylemler vicdani sayılır.

Milli Vicdan, kişinin içinde bulunduğu topluma bağlılığı sonucu yaptığı davranış ve eylemlerin sonuçları hakkında bir yargıda bulunması, bir yargıya varması duygusudur. Kişinin toplum sorunları ile ilgilenen, bu sorunlara çözüm üreten, toplumda düzenin, dirliğin, birliğin, esenliğin, adalet anlayışının, iktisadi ve sosyal gelişme ve dayanışmanın sağlanmasına, geliştirilmesine yönelmiş tutum, davranış ve eylemleri “Milli Vicdan” – “Milli Vicdan Duygusu”nun sonucu olarak kabul edilir. Bu duygu olağanüstü durumlarda kişinin tüm çıkarlarını yok sayarak ve nefsini feda ederek toplumun varlığını koruma ve savunmasına kadar geniş bir alan üzerinde özverili davranış ve eylemlerini kapsar.

Milli Vicdan, kişinin bağlılık, aidiyet ve güvenlik ihtiyacını karşılar. Paylaşma ve dayanışma isteklerini gerçekleştirir ve yaygınlaştırır. Ailesiyle, çevresiyle, toplumu ve tüm insanlık dünyası ile ilişkilerini geliştirir, güçlendirir. Kendisini, kendisi ile barışık tutar.

Toplum Vicdanı, toplumun içinde bulunduğu durum ve şartlara, yaşadığı olaylara, kendisine yönelen tehdit, tehlike ve engellere karşı gösterdiği tepkilerin, davranış ve eylemlerin sonuçlarını topluca değerlendirme ve yargılama gücüdür. Kamuoyu gerçekte bu gücün hazırlanmasına yardımcı olur ve bu gücü yansıtır.

Toplumun Milli Vicdanı, toplumun olağanüstü şartlar ve olaylar karşısında milli varlığını, maddi ve manevi değerlerini korumak ve savunmak için ortaya koyduğu davranış ve eylemlerin sonuçları üzerinde bir değerlendirme ve bir yargıya varma duygusudur. Bu duygu, topluca (kollektif) bir gücü oluşturur. Taksimi mümkün değildir. Toplumun birlik ve beraberlik ihtiyacını karşılar. Nesilden nesile aktarılır.

Hedefler

Madde 20-      Partimizin Milli Vicdan ve Toplum Milli Vicdanı konularında hedefleri aşağıdadır:

a-         Vicdanı ve fikri hür nesiller yetiştirmek.

b-        Milli varlığımızın, milli ve manevi değerlerimizin korunup, güçlenmesini, geliştirilip, devamını sağlayacak insan gücümüzü vicdan ve milli vicdan konularında sürekli aydınlatmak, bilgi ve teknoloji ile donatmak.

c-         Toplum hayatının her alanında, kişilerin, kurum ve kuruluşların, işletmelerin kamusal ve özel ilişkilerinde vicdan duygusunu esas alacak ve egemen kılacak önlemler almak, bu önlemleri aklın ve bilimin doğrultusunda geliştirmek ve yaymak.

ç-         Ailede, çevrede, okulda, kırsal ve kentsel hayatta, iş ve çalışma hayatında milli vicdan duygusunu toplumsal bir güç durumuna getirmek.

Politikalar

Madde 21-      Partimizin Vicdan – Milli Vicdan – Toplumun Vicdanı konularında belirlediği hedeflere ulaşmak için izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Örgün ve yaygın milli eğitim ve öğretimin her kademesinde, her düzeyinde ve her aşamasında çocuklarımızın ve gençlerimizin vicdanı ve fikri hür vatandaş olarak yetişmelerini sağlayacak uygulamaya öncelik ve önem veren programlar hazırlanacak ve geliştirilerek tatbik edilecektir.

b-        Başta kadınlar olmak üzere aile bireylerini vicdan ve milli vicdan konularında bilgilendirecek, güçlendirecek proje ve programlar üretilecek Merkezi ve Yerel yönetimlerin sorumluluğunda uygulanacaktır.

c-         Partimizin üreteceği politikaların ve bunların tatbikinin temeli vicdandır. Bu yaklaşımla başta Parti Kurucu Üyeleri, Merkez, İl, İlçe ve Belde Teşkilatları yöneticileri ve organları olmak üzere bütün üyeler Vicdan – Milli Vicdan – Toplumun Vicdanı konularında aydınlatılacak ve bilgiyle donatılacaklardır.

ç-         Kamu Kurum ve Kuruluşlarının kendi aralarında ve özel kişi, işletmeler ve kuruluşlarla ilişkilerinde güveni, doğruluğu, dürüstlüğü esas alan vicdani tutum ve davranışları özendirilecek, desteklenecek, gerekli durumlarda kanuni bir çerçeve ve temele oturtulacaktır.

d-        Sivil toplum örgütlerinin ve bu örgütlerin ilişki ve etkileşimlerinin Vicdan ve Milli Vicdan doğrultusunda gelişmeleri, güçlenmeleri sağlanacaktır.

e-         Toplumun siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel, bilim ve teknoloji hayatında, bunların güçlenmesinde ve gelişmelerinde Vicdan ve Milli Vicdanı egemen kılacak önlemler alınacak ve uygulanacaktır.

DUYGU – MİLLİ DUYGU – TOPLUMUN MİLLİ DUYGUSU

İlkeler

Madde 22-      Duygu (His), belirli nesnelerin, eylem ve olayların insanın iç dünyasında uyandırdığı, bıraktığı izlenimlerdir. Her insanda farklıdır. Çevreye, şartlara ve duruma göre değişir. İnsanın algıladıklarını değerlendirerek edindiği tutum anlamındadır. Duygunun ve düşüncenin karşılıklı etki içinde olduğu, birlikte oluştuğu da kabul edilmektedir.

Milli Duygu – Milli His, milletle ilgili sorunların, olayların, davranış ve eylemlerin vatandaşların iç dünyasında (üzerlerinde) uyandırdığı, bıraktığı izlenimlerdir. Bunlar coşku olur, sevinç olur, övünç olur, kıvanç olur, nefret olur, kin olur, üzüntü olur. Milli duygular, vatandaşların millete olan bağlılıkları, millet sorunlarına olan duyarlılıkları ölçüsünde artar, eksilir ve hatta hiçbir iz bırakmadan silinir.

Toplumda Milli Duygu – Milli Duygular, kişilerde olduğu gibi toplumlarında duyguları vardır. Buna kollektif (topluca) duyarlılık da denir. Doğa ve tarihi varlık alanında meydana gelen olayların ve eylemlerin toplum üzerinde bıraktığı etki ve izlenimlere toplumsal duygular denir. Millet düzeyine ulaşmış toplumlarda ise, bu etki ve izlenimler milli duygular şeklini alır. Milletler milli duygularını tarihi gelişmelerinin, kültürel yaşamlarının, karşı karşıya bulundukları sorunların, tehdit ve tehlikelerin etkileri içinde kalarak şekillendirir ve anlamlandırırlar. Ortak düşüncelere, ortak şuura sahibiyetleri duygularını etkiler. Milletler duygularını çoğu kez eylemlerle ortaya koyarlar. Milli duygular, dini duyguların, estetik ve sanatın, kültürün, diğer unsurların ve özellikle insani duygu ve düşüncelerin etkisinde kalabilir. “Türk Milleti, milli duyguyu, insani duygularla düşünmekten zevk alır. Vicdanında milli duygunun yanında daima insani duygunun onurlu yerini korumasıyla övünür.”

Hedefler

Madde 23-      Partimizin Milli Duygu ve Toplumda Milli Duygu konusunda hedefleri aşağıdadır:

a-         Vatandaşların ülke ve millet sorunlarına karşı duyarlılıklarını artırıp, güçlendirmek.

b-        Kişiler arası ilişkilerde milli ve insani duygu ve bağların öncelik ve önem kazanmasını sağlamak.

c-         Ailede, çevrede, okulda, iş ve çalışma alanlarında Türk milletine aidiyet ve Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılık duygularını güçlendirecek, yaygınlaştıracak önlemleri geliştirmek.

ç-         İnsanın güven içinde mutlu olabileceği çevre şartlarını hazırlamak.

d-        Toplumda güveni, sevinci, övüncü, kıvancı, coşkuyu artırıp sürekli kılacak, milli ve insani duyguları geliştirip, yaygınlaştıracak ekonomik, sosyal ve kültürel önlemler almak ve uygulamak.

Politikalar

Madde 24-      Partimizin Milli Duygu ve Toplumda Milli Duygu hedeflerine ulaşmak için izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Milli eğitim ve öğretimde milli ve insani duyguların öğrenilmesini, güçlendirilmesini sağlayacak programlar uygulanacaktır.

b-        Vatandaşların ülke ve millet sorunlarına karşı duyarlılıklarını artırıp, güçlendiren kamu ve özel girişimler, plan ve programlar özendirilecek ve desteklenecektir.

c-         Milli ve insani değer ve duyguları artırıcı, güçlendirici sivil toplum örgütleri özendirilecek ve desteklenecektir.

AHLÂK – MİLLİ AHLÂK

İlkeler

Madde 25-      Ahlâk, bir toplum içinde kişilerin benimsedikleri ve uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kurallarıdır. Ahlâk, insanın doğuştan sahip olduğu veya sonradan kazandığı niteliklerin ve huyların etkisi altında aklı ve iradesiyle ortaya koyduğu tutumlar, davranışlar ve eylemlerdir. Bu tutum, davranış ve eylemler toplumca iyi, doğru, güzel sayılıyorsa “Ahlâklı” aksi halde “Ahlak dışı” kabul edilir.

Ahlâk Kuralları, her toplulukta ve her toplumda değişkenlik gösterir. Ahlâk kuralları toplumun inançları, gelenekleri, töreleri ve kültür unsurlarının etkisinde oluşurlar. Bir toplumun düşünce, inanç ve hayat tarzı ahlâki kuralları da yönlendirir. Ahlâk’ta güçlük doğruyu bilmekten çok doğruyu yapmaktır.

Erdem (fazilet) ahlâka dayanır, ahlâk tarafından yönetilir. Cesaret, dayanıklılık, sabır, bilgelik, aydınlatma, özgürlük, ölçülü davranma, hayırseverlik erdemin çeşitleridir. Bunlar gerçekte ahlâklı kişinin yürek ve akıl gücünü davranışları ve eylemleriyle erdeme dönüştürdüğü özellikleridir.

Milli Ahlâk, millet düzeyine erişmiş toplumların önemli sorunları ve konuları karşısında kişilerden beklediği ve talep ettiği tutumlar, davranışlar ve eylemlerdir. Bu sorun ve konular, toplumun huzuru, düzeni, dirliği, milletin birliği, vatanın bütünlüğü, karşı karşıya kalınan tehditler, tehlikeler ve engeller, adaletin kurulup işletilmesi, gelişme ve refah girişimleridir.

Milli ahlâkın elde edilmesi, geliştirilmesi ve sürekli kılınması tamamen bir eğitim sorunudur.

a-         Milli Ahlâk, herşeyden, her düşünceden önce milletin en yüce varlık olduğunu kabul ve tasdik etmek, hayat tarzımızı bu temele dayandırmaktır.

b-        Milli Ahlâk, hayatımızın, varlığımızın, gelişmemizin, bekamızın kısaca her şeyimizin milletten kaynaklandığını, millete dayandığını bilmek, anlamak, düşünmek ve bu doğrultuda davranmak ve yaşamaktır.

c-         Milli Ahlâk, milletin hakkını korumak, savunmak, gereğinde onun varlığı, sorunlarından kurtuluşu için namusumuzu, onurumuzu ve hayatımızı o yüce varlığın uğrunda feda etmektir.

Hedefler

Madde 26-      Partimizin Ahlâk ve Milli Ahlâk konularında hedefleri aşağıdadır:

a-         Toplumumuzun tüm ahlâki değerlerini hür fikirlerle, çağdaş bilim ve teknolojilerle beslemek ve güçlendirmek.

b-        Millet sevgisini, millete aidiyet duygusunu ve millete bağlılık düşüncesini, millet fertlerinin ortak anlayışı ve ortak yaklaşımları olarak kabul etmek, geliştirmek, yaygınlaştırmak.

c-         Ailede, çevrede, iş ve çalışma hayatında, özel ve kamusal ilişkilerde ahlâk ve milli ahlâkın egemen olmasını sağlamak.

ç-         Gerekçesi ve kaynağı ne olursa olsun tehdit, korkutma esasına dayanan ahlâk öğretilmesinden ve bu yoldaki girişimlerden halkımızı korumak ve gerektiğinde kanunî önlemler almak.

d-        Ahlâkı ve özellikle milli ahlâkı besleyen, geliştiren, yayan kültür unsurlarımızı korumak ve güçlendirmek.

Politikalar

Madde 27-      Partimizin Ahlâk ve Millî Ahlâk konularında açıklanan hedeflerine ulaşması için izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Milli eğitim başta ilk ve orta öğretim kademelerinde, yaygın eğitim ve öğretimde hür fikirlerle beslenmiş, çağdaş bilim ve teknolojiyle geliştirilmiş ahlâk ve milli ahlâk öğretimine başlanacak ve bu çalışmalar çocuklarımıza ve gençlerimizin tamamını kapsamına alacak şekilde yaygınlaştırılacaktır.

b-        Milli ahlâkı güçlendirecek, tarihi ve kültürel mirasımızın örnekleriyle donatılacak, aileyi, çevreyi, iş ve çalışma hayatına yönelecek kapsamlı ve etkin programlar hazırlanacak özel ve kamu araçları ile tüm ülkeye yayılacaktır.

c-         Ahlâk ve milli ahlâk esasları tüm yazılı, sözlü, resimli, süreli, süresiz yayınlarda, radyo, televizyon yayınlarında temel ölçü olarak alınacak, özendirilecek, desteklenecektir.

ç-         Toplumda ahlâk ve milli ahlâk değerlerini esas alan, bunlara özen gösterip, önem veren bütün faaliyetler, kurum ve kuruluşlar, sivil toplum örgütleri özendirilecek, desteklenecektir.

ŞUUR (BİLİNÇ) – MİLLİ ŞUUR

İlkeler

Madde 28-      Şuur (Bilinç), kişinin kendisini ve çevresini tanıma yeteneğidir. Kişinin kendi varlığını, varoluş nedenlerini, çevresini algılamasından, kavramasından ve anlamasından sonra bu doğrultuda tutum, davranış ve eylemlerde bulunmasıdır. Şuur bir anlamda kişinin varlığının farkına varması ve bu varlığın neler yapıp, yapamayacağı hakkında bir düşünce sürecine girmesidir. Kişinin ancak bu süreç sonunda alacağı tutum, tavır ve davranışlar ve girişeceği eylemler “şuurlu tutum ve davranışlar” – “şuurlu eylemler” – “şuurlu tavırlar-tepkiler” şeklinde kabul edilir ve tanımlanır. Şuur, en kısa tanımı ile “Kişinin, kendini bilme duygusudur.”

Şuur, toplumsal bir üründür. İnsanın yaşama biçimlerinin bir ürünüdür ve bu yaşama biçimlerini yansıtır. Şuur, dil ile sımsıkı bağlıdır. Dil olmaksızın şuur da olmaz, çünkü düşünce de dile bağlıdır. Kişi ana dili ile düşünerek, şuura erer. Yabancı bir dil, o yabancı dilin bağlı olduğu esastan ayrılmaz. Yabancı bir dil ile düşünmek çeviri de kullanılır ama hiçbir şekilde şuurlaşma kaynağı olamaz. Şuur, bilgiyle, deneyimle gelişir. Vicdanın, ahlâkın, erdemin varlığı da ancak bu şuura bağlıdır.

Milli Şuur, birey ve topluma göre değişir. Milli şuur, bireyin içinde doğup, yaşadığı veya katıldığı milletin varlığını, varoluş nedenlerini, bu varlığın korunup, devamı, geliştirilip, bekası için nelerin gerekip, gerekmediğini, kendisine düşen hizmet ve görevlerin neler olduğunu akla, bilgiye  dayanan duygularla algılaması, kavraması, anlaması ve bu doğrultuda davranış ve eylemlerde bulunmasıdır. Milleti oluşturan kişiler arasındaki milli bağlar ve milli şuurlaşmadır. Millet olmanın en önemli şartı da bu milli şuurun varlığının daima canlı ve sürekli bilgiyle donatılarak korunmasıdır.

Türk Milleti’nde “Milli Şuur”, Türklüğün en derin güven kaynağı, en engin övünç dayanağı olduğuna inanmaktır. Binlerce yıllık Türk tarihi ve kültürü bu inancın sayısız örneklerini ortaya koymuştur. Milli Şuur, “Ben Bir Türk’üm” – “Ne Mutlu Türk’üm” diyebilmektir.

Bugün, “Milli Şuur”, yıllarca uygulanan politikalar, dışarıdan gelen propaganda ve küresel uygulamalar sonucunda özgüvenini yitirme noktasına gelen Türk evlâdının yeniden dirilme, kendisine güvenme ve güçlenme inancıdır. “Türklüğümüzün bütün asalet ve soyluluğunu, insan severliğini ve gücünü tanımak ve tanıtmaktır.”

Hedefler

Madde 29-      Partimizin Milli Şuur konusunda hedefleri aşağıdadır:

a-         “Milli Şuur”un bütün zamanlarda canlı, diri, güçlü ve etkin olmasını sağlamak ve yaygınlaştırmak.

b-        Yurt içinde ve yurt dışında vatandaşlar arasında milli bağ ve duyguları, milli birlik düşünce ve şuurlaşmasını gerçekleştirecek, güçlendirecek önlemler almak.

c-         Ailede, çevrede, okulda, iş ve çalışma hayatında, kırsal ve kentsel alanlarda kişileri Türk tarih ve kültürünü esas alan bilgilerle donatacak çalışmalar yapmak, yaptırmak.

ç-         Kamu kurum ve kuruluşlarında, özel işletmelerde ve kurumlarda, sivil toplum örgütlerinde yapılan ve yapılacak olan tüm hizmet içi eğitimlerde “Milli Şuurlaşma” yı hazırlayacak, güçlendirecek ve yayacak programları özendirmek, desteklemek, bu gibi çalışma, hizmet ve faaliyetlerde bulunanları ödüllendirmek.

Politikalar

Madde 30-      Partimizin belirlediği “Milli Şuurlaşma” hedefine ulaşmak için izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Örgün ve yaygın milli eğitimin her kademesinde, her düzeyinde ve bütün aşamalarında “Milli Şuurlaşma” yı hazırlayacak, canlı, diri ve güçlü kılacak programlar üretilecek ve uygulanacaktır.

b-        Nerede, hangi durumda ve şartta olursa olsun Türk vatandaşlarının milli bağ ve milli duygularını, milli birlik düşüncesini bilgi ve teknolojiyle donatacak plan ve programlar yapılacak, bunların tüm kamu kurum ve kuruluşlar, dış temsilcilikler, sivil toplum örgütleri tarafından uygulamaları özendirilecek ve desteklenecektir.

c-         Türk’ü, Türklüğü, Milli Şuurlaşma’ yı, Türk Tarih ve Kültürünü genç nesillere tanıtacak aktaracak, güçlendirip yayacak tüm çalışma, hizmet ve faaliyetler özendirilip, desteklenecek ve ödüllendirilecektir.

MİLLİ İHTİYAÇ VE BEKLENTİLER

İlkeler

Madde 31-      Toplum ve bireylerde Milli İhtiyaç ve Beklentiler iç ve dış güvenlik, sağlık, beslenme, eğitim, yargı ve adalet, sosyal adalet konuları üzerinde toplanır. Özgürlüğün, egemenliğin, bağımsızlığın tam, sürekli ve kendisini güçlendirerek devamı bu temel ihtiyaç ve beklentilerin devlet tarafından sağlıklı, kolay ve ucuz (hatta beslenme dışında ücretsiz) şekilde bireylere ve topluma sağlanmasına bağlıdır. Gerçekte, doğal olarak özgürlük, egemenlik, bağımsızlık milli toplumun varlığının esasıdır. Bu esas olmadan milli ihtiyaç ve beklentilerden söz etmek anlamsız kalır. Açıklanan yaklaşımla milli ihtiyaç ve beklentiler birbirlerine bağlı ve birbirlerini bütünleyen bir süreçtir ve sonsuza kadar devam eder.

Toplum ve bireylerde ortak milli ihtiyaçlar, beklentiler ve eğilimler birer yönetim ilkesi ve yönetimin varlığı nedenidir. İyi bir yönetim bu ihtiyaç, beklenti ve eğilimlerin en doğru ve gerçek olanlarının ülkenin kendi kaynaklarına işlerlik kazandırarak ve en verimli ve etkin şekilde kullanarak karşılanmasını sağlamaktır.

Milli ihtiyaç ve beklentilerin karşılanmasında toplumun siyasi, iktisadi, sosyal, kültürel, bilim ve teknoloji güç unsurlarının dengeli ve uyumlu bir şekilde güçlendirilip, işler halde tutulması ve yönlendirilip, yönetilmesi tek ölçüdür.

Hedefler

Madde 32-      Partimizin Milli İhtiyaç ve Beklentiler konusunda hedefleri aşağıdadır:

a-         Toplumumuzun ve bireylerin milli ihtiyaç ve beklentileri, eğilimleri tam, doğru ve gerçeklere uygun şekilde belirlenmelidir.

b-        Bu ihtiyaçları karşılayacak insan, bilgi ve teknoloji gücü, doğal kaynaklar, sermaye ve güven unsurları tam, doğru ve gerçeklere uygun şekilde bilimsel yöntemlerle tespit edilmeli, kullanma öncelikleri verim ve etkinlik esası içinde sıraya konulup, işlerlik şartları açıklanmalıdır.

c-         Uygulamada milli ihtiyaç ve beklentiler bir bütünlük içinde ele alınmalı, iç ve dış güvenlik başta olmak üzere diğerleri toplumun ve bireylerin tümünün üretim gücüne ve bu gücün harekete geçirilmesi, gerçekleştirilmesi oranında karşılanmalıdır.

ç-         Üretmeyen toplum ve bireylerin milli ihtiyaç ve beklentilerinin karşılanmasına da imkân yoktur. Gerçekte böyle bir talebin doğması da haklı ve meşru değildir.

Politikalar

Madde 33-      Partimizin Milli İhtiyaç ve Beklentiler hedefine ulaşmada izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Partimizin üreteceği ve uygulayacağı politikalar toplumumuzun ve vatandaşlarımızın ihtiyaçlarından, beklentilerinden ve eğilimlerinden kaynaklanarak, bunlara öncelik, önem ve özen gösterilecektir.

b-        Partimizin, ülkemizin insan, bilgi ve teknoloji gücünü, doğal kaynak ve zenginliklerini, sermaye ve finans imkân ve yeteneklerini halkımızın katılımı, desteği ve güveniyle üretime, sürekli kendisini yenileyebilen ve geliştiren üretime yönlendirecek politikalar, projeler, programlar üretecek “Milli Pazarı” (Ulusal Pazarı) kuracak işler durumda tutup, güvence altına alacak ve bu pazarın sağladığı verim ve etkinliklerle milli ihtiyaç ve beklentileri karşılayacaktır.

c-         Partimiz milli güç unsurlarımıza işlerlik kazandırıp, yönlendirerek başta güvenlik olmak üzere tüm milli ihtiyaç ve beklentileri sağlayacaktır.

ç-         Partimizin üreteceği politikalarda ve bunların uygulamalarında öncelik ve önem vereceği, özen göstereceği temel esas, milletimizin ortak ve genel fikir ve eğilimleridir. Partimiz bu fikir ve eğilimleri milletimizin gerçek maddi ve manevi ihtiyaçlarını bir an bile gözden kaybetmeden belirleyecek ve bu doğrultuda hareket edecektir.

TARİHİ MİRASIMIZ – KÜLTÜREL DEĞERLERİMİZ

İlkeler

Madde 34-      Milletimiz binlerce yıllık tarihi mirasa sahiptir. Dünya coğrafyasının başlıca Asya, Avrupa, Afrika kıtalarında, Avrasya ve Ortadoğu bölgelerinin tamamında, Hazar, Karadeniz, Akdeniz, Kızıldeniz, Hint Okyanusu’ndan Adriyatik ve Atlantik kıyılarında geçen ve devam eden bu derin ve anlamlı tarihi süreç bir bütünlük içinde zamanımıza sayısız mücadele ve deneyimleri, başarı ve zaferleri, bozgun, kırılma ve çözülme örneklerini bizlere miras bırakmış ve emanet etmiştir. Bu miras ve emanetler, milli özelliklerimizin, yeteneklerimizin ve niteliklerimizin kaynağıdır. Bağımsızlığın (istiklâlin) özgürlüğün, egemenliğin ve gücün milletimizde bir karakter olarak gelişmesinin de nedeni tarihi mirasımızdır.

Genel olarak halkımızın, toplumumuzda kişilerin girişimci niteliklerinin, ilerleme ve yükselme kararlılıklarının dayanakları da tarihi mirasımızdan gelmektedir.

Kültürel Değerlerimiz milletimizin kimliğini oluşturur, düşünce ve hayat tarzını şekillendirir ve yönlendirir. Türk toplumlarının binlerce yıldır koruduğu, geliştirmeye çalıştığı ve savunduğu bu değerler onların ortak paydalarını oluşturur. Dilimiz, inançlarımız, örf ve adetlerimiz, müziğimiz, mimarimiz, edebiyatımız, sanatımız, devlet anlayışımız, iktisadi ve fikri hayatımız, tarih şuurumuz, sosyal hayattaki yaklaşımlarımız gibi değerlerimiz kültürümüzün temel unsurlarıdır. Kültürel değerlerimiz aynı zamanda milli değerlerimizdir. Özdeştirler, anlamları birdir.

Hedefler

Madde 35-      Partimizin Tarihi Mirasımız ve Kültür Değerlerimiz ile ilgili hedefleri aşağıdadır:

a-         Tarihi mirasımızı ve kültür değerlerimizi bir bütünlük içinde korumak, çağdaş bilim ve teknoloji ile geliştirmek, gelecek nesillere devretmek.

b-        Tarihi mirasımıza ve kültür değerlerimize yönelen her türlü tehdit, tehlike ve engellerle mücadele etmek, bu miras ve değerlerimizi, çözümlemeye, sınamaya, yabancı değerlerle değiştirmeye kalkışan girişimlere ve taklitçiliğe karşı koymak.

c-         Genç ve doğmamış nesillere tarihi mirasımızı ve kültürel değerlerimizi birer kutsal emanetler olarak geliştirip, güçlendirerek devretmek.

Politikalar

Madde 36-      Partimizin Tarihi Mirasımız ve Kültür Değerlerimiz ile ilgili hedeflere ulaşmak için izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Partimiz üreteceği politikalar ve bunların uygulanmasında tarihi mirasımızın en önemli konu ve alanlarını kapsamına alan Türk Devlet geleneğini, törelerini, adalet ve insanlık ülküsünü, hoşgörüyü, zulme ve zalime karşı olma, yoksullukla mücadele gibi karar, tutum ve davranış esaslarından ayrılmayacaktır.

b-        Partimiz üreteceği politikalar ve uygulamalarda, her türlü ilişkilerde, kamu ve özel hayatı ilgilendiren girişimlerde Türk diline büyük önem verecek, özen gösterecek, Türkçeyi en iyi yazmaya, konuşmaya her kademede, organda ve yan kuruluşlarda  dikkat edecektir. Bu alanda Partimiz tam bir “Türklük” örneği olacak, başta Türk Dil Kurumu olmak üzere, dil bilimcileri ve eğitimcilerle doğrudan temas ve ilişki halinde bulunacaktır.

c-         Partimiz tarihi mirasımızı ve kültürel değerlerimizi çağdaş bilim ve teknolojilerle geliştirecek, genç ve gelecek nesillere aktaracaktır.

ç-         Hangi şart ve durumda olursa olsun, bütün resmi, özel ve yabancı eğitim ve öğretim kurumlarında Türk Tarihi ve Türk Kültürünü konu alacak programlar ağırlıklı olarak ders konuları içinde yer alacak, Türk öğretmenler ve öğretim üye ve görevlilerince uygulanacaktır.

d-        Konutta, toplu konut yerlerinde, iş ve çalışma hayatında, özel işletmelerde, ticarethane, kahvehane, lokanta gibi toplu yaşama mekânlarında, gezi, eğlence ve benzeri alanlarda, otellerde, tüm turistik konaklama ve tesislerinde, sokaklarda, meydanlarda, kırsal ve kentsel kesimlerde, dağda, bayırda, ovada, denizlerimizde, sularımızda, her türlü ulaştırma araçlarında, kısaca toplum hayatımızın geçtiği her yerde tanıtım, reklâm ve benzeri faaliyetler Türkçe olacak, Türkçe yazılıp, okunacaktır.

DÜŞÜNCE VE HAYAT TARZIMIZ

İlkeler

Madde 37-      Zaman, mekân, dil, din, inançlar, gelenekler, değerler, eğitim, töre, örf ve adetler, hukuk kuralları gibi etmenler ve unsurlar insan ve toplumların düşünce ve görüşlerinin, tutum ve davranışlarının oluşmasını ve gelişmesini sağlarlar. Bunlar insan ve toplumlara belirli ve kendilerine özgü bir kimlik ve kişilik kazandırırlar. İnsanlar ve toplumlar kazandıkları bu kimlik ve kişilik sonucu hayat, insan, doğa olaylarına ve hareketlerine karşı belirli düşüncelere, görüşlere sahip olurlar ve diğer insan ve toplumlardan ayrılırlar.

Kültür Çevresi, hayat, insan ve doğa olayları ve hareketleri hakkında düşünce ve görüşleri, tutum ve davranışları birbirine yakın ve benzer insanların bir araya toplanmasından meydana gelir. Her kültür çevresinin belli ve diğer kültür çevrelerinden farklı bir hayat tarzı vardır.

Kişi ve toplumlarda düşünce, görüş, tutum ve davranışlarda bütünleşme belirli ve kendine özgü bir hayat tarzı oluşturur. Bu durum kişinin ve toplumun “özünü” – “kimliğini” – “benliğini” ve “milli benliğini” açıklar.

Farklı hayat tarzlarına, başka bir deyimle farklı görüş, tutum ve davranışlara sahip toplumlar arasında ilişkiler, iletişimler, etkilenmeler insanlık tarihi kadar eski bir gerçektir. Ve doğaldır. Nasıl insanın yaradılışı ve hayatı onun toplum halinde yaşamasını zorunlu kılıyorsa, toplumların yaşaması, gelişmeleri ve sağlıklı büyümeleri de ancak diğer toplumlarla ilişkileri, etkileşimleri ve iletişimleri sonucudur. Hiçbir toplum ne zamandan, ne mekândan ne de bunlar içerisinde yer alan diğer toplumlarla ilişkilerinden kendisini soyutlayamaz. Ancak, bu farklı hayat tarzlarının karşı karşıya gelmelerinde dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. Çıkarları, görüş tarzları, tutum ve davranışları birbirinden farklı olan ve bir kişilik taşıyan toplumlar arasında daima bir çatışmanın varlığı kabul edilmelidir. Bu çatışmalarda yüksek değerler ağırlıklı olabileceği gibi maddi değerler öncelikli de olur. Önemli olan bir toplumun her şeyden önce kendi özünü ortaya çıkaran “hayat tarzına”, “benliğine” olan saygısı ve bağlılığıdır. Bu saygı ve bağın varlığı o toplumun her türlü çatışmada kendisini koruyabileceğinin temelini teşkil eder.

Yüce Atatürk’ün, 1923 yılında, “Dünyanın bize saygı göstermesini istiyorsak önce kendi benliğimize ve milliyetimize bu saygıyı hissen, fikren, fiilen, bütün iş ve hareketlerimizde gösterelim; bilelim ki, milli benliğini bulamayan milletler başka milletlerin avıdırlar.” sözleriyle açıklamaya çalıştığımız gerçeğe dikkatlerimizi çekmekte ve hayat tarzımıza göstermemiz gereken önemi belirtmektedir.

Bir toplumun kendi düşünce ve hayat tarzını koruyabilmesi, kendi benliğine, milliyetine, hissine, zihniyetine sahip olduğunu bütün iş ve hareketlerinde, ortaya koyduğu görüş tarzlarında, tutum ve davranışlarında kanıtlamasıyla mümkündür. Hiçbir küçüklük ve eksiklik duygusuna kapılmadan toplumlararası mücadeleye, rekabete katılabilmek ancak bu yolla mümkündür. Toplumlararası ilişkileri kendi öz değerlerini bir yana bırakarak, hatta küçümseyerek bir takım maddî imkân ve fırsatları değerlendirme anlamında kabul eden toplumlar görünüşte bu imkân ve fırsatlara sahip olsalar dahi zaman içerisinde milli kıymet ve “öz”lerinden verdikleri tavizlerin sonucu olarak zayıflar ve dağılırlar. Bu durum o toplumun başka bir hayat tarzı içerisine itilmesi anlamını taşır ki, ne itildiği hayat tarzında kendisini bulabilir ne de o hayat tarzı onu kabul edebilir. Nasıl kişiler, zenginlikleriyle değil ahlâkları, erdemleri, uğraşları ve meydana getirdikleri çevreleriyle, eserleriyle saygı duyulan kişiler olabiliyorsa, toplumlar da zenginlikleri veya iktisadi sanılan gelişmişlikleriyle değil, sahip oldukları görüş tarzlarının tutum ve davranışlarının meydana getirdiği hayat tarzlarıyla saygı duyulan toplumlardan sayılırlar. Bunlar her zaman güçlüdürler. Çünkü her zaman “kişilikleri” vardır. Eserleri vardır. Kültür çevreleri vardır. Görüş tarzının, tutum ve davranışların toplumlar için bir başka özelliği de siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel ve teknolojik hayatı düzenlemeleri, yönlendirmeleridir. Her toplum görüş tarzlarının, tutum ve davranışlarının meydana getirdiği hayat tarzına uygun şekilde hukukî hayatını da düzenler.

Siyasi teşkilâtlanmasını gerçekleştirir. Başka kültür çevrelerinden alınan yenilikler, ihtiyaçları karşılayacak teknolojiler, toplum hayatını geliştirecek imkânlar genelde, yabancılıklarını uygulandıkları toplumdaki hayat tarzı içerisinde yitirirler. Ve doğru seçilmişlerse, doğru tercihlerin sonuçları olarak toplum içerisine alınmışlarsa bir süre sonra uygulandığı toplumun malı olurlar. Düşünceler, fikirler, ideolojiler de sonuçta aynı süreci tamamlar ve o toplumun hayat tarzına uygun bir şekil, kapsam ve içeriğe sahip olurlar. Ancak, bütün bu sonuçlar yukarıda belirtilen “özün”, “milli kıymet” ve “milli değerlerin” kaybedilmemesine bağlıdır.

Türklüğün Hayat Tarzı: Türklük bir hayat tarzıdır. Türklük bir ülkü ve kültür birliği olarak, binlerce yıl içerisinde oluşan bu hayat tarzını bütün görüşleriyle tutum ve davranışlarıyla ortaya koymak, “milli benliği” bozucu, yıpratıcı, dağıtıcı her türlü düşüncelerle, sistemlerle, davranışlarla, hareketlerle mücadele etmek anlamına gelir. Bu yaklaşımla Türklük şuuru dinamiktir. Canlıdır. Gelişme durumundadır.

Atatürkçü Düşünce kaynağını Türklüğün hayat tarzından almış, bu tarzın gelişmesi ve ebediyen yaşaması için gereken esasları ortaya koymuştur. 1933 Yılında Atamızın açıkladığı şu görüşler, Türk’ün görüş, tutum ve davranışlarındaki kökleri olduğu kadar ilkeleri de belirler: “Şunu da ehemmiyetle belirtmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek milli ülkümüzdür.”

Bugün Türklüğün en önemli meselelerinden biri Atamızın işaret ettiği vasıta ve tedbirlere başvurma isteğinin bir şuur halinde yoğrulmasıdır.

Cumhuriyetin Hayat Tarzı: Vatandaşları arasında görüş tarzları, tutum ve davranışları arasında bir bütünlük Cumhuriyetin varlığı ve gelişmesi için hem en önemli bir kaynak, hem de “Milli Gücün” gelişmesinde ve “Milli Benliğin” korunmasında vazgeçilmez bir unsurdur. Cumhuriyet bu görüş tarzlarının, tutum ve davranışlarının oluşturduğu bir hayat tarzının sonucudur. Ve bu hayat tarzını temsil eder. Toplumun siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel ve teknolojik hayatındaki görüş ayrılıklarının, farklı düşüncelerin, farklı tutum ve davranışların hududu “Cumhuriyet Hayat Tarzı” ile çerçevelenmiştir. Bunun dışına çıkılması halinde, toplumda bütünlük zedelenir, yıpranır ve çözülme başlar ki, o artık Cumhuriyetimiz değildir.

Cumhuriyetin Hayat Tarzı’nı Atatürkçü Düşünce açıklamaktadır. Bu düşünce sistemi günümüze kadar yeterince ve gereğince incelenmediği, araştırılmadığı ve Atatürkçü Düşünce bir kısım eksik ve kulaktan dolma tarihi olaylara bağlandığı için genç nesillere doğru aktarılamamış, onların eğitiminde ana kaynak ve temel olan görüşler, tutum ve davranışlar öğrenilememiş, öğretilememiştir.

Gerçekte ise bütün Türklük ve Türkiye Cumhuriyeti için hayat tarzının düşünce, fikir, davranış, tutum ve görüş kaynağı Atatürkçü Düşüncedir. Çünkü bu düşünce binlerce yıllık bir tarihe, tamamen Türk milletinin “özünden” çıkan yeteneklere, özelliklere dayanmakta, onlardan kaynaklanmaktadır.

Yüce Atatürk bu hayat tarzının nasıl oluşup, nasıl genç nesillerle bütünleştirileceğini 1937 yılında şu sözleriyle açıklamaktadır. Belki de mesele Cumhuriyetin henüz bu görüşleri anlayamamış olmasıdır.

a-         Türk çocuğunun kafasını, fıtri yaradılışındaki dikkat ve itinaya göre oluşturmak. Bu, cumhuriyetin sağlık düzeni ile ilgilidir.

b-        Güzel korunan, Türk kafa ve zekâsını açmak, yaymak, genişletmek. Bu özellikle Kültür Bakanlığı’nın (Milli Eğitim Bakanlığı’nın) görevidir.

c-         Bir taraftan da, Türk kafalarındaki kabiliyetleri, Türk karakterindeki sağlamlıkları, Türk duygularındaki yükseklik ve genişlikleri, kendilerini hiç zorlamadan, tabi bir tarzda ve olduğu gibi ifadeye onları alıştırmak.

Hedefler

Madde 38-      Partimizin Düşünce ve Hayat Tarzımız ile ilgili hedefleri aşağıdadır:

a-         Düşünce ve hayat tarzımızı “Milli Kimlik” ve “Milli Benliğimizi” sürekli olarak aklın ve bilimin doğrultusunda ve teknolojinin bütün imkân ve vasıtaları ile korumak ve geliştirmek.

b-        Düşünce ve hayat tarzımızı “Milli Kimlik” ve “Milli Benliğimizin” temel kaynağı olan cumhuriyetimizin ilkelerine, Atatürkçü Düşünceye bağlı kalarak her türlü bağnazlıklara, taklitçiliğe, tehdit, tehlike ve engellere karşı savunmak ve bu doğrultuda gereken önlemleri almak.

c-         Türklüğün bir ülkü ve kültür birliği ve bir hayat tarzı olduğu düşüncesini ve görüşünü yaymak, yayınlamak ve bu yönde Türk dünyasını oluşturan topluluklarla, toplumlarla, devletlerle her türlü ilişkileri güçlendirmek ve geliştirmek.

ç-         Yaşayan ve doğmamış nesillerimizi “Milli Kimlik” ve “Milli Benlik” duyguları ile Türk düşünce ve hayat tarzı ile donatmak.

d-        Küreselleşme olgusunun düşünce ve hayat tarzımız, “Milli Kimlik” ve “Milli Benliğimiz” üzerinde olumsuz etkilerini ortadan kaldıracak her türlü siyasi, iktisadi, sosyal ve kültürel önlemleri almak, bu önlemleri bilim ve teknoloji ile destekleyerek uygulamak.

Politikalar

Madde 39-      Partimizin Düşünce ve Hayat Tarzımız konusundaki hedeflerine ulaşmak için izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Partimizin her alan ve konuda üreteceği ve uygulayacağı politikalar “Milli Kimlik” ve “Milli Benlik” esasına, Türk düşünce ve hayat tarzı temeline dayanacak; yüce milletimizin kendine özgü değer ve özelliklerinin oluşturduğu saygıyı, özgüveni, bilgi ve inceliği yurt içinde ve yurt dışında sergileyecek güç ve nitelikleri taşıyacaktır. Bu politikalar her durum ve şart içinde taklitten iç ve dış olumsuz etkilerden uzak tutulacaktır. Politikaların üretilmesinde ve uygulanmasında dış kaynaklı kavramlardan, deyimlerden, taklitlerden kaçınılacak, Türk düşünce ve hayat tarzının gerekli kıldığı yeni ve milli bir “Politika üslubu ve dili” egemen olacaktır.

b-        Öğretim ve eğitimde, hizmet içi eğitimde Türk düşünce ve hayat tarzının kaynaklarının açıklanmasına, öğretilmesine, yaygınlaştırılmasına öncelik ve önem verilecek, bu konudaki araştırmalar, bilimsel projeler ve yayın programları desteklenecektir.

c-         Türk dünyasını oluşturan topluluk, toplum ve  devletlerle kültürel, bilimsel ve teknolojik ilişkiler geliştirilecek, başta “Türk Dünyası Lügati” – “Türk Dünyası Ansiklopedisi” – “Türk Dünyası Coğrafyası” – “Türk Dünyası Tarihi” gibi önemli eserlerin süratle hazırlanıp, çeşitli dillerde yayını gerçekleştirilecektir.

ç-         Partimizin öncelikli görev ve politikalarının başında “İlkeler” bölümünde yer alan Atatürk’ümüzün 1937 yılında açıkladığı program esas alınacak, bu programa ilişkin projeler, çalışmalar özendirilecektir.

d-        Türk düşüncesi ve hayat tarzı, “Milli Kimlik” ve “Milli Benlik” konularında çalışmalarda, hizmetlerde ve faaliyetlerde bulunan sivil toplum örgütleri özendirilip, desteklenecek ve ödüllendirileceklerdir.

İKİNCİ KISIM

TÜRK MİLLETİNİN DAVASI – ÖZ ÜLKÜSÜ – ÇIKARLARI

MİLLİ HEDEFLERİ – T.C. DEVLETİ’NİN HEDEFLERİ – GÜCÜMÜZÜN KAYNAĞI

TÜRK MİLLETİNİN DAVASI

İlkeler

Madde 40-      Bir toplum ve bir millet için “Dava”; O toplum ve milletin, bütün zamanlarda (Dün-Bugün-Yarın) şuurlaştırdığı, nesilden nesile devrettiği, gelişmesi ve bekası için maddî ve manevî kuvvet ve değerlerini (Milli Güç Unsurlarını) etkin ve verimli şekilde kullandığı ve gerektiğinde uğrunda açıklanan unsurları harekete geçirip, seferber ettiği, canını ve kanını ortaya koyduğu somut varlıkları üzerindeki fikirleri, iddiaları, istemleri ve özlemleridir.

Bir milletin davası ile “mefkûresi-ülküsü” arasında doğal ve vazgeçilemez bağlar vardır. Milletin davası, dünden-bugüne ve geleceğe yönelen somut gerçeklerdir. Mefkûresi-ülküsü ise, bu somut gerçekler üzerinde olması gereken, istenen düşünceler, fikirler, özlemlerdir. Bu yaklaşımla bir milletin davası ile mefkûresi-ülküsü eş anlamda kullanılır.

Bir ülkede millet analarının, millet babalarının, millet evlatlarının her şeyden önce davalarını çok iyi bilip özümsemeleri, bu davalar üzerindeki çıkarlarını, beklentilerini ve bunların gerçekleşmesi doğrultusunda birlikte yürümeleri gerekir. Bu durum vatandaşların her biri için bir özgüven kaynağı olmakla kalmaz, aynı zamanda geleceğe güvenin de dayanağı olur. Milli dava ve davalar vatandaşlar için bir namus ve onur borcu niteliği taşır. Gerçekte milli politikalar, milli davalar üzerinde sağlanan bu özgüven ve geleceğe güveni geliştirdikleri ölçüde başarılı olabilirler. Özgür, tam bağımsız, özgün milli stratejilerde ancak milli davayı bilen, özümseyen özgüven sahipleri ve geleceğe güvenenler tarafından üretilebilir.

Türk Milleti’nin Davası

Türk Milleti’nin davası Türk İnkılâbı’dır. Türk Milleti’nin davası, Türk İnkılâbı ile elde edilenlerin korunması, geliştirilmesi ve bekasının sağlanmasıdır. Türk İnkılâbı geçmişle-geleceği yaşadığımız zaman kesitinde birleştiren somut gerçekleri kapsamına alır. Bunlar: Yeni Vatan, Yeni Toplum ve Yeni Devlet’tir. Bu nedenle, Türk Milleti’nin dünden-bugüne ve yarına yönelen gerçek davası kısaca, yeni vatanın, yeni toplumun ve yeni devletin korunması, geliştirilmesi ve bekasının sağlanmasıdır.

İkinci olarak Türk İnkılâbı yeni vatanın, yeni toplumun, yeni devletin bütünlüğünü, bağımsızlığını, hürriyetini, egemenliğini güvenceye almak, çağdaşlaşmalarını, ilerlemelerini, yükselmelerini sağlamak amacıyla siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel, hukukî, eğitim, bilim ve teknoloji gibi alanlarda aralıksız şekilde yapılan ve sürekli kılınması gereken devrimleri de ifade eder. Bu yaklaşımla Türk Milleti’nin davası Yeni Vatanın, Yeni Toplumun, Yeni Devletin ve yapılan devrimlerin korunması, geliştirilmesi ve sonsuza kadar devamının sağlanmasıdır.

Türk İnkılâbı’nın Özellikleri

1-        “Türk İnkılâbı” sözü, Yüce Atatürk’ün tanımlayıp, açıkladığı milli bir kavramdır. Tarihi ve toplumsal gerçeklerin bir ifadesidir.

2-        “Türk İnkılâbı” oluşumu, kapsamı ve sonuçları bakımından tamamen kendine özgü özellikleri olan, insanlık tarihinde eşine rastlanmayan, bağımsızlık, hürriyet, çağdaşlaşma mücadelesine örnek teşkil eden bir dizi davranışlar, eylemler bütünüdür.

3-        “Türk İnkılâbı” binlerce yıllık Türk tarih ve kültürünün bir aşaması, Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde ve liderliğinde yapılan Türk Millet Mücadelesi ve İstiklâl Harbi’nin sonucudur. Bu mücadele ve harbin başarıları ve zaferleriyle elde edilenlerin, kazanımların tanıtılması, kabul ettirilmesi, güvenceye alınarak korunup, geliştirilmesidir.

4-        “Türk İnkılâbı” Anadolu Türk Toplumu için “Yeni bir vatanın” sağlanmasıdır. Türk İnkılâbı, her şeyden önce bağımsız, hür, bütün ve tüm yabancı unsurlardan arınmış, hudutları Misak-ı Milli ile belirlenip, kanla çizilmiş, Lozan Barış Antlaşması ile dünyaya kabul ettirilmiş ve daha sonra 1926 da Türk-Irak ve 1939 Hatay Antlaşmalarıyla güney hudutları kesinleştirilmiş yeni bir vatanın gerçekleştirilmesidir. Bu vatan ki, Türk Ata yurdudur.

5-        “Türk İnkılâbı” kurucu ve temel unsuru olduğu imparatorluk içinde kul sayılan, küçümsenen, dikkate alınmayan yabancı unsurlar ve devletler tarafından emekleri, iktisadi kaynak ve zenginlikleri sömürülen ve sonuçta kendi Ata yurtlarında yok edilmek istenen binlerce yıllık tarihi ve kültürel mirasa sahip Anadolu Türk Toplumunun hür ve bağımsız bir millet düzeyine çıkarılması, “ümmet” olmaktan kurtarılarak düşüncede ve hayat tarzında çağdaş ve ileri bir toplum durum ve konumuna gelmesidir. Kısaca, Türk İnkılâbı, Türk Milleti’nin yeniden tarihi varlık alanında yer alması anlamına gelir. Bir Milletin ihyası niteliğini taşır. Bu nedenle de yeni bir toplumun yaratılmasıdır.

6-        “Türk İnkılâbı” Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varoluş ve varlık nedenidir. Uluslararası ilişkilerde en önemli etkinlik ve güç kaynağıdır. Yeni bir devletin ve yeni bir rejimin kuruluşunun ve devamının, gelişmesinin ve bekasının unsurlarını, esaslarını, ilkelerini kapsar ve temsil eder.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, birbirine zıt ve çelişen düşünce ve hayat tarzlarını, farklı din, mezhep ve inançları egemenliği altında tutan, ancak zamanın ve şartların ortaya koyduğu gerçeklere sırt çevirmesi, uymaması sonunda güç ve etkinliğini kaybederek parçalanıp, yıkılan Osmanlı İmparatorluğu’nun, tarihi varlık alanından çekilmesiyle Yeni Vatan da (Anadolu’da), Yeni Toplum (Türk Milleti) tarafından kurulan yeni, milli, çağdaş, ileri bir devletin adıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, önce bütün yabancı unsur, iddia ve zıtlıklardan arınmış yeni vatanda (Anadolu’da) kurulmuş olmakla, ikinci olarak milli, laik, demokratik, hukuka bağlı, sosyal haklara saygılı, devrimci nitelik ve özellikleriyle toprakları üzerinde bütün çatışmaları ortadan kaldırmış bulunmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bütün güç ve etkinliğini varoluş nedenindeki tarihi gerçeklerden, kuruluş yapısından ve ilkelerinden, yeni vatanın coğrafi konumundan, jeopolitik, jeoekonomik ve jeostratejik özelliklerden ve öncelikle Türk Milleti’nin manada, şuurda, düşüncede ve hayat tarzında meydana gelen dinamik değişimden, çağdaşlaşmaya, ilerlemeye ve yükselmeye olan arzu ve isteklerinden almaktadır.

Bu durum Türk İnkılâbının sonucu ve daha gerçekçi bir anlatımla, Türk İnkılâbının kendisidir.

Hedefler

Madde 41-      Partimizin Türk Milletinin Davası konusunda hedefleri aşağıdadır:

a-         Bütün zamanlar için hedefler:

1)         Türk İnkılâbını, bu inkılâbın sonuçlarını ve kazanımlarını korumak, geliştirmek, sonsuza kadar nesilden nesile şuurlaştırıp devrederek devamını sağlamak.

2)         Milletimizi çağdaş medeniyetler düzeyine çıkarmak.

3)         Milli kültürümüzü çağdaş medeniyetler düzeyine çıkarmak.

b-        Mekân – Coğrafya açısından hedefler:

1)         Yeni vatanı – Türk ata yurdunu korumak, savunmak, güvenlik altına almak ve güvenliğini sürekli geliştirmek.

2)         Türkiye’nin coğrafi konumu, jeopolitik, jeoekonomik ve jeostratejik özellikleri, tarihi ve çevresiyle ilişkileri dikkate alınarak güvenlik hatları; Batı’da, Tuna ve Adriyatik’den; Doğu’da, birincisi Aral (Maveraünnehir) sisteminden ve ikincisi Karadeniz-Hazar-Akdeniz yayından; Güney’de, Basra Körfezi ile Cebelitarık Boğazı çizgisi kuzeyinden; Kuzey’de ise Karadeniz’den geçmektedir. Hedef, bu hatlar üzerinde ve içinde bulunan ülke ve toplumlarla siyasi, iktisadi, ticari, kültürel ilişkilerin sağlam temeller üzerinde kurularak sürekli barış ve dostluk içerisinde geliştirmek.

3)         Balkanlar-Kafkaslar-Ortadoğu-Doğu Akdeniz- ülke ve toplumlarıyla Asya Türk Toplumları ve Türk Cumhuriyetleri ile ilişkiler ilk ve temel davasının bir parçasıdır. Türkiye komşuları ve yakın çevresinde yaşayan toplumlardan başlayarak açıklanan bölge ve alanlarda etkinlik kazanmak bu bölge ve alanların kendi içlerinde ve birbirleriyle ilişkilerinde iktisadi ve kültürel birlik ve bütünlük sağlamalarında öncü rolü oynamak.

4)         Türk vatandaşlarının yoğun bir şekilde bulundukları ve yaşadıkları ülkelerle bağları, ilişkileri ve etkinlikleri güçlendirmek.

5)         Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir dünya gücü, dostluğundan ve etkinliğinden vazgeçilemez bir dünya devleti olmasını sağlamak.

Politikalar

Madde 42-      Partimizin Türk Milletinin Davası hedeflerine ulaşmak için izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Partimizin üreteceği ve uygulayacağı bütün politikalar Türk İnkılâbı ve bu inkılâbın kazanımlarının korunması, geliştirilmesi ve sonsuza kadar devam ettirilmesi doğrultusundan ayrılmayacaktır.

b-        Yaşayan ve doğmamış olan nesillerin Türk İnkılâbı hakkında bilgilerle donatılmasına ve bu nesillerde Türk İnkılâbı şuurunun doğup, geliştirilmesine özen gösterilecek, bu temel düşünce eğitim ve öğretimin vazgeçilemez konusu şeklinde öncelikli amaçlardan sayılacak ve uygulanacaktır.

c-         Türkiye’nin güvenlik hatları içinde yer alan topluluklar, toplumlar ve devletler ile her alanda ilişkileri geliştirilecek barış, dostluk, iktisadi işbirliği ve kültürel etkinlikler artırılacaktır.

ç-         Tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bütün milli güç unsurları işler hale getirilecek, Yüce Türk Milletinin desteği ve halkın tam katılımı ile önce bölgesinde gerçek bir güç oluşturması sağlanacak ve bir dünya gücü olma amacı gerçekleştirilecektir.

TÜRK MİLLETİNİN ÖZÜLKÜSÜ

İlkeler

Madde 43-      “Ülkü”, Türk inkılâbı ile yeniden özbenliğine, özgüvenine, tarihine, diline, kültürüne kavuşan millî, çağdaş ve ileri Türk düşünce ve hayat tarzının bir eseridir. Bu düşünce ve hayat tarzının geleceğe yönelik olarak öngördüğü, tasarladığı durumlar, konumlar ve oluşumlardır.

Yüce Atatürk, açıklanan yaklaşımı “Özülkü” deyimiyle belirtmek istemiştir. 23.1.1933 Tarihinde “Ülkü Mecmuası”nın yayın hayatına başlaması nedeni ile yazdığı kısa ve özlü sunumunda (ithafında) “Özülkü” deyimini kullanmıştır. Ülkü’ye “Ülkü’den, Öz ülkümüzü yayma yolunda, kutlu verimler beklerim.”

“Özülkü” deyimi, Türk Milleti’nin Yüce Atatürk’ün öncülüğünde ve liderliğinde gerçekleştirdiği Türk inkılâbı ile kazandıklarını koruyup, geliştirerek, Türk düşünce ve hayat tarzını, Türk kültürünü çağdaş uygarlıklar üzerine çıkarma hedefine doğru hızla ilerlerken geleceğe yönelik tasarımlarını açıklar. Bu tasarımlar, bu fikirler ve bu enerji, Türk Milleti’nin tarihi ve kültürel mirası, özellikleri, nitelikleri gibi somut ve kanıtlanmış gerçeklerden kaynaklanır ve milletin özlemlerini kapsar.

Türk Milleti’nin Özülküsü: Türk İnkılâbı ile atalar topraklarını yeni bir vatana dönüştüren, yeni, millî, tam bağımsız, çağdaş bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran, yeniden özbenliğine, özgüvenine, milli tarihine, diline ve kültürüne kavuşarak dünyanın saygınlığını kazanan Türk Milletinin Özülküsü üç temel tasavvur, tasarım ve özlemden oluşan ülküler topluluğudur.

Birincisi, insanlık ülküsüdür. İnsan ve insanlık toplumu evrenin en değerli ve en güçlü varlığıdır. Yaratılan, varolan her şey insan içindir, insanın sağlıklı, refah ve mutluluk içinde varlığını devam ettirmesi, geliştirmesi, bekasını sağlaması içindir. Yüce Atatürk bu ülküyü, 1931 yılında “İnsanları mutlu edeceğim diye onları birbirine boğazlatmak, insanlıktan uzak ve son derece üzülecek bir sistemdir. İnsanları mutlu edecek yegâne vasıta, onları birbirine yaklaştırarak, onları birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddi ve manevi ihtiyaçlarını sağlayacak hareket ve enerjidir. Dünya barışı içinde insanlığın gerçek mutluluğu, ancak bu yüksek ideal yolcularının çoğalması ve başarılı olmalarıyla mümkündür.” diyerek, insanlık ülküsünü açıklamakta idi.

İkincisi, “Milli kültürümüzü çağdaş medeniyet düzeyinin üstüne çıkarmaktır.” Türk İnkılâbı, Türk Milleti’ne üç büyük dava hazırlamış ve teslim etmiştir. Bunlar Türk Milletinin davasıdır. Açıklanan ülkünün gerçekleşebilmesi bu üç davaya gösterilecek özene, özveriye ve çabalara bağlıdır. Fakat öncelikle kişilerin, toplumun özgüvenlerini yitirmeden, özbenliklerinin gereklerini yerine getirmeleriyle mümkündür. Vatanı en bayındır, en üretken ve sürekli kendini yenileyen güçlü duruma getirmek. Toplumu en geniş refah kaynaklarına sahip kılarak en medeni ve en rahata kavuşmuş millet olarak varlığını sürdürmek. Milli güç unsurlarının tümünü dengeli geliştirip, milli hedeflere yönelterek T.C. Devleti’ni her alanda, her düzeyde, her konumda güçlü kılmak. Milli kültürümüzü çağdaş medeniyet düzeyinin üstüne çıkarma ülküsünün temel şartlarıdır.

Üçüncüsü; Türk Milletini, Türklüğü ve Türk Dünyasını uzayın derinliklerinde yer alacak konum ve duruma getirmektir. Bu ülkünün gerçekleşmesi toplumumuzun ve Türk dünyasının her ferdinin bilim ve teknolojiyle donatılmasına, bilgi üretimine, üretilen bilgi ve teknolojiye egemen olunmasına ve herşeyden önce her düzeyde, her alanda, her konuda yapılması kaçınılmaz olan Eğitim ve öğretim inkılâbına bağlıdır.

Hedefler

Madde 44-      Partimizin Türk Milletinin Özülküsü konusunda hedefleri aşağıdadır:

a-         Milletimizin özülküsünü genç nesillerimize ve bütün vatandaşlarımıza açıklayacak, anlatacak ve onların özümsemelerini sağlayacak programların okullarda, hizmet içi eğitimlerde uygulanmasını sağlamak.

b-        Milletimizin özülküsü konusunda kamuoylarını sürekli aydınlatacak plan ve projeleri üreterek, bunların yayınlanmasını gerçekleştirmek.

c-         Türk Milletinin Özülküsü’nü hedef alan olumsuz girişimlerle, ortadan kaldırmaya çalışan tehdit ve tehlikelerle aralıksız mücadele etmek ve etkisiz kılmak.

ç-         Türk Milletinin Özülküsü’nü başta Türk toplulukları, toplumları, devletleri olmak üzere dünya kamuoyuna yaymak, yayınlamak, bu konuda adı geçen topluluklar ile, toplumlar ve devletler ile işbirliği yapmak.

d-        Milli eğitimin önemli amaç ve önceliklerinden olan bilim ve teknoloji öğretim ve eğitimine, bilimsel araştırmalara ve her alanda teknolojik çalışmalara özen gösterme ve bu konularda Asya Türk Devletleri ile ilişkileri geliştirmek ve uzay araştırmalarına başlamak.

e-         Toplumumuzu bilgi üreten bir düzeye çıkaracak her türlü önlemleri almak.

Politikalar

Madde 45-      Partimizin Milletimizin Özülküsü’nü gerçekleştirme doğrultusunda izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Milletimizin insanlık ve çağdaşlaşma özülküsünü ve bunları gerçekleştirme kararlılığını Partimiz temel ve vazgeçilmez bir politika ilkesi olarak kabul edecek, üreteceği politikalarının bu doğrultuda olmasına özen gösterecek, öncelik ve önem verecektir.

b-        Partimiz milletimizin özülküsünün genç nesiller ve bütün vatandaşlarca anlaşılmasını, özümsenmesini sağlayacak politikalar üretip, uygulayacaktır.

c-         Milli eğitimin her düzey ve kademesinde, hizmet içi eğitimlerde bilim ve teknoloji öğrenimine, bu konulardaki araştırmalara öncelik ve önem verilecek bu doğrultuda araştırma merkezleri açılmasını, yüksekokul – üniversite – sanayi ve tarım işbirliğini özendirecek, destekleyecektir.

ç-         Partimizin en önemli amaçlarından olan bilgi üreten toplum hedefine ulaşmak için,gerekli her türlü yatırımlar, projeler, programlar uygulanacak veya özendirilecek, desteklenecek, ödüllendirilecektir.

d-        Partimizin Türk Dünyasını oluşturan devletler ile ilişkilerinde bilgi ve teknoloji üretimi, uzay çalışma ve araştırmaları öncelikli konular arasında yer alacaktır.

TÜRK MİLLETİNİN MENFAATLERİ (MİLLİ MENFAATLER)

İlkeler

Madde 46-      “Milli Menfaat” bir milletin güvenlik ve refah ihtiyaçlarını karşılamak, bekasını sağlamak amacıyla inandığı ve zorunlu gördüğü düşüncelerini, tutumlarını, davranış ve eylemlerini belirleyip, açıklamasıdır.

Millî Menfaat milletin sahibi olduğu tarihi ve kültürel mirasından kaynaklanır. Milletin kurucu ve yaşatıcı unsuru olduğu devletin varoluş nedenlerini esas alır. Millî Dava ve Millî Mefkure doğrultusunda geliştirilir. Millî Hedefleri belirler.

Özellikleri

Millî Menfaatlerin önde gelen özellikleri şunlardır:

a-         Millî Menfaatler, milli coğrafyanın konumuna, jeopolitik, jeoekonomik, jeostratejik özelliklerine, milli güç unsurlarına uygun olarak gerçekçi, akılcı yol ve yöntemlerle tespit edilir, açıklanırlar.

b-        Millî Menfaatler, somut, gerçekçi, herkes tarafından anlaşılır sözcükler, kavramlar, deyimlerle ve özlü anlatımlarla belirlenir, kamuoyuna mal edilir.

c-         Millî Menfaatler, herşeyden önce, toplum bireylerinin (vatandaşların) şuur ve vicdanlarında aldıkları yer ve özümsemeleri oranında gerçekleşirler, milli hedeflere kaynak olurlar.

ç-         Genel olarak toplumların siyasî, sosyal, iktisadî, malî, kültürel, teknolojik hayatlarının düzenlenmesi; güvenlik, savunma, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması esasları millî menfaatler doğrultusunda belirtilir. Bu nedenle milli menfaatler Anayasalar da ve önemli temel kanunlarda açıklanarak hukukî güvence altına alınır, yaptırım gücüne kavuşturulur.

Türk Milletinin Menfaatleri (Çıkarları)

Türk Milletinin Menfaatleri (Çıkarları), Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunu düzenleyen 1924 Anayasası’nda, 1961 Anayasası’nda ve en kapsamlı biçimde 1982 Anayasası’nda açıklanmıştır. Ayrıca daha somut ve belirgin biçimde bazı kanunlarda menfaatler çeşitli yönlerden ele alınarak hukuk düzenimizde yer almıştır.

Bu yasal ortamda başlıca milli menfaatler:

a-         Devletin varlığı, bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği, toplumun huzur ve güvenliğinin korunması,

b-        Anayasal düzeni koruyucu, milli birlik ve bütünlüğü sağlayıcı, Türk Milletini Atatürkçü düşünce, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda ve millî ülkü ve değerler etrafında birleştirerek, milli hedeflere yönlendirici bir tutum ve davranışın sürekli olarak uygulanması,

c-         Milli menfaatlere yönelmiş yurtiçi ve yurtdışı tehdide karşı konulması, bu tehditlerin kesinlikle yok edilmesi, önlenmesi,

ç-         Milli dayanışma ve bütünleşmede kültür, dil ve tarih değerlerinin birleştirici bir güç olarak gözönünde tutulması ve bu değerlere karşı girişilecek her türlü yabancı ve bölücü akımlarla mücadele edilmesi,

d-        Milli bütünlük ve güvenlik gereklerini, milli ahlâk değerlerini ve millî gelenekleri koruyucu ve gözetici doğrultuda hareket edilmesi,

e-         Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkaracak, kuşaklar arası anlayışta ve söyleyişte birleştirici özelliğinden ayrılmayacak çalışmaların yapılması,

f-         Milli tarihimizin ve milli tarihimizin değerlerinin birleştirici bir güç olarak ele alınması. Gerçekte, Türk Milletinin Türk İnkılâbı ile elde ettiği sonuçları koruyup geliştirmesi, Türkçe konuşan ülkeler, toplumlar, topluluklar arasında ortak kültür bağlarını yaşatacak nitelikte işbirliği sağlanması, bilgi ve teknoloji üreten ve ürettikleri üzerinde egemenlik sağlayan bir düzeye ulaşması gelecek yüzyılın en önemli milli menfaatleridir.

Hedefler

Madde 47-      Partimizin Türk Milletinin Menfaatleri konusunda hedefleri aşağıdadır:

a-         Milli Menfaatler konusunda genç nesilleri ve vatandaşları bilgilendirecek, aydınlatacak programlar düzenlenerek, sürekli ve yaygın şekilde uygulanmasını sağlamak.

b-        Milli Menfaatlerimizin tüm toplum ve devlet hayatında esas alınıp, uygulanmasını ve işlerlik kazanmasını gerçekleştirmek amacıyla yeni yasal düzenlemeler yapmak.

c-         Uluslararası ilişkilerde milli menfaatlerimize aykırı, milli menfaatlerimizi zedeleyici tutum ve davranışlara son vermek. Bu nitelikteki anlaşmaları, sözleşmeleri, belgeleri yeniden ele alıp gözden geçirmek.

ç-         Milli Menfaatleri korumak, geliştirmek, güçlendirip devam ettirmek.

Politikalar

Madde 48-      Partimizin Türk Milletinin Menfaatleri hedeflerine ulaşmak için izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Milli Menfaatler Partimizin üreteceği politika ve uygulamaların temelini, kaynağını ve dayanağını oluşturacaktır.

b-        Milli Menfaatlerin tüm toplumumuzun anlayışı, düşüncesi olacak şekilde gençlerimizin ve vatandaşlarımızın bu konularda bilgilendirilmesini ve aydınlatılmasını sağlayacak politikalar, programlar üretilecek ve sürekli olarak uygulanacaktır.

c-         İkinci Dünya Harbi sonrasından başlayarak günümüze kadar uluslararası ilişkilerde yapılmış andlaşmalar, anlaşmalar, sözleşmeler ve benzeri belgeler gözden geçirilecek “Milli Menfaatlerimiz” açısından değerlendirilip kamuoyuna açıklanacak ve gerektiğinde bunlar yeniden düzenlenecek veya iptal edilecektir.

ç-         Milli Menfaatlerimize kaynak, dayanak ve güç veren kültür unsurlarımız başta, dil ve tarih olmak üzere eğitim ve öğretim hayatımızda ağırlıklı konular olarak işlenecek, toplumun her kesiminde güçlendirilip, yaygınlaştırılması sağlanacaktır.

d-        Milli menfaatlerimize karşı yurt içinden ve yurt dışından yönelen tüm tehdit, tehlike ve engeller etkisiz kılınacak, gerektiğinde bunlar kaynaklarında yok edilecektir.

TÜRK MİLLETİNİN MİLLİ HEDEFLERİ

İlkeler

Madde 49-      “Milli Hedefler” genel olarak, elde edilmeleri durumunda milli menfaatlerin gerçekleşmesini sağlayan hususlara milli hedefler denilmektedir.

Milli Hedefler, milli davalar ve milli ülküler doğrultusunda milli menfaatlerin gerçekleşmesi için elde edilmeleri, ulaşılmaları, erişilmeleri gereken sonuçlar, durumlar ve konumlardır. Milletler doğal olarak varlıklarını korumak, devam ettirmek ve ebedi kılmak zorundadırlar. Milletler bu zorunluluklarını kurdukları devletler ve kurumlar aracılığı ile yerine getirirler. Millet varlığının korunması ve devamı, milleti meydana getiren toplumun, başta güvenlik olmak üzere siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel, bilim ve teknolojik hayatının ihtiyaçlarının karşılanmasına ve uluslararası ilişkilerde çıkarlarının korunmasına bağlıdır. Bu ihtiyaçlar içerisinde bireylerin, vatandaşlar olarak, özgürlüklerinin, refah ve mutluluklarının özenle sağlanması gereken esaslar içinde yer alır.

Açıklanan ihtiyaçların giderilmesi, esasların gerçekleştirilmesi ve çıkarların korunması ise, milletin tarihinden ve kültür mirasından kaynaklanan değerlerin, deneyimlerin geleceğe yönelik olarak geliştirilmesini ve milletin sahibi bulunduğu zenginliklerin (Milli Güç Unsurlarının) gerçekçi öngörülerle sürekli ve dengeli biçimde yönlendirilmesini gerekli kılar. Bu durumda durağan görünen değerlerin ve potansiyel kuvvetlerin ileriye doğru harekete geçirilmesi, toplumda yeni sonuçlar, değişimler meydana getirir. Değerler ve kuvvetler farklı durum ve konumlarda yer alır.

Milli Hedefler, önceden düşünülen, öngörülen, milletçe özümsenip, benimsenen ve gerektiğinde tüm toplum bireylerinin çaba ve özverilerini harekete geçirerek değer ve kuvvetlerdeki yeni değişimleri ortaya koyan sonuçlar, durumlar ve konumlardır. Milli Hedeflerin toplum hayatında doğal olarak meydana gelen değişimlerden en önemli farkı önceden düşünülmüş kabullenilmiş sonuç, durum ve konumları kapsaması ve ileriye yönelik bir değişimi öngörmesidir.

Milli Hedeflerin Özellikleri

Milli hedeflerin özelliklerinin bilinmesi gerekir. Aksi halde milli hedef olarak milletin önüne konulan, açıklanan ve hedef adı altında tanımlanan düşünceler, öngörüler gelip geçici heves ve tutkulardan öteye geçemez, milletçe kabul edilemez, özümsenip benimsenemez. Türkiye’nin siyasi ve idari hayatında çok sık görünen kişileştirilen, bir partiye bağlanan, sapık ideolojilere saplanan, her türlüsü ile Türk İnkılâbını karşısına almayı politika sayan ve kesinlikle “milli” olmayan bu tür yaklaşımlardan millet zarar görmüş, kan, zaman, kaynak kaybetmiştir.

Milli hedeflerin özellikleri şunlardır:

a-         Milli Hedefler:

1)         Milletin varoluş nedenlerinden ve tarihinden kaynaklanır.

2)         Ülkenin coğrafi konumuna, jeopolitik, jeostratejik, jeoekonomik, jeokültürel özelliklerine ve milli güç unsurlarına dayanır.

3)         Milli davalar ve ülküler doğrultusunda belirlenir.

4)         Milli menfaatlerin gerçekleşmesini sağlayacak somut, gerçekçi, sonuçları, durumları, konumları gösterir.

5)         Milli politikaların esas ve temellerini oluşturur.

6)         Milli stratejileri yönlendirir.

b-        Milli Hedefler tamamen milli nitelik taşır. Milletin ihtiyaçlarını, beklentilerini, özlemlerini, refah ve mutluluğunu sağlayacak, insan hak ve hürriyetlerine dayanan, adalet ve dayanışma şuurunu geliştiren, milli çıkarları koruyan somut, gerçekçi sonuçları, durumları ve konumları ortaya koyar, tespit eder, milletçe kabul edilme, benimsenme ve özümsenme çabalarını öngörür.

c-         Bir siyasal, doktriner, ideolojik veya oligarşik gruba, örgüte, topluluğa, partiye, kesime ait olan hedefler milli hedef sayılamaz, kabul edilemez.

ç-         Milli hedefler aşırı heyecanlara, hayallere, tutkulara, heveslere, kişisel çıkarlara kapılmaksızın gerçekçi, akılcı, bilim ve teknolojinin gereklerine uygun şekilde seçilirler. Somut sonuçları, durumları ve konumları meydana getirecek biçimde tanımlanırlar, topluma mal edilirler, desteklenirler.

d-        Milli hedefler, milletin geleceğini ilgilendirirler. Milletin kaderini etkiler ve yönlendirirler. Milletin bütün zamanlarda başvuracağı, ümitlerini bağlayacakları özelliklere sahip olurlar.

Türk Milletinin Milli Hedefleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlık nedenlerini oluşturur. Cumhuriyet Anayasası’nda yer alır. Devletin Milli Hedeflerinin kapsam ve çerçevesini çizer, bu hedeflerin toplumca benimsenmesini, özümsenmesini ve gerçekleştirilmesi yolunda her türlü çaba ve özveriyi göstermesini sağlar. Hedeflere “Millilik” özelliğini verir. Türk Milletinin Milli Hedefleri, dört temel anlayışa, düşünceye ve hayat tarzına dayanır. Bunlar, Türk Devletlerini var eden, devam ettiren, yücelten, devletin varlığına saygınlık, onur ve güç kazandıran anlayışlardır. Bu dört sütun birbirlerine bağlıdır, bağımlıdır.

Açıklanan temel inanç, anlayış ve düşünce şunlardır:

a-         Türk Devleti kutsaldır.

b-        Türk Devleti ebedidir.

c-         Türk ailesi kutsaldır.

ç-         Türk Devleti’nin varlığında, yaşamında, politikalarında, uygulamalarında bilgi esastır.

Adalet vazgeçilemeyecek en önemli kurumdur.

Bu dört temele bağlanan diğer milli hedefler:

a-         Vatan topraklarında siyasi ve kültürel birliğin sağlanması ve devamı,

b-        Yurtiçinde ve yurtdışında tam bağımsızlık,

c-         Merkezi yönetim çerçevesinde bütünlük,

ç-         Türk İnkılâbı ile elde edilenlerin korunması, geliştirilmesi, yüceltilip, sonsuza dek sürdürülmesi,

d-        Çağın ölçü, anlamı içerisinde çevreyi etkileme ve çevreye egemen olma,

e-         Jeopolitik gereklerin ortaya koyduğu şekilde vatan ve milletin güvenliğini sağlama, güvenlik hatları üzerinde etkinlikleri geliştirme, dış manevra alanlarında ilgi, ilişki ve etkiyi artırma,

f-         Milli kültürü koruyup, geliştirirken bilim ve teknoloji üretecek bir düzeye ulaşma ve bu yolla milli kültürü çağdaş medeniyetin üstüne çıkarma,

g-         Aile bağlarını güçlendirme, ailenin kutsallığı inanç ve düşüncesini geliştirme ve devleti bu bağ üzerinde tutma,

ğ-         Bilgi ve teknolojiyi hayatın her anında ve aşamalarında egemen kılma,

h-         Danışma (istişare) düşüncesini, uygulamalarını bir devlet kurumu şekil ve özelliğine kavuşturmadır.

Hedefler

Madde 50-      Partimizin Milli Hedefler konusunda hedefleri, devletimizin hedefleridir ve aşağıdadır:

a-         Türkiye’de doğan ve Türkiye’ye katılan her insana Türklük bilincini aşılayacak, özgüvenini sağlayacak, Türk vatandaşlığının onur ve saygınlığını kazandıracak her türlü öğretim ve eğitim, iktisadi imkan ve fırsatları, sağlık ve sosyal güvenlik korumasını ve güvencesini sağlamak, Türk vatandaşlarının doğal hakları olan hürriyet, eşitlik, adalet ortamında refah ve mutluluğa erişimlerini gerçekleştirmek.

b-        Milli gücümüzün coğrafi, demografik, siyasi, iktisadi, askeri, sosyal, psiko/kültürel,bilim ve teknoloji unsurlarını bir bütün halinde ele alıp, uyumlu ve dengeli şekilde geliştirmek, verimli ve etkinlik sağlayacak biçimde yönlendirmek ve yönetmek.

c-         Devletimizi uluslararası düzenin onurlu, saygın, vazgeçilmez bir unsuru konum ve durumuna getirmek, bu konum ve durumu koruyup geliştirmek.

ç-         Milli dava ve ülküler doğrultusunda milletimizin menfaatlerini gerçekleştirmek için devletimizi uluslararası güç ve rekabet mücadelesinde etki ve ilgi alanlarında ve ilişkilerinde, sürekli güçlü tutmak, etkin kılmak.

d-        Toplumumuzu bilgi ve teknoloji üreten düzeye çıkararak, bütün imkan ve vasıtalara sahip kılmak, bunun için gereken her bedeli ödemek ve her özveriyi üstlenmek.

e-         Öğretim ve eğitimde, sağlıkta, tarımda, deniz ve deniz işlerinde, iletişim ve teknoloji alanında milli vicdandan, milli ihtiyaç ve beklentilerden kaynaklanan devrimleri gerçekleştirmek.

f-         Türkiye’nin etki, ilgi alanlarında kamu kurum ve kuruluşlarının, gerçek ve tüzel kişilerin iktisadi, ticari, sosyal, kültürel ilişkilerini ve etkinliklerini sağlayıp, artıracak imkanları hazırlamak, bunları özendirmek ve desteklemek.

g-         Türkiye’nin ve Türk halkının Türkçe konuşan topluluklar, toplumlar, ülkelerle ortak kültür bağlarını yaşatacak ve geliştirecek nitelikte işbirliğini sağlamak, özendirmek ve desteklemek.

ğ-         Tarihi ve kültürel gerçeklere, devletlerarası hukukun öngördüğü adalet ve güvenlik esaslarına aykırı olarak milli coğrafyamızın eksik bırakılan kısımlarını, aynı hukuki yol ve yöntemlerle, uygulama vasıtalarıyla, tamamlamaktır.

Politikalar

Madde 51-      Partimizin Milli Hedefler’ e ulaşmak için izleyeceği politikalar Milletimizin Milli Siyaseti anlamında olup şunlardır:

a-         Ülkemizde insan hak ve özgürlüklerinin tam ve bütün gerekleriyle, güvenlik içinde uygulandığı yeni bir düzen kurmak, bu düzeni geliştirecek ve işler durumda tutacak, devamını sağlayacak iktisadi ve sosyal önlemleri almak, imkanları hazırlamak.

b-        Millet egemenliğini toplumumuzun siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel, bilim ve teknoloji hayatının tümüne etkin kılacak hukuki düzenlemeleri yapmak, milli varlığımızın bütünlüğünü, birliğini koruyacak aydınlatma görevlerini yaygınlaştırmak.

c-         Sağlık alanında çözülmemiş hiçbir acil ve hayati sorun, tamamlanmamış hiçbir yatırım, sağlanamamış hiçbir insan gücü, donatım, teknoloji ve nihayet ulaşılamamış hiçbir vatandaş ve vatan toprağı bırakmamak.

ç-         Vatandaşların yaşadıkları her yeri, her yerleşim birimini sağlığın, temizliğin, güzelliğin, çağdaş bilim ve teknolojinin ve milli kültürün örneği durumuna getirmek.

d-        Vatandaşların hak ve özgürlüklerini daha etkin ve verimli şekilde kullanmalarını, sosyal, iktisadi ve kültürel hizmet ve faaliyetlerinde başarılı olmalarını, güven içinde mutlu ve refahlı bir hayat kurup, geliştirmelerini sağlayacak bilgilerle donatılmalarını, yetişkinlerin cehaletine son vermeyi amaçlayan öğretim ve eğitim hizmetlerini bütün çağ nüfuslarını kapsayacak biçimde çağdaş bilim ve teknoloji esaslarına bağlı kalarak yerine getirmek. Toplumumuzu bilgi ve teknoloji üreten bir düzeye yükseltmek.

e-         Milli varlığımızın temeli olan adalet  düşünce ve anlayışını tarihi ve kültürel değerlerimizle geliştirip, yaygınlaştırarak bütün ilişkilerimizde ve toplum hayatımızda etkin kılmak. Bu duruma engel olan iktisadi olumsuzlukların, sosyal adaletsizliklerin ve gelir dağılımındaki çarpıklıkların olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak. Yargı gücümüzün bağımsızlığını, doğru, tam, adil, süratli ve ucuz yargı hizmetlerimizin gerçekleşmesinin gerekli kıldığı ihtiyaçlarını karşılayacak bütün önlemleri almak, bu hizmetleri halkımızın özlem, beklentilerini karşılayacak duruma ulaştırmak.

f-         Kamu yönetimini siyasi baskılardan, talep ve isteklerden arındırarak doğrudan halkın hizmetine yöneltecek önlemleri almak. Yeni, çağdaş, etkin, bilgi ve teknolojiyle donatılmış bir bürokrasi misyonu yaratmak. İdareyi yeniden yapılandırmak, memurlarımızı, hizmetlilerimizi sağlıklı, verimli ve etkin hizmetler üretecek durum ve konuma getirecek düzenlemeler yapmak.

g-         Milli varlığımızın ve cumhuriyetimizin koruyucu ve kollayıcı gücü, milletimizin ümitlerinin kaynağı ve güvencesi olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ülkemizde savunmanın, huzurun, güvenliğin, kalkınmanın ve milli hedeflere ulaşmanın, bölgemizde ve dünyada barışın sağlanmasında görevlerini yerine getirebilecek her türlü kaynak ve imkanlara sahip kılmak, milli savunma hizmetlerinin etkinliğini artırmak.

ğ-         İnsan-aile-çevre ilişkilerini yeniden düzenleyecek çözümler geliştirmek. İnsan gücü kaynağını her alanda harekete geçirmek.

h-         Tam istihdamı sağlayacak iktisadi kalkınma ve gelişme atılımlarını gerçekleştirmek, finans sorunlarını çözmek.

ı-          Devletimizi mali imkanlarını artırıp, güçlendirecek yeni ve sağlıklı mali yapıya kavuşturmak, bütçe denkliğini sağlamak. Üretim ve tüketim dengesini kurmak, dış ticarette ödemeler açığını ortadan kaldırmak, dış borçlanmaya son vermek, mali bağımsızlığı bütün anlam ve şekilleriyle yeniden gerçekleştirmek.

i-          Tarım, madencilik, deniz ticareti ve deniz kaynakları, enerji, demiryolları ve ulaştırma, iletişim, teknoloji gibi alanlar başta olmak üzere sanayi, turizm hizmetleri, dış ekonomik ilişkiler alanlarında verim ve etkinlik sağlayacak, kaynakların tümünü harekete geçirecek atılımlar yapmak, çağdaş yenilikleri izleyip uygulamak. Globalleşmeye güçlü ve tam bağımsız iktisadi bir güç kurarak katılmak.

j-         Şehir, şehircilik, çevre alanlarında vatandaşlarımıza çağdaş bir yaşama güç ve imkanlarını sağlayacak önlemleri geliştirmek.

k-        Dış politika hizmetlerinde devletimizin onur ve saygınlığını artıracak, milletimizin uluslararası ilişkilerde etkinliğini sağlayacak, toplumumuzu, halkımızı ve vatandaşlarımızı olumsuz, zararlı ve yıkıcı propagandalardan koruyacak önlemler almak, yeni politikalar üretmek.

 

 

 

 

 

 

 

 

İKİNCİBÖLÜM

SİYASİ HAYAT

  1. KISIM

Milli Egemenlik – Tam Bağımsızlık Ve Türkiye Büyük Millet Meclisi

Kurucu Unsur
Madde 52-      Siyasî hayat, millî varlığımızın korunması, devamı, geliştirilmesi ve bekası amacıyla toplum ve kamu hayatının örgütlendirilmesi ve bu örgütlere halkın katılması ile güç ve süreklilik kazandırılmasıdır.

Siyasi hayatın temeli ve kurucu unsuru egemenlik haklarına sahip, tam bağımsız Türk Milleti’dir.

Siyasî Hayat, belirli bir hukuk düzeni içerisinde, devletin ve milletin tam bağımsızlığını, güvenliğini, huzur ve refahını, toplumun ve bireylerin tüm hürriyetlerini, halkın her türlü ihtiyaç ve beklentilerini sağlamayı, güvence altına almayı amaçlayan iki temel ortamdan oluşur. Bunlardan birincisi; toplumun siyasî örgütlenmesidir ki, Siyasi Ortamı meydana getirir. Diğeri; kamu hayatının örgütlenmesidir ki, Yürütme-İcra-İdare Ortamı’dır. Bu iki ortam birbirlerini tamamlar, etkiler, yönlendirir ve yönetir. Anayasalarda yer alan “Yasama Kuvveti” birinci ortamda, “Yürütme Görevi” ikinci ortamda yer alır.

Siyasi Ortam, toplumun siyasî örgütlenmesini ifade eder. Siyasi Partiler, iktidar ve muhalefet, baskı grupları, sivil halk örgütleri bu alanın ürünleridir. Merkezi ve yerel örgütlenme şeklinde görülür.

Yürütme Ortamı, merkezi ve yerel kamu hizmetlerinin örgütlenmesidir. Kaynağını halkın iradesiyle oluşan Siyasi Ortam’dan alır. Ancak, milletin ortak arzu ve eğilimleri, ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda hareket eder.

MİLLİ EGEMENLİK

Madde 53-      Milli Egemenlik, millet olmanın sonucu ve gereğidir. Millet denilen varlığın özgür (hür) ve bağımsız iradesi milli egemenliğin kurucu ve devam ettirici unsurudur. Toplum içinde tek üstün güç ve iktidar millete aittir. Bu üstün güç ve iktidar tekeli, millete ortak tanımayan, bölünmeyen, paylaşılamayan ve devredilemeyen bir hak sağlar, toplumun kaderinde ve yönetiminde söz ve eylem sahibi olma yetkisini verir ve sorumluluğunu yükler. Bu hak ve yetkinin tümüne Milli Egemenlik denilir.

Milli Egemenlik, millet düzeyine erişmiş bir toplumda hürriyetlerin, eşitliğin ve adaletin devamlı ve kesintisiz olarak sağlanması ve korunması için o toplumu meydana getiren fertlerin her birinde ayrı, ayrı bulunduğu doğal olarak kabul edilen iradelerin birleşip, kaynaşarak millet iradesine dönüşmesi, açıklanması ve örgütlenmesidir.

Türk Milleti için milli egemenlik, her şeyden önce “millet olma” tarihi ve kültürü binlerce yıl önce bütün insanlığa örnek olmuş “bir milleti bütün özellikleriyle” yaşatma ve devam ettirme kısaca “Türk olma” hakkıdır, yetkisidir, sorumluluğudur. Türk Milleti bu hakkı ve bu yetkiyi herhangi bir üstün güçten veya bir üstün gücü alaşağı ederek veya barış masalarında hazırlanan kurallardan elde etmemiştir. Savaş meydanlarında, kanlı boğuşma ve mücadele alanlarında kan dökerek, varlığını, onur ve namusunu ortaya koyarak kendisi, kendisi için kazanmıştır.

Türk Milleti için milli egemenlik, millet varlığının korunmasının, savunulmasının, geliştirilmesinin ve sonsuza kadar devamının tek ve temel şartıdır. Bu nedenle kutsaldır ve her millet ferdi için korunup, savunulması kutsal bir görev ve sorumluluktur.

“Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin yapısının ruhu milli egemenliktir.” Türk Millet Mücadelesi ve İstiklâl Savaşı nasıl milli egemenlik ve bağımsızlığı ile eş anlamda ise, Türkiye Cumhuriyeti’nin ruhu ve varlığı da aynı şekilde Türk milletinin egemenlik hakkı ve bağımsızlığı ile eş anlamdadır. Türkiye’de milletin kayıtsız, şartsız egemenliği ve tam bağımsızlığı varsa cumhuriyet vardır ve o devletin adı “Türkiye Cumhuriyeti”dir. Aksi halde, milli egemenlik zedelenmiş, bölünmüş ve dağılmışsa, tam bağımsızlık herhangi bir neden ve şartta güç ve niteliğini yitirmişse o rejimin adı ne cumhuriyettir ne de Türkiye Cumhuriyeti’nden söz edilebilir.

Milli Egemenlik Hakkının Örgütlenmesi, Türk Milleti sahibi olduğu milli egemenlik hakkını, Türkiye Büyük Millet Meclisi adı altında kurduğu ve varlığının devamı, korunması, geliştirilmesi görev ve sorumluluğunu verdiği bir kurum ile örgütlendirmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin egemenlik hakkını açıklanan bütün unsurlarına, özelliklerine ve niteliklerine özen göstererek temsil eder, milletin kaderinde söz sahibi olur. Bu Yüce Kurum, anayasalardan önce, Türk milletinin şuurunda ve vicdanında var olmuştur. Meclis, Türk milletinin varolma mücadelesinin, varlığını devam ettirip, yüceltme ve medeniyet dünyasında, tarihi ve kültürel mirasının sağladığı engin imkanlarla, hakkı olan yeri alma azim ve kararlılığının sonucudur. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, tek yönlü bir yaklaşımla, bir anayasa kurumu olarak bakmak yeterli değildir. Meclise, milletin vazgeçemeyeceği egemenlik hakkının örgütlenmesi gözü ile bakılmalıdır. Meclisin önemi ve değeri de buradadır. Meclisin gücü, milli egemenlik hakkını millet adına kullanmasında ve O’nu millet adına temsil etmesinde toplanır. Hiçbir yazılı belge, hiçbir kuruma bu önemi ve gücü veremez, vermemelidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin aynasıdır. Milletin bütün özlemleri, beklentileri orada şekillenir ve orada tarihi varlık alanına geçecek yasalar ve kararlara dönüşür. Siyasi partiler arasında güç ve rekabet mücadeleleri, tutum ve davranışları esas alınarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin varlığı, niteliği, çalışmaları hakkında birtakım yargılara varılamaz. Doğal mücadeleler, çeşitli ard amaçlarla büyütülerek veya küçültülerek toplumla-Meclis arasına girilemez, girilmemelidir. Gerçekte, Meclis hakkında kendisinden ve sahibi Türk milletinden başka yargıda bulunacak ne bir makam ve ne de bir organ vardır. Yasaların, Anayasaya aykırılığı konu ve meselesini ve çözümlerini ortaya atarak Büyük Millet Meclisi’nin üstünde, O’nun iradesi üzerinde oluşacak düşünceler, vehimler, tasarımlar herşeyden önce milleti, milletin egemenlik hakkını inkar etmiş olurlar.

Bu yaklaşımlarla, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin millete karşı sorumluluğu, yükümlülüğü ve eski bir deyimle “vebali” dünyanın hiçbir meclisi, senatosu ve parlamentosu ile kıyaslanamayacak kadar ağırdır. Çünkü Meclis, Türk varlığının, hayatının, onurunun koruyucusu ve temsilcisidir.

Politikalar

Madde 54-      Partimiz “Milli Egemenliği” milletimizin sahibi olduğu kutsal bir hak olarak kabul eder.

Amaçları, ilkeleri, hedefleri doğrultusunda halkımızın ihtiyaçlarını karşılamak, özlem ve beklentilerini gerçekleştirmek için üreteceği ve uygulayacağı politikaların esas ve kaynağı milli egemenliktir.

Bu yaklaşımla:

a-         Partimiz, devletimizin sonsuza kadar yaşaması, memleketimizin kuvvetlenmesi, milletimizin refah ve mutluluğu için, hayatımız, namusumuz, onurumuz, saygınlığımız için kesinlikle, en kıskanç ve en duyarlı duygularımızla ve bütün uyanıklığımızla ve tüm güçlerimizle milli egemenliğimizi koruyacak ve savunacaktır.

b-        Partimiz, üreteceği ve uygulayacağı politikalarla toplumumuzun, siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel, bilim ve teknoloji hayatında milletimizin kayıtsız ve şartsız egemenliğini gerçekleştirecek önlemler alacak ve yasal düzenlemeler yapacaktır.

c-         Partimiz, ülkemizin doğal kaynak ve zenginlikleri, nüfusu, milli pazarı, kurum ve kuruluşları ve bunların işlerliği, yönlendirilmesi, yönetilmesi üzerinde milletimizin egemenliği dışında hiçbir güç veya güçler topluluğunun etkisine, etkinliğine, tekelleşmesine, yönlendirmesine müsaade etmeyecek, gereken önlemleri alacak ve yasal düzenlemeleri gerçekleştirecektir.

ç-         Cumhuriyetimizin ve niteliklerinin yapısı ve ruhu, varlığımızın ve hürriyetimizin esası ve gücü milletimizin kayıtsız, şartsız egemenliğine bağlıdır. Partimiz bu ruh ve esastan kaynaklanan demokratik siyasi hayata işlerlik kazandıracak her türlü aydınlatma, bilgilendirme, çalışma, hizmet ve faaliyetlerini aralıksız sürdürecektir.

TAM BAĞIMSIZLIK

Madde 55-      Tam Bağımsızlık, Türk milletinin sahibi olduğu egemenlik hakkını kendi özgür iradesi ve kararı ile serbestçe kullanmasının temel şartı; hür, saygın ve onurlu bir millet olarak yaşamasının vazgeçilmez esasıdır.

Tam Bağımsızlık, hayat tarzımızın temel niteliğidir. Hürriyetimizin, haklarımızın, refah ve mutluluğumuzun, insanlık dünyasında onurlu ve saygın bir konuma sahip olmamızın tek şartı tam bağımsızlıktır.

Tam Bağımsızlık, toplum ve devlet hayatında siyasi, iktisadi, sosyal, mali, askeri, kültürel ve benzeri her alanda tam bağımsızlık ve tam serbesti demektir. Bu sayılanlardan herhangi birinde bağımsızlıktan yoksun olmak, herhangi bir hususta bağımsızlığın zedelenmesine, çözülmesine, etkilenmesine seyirci kalmak, duyarsız kalmak milletin gerçek anlamda bütün bağımsızlığından mahrum olması demektir.

Tam Bağımsızlık için temel ve ölmez ilke; bağımsızlığını ve hürriyetlerini her ne pahasına ve her ne karşılığında olursa olsun zedelemeye ve kayıtlamaya asla müsaade etmemek, bağımsızlık ve hürriyetlerini bütün anlamıyla koruyabilmek ve bunun için gerekirse son ferdinin, son damla kanını akıtarak, insanlık tarihini şanlı bir örnekle süslemektir.

Bağımsızlık ve hürriyetin gerçek anlamını, gerçek niteliğini, yüksek değerini vicdanlarında kavramış olan kişiler ve milletler açıklanan ilke uğrunda her türlü özveride bulunmaya hazır milletlerdir. Bunlar bütün zamanlarda insanlığın saygısına layık toplumlardır. Bu saygıyı, onuru ve kıvancı yaşarlar.

Politikalar

Madde 56-      Partimiz için “Tam Bağımsızlık” kutsal bir inançtır. Bu inanç, milletimizin yüzlerce yıldır bağımsızlığı bir varoluş nedeni sayan vicdanından ve düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Milletimiz bağımsızlıktan uzak yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.

Bu yaklaşımla:

a-         Partimizin üreteceği ve uygulayacağı politikalar, bağımsızlık kutsal inancına dayanacak ve tam bağımsızlık esasından ayrılmayacaktır.

b-        Bütün zamanlarda ve her türlü durum ve şart içinde partimizin uluslararası ilişkilerde üreteceği ve uygulayacağı politikalar tam bağımsız, tam eşitlik, milli çıkar ve milli güç esaslarına dayanır. Bu ilişkilerde hiçbir siyasi birlik ve yeni düzen arayışları, hiçbir iktisadi ve teknolojik gelişme eksikliği veya etkinsizliği milletimizin ve devletimizin tam bağımsız niteliğini zedeleyemeyecek, aykırı bir durum yaratmayacaktır.

c-         Partimiz, örgütlenme aşamasından başlayarak, iktidarda veya muhalefette,bütün zamanlarda, durum ve şartta tek ve değişmez hedefi tam bağımsızlık olacak, bunun sağlanıp, özenle, dikkatle, tüm uyanıklıkla ve her türlü özveriyle korunup, geliştirilmesine çalışacaktır.

ç-         Milletimizin ve devletimizin tam bağımsızlığını ortadan kaldıran, zedeleyen, zayıflatan bütün yasalar, andlaşmalar, anlaşmalar, sözleşmeler, ilişkiler, taahhütler ortadan kaldırılacak, her alanda, her konuda, her ilişkide tam bağımsızlık gerçekleştirilecektir.

d-        Tam bağımsızlık ve tam bağımsızlık kutsal inancı toplumda sürekli aydınlatma ve bilgilendirme, çalışma, hizmet ve faaliyet konusu olacak ve fert-fert, kurum-kurum, kuruluş-kuruluş bu çalışmalardan sorumlu olacaktır.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

Madde 57-      Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk Milleti’ni temsil eder. Millet adına egemenlik hakkını yalnız o kullanır. Millet egemenliğinin ve tam bağımsızlığın belirdiği yer olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk Milleti’nin kendisini idare etme şuurunun, siyasî hayata doğrudan katılma iradesinin ve toplumun iktisadî, sosyal, kültürel, bilim ve teknoloji hayatına egemenliğinin tek simgesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıklanan özelliklerinin sürekli korunması, saygınlığının yurt içinde ve yurt dışında arttırılması bütün vatandaşların millî görevleri ve namus borçlarıdır. Partimiz, bu yaklaşımla; millî vicdanın, millî şuurun ve millî düşüncelerin, millî eğilimlerin oluştuğu ve sürekli kılındığı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kutsal bir kurum olarak tanımlar ve kabul eder. Amacı, milli varlığın, vatan bütünlüğünün, milli birliğin, toplumun huzur, refah ve mutluluğunun korunması ve geliştirilmesi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gerçek konum ve durumuna yükseltilmesini varoluş nedenlerinden sayan partimiz, bu yaklaşımın gereklerini yerine getirmeyi vazgeçilemez bir görev olarak kabul ve ilan eder.

İKİNC İKISIM
SİYASİ HAYATIN UNSURLARI

SİYASİ İKTİDAR

Madde 58-      Türkiye Cumhuriyeti Millet Egemenliği esasına bağlı olarak yönetilen, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Anayasanın “Başlangıcı”nda belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Siyasi İktidar, kanunun belirttiği esaslar içerisinde, millet çoğunluğunu temsil eden siyasi partinin veya partilerin göreve başlamasıyla oluşur. Siyasi İktidar millete karşı taahhütlerini gerçekleştirme ve devlet işlerini yürütme sorumluluğunu, milletten aldığı yüksek güç ve yetkiye dayanarak yerine getirir ve yalnız millete karşı sorumlu olur.

Partimiz, Siyasi İktidarın milletten aldığı yüksek güç ve yetkinin kullanılması şartının ve hududunun; ancak millete karşı yapılan taahhütlerin onun vicdanından, şuurundan ve fikirlerinden kaynaklanmasına ve gerçekleştirilmesi doğrultusunda içten çabalara, siyaseti bir erdem mücadelesi ve millete hizmet yarışı kabul eden milli ahlâk anlayışına ve nihayet milletin sahibi olduğu kaynakların yalnız millet tarafından ve yalnız  milletin huzuru, refahı ve mutluluğu için kullanılmasında gösterilen özene, dikkate dayanan tutum ve davranışlara bağlı olduğuna inanır.

MUHALEFET

Madde 59-      Demokratik siyasi hayatın en belirgin özelliği, Siyasi İktidarın karşısında oluşacak siyasi muhalefetin varlığıdır. Kanunen belirtilmiş esaslar içerisinde millet çoğunluğunun oyunu kazanamayan Siyasi Partiler tek, tek ve/veya topluca milletin muhalefet güç ve yetkisini temsil ederler.

Partimiz, muhalefetin iktidarın sahip bulunduğu güvencelerle donatılmış biçimde sürekliliğini esas kabul eder. Muhalefetin milletten aldıkları güç ve yetkiyi Siyasi İktidarın sorumluluklarını ve yükümlülüklerini yerine getirip, getirmediği doğrultusunda kullanmaları gerektiğine inanır.

SİYASİ PARTİLER

Madde 60-      Siyasi Partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.

Partimiz, ülkemizde insan hak ve hürriyetlerinin hiçbirine öncelik, ayrıcalık ve ağırlık tanımadan, tam ve bütün gerekleriyle, güven içinde uygulandığı bir siyasi hayatın ve düzenin kurulmasını öncelikli tercihleri arasında saymaktadır. Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes, siyasi hak ve hürriyetlerinin ve bunların gereği olan örgütlenme haklarını kullanmasında serbesttir. Bu yaklaşımla Parti, her düşünce, her inanç ve her tutum ve davranış sahiplerinin de açıklanan hak ve hürriyetlerini Cumhuriyetin Anayasası’nın öngördüğü esasları kullanmalarının serbest olmasını kabul eder.

BASKI GRUPLARI

Madde 61-      Demokratik bir düzende Baskı Grupları, vatandaşların hak ve hürriyetlerini kullanmalarının güvencesi ve geliştirici unsurlarıdır.

Partimiz, milletimizin vicdanının, şuurunun ve fikirlerinin oluşturduğu siyasi ortamı daha etkin ve belirgin kılacağına inandığı Baskı Grupları’nın Siyasi Hayatın temel unsurları şeklinde Anayasal haklarla donatılmalarını kabul eder. Sivil Toplum Örgütleri’nin de bu güvenceye kavuşturulup, hukuk düzenimizde yer almalarını esas alır.

ÜÇÜNCÜ KISIM
HAKLAR VE HÜRRİYETLER

KİŞİ HAK VE HÜRRİYETLERİ

Madde 62-      Kişi hak ve hürriyetleri kutsaldır.

Kişi hak ve hürriyetleri hayat tarzımızın temel özelliğidir ve gelişmesi için en önemli potansiyel gücüdür.

Türk vatandaşlarının doğuştan sahibi bulundukları hak ve hürriyetlerini tam, eşit ve kesintisiz olarak, güvenlik için de kullanmaları Partimizin bağlı olduğu ilkelerin başında yer alır. Öncelikle partimizin genel görüşü şudur:

Türkler, demokratik, hür ve sorumlu vatandaşlardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucuları ve sahipleri bizzat kendileridir.

Türk, kişi hürriyetinden ve çıkarlarından Anayasa’da tayin olunduğu kadarını Cumhuriyete bırakmıştır. Cumhuriyet, kişinin, ona bıraktığı bu kısım hürriyeti, kişinin ve Türk Milleti’nin içerde hürriyetini, egemenliğini, refahını ve mutluluğunu sağlamak ve dışarıya karşı bağımsızlığını güvence altına almak için kullanır.

Partimizin, bu yaklaşımla kişi hak ve hürriyetleri konusundaki ilkeleri:

1-        Kişi hak ve hürriyetleri kutsaldır ve dokunulmazdır. Bu kutsallık ve dokunulmazlık nitelikleri, Anayasa ve yasa kurallarından, evrensel bildirgelerden, ulusal ve uluslararası sözleşme ve andlaşmalardan önce kişinin vicdanında ve şuurunda yer bulmalıdır. Açıklanan nitelikleriyle kişi hak ve hürriyetlerinin toplumda, ulusal ve uluslararası ilişkilerde uygulamaya yansıması herşeyden önce bir eğitim, toplumsal gelişme ve dayanışma, bilgi ve teknoloji üretme sorunudur.

2-        Kişi hak ve hürriyetleri hayat tarzımızın temel özelliği ve aynı zamanda her alanda gelişmesinin en etkin güç kaynağıdır.

3-        Türk vatandaşlarının doğuştan sahip oldukları hak ve hürriyetlerini tam, eşit, kesintisiz olarak güvenlik içinde kullanmaları esastır. Siyasî güç ve iktidarın varoluş nedeni ve meşruluğu bu güvenliği yurtiçinde ve yurtdışında vatandaşına sağlamaktır. Aksi halde meşruluğunu yitirir.

4-        Bir millette bağımsızlığın, onurun, saygınlığın varlığı ve devamı, o milletin hür, onurlu, saygın ve hakları bakımından eşit vatandaşlara sahip olmasıyla mümkündür. Vatandaşların sahip oldukları hak ve hürriyetleri, iktisadî ve sosyal dayanışma içinde, bilgi ve teknoloji üreterek ve ürettikleri bilgi ve teknolojide egemenliklerini sağlayarak, bağlı oldukları toplumun bağımsızlığı, saygınlığı, onuru, refahı ve mutluluğu amacıyla kullanmaları gerekir. Bu durumda vatandaşlık sıfatı, çağdaş milliyetçilik nitelikleriyle özdeşleşir.

5-        Korku, güvensizlik, iktisadî güçsüzlük, yoksulluk, işsizlik, sosyal dayanışma noksanlığı, bilgisizlik, sağlıksız yaşam ve kirletilmiş çevre koşulları, her türlü psikolojik etkiye açık bırakılmış, terkedilmiş şuur, kişi hak ve hürriyetlerini değersiz kılan, tehdit eden en büyük tehlikelerdir. Günlük hayatlarında sefaletle pençeleşen, sağlıksız, bilgiden yoksun, kirletilmiş çevre koşulları içinde yaşamaya terk edilmiş olan, her türlü sosyal dayanışma ve güvenlikten uzak bırakılmış, geleceğinden ümitsiz, korku içinde kıvranan vatandaşlar için kişi hak ve hürriyetleri yazılı metinlerde kalmaya ve siyasî çıkar sahiplerince kullanılmaya mahkûmdur. Bu durumda o toplumda her türlü baskı egemendir, güvensizlik yaygındır. Devletin bütün kurum ve kuruluşlarının ortaklaşa, öncelikli, görevleri bu olumsuz ortamı ve vatandaşların hak ve hürriyetlerini tehdit eden tehlikeleri ortadan kaldırmaktır.

HAK VE HÜRRİYETLERİN HUDUDU

Madde 63-      Hiçbir hak ve hürriyet, başka bir hak ve hürriyeti zayıflatma, yıpratma, küçük düşürme, etkisiz kılma veya yok etme serbestisine sahip değildir. Hiçbir hak ve hürriyet, diğer hak ve hürriyetler karşısında önceliğe, ağırlığa veya farklı kullanma ayrıcalığına sahip olamaz.

Çağdaş bir devlette kişi hak ve hürriyetleri millî güvenlik, kamu düzeni ve başkalarının hak ve hürriyetleri bakımından zorunlu bulunan durumlarda ve ancak kanunla sınırlandırılabilir. Yasaklar konulabilir.

Çağdaş demokrasilerde, kişisel hürriyetler, özel bir değer ve önem kazanmıştır; artık, kişisel hürriyetlere devletin ve hiçbir kimsenin müdahalesi söz konusu değildir. Ancak, bu kadar yüksek ve değerli olan kişisel hürriyetin, çağdaş ve demokrat bir millette, neyi ifade ettiği hürriyet kelimesinin, mutlak şekilde düşünülebilen manasıyla anlaşılamaz. Söz konusu olan hürriyet, sosyal ve çağdaş insan hürriyetidir. Bu sebeple kişisel hürriyeti düşünürken, her kişinin ve nihayet bütün milletin ortak çıkarlarını ve devlet varlığını gözönünde bulundurmak gerekir. Anlaşılıyor ki; kişisel hürriyet mutlak olamaz. Bir başkasının hak ve hürriyeti ve milletin ortak çıkarı, kişisel hürriyeti sınırlar. Kişisel hürriyeti sınırlamak bir bakıma devletin esası ve görevidir. Çünkü devlet kişisel hürriyeti sağlayan bir teşkilât olmakla beraber, aynı zamanda, bütün özel faaliyetleri genel ve millî amaçlar için birleştirmekle yükümlüdür.

TOPLUMUN HAKLARI

Madde 64-      Her türlü gelişmenin, huzurun ve güvenin kaynağı toplumdur.

Toplumun varlığını ve her türlü tehdit ve risklere karşı koruma, geliştirme ve devam ettirme hakkı vardır.

Kişi hak ve hürriyetlerinin ancak güvenli ve adil bir toplumsal düzende gerçekleştirilebileceğini kabul eden Partimiz, güvenlik, sağlık, eğitim ve öğretim, adalet, çalışma düzeni, sosyal güvenlik, çevre ve benzeri hizmet ve faaliyetleri toplumun hakları çerçevesinde değerlendiren bir yaklaşımla ele alır. Bu doğrultuda üreteceği politikalarla iktisadi ve sosyal ve kültürel kalkınmayı gerçekleştirir.

HALK OYLAMALARI – REFERANDUM HAKKI

Madde 65-      Partimiz, Halk Oylamalarını-Referandum Hakkını vatandaşlarımızın siyasi ve kamu hayatına katılma hak ve hürriyetlerinin bir parçası olarak nitelendirir ve kamu yükümlülüklerini yerine getirme görevlerinin bir unsuru kabul eder.

Partimiz, aşağıdaki konuların Halk Oylaması sonucunda yürürlüğe girmesini ilke olarak benimser ve ilan eder.

Bunlar:

a-         Anayasa değişiklikleri.

b-        Hükümetin uluslararası bir topluluğa, birliğe girme veya çıkma kararları.

c-         Merkezi veya yerel yönetimlerin istisnasız bütün vatandaşları ilgilendiren vergi ve diğer mali yükümlülük kararları.

ç-         Milletin sahibi olduğu doğal kaynak ve zenginlikler üzerinde milletin dışında yurt içinde veya yurt dışında kişi, kurum ve kuruluşlara verilebilecek süreli işletme kararları.

DÖRDÜNCÜ KISIM
YÜRÜTME ORGANI VE KAMU YÖNETİMİ

YÜRÜTME ORGANI

Madde 66-      Yürütme Organı Bakanlar Kurulu’dur.

YÜRÜTME GÖREVİNİN KAYNAĞI

Madde 67-      Yürütme Görevinin Kaynağı, milletimizin vicdanı, şuuru ve fikirleridir. Partimiz, Yürütme Organı’nın bu kaynaktan doğan ihtiyaçları, amaçları, çıkarları sağlamak; özlem ve beklentilerini gerçekleştirmekle yükümlü olduğuna inanır. Milletten toplanan ve milli kaynaklardan sağlanan mali kaynakların halkımızın güvenliğine, refahına, mutluluğuna verimli ve etkin biçimde tahsisine özen gösterir, önem verir. Bu yaklaşımla Partimiz, Yürütme Organı’nın yetki ve sorumluluklarının istikrarlı, dengeli, verimli ve bütün yurt sathına yayılacak biçimde faaliyetlere dönüşmesi önlemlerini alır.

YÜRÜTME GÖREVİ

Madde 68-      Yürütme Organı’nın görevlerini Bakanlar Kurulu Programı belirler. Demokratik düzeni kurma ve geliştirme mücadelemizin deneyimlerini dikkate alan Partimiz, hangi görüş ve fikirleri savunursa savunsun, Bakanlar Kurulu Programlarının milletin ortak ve genel arzu ve eğilimlerini, gerçekçi ve ciddi fikirlerini dikkate alınmasını millete hizmetin esası sayar. Bu yaklaşımla siyasi hayatımıza yararı olacağına inandığı aydınlatma ve bilgilendirme görevini üstlenir, yeni tartışma ortamları hazırlar.

KAMU YÖNETİMİ

Madde 69-      Kamu Yönetimi’nin esası, halka ve topluma hizmetin bir kamu hizmeti sayılarak örgütlenmesi ve işler durumda devam ettirilmesi zorunluluğuna dayanır. Partimiz açıklanan zorunluluğun gereklerinin yerine getirilebilmesinin, her şeyden önce halkın kamu yönetiminin kudretine olduğu kadar şefkatine ve dürüstlüğüne de inanması gerektiğini kabul eder. Bunun için, kamu yönetiminin her alanında, her konusunda, her işlevinde, her düzeyinde doğruluğu, ciddiyeti, halka güven ve sevgiyi, basitliği, kolaylığı, ucuzluğu, açıklığı ve gerektiğinde hesap verme ahlâkını kısaca Türk kamu yönetiminin erdemliğini ve çağdaşlığını olumsuz yönden etkileyen bütün engelleri kaldırmaya idareyi yeniden düzenlemeye ve yeni bir bürokrasi misyonu oluşturmaya kararlıdır.

KAMU YÖNETİCİLERİ – MEMURLAR

Madde 70-      Partimiz, idareyi siyasi baskılardan, talep ve isteklerden arındırmaya, doğrudan halkımızın hizmetine yönlendirmeye ve çağdaş bir yapıya kavuşturmaya kararlıdır.

Gereken maddi ve manevi güvenlik ve istikrar ortamının sağlanması durumunda, kamu hizmetlerini yerine getirmekle yükümlü yöneticilerin, memurların ve diğer görevlilerin toplumumuzun gerçek eğilimlerini ve çıkarlarını, kişilerin, grupların, siyasi partilerin çıkarlarından daha üstün tutacağına inanan partimiz, idarenin yeniden yapılanmasını ve yeni bir kamu düzeni kurulmasını öngörmektedir.

Partimiz, bu çalışmalara paralel olarak, hizmet tanımları yapılmış, görevliler arası sistemi doğru, adil ve etkin hale getirilmiş yeni bir Personel Rejimini ve kamu personelinin ekonomik, sosyal haklarını tam, doğru ve kesintisiz biçimde dikkate alan çağdaş bir düzeni gerçekleştirecektir.

Kamu yöneticilerinin, memurların ve diğer kamu hizmeti görevlilerinin mali yükümlülüklerinden muaf tutulmasını sağlayacak sistemlerin araştırılmasını ve uygulanabilir olanların derhal yerine getirilmesini araştıracak, iktisadi ve çalışma hayatımızı, sosyal güvenlik düzenimizi sıkıntıya sokmayan önlemleri alacaktır. Bu araştırmaların amacı, Net Maaş-Net Ücret modelinin geliştirilmesidir.

Partimiz, memurlarımıza çeşitli konut kredisi, öğretim ve eğitim yardımı, nişan, düğün, doğum ve benzeri mutlu günlerin gerektirdiği harcamaları, çeşitli mal alım kredilerini, sigortacılığı özendirecek bir etkinliğe kavuşmasını gerçekleştirecektir. Memurlarımızın katkı ve katılımları ile oluşacak kurumlar, memurlarımız tarafından yönlendirilecek ve yönetilecektir.

YEREL YÖNETİMLER

Madde 71-      Yerel Yönetimler, halkımızın gerçek eğilimleri ve çıkarları doğrultusunda ortak yerel ihtiyaçları karşılayan ve vatandaşlarımızın yaşadıkları yerlerde yönetime katılma hak ve hürriyetlerini kullanmaları sonucu meydana gelen demokratik kamu hizmet birimleri ve kuruluşlarıdır. Tüzel kişiliğe sahiptirler. Partimiz bu anlayışla köylerimizi, ilçelerimizi, illerimizi kapsamına alan yerel yönetimleri halkımızın güvenlik, sağlık, eğitim, yerleşme, konut, çevre, şehirleşme gibi ihtiyaçlarını doğrudan ve en etkin şekilde karşılamaları için gereken düzenlemeleri yapacak, bunları sağlıklı ve işler bir yapıya kavuşturacaktır. Bucak Teşkilâtları yeniden kurulacak, dağınık köy ve kırsal kesim yerleşim birimleri Bucak Teşkilâtları çatısı altında yeniden düzenlenerek, köylerimizin iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınma çabalarına katılmalarını, kaynak tasarrufunu, verim ve etkinliği sağlayacaktır. Bütün belediyelerimiz mali imkânlara kavuşturulacak, kendi potansiyel kuvvetlerini, kendileri güç haline getireceklerdir. İlçe Özel İdareleri kurulacaktır. Yerel yönetimlerin hizmetlerini yerine getirirken karşılaştıkları bütün idari, yasal engeller kaldırılacaktır. Belediyeler ve genel olarak yerel yönetimler bütün güç ve imkânlarını halkımızın ihtiyacı olan kamu hizmetlerine yoğunlaştıracaklar, otel ve benzeri işletmecilik faaliyetlerinden uzak kalacaklardır. Vatandaşlarımızın idare ile veya idari tasarruflar sonucu kendi aralarında meydana gelen anlaşmazlıkların hakem yoluyla çözümünü esas alan bir sistem geliştirilecek ve seçilmiş kurulların köyde muhtarın ve ihtiyar heyetinin hakemlik işlevlerini yüklenmeleri, evlenme ve nüfus gibi kişi hak ve hürriyetlerini ilgilendiren konularda yetkili kılınmaları sağlanacaktır.

 

BEŞİNCİ KISIM

GÜVENLİK ORTAMI

GÜVENLİK ORTAMI

Madde 72-      Partimizin Güvenlik Ortamı anlayışı ve yaklaşımı aşağıda açıklanan konuları, esasları ve unsurları kapsar. Bu konular, esaslar ve unsurlar çağdaş gereksinmeler, dünya ve çevre koşulları, bilim ve teknolojideki ilerlemelerin verdiği imkan ve fırsatlar doğrultusunda sürekli geliştirilir.

a-         Türk milletinin tarihi ve kültürel mirasını ve değerlerini, Türklüğün bütün özelliklerini ve niteliklerini bünyesinde barındıran atalar yurdu vatanımızın bütünlüğünün korunması, savunulması, güvenlik altına alınması ve güvenliğinin sürekli olarak geliştirilmesi.

b-        Türkiye’nin Anayasal düzenini işler durumda tutacak, Cumhuriyetimizin niteliklerini ve Türk İnkılâbının kazanımlarını koruyup, geliştirecek insan hak ve özgürlüklerinin tam ve bütün gerekleriyle güvenlik içinde uygulandığı siyasi, iktisadi, sosyal, kültürel, bilim ve teknoloji alanlarında gerekli önlemlerin alınması ve bunların çağdaşlaşma doğrultusunda gelişmelerini sağlayacak imkanların hazırlanması.

c-         İnsanımızın maddi ve manevi hayatının, değerlerinin, ilişkilerinin ve etkileşimlerinin her türlü olumsuzluklardan, tehdit, tehlike ve engellerden korunup, güvenliğe alınması, bu güvenlik önlemlerinin, örgütlerinin, uygulamalarının kendilerini yenileyebilir bir şekilde çağdaş bir düzeye ulaştırılması.

ç-         Türk milletinin davası, özülküsü, çıkarları, hedefleri, bu programda yer alan ilkeleri ve politikaları gibi önemli konuların özelliklerinin ve esaslarının doğru yaklaşımlarla korunup geliştirilmesi, bunlara yönelik her türlü tehdit, tehlike ve engellerin ortadan kaldırılması.

d-        Milli varlığımızın, vatanımızın ve Cumhuriyetimizin koruyucu ve kollayıcı gücü olan, milletimizin bağrından çıkan ve onun ümitlerinin kaynağı ve güvencesi konumunda bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ülkemizin savunulmasında, güvenliğinin, kalkınmasının, huzurunun, gelişmesinin ve milli hedeflerine ulaşmasının gerçekleşmesinde, bölgemizde ve dünyada barışın sağlanmasında görevlerini tam ve etkin olarak yerine getirebilecek her türlü kaynak, yetenek ve imkanlara sahip kılınması, bilgi ve teknolojilerle donatılması Milli Savunma hizmetlerinin güçlendirilerek etkinliğinin artırılması.

e-         Merkezi yönetim çerçevesinde devletimizin varlığının, bağımsızlığının, onur ve saygınlığının, vatanımızın bütünlüğünün ve bölünmezliğinin, Yüce Milletimizin egemenliğinin, hürriyetlerinin, birlik ve beraberliğinin, toplumumuzun ve kişilerin huzur, refah ve güvenliğinin korunup, geliştirilmesi.

f-         Jeopolitik, jeostratejik ve jeoekonomik konum ve özelliklerimizin, tarihi ve kültürel bağlarımızın gerekleri doğrultusunda çevresel güvenlik hatları üzerinde etkinliklerinin artırılıp, geliştirilmesi, dış manevra alanlarında ilgi, ilişki ve etkilerin artırılması, bu konularda çağdaş ölçülerin, mekan ve zaman unsurlarının dikkate alınması.

g-         Milli birlik, dirlik, bütünlük ve güvenlik gereklerinin, milli ahlâk değerlerinin, milletimizin sahibi olduğu tarihi, doğal ve kültürel zenginlik ve geleneklerin korunup, gözetilmesi, tarih, milli bağ ve birliktelik şuurunun kararlılıkla güçlendirilip, geliştirilmesi, Türk Milletine, Türk Toplumuna aidiyet duygusunun ve ruhunun inançla, bilgiyle, dayanışma ve özveriyle milli bir güç durumuna getirilmesi, bireyler ve toplum üzerinde her türlü psikolojik kirlenmelerin önlenmesi.

ğ-         Milli gücümüzün coğrafi, demografik, siyasi, iktisadi, sosyal, psiko/sosyal, kültürel, askeri, bilim ve teknoloji unsurlarının bir bütün halinde, dengeli bir şekilde geliştirilip, işler durumda bulundurulup, yönlendirilmesi. Bunların etkin biçimde yönetilmesi sonucunda yoksulluğun, çaresizliğin, işsizliğin önüne geçilmesi.

Hedefler

Madde 73-      Partimizin Güvenlik Ortamı konusundaki hedefleri aşağıdadır:

a-         Millet egemenliğini, milletin hak ve hukukunu, birlik ve dirliğini, özlem ve beklentilerini ve mutluluğunu güvence altına almak.

b-        Milletin hak ve hukukunu, davalarını ve sorunlarını, her türlü kişisel çıkar ve tutkuların üzerinde tutmak.

c-         Milletin, tüm güvenlik hizmetlerinden (mal ve can dahil), adil ve dengeli bir şekilde yararlanmasını esas almak.

Politikalar

Madde 74-      Partimizin, Güvenlik Hedeflerine ulaşması için izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Partimiz vatandaşlarımızın özgüvenlerini güçlendirecek, ailede, iş ve çalışma hayatında, sosyal ilişkilerinde cesaret ve özveri sahibi olmalarını sağlayacak güvenli ortamı oluşturacaktır.

b-        Partimiz vatandaşların, yaşamlarının her döneminde ve bulundukları her konumda, huzur ve güven içerisinde yaşamlarını sürdürebilecekleri ortamı sağlayacaktır.

c-         Partimiz ülkemizde, göç ve dolayısıyla çarpık kentleşmeye yol açan, her türlü güvensiz ortam ve koşulları ortadan kaldıracaktır.

d-        Partimiz ülkemizde, insan hak ve hürriyetlerinin uygulanmasında hiçbir ferde öncelik, ayrıcalık ve ağırlık tanımadan, tam ve bütün gerekleriyle güvenlik ve huzur içerisinde uygulandığı yeni bir hukuk düzeni kuracak ve bu düzeni geliştirecektir.

MİLLİ STRATEJİ

Madde 75-      Milli Strateji, milli menfaatler elde etmek ve milli hedeflere ulaşmak için barışta ve savaşta, milletin bütün güçlerini bir araya getirmektir. Milli strateji kapsamına, en üst düzeyde uluslararası ve ulusal konulara, sorunlara değinen, çözümler geliştiren Siyaset Stratejisi (Siyasi Strateji) iç ve dış Ekonomik Strateji, Milli Askeri Strateji, Bilim ve Teknoloji Stratejileri, Sosyol-Kültürel, Sosyol-Psikolojik Harekât Stratejileri ve diğerleri girer. Bunların her biri Milli Güvenliği doğrudan ve dolaylı olarak, anında veya gecikmeli şekilde etkiler. Tümü Milli Güvenlik Stratejisini oluşturur. Bu yaklaşımla Milli Strateji ile  Milli Güvenlik Stratejisi eş anlamlı ve özdeştir.

Milli Stratejinin “Milli Siyasetin” üst düzeydeki uygulama ilke ve yöntemlerini belirleyen düşünceler, tutumlar, davranışlar ve eylemler bütünüdür.” şeklindeki tanımlanması konunun niteliklerini açıklıyan bir özelliktedir. Gerçekte Milli Siyaset, milli hedeflere erişmek, erişilen hedefleri korumak ve devam ettirmek, günün şartlarına ve isteklerine uygun biçimde geliştirmek amacıyla girişilen düşünceler davranışlar ve eylemlerdir. Bu nedenle Milli Strateji gerçek anlamda Milli Siyasetin uygulama alanına konulmasının ilke ve esaslarının belirtilmesidir. Bu aşama devletin milli güvenlik ve milli siyaseti uygulamakla ilgili üst düzey organları tarafından gerçekleştirilir. Ülkemizde bu organ Milli Güvenlik Kurulu’dur. Milli Stratejinin hükümet tarafından güncel ve görünebilen bir geleceğe yönelen uygulama ilke ve esaslarına “Topyekûn Strateji” denilir. Milli güç unsurlarının bilgi ve teknolojiyle donatılıp, geliştirilmesi ve milli siyasetin gereklerine göre hazırlanması bu aşamada sağlanır. Topyekûn Stratejinin “zaman-mekân-imkân” üçlemi içinde genel uygulama yöntemlerini, ara hedeflerini, bunların önceliklerini, güç oluşturma ve kullanma seçeneklerini tespit eden askeri, siyasi, iktisadi, eğitim ve diğer stratejileri de kapsamına alan Genelkurmay, Bakanlıklar veya ortak fonksiyonlar şeklinde biraraya gelmiş Bakanlıklararası düzeyde olan stratejiye de “Genel Strateji” denilir.

Milli Stratejinin en önemli aşaması ise, “Harekât Stratejileri” şeklinde oluşur. Kuvvet komutanlıkları, Bakanlıklar ve onların üst kademeleriyle, Genel Stratejide ayrıca belirtilmiş organlar, kuruluşlar tarafından (örnek, Olağanüstü Hal uygulamalarında) “Topyekûn Strateji ve Genel Strateji”ler doğrultusunda ve özellikle güç oluşturma ve güç kullanma hususlarındaki eylem ve faaliyetlerine “Harekât Stratejisi” denilir. Özetlenirse; Milli strateji, topyekûn stratejinin, genel stratejinin ve harekât stratejilerinin bir uyum, bütünlük ve öngörü içerisinde birlikte tutum, davranış ve eylemlere geçirilmesi sürecidir. Milli Strateji, milletin yurtiçinde ve yurtdışında, ulusal ve uluslararası düzeyde, davası ve ülküleri doğrultusunda milli çıkarlarını sağlamak, milli hedeflerine ulaşmak ve ulaşılan hedefleri korumak, devam ettirmek, milli istek ve ihtiyaçlara ve güncel zorunluluklara göre geliştirmek için barışta ve savaşta milli güç unsurlarını bilgi ve teknolojiyle donatarak, biraraya toplamak ve harekete geçirmek ilke ve yöntemlerini belirten düşünceler ve bu düşünceleri eyleme dönüştüren tutum ve davranışlar bütünüdür.

MİLLİ STRATEJİNİN ÖZELLİKLERİ

Madde 76-      Milli Stratejinin Özellikleri :

a-         Milli Strateji, barışta ve savaşta milli siyasetin ulusal ve uluslararası düzeyde, uygulanması ilke ve esaslarını belirler, çeşitli seçenekler arasında önceliklerini tespit eder, öngörüye özen gösterir.

b-        Milli Strateji, milli güç unsurlarına dayanır. (Coğrafi, Demografik, Siyasi, Askeri, Ekonomik, Psiko-Sosyal ve Kültürel, Bilim ve Teknoloji) unsurlarından oluşan milli gücün etkin ve verimli bir şekilde yönlendirilmesinin ve kullanılmasının ilkelerini ve esaslarını belirtmek, her olay ve sorun karşısında somut, gerçekçi kabul edilebilir, öneriler ortaya koymak, öncelikleri açıklamak milli stratejinin görevidir.

c-         Milli Strateji, ülkenin ve toplumun jeopolitik, jeoekonomik, jeokültürel ve jeostratejik özelliklerini, güç ve zafiyetlerini doğrudan, başkalarının görüş ve değerlendirmelerine, yargı ve sonuçlarına öncelik tanımadan, değerlendirme (zaman-mekân-imkân) şartlarını dikkate alma ve bu aşamalardan sonra gücün oluşturulup, kullanma ilke ve esaslarını belirtme niteliği taşır.

ç-         Milli Strateji, bütün aşama ve faaliyetlerinde, araştırma ve incelemelerinde, müspet bilime, bilgi ve teknolojiye, bilgi ve teknoloji üretimine ağırlık verir. Gerçekte Milli Strateji, milli bilgi ve teknoloji üretme ve üretilen bilgi ve teknoloji üzerinde egemen olma sanatıdır.

Politikalar

Madde 77-      Partimizin, Milli Strateji ve Milli Güvenlik Stratejileri’ndeki politikaların esasları şunlardır:

a-         Partimiz, üreteceği ve uygulayacağı politikalarda “Milli Strateji”nin özelliklerini dikkate alacak ve yetkili kurum ve kuruluşları, görevlileri bu yönde çalışma, hizmet ve faaliyette bulunmaya özendirip, destekleyecektir.

b-        Partimizin yetkili organlarında oluşturacağı Milli Güvenlik Stratejileri’nde halkımızın katılım ve desteğine önem verecek ve bu amaçla her türlü bilgilendirme ve aydınlatma faaliyetlerinde bulunacaktır.

c-         Partimizin Milli Strateji ve Milli Güvenlik Stratejileri’nin tespitinde, önerilmesinde, yönlendirilmesinde ve yönetiminde görev alacak kişi ve kuruluşlarda bulunması gereken asgari temel özelliklere önem verecektir. Bunlar :

1)         Özgüven sahibi olmak.

2)         Her şart ve durumda milli güce, milletin yüksek karakterine, eşsiz niteliklerine, yeteneğine güvenmek.

3)         Müspet bilime, bilgi ve teknoloji üretimine özen gösterecek bilgi, yetenek, deneyim sahibi olmak ve milli ahlâk ve erdemi özümsemiş bulunup, bunu temsil edecek durumda bulunmak.

4)         Gerçekçi, somut, kabul edilebilir ve uygulanabilir tespitler yapma, önerilerde bulunma niteliğine sahip olmak.

ALTINCI KISIM
ULUSLARARASI İLİŞKİLER – DIŞ POLİTİKA

ULUSLARARASI İLİŞKİLER – DIŞ POLİTİKA

İlkeler

Madde 78-      Uluslararası ilişkiler bir güç ve rekabet mücadelesidir. Bu mücadelede ulusları (milletleri) devletleri temsil ederler. Devletlerarası ilişkilerin türü ve niteliği ne olursa olsun uluslararası mücadeleyi kapsar. Bu mücadelenin en önemli araçları Diplomasi (Dış Politika) – Ticaret – İktisadi İlişkiler – Kültürel İlişkiler – Örtülü ve Gizli Faaliyetler – Psikolojik Harekât (Kamu Diplomasisi) ve Savaş’tır.

Partimizin Uluslararası İlişkiler de temsil ilkesi cumhuriyetimizin varoluş nedeni olan Türk Milletinin varlığının korunup, geliştirilmesi, davasının, özülküsünün, çıkar ve hedeflerinin gerçekleştirilmesi, sonsuza kadar devamının sağlanmasıdır.

Partimiz açıklanan ilke doğrultusunda barışı, güvenliği esas alan bir Dış Politika’yı esas almaktadır. Tam bağımsız, özgür, egemen, saygın ve onurlu bir Türkiye’nin, çevresinde, bölgesinde, dünyada güçlü bir barış ve güvenlik unsuru olması, dostluğu, adaleti, insan hak ve özgürlüklerine bağlılığı, içeride tam bir istikrara, huzura ve refaha kavuşması, onu bütün güçler, birlikler ve devletler için vazgeçilmez bir konum ve duruma getirecektir. Türkiye’nin açıklanan durumu tüm insanlığın çıkarınadır. Tüm dünyanın güvencesidir.

Uluslararası ortamda, belirlenen kurallar içerisinde, etkin bir diplomasi Partimizin, Dış Politika hedeflerinin başında gelir. Milletimizi ağır yükümlülüklere sokmayan, geleceğini herhangi bir risk ve tehdit altına almayan, gelişmesini engellemeyen, milli güç unsurlarını tehdit etmeyen her türlü ilişkilerin, sağlıklı, güvenli, istikrarlı işbirliğinin esası sayılmalıdır. Partimiz, bu yaklaşımla çok yönlü, çok alanlı, hemen hemen bütün devletler ile en iyi dostluk, iktisadi ve ticari ilişkilerin yapılmasını öngörür. Dış politikasını bu esaslara göre düzenler ve uygular.

Hedefler ve Politikalar

Madde 79-      Partimizin Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika ile ilgili hedefleri ve politikaları şunlardır:

a-         Halkımıza, AB ne girmenin imkansız olduğu, bunun, AB nin Türkiye’yi kendine tek taraflı bağlamak için yürüttüğü bilinçli bir tuzak olduğu anlatılacaktır. AB üyelik talebi iptal edilecektir. Çünkü :

1)         AB nin Türkiye’yi üye olarak alması, nüfusa oranlı yönetim erki vermeye göre yapılandırılmış AB yönetim mekanizmalarında Türkiye’nin söz sahibi olması demektir. AB, mevcut durumu itibarıyla kendini bile yönetemeyen bir ülkeye AB ni yönettirmez.

2)         Türkiye’yi üye olarak alması durumunda, milyarlarca Euro’luk karşılıksız yardım yapmak zorundadır. Temel amacın ekonomik olduğu bir ortamda AB Türkiye’ye bu hibeyi yapmaz. Kaldı ki Gümrük Birliği Anlaşması’na göre yapmak zorunda olduklarını bile yapmamıştır.

3)         Gümrük Birliği, bir ülkenin AB ne girmesinden sonra, AB ye vermek zorunda olduğu bir ödündür. Pazarlarını rekabet edemeyeceği ülkelerin şirketlerine açmak demektir. AB bu ödünü zaten almıştır. Dolayısıyla Türkiye’yi içine almasını gerektirecek durum ortadan kalkmıştır. Ödülü zaten almıştır, bunun için ödün vermesine gerek kalmamıştır.

4)         AB nin, Türkiye’nin eğitimsiz ve işsiz nüfusuna, serbest dolaşım hakkı vermesi mümkün değildir.

5)         AB nin, bin yıldır mücadele ettiği ve yetiştirdiği her çocuğuna nefretini aşıladığı Türk Milletini toplumsal ve kültürel olarak hazmetmesi mümkün değildir. Kaldı ki Avrupalılığın doğmasına sebep olan en önemli tarihsel etken Türk karşıtlığıdır. Böyle bir durumda AB nin Türkiye’yi içine alması toplumsal bir travma yaratacaktır.

6)         İçinde Kıbrıs ve Yunanistan’ın da bulunduğu irili ufaklı onlarca ülkenin, binlerce maddelik tarama sürecini Türkiye ile müzakere edip, bir de referandum şartı ekleyerek AB ye kabul etmesi matematik olarak mümkün değildir.

7)         AB, Türkiye’yi kabul edecek olsa idi, zaten Kıbrıs, oniki mil, kıta sahanlığı gibi gerilimleri ortaya çıkartmazdı. Çünkü, Türkiye AB ye üye olduktan sonra, bu toprakların hepsi zaten AB nin içinde kalacaktır.

8)         AB, ezelden beri güvenlik çemberi politikasını güderken, Türkiye’yi içine alarak Suriye, İran ve Irak ile sınır komşusu olmayı asla tercih etmeyecektir.

b-        Türkiye’de AB den yana olan kesimler şunlardır :

Ermeni soykırımını savunanlar. Kürt bölücülüğünü savunanlar, Kıbrıs’ın verilmesini sakıncalı bulmayanlar, Ekümenik Patrikhane’yi savunanlar, %65 i yabancıların elinde bulunan borsanın ve piyasanın aktörleri. Bunların hiçbiri Türkiye’nin çıkarlarını koruyan kesimler değildir, aksi geçerlidir. Türkiye’de ilk defa, Türkiye’nin çıkarını savunmayanlarla aynı cephede bulunan bir devlet yönetimi vardır. Bu çelişki ortadan kaldırılacaktır.

c-         Aynı şekilde ABD nin Türkiye ile ilgili gerçek hedefleri, Büyük Ortadoğu Projesi. Ilımlı İslâm Projesi. Stratejik Ortak Kavramı’nın arkasında yatan ana sebepler halka anlatılacaktır.

ç-         Batı’nın Ermenistan, Kürdistan, Kıbrıs, Ege (12 mil ve kıta sahanlığı), Ortodoks’luk emelleri (ruhban okulu, patrikhane ekümenikliği, inanç turizmi) Yerel Yönetimler Yasası gibi diğer AB ve ABD politikalarına karşı etkin ve akılcı dış politika başlatılacaktır. Yabancıların toprak ve mülk edinme hakkı iptal edilecektir.

d-        Soykırım iddialarına karşı Doğu toplumlarının da tam desteği alınarak karşı atağa geçilecektir. Soykırım iddiasında bulunan toplumların tarihlerindeki kendi soykırımları uluslararası topluma şikayet edilecektir.

e-         Kuzey Kıbrıs’ın bir karış toprağı pazarlık konusu bile edilemez. Kıbrıs’ın stratejik, jeopolitik, askeri vs. önemlerinin hepsinin üstünde, bir Türk Devleti olması itibariyle “asla satılamayacağı” gerçeği bulunmaktadır. Kıbrıs’ın kaderi Türkiye’nin kaderidir. Türkiye bu hatayı yaparsa, tarihten silinmeyi kabul etmiş demektir.

f-         ABD, İsrail-Suriye-Irak-İran-Türkiye-Gürcistan-Afganistan zinciri ile hem AB yi hem Çin ve Rusya’yı çevrelemek istemektedir. Türkiye bölgesel güç olamaz ise kendi kaderini tayin edemez, büyük devletlerin piyonu ve taşeronu olmaktan öteye gidemez.

g-         Türkiye bölgesel işbirlikleri ile sınır ötesi güvenlik çemberleri ve ekonomik pazar ortaklıkları oluşturmak, mevcutlarda kilit rol oynamak zorundadır. Bunlar Ortaasya (Şangay Beşlisi), Balkanlar, Kafkasya, Ortadoğu, Karadeniz, Akdeniz ve İslam birlikleridir.

ğ-         Oluşmakta olan Avrasya Birliği’ne girilmekte geç kalınmıştır. Bir an önce bu harekete dahil olunmalı ve merkezinde kilit rol oynanmalıdır. Rusya, Çin, Hindistan, İran, Kazakistan, Türkmenistan, Kıbrıs, Azerbaycan, Gürcistan, Suriye, Pakistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan ve Moğolistan ile her konuda işbirliği sağlanmalıdır.

h-         Yakın komşular (İran, Suriye, Irak, Rusya, Gürcistan) ile yakın işbirliği kurulmak zorundadır. Bu hem ekonomik, hem siyasi, hem askeri hem de kültürel açıdan zorunluluktur. Böyle bir hareketin, ABD ve AB nin bölgedeki amaçlarını temelden sarsacağı unutulmamalı ve karşı önlemlere hazırlıklı olunmalıdır.

ı-          Su kozu iyi kullanılacaktır. Su ve su ile ilgili endüstrilerde lider olmak üzere politikalar üretilecektir. Ortadoğu ile su karşılığı petrol politikası yürütülecektir.

i-          Dışarıdan başta borç ve askeri yardım olmak üzere hiçbir yardım alınmayacaktır.

j-         Türkiye, politikalarını Doğu ile Batı arasındaki kilit rolü oynamak üzerine kuracak,

bundan yararlanacaktır: Petrol, doğalgaz boru hatları, karayolu, demiryolu, havayolu ve denizyolu kavşağı. Türkiye Ortadoğu, Ortaasya ve Kafkasya’nın kapısıdır ve İpek Yolu zenginliğini yeniden yaratmak mümkündür. Selçuklu ve Osmanlı han, kervan, ticaret, sanayi konusunda İpek Yolu’ndan yararlanarak kalkındıysa, çağdaş yöntemlerle aynı refahı günümüzde yaratmak mümkündür.

k-        Batı’daki Türkiye karşıtı politika üreten düşünce kuruluşlarının ve üniversitelerin yakın takibe alınması istihbarat ile ilgili bir zorunluluktur.

l-          Türkiye ve komşuları, PKK terörünü ve Doğu’daki Kürdistan sempatizanlığının kökünü kazımak için bölgeye yatırım, istihdam, altyapı ve eğitim götürmek zorundadır. Bunu yapmak, sınır komşusu ülkelerin işbirliği ile daha da kolaylaşacaktır.

m-        Türkiye’nin şu ana kadar imza attığı ve taraf olduğu tüm anlaşmalar tekrar gözden geçirilecek, bağlılık yaratanlar su yüzeyine çıkartılacak, gerekli görülen anlaşmalar tek taraflı lağvedilecektir. Diplomatik bir savaş anlamına gelen bu konu Dışişlerinin öncelikli konusu olacaktır.

n-         Uluslararası tahkimin bağımlılık yaratan şartları yeniden değerlendirilecek ve diplomatik çözümler üretilecektir.

o-        Bilim, ARGE, yönetim, strateji, eğitim kuruluşları, üniversiteler ulusal birlik ve çıkarlar için dış politika projeleri üretecek şekilde yeniden yapılandırılacak, hedeflendirilecek ve devlet yönetimi ile eşgüdüm sağlanacaktır.

TEHDİTLE MÜCADELE

Madde 80-      Partimizin Tehditle Mücadele konusundaki hedefleri ve politikaları şunlardır:

a-         Türkiye’nin bilinen dış ve iç tehditlerine karşı ulusu korumak için çok güçlü orduya, güvenlik birimlerine, istihbarat teşkilâtına ve keskin adalet sistemine ihtiyaç vardır.

b-        Batı emperyalizminin Türkiye üzerindeki menfi planlarının deşifre edilmesi ve etkisiz hale getirilmesi için yaygın, donanımlı ve diğer güvenlik adalet birimleri ile sıkı ilişkilendirilmiş güçlü bir istihbarat sistemi kurulacaktır.

c-         Yolsuzlukların tespiti, cezalandırılması ve caydırıcılığı şeffaflık ve yoğun denetim sistemleri ile sağlanacaktır. Yolsuzlukla savaş birimi kurulacak, özel ve radikal önlemler, MİT, emniyet, jandarma, asker, adalet birimleri katılımı ile yürütülecektir.

ç-         Devletin denetim mekanizmaları kuvvetlendirilecek, yolsuzluk takibi, yargı ve ceza çok sistematikleştirilecek, hızlandırılacak ve keskinleştirilecektir. Rüşvet, mafya ilişkileri cezaları arttırılacaktır.

d-        Kayıt dışı ekonomi, uyuşturucu ve kara para trafiğine karşı ordu, istihbarat ve adalet mekanizmaları ile destekli savaş açılacaktır.

e-         Suçla mücadelede istihbarat ve polisin elini kolunu bağlayan uygulamalara son verilecek, insan hakları ve özgürlük sınırlarının tanımı güvenlik ile çelişmeyecek şekilde yeniden düzenlenecektir.

f-         Terörle mücadelede, terör örgütünün finans ve insan kaynaklarının önü kesilecek şekilde yapılandırılacaktır. Devlet birimlerinin kesin ve yaygın disiplini, yöre insanlarının haklarına saygı gösterilerek yaygınlaştırılacaktır. Terörle beraber yaşayan yöre halkının kalkınması sağlanarak terörün bahaneleri ve kaynakları kurutulacaktır. Terörün övülmesi ve teşvik edilmesi yasaklanacak ve cezalandırılacaktır.

g-         Emperyalist, irticacı, işbirlikçi ve etnik unsur ayrımcı unsurlar istihbarat, güvenlik ve adalet birimleri tarafından etkisiz hale getirilecektir. Kanunlar buna göre yapılandırılacaktır.

ğ-         Sınır ötesi istihbarat çalışmaları ile stratejik ortak ülkeler ile yakınlaşma sağlanacaktır. Buralardaki Türkiye karşıtı kışkırtma ve propagandaların önüne geçilecektir.

h-         Devletin içindeki yabancı unsurlar, görevliler, danışmanlar, ajanlar vs. deşifre edilecek, etkisiz hale getirilecek ve sınır dışı edilecektir.

ı-          Tarikat güdümündeki okul, dernek, vakıf, banka, yabancı istihbarat birimleri deşifre edilerek etkisiz hale getirilecek ve kapatılacaktır.

i-          Tüm misyoner faaliyetleri tespit edilecek, yasaklanacak ve etkisiz hale getirilecektir.

YEDİNCİ KISIM
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ’NİN KAYNAĞI

Madde 81-      Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kaynağı, Türk Milleti’dir.

Türk Milleti, silahlı kuvvetlerini çok sever ve onu kendi davasının, ülküsünün, amaçlarının, çıkarlarının koruyucusu kabul eder.

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ’NİN NİTELİĞİ

Madde 82-      Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk vatanının, Türk birliğinin, Türk kudret ve yeteneklerinin,Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir. Türk topraklarının ve milletimizin özülküsünün gerçekleştirilmesi için milletimizin maddi ve manevi bütün imkanlarıyla desteklediği ve sistemli çalışmalarla, bilgi ve teknolojiyle donattığı, daima güçlendirdiği yenilmesi imkansız güvencesidir.

Partimiz, Türk Silahlı Kuvvetlerini her alanda ve her konuda çağın, siyasi ve askeri gereklerinin, teknolojinin, bilimin, araştırma ve gelişmelerin zorunlu kıldığı imkan ve kabiliyetlere ulaşmasını görev sayar. Bunun için, Kara-Deniz-Hava ve Uzay Kuvvetlerimizin yeniden yapılanma girişimlerini destekler ve güçlenme çabalarını özendirir.

Partimiz, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin düşmanı, tehdit ve tehlikeleri caydırıcı, yok edici, vatan topraklarını ve millet varlığını savunucu ve gerektiğinde rakiplerini taarruzları ile etkisiz kılıcı gücü ve etkinliği yanında halkımızın gönüllü katkıları ile iktisadi ve sosyal kalkınmamızda, ilerici ve öncü bir kuvveti olarak vatanına sayısız ve kalıcı hizmetler yapacağına inanır ve bu inancını gerçekleştirmeye çalışır.

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ’NİN GÖREVİ

Madde 83-      Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Görevi; Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türk vatanının, Türk milletinin, Türk dünyasının saygınlığını ve onurunu korumak.

Partimiz, Milletimizin bağrından çıkardığı, aziz evlatlarından kurulu bu Askeri Gücünün; uluslararası güç ve rekabet mücadelelerinde devletimizin en önemli güvencesini teşkil ettiğine, yurt, bölge ve dünya barışının sağlanmasında en etkin unsur olduğuna olan inancını belirtir ve ilan eder.

SEKİZİNCİ KISIM
ADALET VE YARGI GÜCÜ

ADALET

Madde 84-      Devletimizin, hak ve hürriyetlerimizin, hayat tarzımızın temeli adalettir.

Partimiz, milletimizin adalet anlayışını tarihi ve kültürel değerlerimizle, çağdaş bilgi ve teknolojiyle geliştirerek, bütün ilişkilerimizde ve toplum hayatımızda etkin kılmaya kararlıdır. Bunun için, yargı sistemimiz halkımızın özlem ve beklentileri doğrultusunda yeniden ele alınıp, düzenlenirken aynı zamanda çeşitli program ve toplumsal projelerle, halkımızın adalet anlayışı güçlendirilecektir.

YARGI GÜCÜNÜN KAYNAĞI

Madde 85-      Yargı Gücünün Kaynağı, Millet’tir. Yargı gücü (yetkisi) Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.

YARGI GÜCÜNÜN NİTELİĞİ

Madde 86-      Yargı Gücü; bağımsızdır, tarafsızdır, erdemliği ve halkımızın özlem ve beklentilerini karşılayabilecek bilgi ve deneyim birikimini varlığının esası sayar.

Partimiz Yargı Gücünün bu niteliklerinin gelişerek devamını sağlayacak bütün maddi ve manevi imkanları hazırlayacak, bilgi ve teknolojiyle donatacaktır.

YARGI GÜCÜNÜN GÖREVLERİ

Madde 87-      Yargı Gücünün Görevi; bağımsızlığımızın, hak ve hürriyetlerimizin kullanılmasında en önemli ve kesin güvenceyi sağlamak, toplumumuzda halkımızı yormadan, süratli, isabetli, güvenli bir şekilde adaleti dağıtmaktır.

Partimiz herşeyden önce, “geciken adaletin, inkar edilmiş adalet” olduğu ilkesini benimser. Yargı görevlerinin halkımızın özlem ve beklentilerine cevap verecek şekilde süratli, isabetli, ucuz ve güvenli olması için gereken yapısal değişikliklerin gerçekleştirilmesine öncelik ve ağırlık verir. Vatandaşlar arasında basit hukukî anlaşmazlıkların, vatandaşlarla-idare ve idari tasarruflar sebebiyle vatandaşlar arasında meydana gelecek anlaşmazlıkların hakem yoluyla çözümlenmesi, hakemlik görevlerinin seçilmiş organlara verilmesi ve bu suretle yargı üzerindeki ağır yük ve baskının giderilmesi çözümleri geliştirilecektir.

İcra Dairelerinin etkinliklerinin, adil, dürüst ve yapıcı bir şekilde artırılması, İnfaz kurum ve kuruluşlarının yeniden düzenlenmesi, Partimizin öncelikli hedefleri arasında yer almaktadır.

HAKİMLER – SAVCILAR VE DİĞER YARGI MENSUPLARI

Madde 88-      Hakimlerimizin, savcılarımızın ve diğer yargı mensuplarının hizmetlerinin onur ve saygınlığı ile orantılı erdeme, bilgiye, deneyime, vatan ve millet sevgisine sahip bulunmaları adaletin toplumumuza eşit dağıtımın manevi gücü ve güvencesidir. Hakim ve savcılarımızın bağımsızlığı ve tarafsızlığı hak ve hürriyetlerimizi kullanmanın ve milli varlığımızı korumanın, Türk demokrasisinin işlerliğinin temelidir.

Partimiz bu ilke ve esasların geliştirilerek toplum değerlerimizi güçlendirmesini benimsemektedir. Hakimlerimizin, savcılarımızın ve yargı mensuplarının maddi ve manevi imkanlarla desteklenmelerini vazgeçilmez bir ilke kabul etmektedir. Bunun için öncelikle, hakim ve savcılarımızın tüm sosyal haklarına ek olarak, hayatlarının, sağlıklarının, çalışmalarının çeşitli risklere karşı sigorta ettirilmesi, bunlar için kendilerine hiçbir yük ve yükümlülük getirilmemesini, aynı durumun aileleri içinde geçerli kılınmasını sağlayacaktır.

 

  1. BÖLÜM İKTİSADİ HAYAT

 

BİRİNCİ KISIM

GİRİŞ

İKTİSADİ HAYAT

İlkeler

Madde 89-      İktisadî Hayat, yaşamak için, mutlu olmak için, insanın, toplumun, milletin varlığı, güvenliği ve bekası için, sahip bulunduğumuz kaynakların işler duruma getirilmesi, etkin ve verimli şekilde kullanılması ve bir güç oluşturacak biçimde yönlendirilmesi çabaları, çalışmaları ve faaliyetleridir. Tarım, sanayi, ticaret, hizmetler, ulaştırma, deniz, denizcilik ve diğerleri bir bütün olarak iktisadî hayatımızı oluşturur.

Vatandaşlarımızın ve milletimizin iktisadî gücü, başta insan kaynaklarımız, bilgilerimiz, teknolojilerimiz ve deneyimlerimiz olmak üzere, yurtiçi ve yurtdışı kaynaklarımızın, ilgi ve ilişkilerimizin iktisadî hayatın çeşitli alanlarında verimli bir şekilde üretime dönüşmesiyle ve bu üretimin etken biçimde mübadelesi, pazarlanması, dağıtımı ve tüketimiyle kuvvetlenir ve gelişir. Bu düşünce ve yaklaşımı esas alan uygulamalarla Millî Gücün diğer unsurlarının ihtiyacı olan maddî ve parasal gerekler, iktisadî kaynaklarımızın yeterlilikleri ve süreklilikleri artırılarak, devamlı şekilde karşılanır.

Partimizin iktisadî hayat anlayışı ve yaklaşımı; Millet iradesini, milletin sahibi bulunduğu iktisadî kaynaklarına, ilişkilerine ve toplumumuzun iktisadî faaliyetlerine egemen kılmaktır. Bir başka deyişle, Millet egemenliğini, iktisadî hayatın esası kabul etmektir. Millet egemenliğinin ülkemizin iktisadî güç ve imkânlarına, ilişkilerine ve toplumumuzun iktisadî faaliyetlerine yaygınlaşmasını ve hakim kılınmasını sağlamaktır.

İktisadi hayatta tam bağımsızlık ve refah, tüm milli güç unsurlarının bağımsızlığının birinci şartıdır.

İKTİSADİ KAYNAKLARIN SAHİBİ

Madde 90-      İktisadî kaynakların sahibi vatandaşlardır. Bu kaynakların kullanılması, işletilmesi, üretilmesi, üretime hazır duruma getirilmesi ve tüm iktisadî faaliyetlere konu olacak şekilde yönlendirilip, yönetilmesi vatandaşların iradelerine, kurdukları ve/veya katıldıkları işletmelere aittir. Özel mülkiyet esastır. Devlet, güvenlik, adalet, sağlık, sosyal güvenlik ve eğitim dışında kullandığı bütün iktisadî kaynakları, imkânları ve etkinlikleri vatandaşların özgür iradelerine ve mülkiyetlerine bırakmak zorundadır.

Temel Esas: Siyasî iktidarın veya siyasî iktidar sahiplerinin ülkenin iktisadî kaynakları, zenginlikleri ve toplumun iktisadî faaliyetleri üzerindeki etkinliklerinin tamamen ortadan kaldırılmasıdır. Türk Demokrasisinin gerçek anlamda kurulmasının ve Türk İktisadî Demokrasisinin oluşturulmasının ve Millet Egemenliği’nin tam anlamıyla sağlanmasının tek yolu, iktisadî hayatın ve iktisadî hayattaki bütün faaliyetlerin vatandaşların serbest, yaratıcı, çalışkan ve mücadeleci iradelerine bırakılmasıdır.

ÜRETİM

Madde 91-      Güçlü bir “Ulusal Pazarın” (Milli Pazarın) kurulması, üretim anlayışımız, her alanda yapılacak üretimin dünya pazarlarında kolayca talep görecek kalitede ve düzeyde olması, rekabet gücüne sahip bulunması ve halkımızın ihtiyaçlarını karşılayacak miktarlarda yapılması ve sürekli geliştirilmesi esasına dayanır. Milletimizin sahip olduğu ve doğrudan üretime koyabileceği kaynaklar dikkate alınarak ve dünya pazarlarında mukayeseli üstünlüğü sağlayacak özellikleri dikkate alarak üretilecek mal ve hizmetlerin seçimi ve halkın bu doğrultuda yönlendirilmesi, özendirilmesi, desteklenmesi bir kamu hizmeti olarak kabul edilmelidir. Bu alanda Devletin, araştırma ve geliştirme ve planlama hizmetlerindeki öncülüğü, halkında katılımıyla sürekli kılınmalıdır.

Üretim, bilgili ve yetişmiş insan gücü, çağdaş teknoloji ve sağlam ve sağlıklı öz kaynaklara dayanan sermaye ile yapılmalıdır.

Üretim alanında devletin yol gösterici, özendirici, destekleyici ve tüketiciyi koruyucu, serbest rekabet ortamını yaratıcı görevleri halkın da katılımıyla sürekli kılınmalıdır. Toplumda sosyal ve iktisadî mutabakatın ve dayanışmanın oluşturulması başarı ve gücün ilk şartıdır.

MÜBADELE – PAZARLAMA VE DAĞITIM

Madde 92-      Mübadele-Pazarlama-Dağıtım ve Tüketim sürecinde vatandaşlarımızın serbest iradelerinin oluşturacağı ortam iktisadî hayatımızın temelidir. Vatandaşlar ürettikleri mal ve hizmetleri yurtiçi ve yurtdışı piyasalara, pazarlara kolayca taşıyabilmeli, dağıtabilmeli, pazarlıyabilmelidir. Devletin bu konulardaki görevi alt yapıların tamamlanması, güvenliğin sağlanması, uluslararası ilişkilerin kurulmasıdır.

Kamu kurum ve kuruluşlarının, yerel yönetimlerin, yukarıda vatandaşların serbest iradeleriyle kurulan ortama müdahaleleri, işletmecilik, ticaret, ortaklık gibi benzeri faaliyetlerde bulunmaları kabul edilemez.

İKİNCİ KISIM
İKTİSADİ VE SOSYAL KALKINMA

İKTİSADİ KALKINMA

Madde 93-      İktisadî Kalkınma, hayat tarzımızın en önemli özelliklerinden biridir.

İktisadî kalkınmanın amacı, fert başına düşen millî gelirin ileri sanayi ülkelerinin düzeyine çıkarılması için, bütün kaynakların en doğru, en verimli ve etkin şekilde, değerlendirilip üretime yönlendirilmesiyle, toplumun refah ve mutluluğunun sağlanıp, geliştirilmesidir. İktisadî kalkınmanın ilk hedefi, her alanda güven içinde, mutlu ve refaha ulaşmış vatandaştır. İkinci hedefi, açıklanan vatandaşlardan meydana gelmiş toplumun çağdaş bilim ve teknolojilerle donatılmış olarak ve belirlenen öz ülkü doğrultusunda millî hedeflere ulaşmasının sağlanmasıdır. Millî hedefler ise, çağdaş, ileri, sürekli gelişen halkımızın düşünceleri, ümitleri, beklentileri doğrultusunda tespit ettiği ve varılması gereken aşamalardır.

İktisadî kalkınmada kamu kurum ve kuruluşlarımızın görevleri olduğu gibi vatandaşlarında görevleri ve rolleri vardır.

İKTİSADİ KALKINMADA KAMUNUN GÖREVİ

Madde 94-      İktisadî kalkınmada kamunun görevi, her vatandaşın güvenlik ve huzur içinde, kendisini objektif bir adalet düzeninin parçası hissederek çalışmasını, mal ve hizmet üretmesini ve teknoloji yaratmasını sağlamaktır. İktisadi kalkınmada kamu, yönlendirici, özendirici, destekleyici roller üstlenir. Girişimcilere teknoloji, proje, bilgi sağlar, ihtiyaç ve taleplerini karşılar. Partimiz bu esaslara uygun olarak kamu görevlerini yeniden belirler, idari yapılanmayı düzenler. Bölgesel gelişmişlik farklılıklarını giderecek, gelir dağılımı dengesizliğini düzeltecek, tam istihdamı sağlayacak önlemler alır. Alt yapı hizmetlerinin süratle tamamlanmasını gerçekleştirir.

a-         KİT lerin verimli şirketler haline gelebilmesi için istihdam politikaları kontrol altına alınacak, siyasetin bu kurumları “arpalık” olarak kullanmasının önüne geçilecektir.

b-        KİT lerin ana hedefleri kar maksimizasyonu veya iç pazara ucuz girdi sağlamak veya stratejik sektörleri kontrol altında tutmak olacaktır. Bu hedeflere ulaşmak için özerk olmak, kâr merkezleri gibi davranmak, yatırım ile son teknolojiyi kullanmak, maliyetlerin  düşürülmesi yeni pazarların bulunması gibi araç ve amaçlara sahip hale getirileceklerdir.

c-         KİT yöneticileri performansa dayalı hedeflere değerlendirilecek, ücretlendirilecektir.Bu kuruluşlar hedefleri olan özerk kuruluşlar haline getirilecektir. Üst yönetimlerinde hedefler ile performans yönetimi ve prim sistemi oluşturulacaktır. Üretimden kâr, faiz geliri vs. göstergelerin hedef kartlarında olmaları sağlanacaktır.

ç-         KİT lerin rekabetçi yapıda olmaları şarttır. Bunlar özerk olarak yapılandırılacak ve ticari tekel konumda olanların karşısına özel büyük kuruluşlar çıkartılacaktır.

d-        KİT lere musallat olan yabancı uzmanların ve danışman şirketlerin ilişkileri kesilecektir.

e-         Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Kamu Ortaklığı İdaresi kurumları ortadan kaldırılacaktır.

f-         Devletin ekonomideki görevinin ölçütleri şunlar olacaktır:

1)         Kritik sanayi kollarında veya özel sektörün cazip görmediği ama gerekli sektörlerde (tekel); petrol, tütün, şeker, pamuk, iletişim, ulaşım, savunma …

2)         Kârlı sektörlerde ortak; otomotiv, bilişim …

3)         İstihdam yoğun sektörlerde teşvik; inşaat (baraj, köprü), madencilik, tarım.

g-         Bu kriterlere uygun olan şirketlerdeki devlet payı %20 ile %100 arasında değişecektir. En az %20 devlet ortaklı olan kuruluşlar sayesinde, devlet bu kuruluş ve şirketlerin yabancı etkisine girmesine engel olabilecek, sektörler hakkında taze bilgiye her an ulaşabilecek, yüksek kâr getiren kuruluşlar sayesinde gelir sağlayabilecektir.

ğ-         Atıl yatırımlar, sığ popülist amaçla harcanan kaynaklar durdurulacaktır. Bu tür yatırımlar DPT aracılığı ile incelemeye alınacaktır. Sosyal devlet kriterlerine göre bütçelendirme yapılacaktır.

h-         İşten çıkarma yapmadan eleman sayısı azaltılacaktır. İşe alımlar doldurulacak ve kuruluşlar arasında yatay veya dikey geçişler yapılarak ihtiyaçlar karşılanacak, emeklilik ve istifalar ile toplam kamu çalışanı sayısı verimli sınıra geri çekilecektir. Kamu kurumu veya KİT’ lerde birim iş başına düşen eleman sayısı kurumun ve yöneticisinin hedef kartına işlenecektir.

ı-          Ucuz girdi maliyetleri yaratılması için KİT lerin bu konularda yatırım yapması sağla

nacaktır.

i-          Stratejik sektörlerde kamu yatırımlarının canlanması sağlanacak, özelleştirme ile devletin çıktığı sektörlere yeniden yatırım yapılacaktır. Kritik şirketler için yeniden kamulaştırma operasyonları yapılacaktır.

j-         Stratejik sektörlerde (milli savunma, tarım, enerji, iletişim, ulaşım) 50-100 yıllık planlar yapılacak, gelecek hükûmetlerin bunları yürüteceği kanunları çıkartılacak, hedeflerle yönetimi kanunlarla mecburi kılınacaktır. Zorunlu hedefler kanunla gerçekten zorunlu hale getirilecektir.

k-        Devlet, ulusalcı özel sektörü ve girişimciyi teşvik edecek şekilde yapılandırılacak, dolayısıyla devletçilik karşıtı akımlar oluşması engellenecektir.

l-          DPT ve DİE geliştirilecektir. Karar mekanizmalarında hantallaşmaya izin verilmeden, DPT nin yetki ve sorumluluğu artırılacaktır.

İKTİSADİ KALKINMADA FERTLERİN ROLÜ

Madde 95-      İktisadi kalkınmanın temel unsuru, fertlerin yetenekleri, bilgi ve teknoloji üretme kapasiteleri, teşebbüs ruh ve güçleridir. İktisadi kalkınmada verimin ve süratin sağlanması açıklanan unsurların hür, adil, istikrarlı bir ortamda gelişmesine bağlıdır. Teşebbüs Hürriyeti iktisadi kalkınmanın temelidir.

Partimiz, fertlerin yeteneklerini geliştirecekleri, bilgi ve teknoloji ihtiyaçlarını karşılayacakları bütün imkan ve vasıtaların hazırlanmasını ve teşebbüs sahiplerine sunulmasını öngörür. Ferdi işletmelerin, kooperatiflerin, şirketlerin, çeşitli sektör sahiplerinin hür iradeleriyle kurdukları birliklerin, köylülerimizin, halkımızın serbestçe tesis ettikleri iktisadi ve sosyal amaçlı birlik ve kuruluşların kısaca hür teşebbüsün temel uygulama araçlarının gelişmesini, sürekliliğini ve iktisadi hayata katılmalarını sağlayacak her türlü hukukî ve yapısal düzenlemeleri gerçekleştirir. Teşebbüs Hürriyetinin gelişmesini sağlar.

İKTİSADİ KALKINMA POLİTİKALARI

Madde 96-      İktisadi Kalkınma Politikaları, temel öncelikleri belirler ve fertlerin faaliyetlerini yönlendirir, özendirir, destekler. Bunu yaparken özellikle iki hususu dikkate alır. Milletimizin stratejik çıkarları ve katma değer.

Partimiz, bu temel yaklaşımla uygulayacağı İktisadi Kalkınma Politikaları’nı kamu oyunun bilgilerine sunmayı, tartışmayı öngörür. Sosyal mutabakatın sağlanmasını politikalarının en önemli ve yapıcı unsuru olarak değerlendirir. Bunun için, kurulacak ve süreklilik kazandırılacak İktisadi ve Sosyal Sorunlar Konseyi’nin istişari ve gerektiğinde kesin uygulanmasının kararlaştırılacağı Halk Oylaması’nı, kalkınma planlarının, programlarının ve projelerinin esası sayar.

İktisadi ve Sosyal Sorunlar Konseyi bütün iktisadi sektör temsilcilerinin, Odalar ve Borsalar Birliği’nin, İşçi-İşveren Hükûmet Temsilcilerinin, Baskı Grupları Temsilcilerinin ve uygun görülen, İktisadi ve Sosyal Kalkınma rolleri olan kurum ve kuruluş ve işletme temsilcilerinin bir araya toplanmasından oluşur. Tüketicileri Koruma Örgütleri’nin de katılacağı konseyin çalışma düzeni kendileri tarafından belirlenir. Konsey kararları yol gösterici, aydınlatıcı, istişari mahiyettedir. Parti gerek gördüğünde konseyin kararlarını ve görüşlerini Halk Oylaması’na sunar.

Hedefler

Madde 97-      Partimizin İktisadi Hedefleri aşağıdadır:

a-         Sosyal devlet için zengin, iktisaden güçlü devlet.

b-        Yüksek GSMH, büyük ve derin ekonomi.

c-         Milletimizin insan, bilgi ve teknoloji gücüne, doğal kaynak ve zenginliklerine,

güvenine dayanan, rekabet eğilimi yüksek, kendini sürekli yenileyebilen, çevreye duyarlı büyük bir “Ulusal Pazar”.

ç-         Sürdürülebilir ve yüksek büyüme oranı.

d-        Denk bütçe.

e-         Yüksek dış ticaret fazlası.

f-         Sıfır iç ve dış borç.

g-         Tam istihdam, sıfır işsizlik.

ğ-         Eşit gelir dağılımı.

h-         Düşük enflasyon.

ı-          Düşük faiz oranı, göreceli yüksek kur.

Politikalar

Madde 98-      Partimizin açıklanan hedeflere ulaşmak için izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Temel iktisat politikası, karma iktisat politikası.

b-        Ekonomide tam bağımsızlık için IMF ve Dünya Bankası ilişkilerine son verilecektir. DTÖ ve diğer uluslararası ticaret anlaşmaları tekrar gözden geçirilecek, bağımlılık yaratan hükümlere karşı önlemler alınacaktır.

c-         Yeni tehdit tanımı yapılacaktır. Ulusal Pazar, en az ulusal toprak bütünlüğü, dil, tarih ve kültür birliği kadar önemlidir. Ulusal pazara ve yerli şirketlere yönelik tehdit en önemli tehdittir. Ulusal Pazar korunmalı, yerli üretim teşvik edilmeli, ulusal şirketlerin yabancılara satışı yasa ve karşı teşviklerle önlenmelidir.

ç-         Temel hedef, çok büyük ve ulusal bir yerli iç pazar yaratmaktır. Bunun için yerli üretime dayalı ekonomik büyüme şarttır. Ulusal birlik ancak ulusal bir pazar varsa sağlanabilir. Başta sanayi ve tarım olmak üzere stratejik ve ekonomik değeri bulunan tüm sektörlerde büyüme sağlanacaktır.

d-        Üretimi arttırmadan iç pazarı yani iç talebi arttırmaya yönelik politikalar (vergi düşümü, sübvansiyon, para arzı vs.) enflasyonu körükler, faizleri yükseltir. Bu yüzden üretim sürekli artırılacaktır.

e-         Ekonomik politikalarda rantiyecilik yerine bilgi ve üretim temel alınacaktır.

f-         İç pazara ve talebe yönelik üretim artışı için sanayi ve tarım girdi maliyetlerinin düşürülmesi ana politika olacaktır.

g-         İç pazarın korunması ve dış ticaret fazlası verilmesi esastır. Bunun için korumacı politikalar yürürlüğe sokulacaktır.

ğ-         Gümrük Birliği’nden çıkılacak, ulusal pazarı korumak için tarifeli veya tarife dışı özel koruma ve kotalar oluşturulacaktır.

h-         Yerli üretim, ithal mallara karşı korunacaktır.

ı-          Yerli şirketler, kurumlar ve üreticiler yabancılara karşı korunacaktır.

i-          İthalat azaltılacaktır. İthalata karşı koruma önlemlerinin yanında, ithal ürünlerin yerine yerli ürünlerin geçmesi sağlanacaktır. Bunun için merkezi planlama ve muhtelif teşvik yöntemleri kullanılacaktır.

j-         Yerli ve ithal tüm ürün gruplarının envanteri hazırlanacak, bunlar stratejik, ticari öncelikli ve önceliksiz olmak üzere kategorilere ayrılacaktır.

k-        İç pazarda korunması gereken ürünler, desteklenmesi gereken ürünler, özel sektör veya kamu ağırlıklı üretilmesi gereken ürünler, ARGE gerektiren ürünler, ithal ikamesi uygulaması gereken ürünler belirlenecektir.

l-          Stratejik ve ekonomik değeri yüksek olanlar için yerli üretimi teşvik ve ARGE planları oluşturulacaktır.

m-        Stratejik ve yüksek ekonomik fayda sektörleri şunlardır: Milli savunma, bilişim, iletişim, ulaşım, tarım, maden, sağlık, ilaç, yüksek teknolojiler (nano, biyo, genetik, bilişim, iletişim) enerji, otomotiv. Bu sektörler %50 ile %100 arasında kamu malı olacak şekilde sınıflandırılacaktır. Bunlar için kamu sermayesi, yerli sermaye, üniversite ortak çalışma grupları (ARGE) oluşturulacaktır.

n-         ARGE yapılan kuruluşlar ve enstitüler, üniversiteler, yerli ve yabancı kamu sermayesi arasında görev dağılımı yapılacaktır. Proje yaklaşımı ile ulaşılacak hedefler, zaman planı ve iş planı belirlenecektir. Bu kurumlar bu şekildeki ortak çalışmaları yürütebilecek şekilde yeniden yapılandırılacaktır. Ortak çalışma grupları, görev paylaşımı ardından hedef ürünü ortaya çıkartmak için fizibilite, pazar araştırması, prototip, sanayi ile fizibilite, sanayi ile üretim, bilimsel ve devlet destekli pazarlama faaliyetlerini gerçekleştireceklerdir.

o-        Partimiz için öncelikli hedef, ilk olarak iç (ulusal) pazar ve yerli üretim, sonra ihracata dayalı büyüme ve kazancın eşit paylaşımıdır. Bu durum halka duyurulacak ve destek sağlanacaktır. Partimiz, halkın bilgisi ve desteği olmadan, halka ulusal (milli) kalkınma heyecanı verilmeden ve bunun bir milli ülkü olduğu hissi yaratılmadan ve halk bu seferberliğe ortak edilmeden, bu konuda örgütlenmeden ve harekete geçirilmeden açıklanan hedeflere ulaşmak mümkün değildir.

BORÇLAR

Madde 99-      Partimizin Borçlar konusundaki görüşleri şunlardır:

a-         Ekonomik kalkınma ve büyüme için gereken kaynaklar mevcuttur. Ancak bu kaynaklar iç ve dış borç anapara ve faizlerine gitmektedir.

b-        Borçların ödenmesi ve sıfırlanması, ekonomide ve siyasetteki en öncelikli acil konudur.

c-         İç borçlanma sermaye hareketlerinin vergilendirilmesi aracılığı ile azaltılacak, dış borçlanma ise ilave borç alınmayacağı uyarısı ile borcun ve faizinin orta ve uzun vadeye yayılma yoluyla ödenecektir.

ç-         Geri borç ödemesinin yapılması için zorunluluk halka anlatılacak ve ulusal seferberlik başlatılacaktır. Yeni iç ve dış borç alınmayacaktır.

d-        Borca batmış ve üretimi düşük ülkenin devleti, düşük kur-yüksek faiz politikası uygular, çünkü borcunu ödemek için borç almalıdır, bunun için faizi yüksek tutar; dış borç stokunu azaltmak zorundadır, bunun için kuru düşük tutar. Ayrıca ekonomi dışa bağımlı ise ve girdileri dışarıdan alıyorsa kuru düşük tutacaktır ki, ithalat maliyeti düşük kalsın. Dolayısıyla devletin borçlanma ihtiyacı ortadan kalkınca doğal olarak faizler düşecek, yatırımlar artacaktır. Kur göreli olarak yükselecek, ihracat artacak, ithalat ve dış ticaret açığı azalacak, cari açık azalacağı gibi dış borçlanma ihtiyacı ortadan tamamen kalkacaktır.

e-         Bankalar ve yerli sermayenin dış borç alma mekanizmaları zorlaştırılacaktır.

Dış borç alarak borç vermiş yerli sermayenin zor durumda kalması engellenecektir.

f-         Tüketim toplumu olmaktan çıkıp üretim ve tasarruf eden toplum olmak zorunluluğu vardır. Bunun için propaganda yapılacaktır. Bu konuda en önemli madde kredi kartlarının kontrolsüzce yaygınlaşmasıdır. Kredi kartları geleceği ipotek altına almaktadır. Bu sebeple sınırlama getirilmesi ve kontrol altında tutulması mecburidir.

ÖZEL SEKTÖR ÜRETİMİNİN ÖZENDİRİLMESİ

Madde 100-                Özel sektör üretiminin özendirilmesi için:

a-         Yerli üretimin güçlenebilmesi için işçilik maliyetleri haricindeki tüm girdi maliyetlerinin düşürülmesi sağlanacaktır.

b-        Düşük vergi: Üreten kesimin vergileri indirilecektir.

c-         Ucuz hammadde: Madencilik ve ara mamul sanayi ile hammadde maliyetleri düşürülecektir.

ç-         Ucuz sermaye maliyeti: Faizler düşürülecektir.

d-        Ucuz gayrimenkul: Arsa ve bina değerlerinin ucuzlatılması imkanları yaratılacaktır.

e-         Ucuz ulaşım ve nakliye: Ulaşım maliyetleri düşürülecektir. Demir, deniz ve hava yollarına ağırlık verilecek, karayolu ağı planlı şekilde yaygınlaştırılacaktır. Sanayi şehirleri arasında ticaretin gelişmesi için parasız otoban projeleri geliştirilecektir.

f-         Ucuz iletişim: Hızlı, yaygın ve ucuz iletişim imkanları yaratılacaktır.

g-         Ucuz altyapı: Devlet eliyle ucuz, akılcı, yaygın, modern altyapı çalışmaları yapılacaktır.

ğ-         Yalın ve akıcı bürokrasi: Bürokraside “halk memnun edilmesi gereken müşteri gibidir” felsefesi yerleştirilecektir.

h-         Verimli ve üst düzey eğitimli tekniker seviyesinde teorik ve pratik eğitim almış nitelikli insan gücü yaratılacaktır.

ı-          Önce enerji, ulaşım, iletişim altyapısı planlı bir şekilde kurulacaktır. Bunu eğitim, teknoloji, ARGE yatırımları takip edecektir.

i-          Savunma sanayii ve ARGE si yerlileştirilip geliştirilecek, özel sektörü de peşinden sürükleyip doping etkisi yaratacak bir sektör haline getirilecektir.

j-         Dış pazarlar riskler ve imkanlar bilimsel olarak incelenip yerli sanayiye bilgi desteği sağlanacaktır.

k-        KOBİ lere, ARGE ye, üniversiteye ulusal hedef ve çıkarlar doğrultusunda hedef gösterilecek. Fon ve kredilerle teşvik edilecekler ve yönlendirilecekler.

l-          Her yıl yüzbinlerce yeni konuta ihtiyaç var. Planlı şehircilik ve konut yapılması ile konut sorunu azalır, şehir problemleri çözülür, hane geliri artar (gelirin 1/3 ü kiraya harcanıyor), istihdam artar, işsizlik azalır, ekonomi canlanır ve büyür, inşaat yan sektörleri (demir, çimento, boya, ev aksesuarları, inşaat malzemeleri, nakliye) de canlanır. Bu konuda atılımlar yapılacaktır.

m-        Yurt dışındaki Türkler yurt içinde yatırıma özendirilecektir.

n-         Büyük Türk Holdingleri ve sermayesi Batı sermayesi ile bütünleşmiş durumdadır. Bunun sonucu olarak Batı’nın çıkarları Türkiye’nin çıkarlarının önüne geçmektedir. Büyük sermayenin tekrar ulusallaşması sağlanacak, kendi kaynaklarımızla kâr maksimizasyonunun yapılacağı konusunda ikna edilecektir.

o-        Batı yanlısı yerli sermayeyi ulusallaştırmak için avantajları hissettirilecektir.

1)         Fakir Türk halkı zenginleşirse, yerli alım gücünün artması sebebiyle mevcut ulusal iç pazar beş yılda iki kat, on yılda üç kat büyüyecektir.

2)         Hammadde, ara mamul, enerji ve tüketim ürünlerinin ithalatını azaltmak, korumacılık ile yerli malı kullanımını özendirmek dolayısıyla yerli üretimi ve ticaretini cazip kılmak.

3)         Enerji, hammadde, ulaşım, iletişim, altyapı, faiz, vergi avantajları sağlamak.

4)         Doğu pazarlarına ihracat olanağı sağlamak.

5)         Eğitimli insan gücü kaynağı sağlamak.

6)         Yani Türkiye’nin tüm avantajlarının aynı zamanda büyük ve yerli Türk sermayesinin avantajları olduğunu anlamalarını sağlamak.

ö-        Türkiye’nin stratejik avantajları Türk halkı için hayata geçirilecek, kullanılacaktır.

1)         Cazibeli pazar.

2)         Ucuz işgücü.

3)         Harekete geçirilmeyi bekleyen tarım potansiyeli.

4)         Maden potansiyeli.

5)         Ulaşım ve enerji kavşağı.

6)         Avrupa, Kafkasya, Ortadoğu ve Ortaasya arasında askeri, ekonomik, siyasi köprü.

7)         Su potansiyeli.

8)         AB de 4 milyon Türk (60.000 firma).

9)        Ortaasya ile kültür birliği.

10)       Üstün askeri güç, asker millet karakteri.

11)       Kıbrıs.

12)       Rusya-Çin-Hindistan ile Avrasya Birliği potansiyeli.

p-        Nüfus artışı; eğitim, sağlık, istihdam, doğal kaynaklar, şehircilik … gibi tüm problemleri üstel olarak artırır. Kontrol altına almak için eğitim seferberliği düzenlenmelidir. Nüfus artış oranı büyüme oranının altında olmadan kalkınma olmaz. Bunun için eğitim, eğitim arttıkça bilinç artışı sağlanarak nüfus artışı kontrol altına alınmalıdır.

r-         Yatırım ülke coğrafyasına homojen yayılacaktır. Bölgeler sektörel bazda güçlendirilecektir. Örneğin bilişim Karadeniz’de, tarım Güneydoğu’da, milli savunma Orta Anadolu’da vs. gibi. Zenginlik ülkeye homojen yayılmaz ise, her bölgede iş yatırım dolayısıyla ulusal iç pazar olgusu yaratılamaz ise ulusal birlik sağlanamaz.

s-         Ekonominin lokomotiflerinden en önemlisi otomotiv sanayidir. Türk otomobil ve araçları tasarlanıp %100 yerli üretilmesi mümkündür. Devlet teşvikleri sayesinde de (vergi indirimi, ucuz, enerji, hammadde, nakliye vs.) ucuza maledilip, çok sayıda satılabilir, yerli pazar ithal araç işgalinden kurtulabilir.

ş-         Yabancı doğrudan yatırıma ancak ve ancak kesin ve disiplinli kurallar dahilinde izin verilecektir. Ulusal çıkarların korunması, istihdam yaratması, teknoloji transferine olanak yaratması, kâr paylaşımı ve dışarı kâr transferinin kontrollü hale getirilmesi, vergilendirilmesi vs. konularda net kurallara uyulup, uygulanması sağlanacaktır.

t-         Yabancı sermayenin sömürü ve tek taraflı çıkar amaçlı, yerli sermayeye yanaşmasının engellenmesi için yöntemler kanunlar aracılığı ile geliştirilecektir.

u-         Batı, az gelişmişlere ve Türkiye’ye muhtaç çünkü, şişmiş sermayeleri borç vermek zorundadır, sermaye ihraç etmek zorundadır, nüfus yoğun ve bakir pazarlara, ucuz işgücüne ihtiyaçları vardır, petrol ve madenler bu ülkelerdedir. Bu dezavantaj, Türkiye’nin ve mevcut durumdaki mazlum müttefiklerin yararına bir avantaj, bir koz haline dönüştürülebilmelidir.

ü-         Yabancı yatırım ve sermayenin kontrol altına alınması için bu konuda başarılı örnekler incelenerek uygulamaya geçirilecektir. Günümüzde bazı ülkelerin (örneğin, Çin, Japonya, Güney  Kore, Malezya) kalkınma modelleri ve büyüme yöntemlerinden fayda sağlanacaktır.

1)         İhracata dayalı büyüme.

2)         İthalatın baskı altına alınması.

3)         İthalat hakkının sadece bazı yerli firmalara tanınmış olması.

4)         Gümrük vergilerinin yüksek olması.

5)         Yabancı sermayeli şirketlerin sadece üretim amaçlı ithalat yapabiliyor olması.

6)         Bankacılık ve finans sektörünün dışa kapalı olması.

7)         Kambiyoda kısıtlamaların olması ve sabit kur sisteminin geçerliliği.

8)         Yurt dışına para transferinin sıkı denetim altında olması.

9)         Enerji fiyatlarının dünya piyasasının altında ve sübvanse ediliyor olması.

10)       En az bir ve pazar liderinin bulunmadığı sektöre yabancı yatırımcı izni verilmemesi.

v-         Ekonomi bilgi bankası oluşturulacak ve herkese açık olacaktır. Fizibilite, ülke şartları, şehir, firmalar, altyapı olanakları, teşvik bilgileri, istatistikler, sosyal kültürel durum, pazar araştırmaları vs. bilgileri özel sektörün hizmetine sunulacaktır.

y-         Ulusal yerli iç pazarın ve üretimin büyümesi ile beraber ihracatın da artması için yerli büyük sermaye ve KOBİ lerin, milli özelliğimiz olan “akıncılar” heyecanı ile devletin de desteği ve yönlendirilmesi ile Dünya pazarını ele geçirmeleri sağlanacaktır. KOBİ lere yatırım ile örgütlenmeleri sağlanacak, toplumun istihdam yaratan, ARGE yapan, bilgi üreten, ihracat yapan omurgası haline getirilecektir.

z-         KOBİ ler kurulması mümkün olan KOBİBANK ile düşük faizli uzun vadeli kredi, düşük kira, modern ve ucuz altyapı, düşük vergi, ucuz enerji, ortak ve desteklenmiş ARGE, kooperatifçilik, az ve yalın bürokrasi ile teşvik edilecektir.

FİNANS EKONOMİSİ

Madde 101-    Finans ekonomisi konusunda ise:

a-         Bankacılık sisteminde çok güçlü bir denetim sistemi kurulacaktır. Bu sistem adalet sistemi ile yakından ilişkilendirilecektir. Bankaların kuruluşları ve çalışmaları sırasında çok titiz incelemeler de bulunulacaktır.

b-        Devlet özel bankacılığın sigortası olmayacak ve mevduata devlet garantisi verilmiyecektir.

c-         Banka birleşmeleri ve kuvvetli sermayeye sahip büyük Türk bankalarının oluşumu teşvik edilecektir. Çok sayıda küçük ve risk taşıyan banka yerine daha az sayıda, sektörlere göre yapılandırılmış güçlü bankalar kurulacaktır.

ç-         Ekonominin güçlü olabilmesi ve sermaye derinliği olabilmesi için, banka aktiflerinin arttırılması gerekmektedir. Faizleri arttırmadan bireyleri mevduata yöneltmenin yöntemleri devreye alınacaktır.

d-        Yastık altı sermaye (6500 ton altın, 50 milyar ABD doları) ve yurt dışı işçilerin varlıkları (50 milyar ABD doları) ekonomiye kazandırılabilmek için iktisadi hayatta güven ve istikrar sağlanacak, propaganda yapılacak ve devlet güvencesi verilecektir.

e-         Türk bankacılığı (Ziraat, Halk, Emlak, Ticaret ve Merkez Bankaları) güçlendirilecek, ihtiyacı olan sektörlerin ve halkın ayağına kadar gidilecektir. Tarım  kredi, esnaf, emlak, sanayii vs. sektörlere özgü hizmet verecek bankalar güçlendirilecektir.

f-         Ortadoğu, Ortaasya ve Kafkaslar’ın finans merkezinin Türkiye’de kurulması sağlanacaktır.

g-         Sosyal Güvenlik Kurumları tek şemsiye altında toplanacaktır. Sosyal sigorta fonlarının cazibesi arttırılıp, prim tahsilatı yükseltilmelidir. Bu kurumlar mevduat sahibi büyük bir banka gibi çalıştırılacaktır. Gelişmiş ülkelerde sermaye ihraç eden ve gelir elde eden fonlara sahip sosyal sigorta kurumları benzeri, Türkiye’deki kurumlar da ulusal sanayiye kredi veren kuruluşlar haline getirilecektir.

ğ-         ABD ve AB para birimlerine bağımlılığın azaltılması gerekmektedir. YTL güçlendirilecektir. Bunun için ulusal paranın ülkede her yerde ve her koşulda kullanımı sağlanacak, yabancı para birimi kullanımının ulusal pazarda geçerli para birimi olarak kullanımı engellenecektir.

h-         ABD ve AB ekonomilerinin Doğu ekonomileri tarafından tehdit edildiği ve jeopolitik çıkarlar sebebiyle bölgesel büyük dengesizliklerin (Ortadoğu, Venezüella, Ortaasya vs.) bulunduğu bir ortamda ABD ve AB para birimlerine bağımlı olmak risklidir. Bu durumda altın rezervlerine yatırım yapılması akılcı olacaktır. Altına destek fiyat uygulaması, yastık altı altınların ve yurtdışı gurbetçilerin, jeopolitik ve geleneksel bağlar kullanılarak Ortadoğu, Balkan, Kafkas altınlarının Türkiye’de mevduata dönüşmesi yolunu açacaktır.

ı-          Kısa vadeli sermaye hareketlerinin girişi ve çıkışı kontrol altına alınmak zorundadır. Elektronik para akışının kontrolü için tedbirler alınacaktır. Türkiye ekonomisinin güçlü ve derin olmaması sebebiyle Batı sermayesi için görece küçük miktardaki finans hareketleri, Türkiye’de ekonomik, siyasi, askeri ve toplumsal kültür açısından sarsıcı etki bırakmakta, Türkiye’nin bağımlı hale getirilebilmesi için koz ve yöntem olarak kullanılmaktadır. Bunların tamamı denetim altına alınacak ve faaliyetlerine son verilecektir.

i-          Benzer şekilde sıcak paranın Türkiye’ye girişi ve çıkışı cazip olmaktan çıkarılacaktır. Düşük kur ve yüksek faiz ortamı sıcak paranın hücumuna yol açmakta ancak sıcak para çıkarken krize yol açmaktadır. Aynı şekilde bu ortam Türkiye’yi savunmasız bırakmakta, bağımlılığını arttırmaktadır. Bu ve benzeri bütün finans faaliyetleri denetim altına alınacaktır.

ÜÇÜNCÜ KISIM
YOKSULLUK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE

YOKSULLUK

İlkeler

Madde 102-    Yoksulluk ve yoksullukla mücadele iktisadi ve sosyal kalkınma sürecinin en önemli konusudur. İktisadi ve sosyal kalkınma çaba ve faaliyetlerinin belirlenen hedeflere ulaşabilmesi, sürdürebilir güç ve imkânlara sahip olabilmesi yoksullukla mücadele düşüncesine, azim ve kararlılığına bağlıdır. Hiçbir iktisadi kalkınma ve büyüme faaliyeti, yoksulluğu engellemeden, tüketmeden ve ortadan kaldırmadan toplumda huzur ve refahı sağlayamaz. Ancak belirli kesimlerin gelirlerini artıran ve yabancı sermaye akımına dayanan ithal tüketimini özendiren ve milli (ulusal) pazarın gelişmesine engel olan sonuçlar doğurur.

Yoksulluk en gelişmiş ve sanayileşmiş ülkeler de dahil olmak üzere dünyanın hemen hemen her ülkesinde önemli bir sorun oluşturmaktadır. Her devlet varlığının devamı ve toplumunun dirlik ve düzenlik içinde sağlıklı, güvenli bir yaşama ulaşması ve refahı için yoksullukla her alanda mücadeleyi veya mücadele etmek zorunluluğunu politikasının ve uygulamalarının en önemli gündem maddesi saymakta veya saymak gereğini duymaktadır.

Ülkemizin en önemli, gerçek ve temel sorunlarından biri yoksulluk, diğeri cehalettir. Biri, diğerinin sebebi ve sonucu olan, birbirlerini üreten, besleyen ve çözümlerini zorlaştıran bu sorunlar, toplumumuzda genel güvensizliğin ve geleceğe olan ümitlerin yokolmasının başlıca nedenleri ve kaynaklarıdır. Bu sorunlar denetim altına alınmadıkça, iktisadi ve sosyal kalkınmada en öncelikli konular sayılıp, çözülmedikçe kişilerin ve toplumun huzur ve refahını sağlamaya imkan yoktur. Yoksulluk ve cehalet sorunları milli varlığımızın devamı, korunup geliştirilmesi için en büyük tehdit ve tehlikeleri oluşturmaktadır. Bu yaklaşımla, yoksulluk ve cehaletle mücadele milli nitelik taşır ve bir “millet sorunudur”.

Yoksulluk Kavramı, bir bütün olarak, toplumda kabul edilebilir asgari yaşam standardını (ölçüsünü) nelerin oluşturduğu konusundaki tercihleri ve beklentileri yansıtır. Bu tercih ve beklentileri, kimlerin, nasıl ve hangi bilimsel ve kabul edilebilir esaslara uygun şekilde tespit edecekleri önemlidir. Yaşamı sürdürebilmek için gerekli olan asgari gıda, barınak ve giyim ihtiyacı, içinde bulunulan topluma, çevreye zamana ve şartlara göre değişir. Bugün ülkemizde geçimlik düzeyde gıda, barınma ve giyim sağlamak, birçok kişi ve hane halkı (aile) için sorun teşkil etmektedir.

İnsan, toplumsal bir varlıktır. İnsan, maddi ve manevi varlığı, çevre ve toplumla ilişkileri ve etkileşimleriyle bir bütündür. İhtiyaçları da insanın temel özelliğine açıklanan bütünü oluşturan unsur ve alanlara göre ortaya çıkar. İstek, beklenti ve tatmini de bu unsur ve alanlar doğrultusunda doğar, gelişir veya karşılanamaz bir duruma gelerek yok olur. İnsan sadece yemek ihtiyacı olan bir varlık değildir. Başta gıda olmak üzere giyim, barınma, sağlık, eğitim, güvenlik, altyapı, kültür, ortak yaşama, çevresi ve toplumla ilişkiler kurma, fikirleri, becerileri, bilgi ve deneyimleriyle tutum, davranış ve eylemleriyle kendi varlığından doğan üretimler yapma ihtiyaçları olan kutsal bir varlıktır.

Yoksulluk, yaşamın gerektirdiği imkânlardan yoksun olma durumu anlamındadır. Yoksulluk ile yaşam ve yaşamı sürdürme için gerekli olan ihtiyaçlardan mahrum olma arasında tam bir bağ vardır.

Yoksulluk çok boyutlu bir niteliğe sahiptir. Bunların başlıcaları :

a-         Belirli bir düzeyin altında özel tüketim yapmak,

b-        Kişilerin ve hane halkının ihtiyaçlarını sağlamaya yetecek bir gelire sahip olamamak,

c-         Asgari yaşam standardının gerektirdiği temel ihtiyaçların karşılanabilmesi için yeterli miktarda geliri elde edememek,

ç-         Asgari yaşam standardına erişememek, maddi mahrumiyetler sonucu kaynaklara ve üretim etmenlerine erişememek,

d-        Kamusal mal ve hizmetlerden yeterince yararlanamamak,

e-         Toplumsal hayattan, toplumsal etkinliklerden dışlanmak,

f-         Onur ve saygınlığın yitirilmesi tehdidiyle karşı karşıya kalmak gibi durumlardır.

Asgari gıda, konut, sağlık, eğitim ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli gelir, araç, donanım ve imkanlarının olmaması sonucu ortaya çıkan yoksulluk, istihdamın yetersizliği (iş ve hizmet alanlarında çalışma) ve değişik türden ayrımcılığın uygulanması oranında artar. Buna “Yoksullaştırma Olgusu” denir. Bu durumda kişi, karar alma mekanizmalarından dışlanır. Siyasi sürece, iş hayatına, kültürel hayata katılımı kısıtlanır ve süreklilik kazanır. Sonuçta “yoksulluk” toplumsal bir tehdit ve tehlike oluşturur. Denetim altına alınması, ortadan kaldırılması gereken “milli bir sorun” durumuna gelir.

Hedefler

Madde 103-                Partimizin “Yoksulluk ve Yoksullukla Mücadele” konularındaki hedefleri aşağıdadır:

a-         Her Türk vatandaşını özgüven içinde, insanlık onur ve saygınlığına yakışır bir yaşama hakkına ve bu yaşamını sürdürme imkan ve şartlarına sahip kılacak iktisadi ve sosyal kalkınma planları yapmak ve uygulamak.

b-        Kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu arttıracak siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel, bilim ve teknoloji alanlarında politikalar üretmek, bu politikaları toplumda şuurlaştıracak, kalıcı kılacak önlemler almak.

c-         Yoksulluğun her çeşidini ve değişik her niteliğini denetim altına almak, yoksulluğu tüketmek ve ortadan kaldırmak.

ç-         Yoksulluğun, çaresizliğin, sömürünün, yoksulluğun ve benzeri tehditlerin üretiminde ve sürdürülmesinde başlıca neden ve etken olan cehaletin her türü ile mücadele etmek, yok edilmesini sağlamak.

d-        “Yoksul Bırakma” – “Güçsüz Kılma” – “Toplumda Dışlama” – “Her fırsatta ve her alanda sömürme” düşünce, tutum ve davranışlarını, girişimlerini, siyasi, iktisadi ve kültürel kuvvet ve etkinliklerle mücadele etmek, bunları etkisiz kılmak, denetim altına almak.

e-         Toplumda gereken özen gösterilmemiş, yeterli bakım ve yardım ulaştırılamamış tek bir mutlak yoksul bırakmamak,

f-            Toplumda iktisadi ve sosyal dayanışmayı sürekli kılmak, yaygınlaştırmak, bu konuda gereken hukuki önlemleri almak, uygulanan önlemleri geliştirmek, Vakıflar, Dernekler ve Sivil Toplum Örgütleri ile işbirliği yapmak.

g-         Tarihi ve kültürel mirasımızı, zenginliklerimizi, milli ve toplumsal değerlerimizi koruyup geliştirerek “Yoksulluk Kültürü”nün etkinliğine ve yayılmasına son vermek.

ğ-        Toplam gelirin artışına paralel olarak gelirin adil ve kabul edilebilir şekilde dağıtılmasını sağlamak.

h-         Adil bir vergi düzeni kurmak ve sürekli kılmak.

ı-          Göç olgusunu önlemek.

Politikalar

Madde 104-                Partimizin “Yoksulluk ve Yoksullukla Mücadele” konusundaki hedeflerine ulaşabilmek için izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Yoksullukla Mücadele Politikaları’nın üç cephesi (yönü): Partimizin yoksullukla mücadele politikaları üç cephede yürütülecektir. Bunlar:

1)         Kişi ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlayacak (Refah Artışını) politikalar ve uygulamaları sürekli hale getirerek “Genel Yoksulluk” denetim altına alınacak, tüketilecek, etkisiz duruma getirilecektir.

2)         Cehaletle her alanda mücadele edilerek, cehaletin yoksulluğu, yoksulluğun cehaleti üretip, yaşatmasına engel olunacaktır.

3)         Mutlak yoksulluk yaşayan vatandaşlara doğrudan ve dolaylı devlet desteği öngören politika ve hukuki düzenlemeler üretilirken kamu dışında kalan özel kuruluşlarda özendirilecek ve desteklenecektir.

b-        Partimizin yoksullukla mücadelede üreteceği politikalarda temel görüş ve yaklaşımı:

1)         Sürdürülebilir iktisadi ve sosyal kalkınmayı kesinlikle gerçekleştirmek.

2)         Yoksulluğu denetim altına almak, tüketmek, etkisiz hale getirip, ortadan kaldırmaktır.

c-         Partimiz açıklanan temel görüş ve mücadele alanlarından İktisadi ve Sosyal Kalkınma politikaları çerçevesinde:

1)         Kalkınmada hızı düşük veya etkinlik sağlayamayan bölgelerin geliştirilmesine,

2)         Gelişmekte olan sanayi bölgelerinde ve özellikle KOBİ lerin varlık gösterdiği yer ve alanlarda yeni faaliyet ve iş alanlarının desteklenmesine,

3)         Genç nüfusun daha kolay istihdamını sağlayacak her türlü önlemlerin alınmasına,

4)         Tarımın bilgi ve teknolojiyle donatılıp tam bir modernizasyonuna, yeni üretim teknik ve çeşitlerinin uygulanmasına; tarımla uğraşanların kişisel gelirlerinin artırılmasına,

5)         Yoksul kırsal alanların desteklenmesine,

6)         Uzun süreli işsizlere yardıma,

7)         Her alanda mukayeseli üstünlüğü sağlayacak “Milli Pazarı” güçlendirecek, ihracat imkânlarını artıracak mal ve hizmetlerin üretilmesine,

8)         Adil gelir dağılımını ve adil bir vergi düzenini gerçekleştirmeye,

9)         Tüm Kamu Kurum ve Kuruluşlarının iktisadi ve sosyal kalkınmada kendilerine düşen görev ve sorumlulukları tam ve kesintisiz yerine getirmelerine,

10)       Nerede ve ne konumda olurlarsa olsunlar kamu hizmetlilerinin yoksullukla mücadelede yardımcı, kolaylaştırıcı, yönlendirici, dayanışmacı bir tutum ve davranışlar göstermelerine, ilişkin politikalar üretilecek ve uygulanacaktır.

ç-         Partimiz Yoksulluk ve Cehaletle Mücadelesinde temel politikası Eğitim ve Öğretim’dir. Bu politikada izlenecek ilkeler:

1)         Genellik ve eşitlik.

2)         Eğitim hakkı.

3)         Fırsat ve imkan eşitliği.

4)         Eğitimde süreklilik (yaşam boyu eğitim).

5)         Mesleki bilgi.

6)         İstihdam’dır.

Bu ilkeler doğrultusunda Partimiz:

  1. a)         Eğitim yatırımlarında eşitliği,
  2. b)         Eğitim programlarında yoksul kişilerin çocuklarına her türlü imkan ve fırsatın tanınarak, eğitimlerini arttırmayı,
  3. c)         Yaşam boyu öğrenme fırsat eşitliğini,

ç)         İstihdamın arttırılmasını ve özellikle genç işsizliği önlemeyi,

  1. d)         Herkese bilgi ve iletişim teknolojisi imkânını hazırlamayı ve bu donanımı sağlamayı,
  2. e)         Eğitimden yoksun bırakılmışlara eğitim ve öğretimin her düzeyinde ikinci bir şans kullanmalarını sağlamayı,
  3. f)          Eğitim ve öğretim sistemlerini yaşam boyu öğrenme ilkesi doğrultusunda yeniden düzenlemeyi,
  4. g)         Öğrencilerin başarısızlık ve deneyimsizliklerini ortadan kaldıracak önlemleri almayı,

ğ)         Eğitim ve öğretimde kalite ve etkinliğin artırılmasını ve geliştirilmesini esas alan yol ve yöntemleri uygulamayı,

  1. h)         Tüm okullara (eğitim ve öğretim sistem, düzey ve kademelerine) girişleri kolaylaştırmayı esas alan politikalar üretecek ve uygulayacaktır

BİRİNCİ KISIM
KAMU MALİYESİ

KAMU MALİYESİ

İlkeler

Madde 105-    Kamu Maliyesi, devletimizin güç ve kudretinin, onur ve saygınlığının temel unsurlarından biridir. Bağımsızlığımızın, egemenlik haklarımızın, hak ve hürriyetlerimizin korunması, toplumda huzurun, istikrarın ve refahın sağlanması, manevi değerlerimizin kuvvetlenerek devamı, iktisadi hayatın verim ve etkinliği ancak güçlü bir kamu maliyesiyle mümkündür. Kamu maliyesinin gücü, bu hizmetleri yerine getiren kurum ve kuruluşların ve bunların üstlendikleri yükümlülüklerin ve yaptıkları işlemlerin yurtiçinde ve yurtdışında sağlayacakları güven ve saygınlıkla orantılıdır.

Güvenilir bir kamu maliyesinin kuruluş ve işlerliği belirli ilkelere bağlıdır. Bunlar:

a-         Kamu harcamalarının, kamu gelirlerini aşmaması,

b-        Her yeni kamu harcamasının ancak reel ve yeni kaynak sağlanarak gerçekleştirilmesi,

c-         Bütçe denkliğinin sağlanması,

ç-         Bütçe denkliğii, bütçe dışında harcama ve gelirlerin olamayacağı görüş ve uygulamaları,

d-        Vergilerin ve vergi sistemlerinin tasarrufu, üretimi, ticareti ve katma değer yaratmayı özendirici olmaları, gereksiz ve iktisadi hayata yük teşkil eden tüketimleri sınırlamaları,

e-         Karmaşık-dolaylı, birden fazla vergiden kaçınılarak basit, yaygın, tüm toplumu kapsayacak, gelir dağılımını düzenleyecek ve kazancı esas alan bir vergi düzeninin kurulması,

f-         Gelir vergilerinin oranlarını düşürüp, dilim sayılarının artırılarak yaygın hale getirilmesi,

g-         Başta Maliye merkez ve yerel teşkilâtları olmak üzere tüm kamu harcamaları ve kamu gelirleriyle ilgili kuruluşlardaki, kurumlardaki çalışanların bilgili, deneyimli, erdem ve yüksek ahlâk sahibi kişiler olarak toplumda görev ve saygınlık yaratmaları, bu görevlerin her türlü özlük haklarının da üstlendikleri sorumlulukla bağdaşır bulunması,

ğ-         Eğitim ve öğretim kurumlarında kamu maliyesiyle ilgili bilgilerin sürekli işlenmesi, eğitim programlarına alınması, bu programların geliştirilmesi,

h-         “Güçlü Maliye-Güçlü Devlet” ilkesinin tüm vatandaşlarca benimsenmesi ve kendi yükümlülük alanlarında uygulanması’dır.

Politikalar

Madde 106-    Partimizin açıklanan hedeflere ulaşmak için izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Partimiz, konsolide bütçe başta olmak üzere yerel yönetimleri (Belediyeler, İl Özel İdareleri, İller Bankası, Su ve Kanalizasyon İdareleri) Kamu İktisadi Teşebbüsleri (Kitler), döner sermayeli ve sosyal güvenlik kuruluşlarını ve çeşitli nedenlerle oluşturulmuş fonları bir bütün olarak ele alır. Kamu ekonomisinin finansman kaynağı ve temel unsuru olarak kabul edecektir.

b-        Partimiz yukarıda açıklanan tüm ilkelerin de bu bütüne ve ayrı ayrı diğer kamu hizmetlerinin gelir ve giderlerine uygulanması esasını öngörür.

c-         Partimiz Kamu Maliyesi konusunda halkımızı aydınlatacak, irşat edecek, gerektiğinde yönlendirecektir.

İKİNCİ KISIM

MALİ YAPI

MALİ YAPI

İlkeler

Madde 107-    Bir ülkenin mali yapısı, o ülkenin milli parasından, bankacılık ve sigorta hizmetlerinden ve sermaye piyasasından oluşur. Toplum hayatının, ekonominin, kamu maliyesinin ve mali yapının temeli Milli Paranın İstikrarı üzerine dayanır, milli para üzerinde yükselir. Milli Para, devletin bağımsızlığının, özgürlüğünün, onurunun, saygınlığının, yurt içinde ve dışında etkinliğinin simgesi ve güvencesidir.

Milli paranın çeşitli nedenlerle sürekli değer kaybına ve istikrarsızlığa uğraması durumunda bağımsızlık, egemenlik, hak ve hürriyetler, adalet gibi bir toplumun (milletin) varlık nedeni sayılacak kavramlar, değerler, kurumlar anlamlarını yitirir. Milli güç unsurlarının gelişmeleri zorlaşır veya ağır bedeller ödenmek zorunda kalınarak gelişmeleri sağlanabilir, etkinlikleri zayıflar ve zaman içerisinde erir.

Ünlü iktisatçılar “İstikrarsız bir parayla kalkınmaya kalkışmak, eksik alfabeyle dil oluşturmaya benzer” derler.

Ülkemizde Türk Lirasının ve dolayısıyla fiyatların genel düzeyinin istikrarı devlet ve fertler için bir değişken değil bir veri olmalıdır. Ancak böyle bir ortamda enflasyon düşer, tasarruf ve ona bağlı yatırım, üretim ve ticaret gelişir, refah artar, toplum huzura kavuşur. Bu sağlandığı takdirde Türk Lirası döviz durumuna gelir ve başta birinci kuşak ülkeler olmak üzere tüm dünyada aranan, güvenilen bir para olur.

Politikalar

Madde 108-    Partimizin açıklanan hedeflere ulaşmak için izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Partimiz, benimsediği bu görüş ve yaklaşımlarla halkımızı aydınlatacak, irşad edecek ve yönlendirecektir.

b-        Partimiz, mali yapının önemli unsurlarından biri olan bankacılık hizmetlerini, herşeyden önce sermaye birikiminin ve sermayenin ülke kalkınmasına, iktisadi gelişmelere yayılmasına yardımcı olacak en önemli araçlarından biri olma görevini açıklar. Bu nedenle bankaların temel özellikleri güven duyulan kuruluşlar, kurumlar ve işletmeler olmalıdır. Bankaların sürekli denetimi yanında  kendi aralarında oto kontrol ve risk paylaşımı sistemini de kurmaları, halkla bütünleşmeleri ve sürekli güven tazeleyici davranışlarda ve uygulamalarda bulunmaları gereklidir. Devletin kontrolü altındaki bankaların ve finans kuruluşlarının ise özelleştirme yolu ile hisselerini halka satmak, yönetim ve genel kurullarını banka hissedarı halka bırakmak ve açıklanan sisteme girmelerini özendirip, desteklemeyi en uygun ve yararlı yollardan biri kabul eder.

c-         Partimiz, ülke vatandaşlarının ayırım yapmaksızın sağlık, kaza ve hayat sigortası poliçesine sahip olmalarını, sigorta ve sigortacılık hizmetlerini her alanda güçlendirirken aynı zamanda sağlık ve sosyal güvenlik ihtiyaçlarını da karşılayacak ve destekleyecektir. En önemli ve etkin bir sonuç da, sigorta şirketlerinin standartlarının yükselerek fertlerin hayatlarının her safhasında uygulanmasının gerçekleştirilmesidir. Bu yolla “Yaşam Kalitesi” yükselecek, hayat tarzımız çağdaş gelişmeleri bünyesine katarak güçlenecektir.

ÜÇÜNCÜ KISIM
İNSAN KAYNAKLARIMIZ

İNSAN KAYNAKLARIMIZ

İlkeler

Madde 109-    Türkiye, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişini tam olarak tamamlamadan, dünyanın ileri ülkeleri, sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişlerini tamamlamışlardır. Türkiye’nin içinde bulunduğu zorlukların çoğunun temelinde bu vardır. Bu zorlukları aşmanın tek yolu insan kaynağımızı eğitmek, üst düzeyde verimli ve nitelikli teknik kadrolar yaratmaktır.

Tarım, sanayi ve bilgi sektörlerinin uluslararası platformda rekabet sağlayabilmesi için her kademede (işçi-memur-yönetici) yüksek eğitimli insan kaynağına ihtiyaç vardır. Bu kaynak ancak devletin öncülüğünde yaratılabilir.

Politikalar

Madde 110-    Partimizin İnsan Kaynakları konusunda açıklanan hedeflere ulaşmak için izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Partimiz, tarım, sanayi, madencilik başta olmak üzere özel sektörde verimli çalışabilecek teknik eleman ve tekniker ordusu yaratacaktır.

b-        Bilgisayarlaşma oranı arttırılacak, yerli bilgisayar ve yazılım şirketleri teşvik edilerek ülkenin bilgisayarlaşması sağlanacaktır.

c-         Niteliksiz ve işsiz insanlara sektörel bazda uygulanacak politikalarla istihdam yaratılacaktır. (Tarım, inşaat, baraj, yol vs. yapımı, madencilik, ormancılık bu sektörlerin başında gelmektedir).

ç-         Tekniker, bilgi işçisi ve üniversiteleri beyin gücü sanayilerine yönlendirmek kolaylıkla mümkündür. Çünkü bunlar sermaye, emek ve doğal kaynak istemez. Mikro elektronik, biyoteknoloji, yeni malzeme bilimleri, haberleşme, sivil uçak üretimi, makine ve robotlar, bilgisayar (yazılım ve donanım) sektörleri bu yolla değer sağlanacaktır.

d-        Nüfusun %64 ünü oluşturan 24-30 yaş arasındaki genç ve işsiz kesimin kolaylıkla ve düşük yatırımla yönlendirilebileceği yazılım, program üretimi, bilgi işlem gibi bilgi teknoloji ve sanayilerine yönelinecektir. Bu sektör için temel eğitim seferberliği ve uzmanlık eğitimini müteakip bilgi ihracatı konusunda çalışacak bilgi işçisi ordusu yaratmak mümkündür. Bu konuda çok başarılı olmuş Hindistan gibi gelişmekte olan ülke örneklerinden yararlanılacaktır.

e-         Beyin gücü sanayi günümüzde ekonomik refah için lokomotif sektör olmuştur ve önemi giderek artacaktır. Bilgi işçilerinin temel eğitim düzeyinde yaratılması, teorik ve pratik eğitimlerin verilmesi, gerekirse taklit mühendisliğinin de yardımı ile bilgi ve yeni teknolojilerin üretilmesi, daha önemlisi bunları düşük maliyet, yüksek kalite ve hızda (yalın imalat) üretim süreçlerinde kullanılması, strateji ve hedefleri en üstten en alttaki bilgi işçisine kadar yayılması ve beyin gücünün organize edilerek ulusal hedeflere odaklanması rekabette üstünlüğü ve refahı da beraberinde getirecektir.

f-         Tekniker ve bilgi işçisi ordusu yaratmak için çok sayıda teknik, ticari, endüstri, meslek lisesi, meslek yüksek okulu kurulacaktır. Bunların pratik eğitimleri, teknoloji takipleri ve istihdamları çözülmesi gereken öncelikli sorunlardır. Bunun için belirli ölçek ve üstü şirketlere ve ticaret, sanayi, oda ve sendikaları aracılığı ile küçük şirketlere “vergiden düşülmek üzere” zorunlu staj sistemi oluşturulacaktır. Teknik eğitim konusunda ileri konumda bulunan Almanya ve Japonya örneklerinden yararlanılacaktır. Üniversite stajlarının da disipline edilmesi ve benzer yöntemlerin uygulanması şarttır.

g-         Çalışanların şirkete ve kuruma bağlılığını sağlamak, verimliliği arttırmak ve iş barışının sağlanması için iş garantisi, şirket ortaklığı, kooperatifçilik gibi imkanlar kullanılacaktır. Bu konuda Japonya gibi özgün ve başarılı dünya örneklerinden yararlanılacaktır.

DÖRDÜNCÜ KISIM
BİLİM VE TEKNOLOJİ

ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME (ARGE) ORTAMI

İlkeler

Madde 111-    Bir toplumda tarihsel ve kültürel süreç içinde edinilen anlayış ve davranış tarzı ve kültürel/yaşam-biçimsel oluşum, temel olarak, o toplumun üretim-tüketim-bilimsel bilgi ve teknolojiyi öğrenme-geliştirme alanlarındaki eğilimlerini ve eylemlerini de belirleyici olacaktır. İnsanların tüketmekten daha ziyade üretmekten mutlu oldukları ve bu üretim sürecinde çağdaş bilim ve teknolojiyi kullanmaları alışkanlığının edinimine değer verilen ve teşvik edilen bir anlayış ve yaşam tarzı, toplumda AR-GE nin filizlenebilmesi ve bu alanda diğer toplumlarla rekabet imkanının doğabilmesi için temel ve elzem vasattır. Böylesi bir toplumsal yaşam felsefesinin ve davranış tarzının toplumda yaygın bir biçimde yerleştirilmesi ve hayatın pek çok alanını kapsayan ve birbirleriyle bir zincir oluşturan halkalar dizininin istikrarlı, prensipli ve uzun vadeli politikalar ile sürdürülebilmesi ise, açıkça görülebileceği gibi, tarihsel ve kültürel geçmişe ve esasta bilinçli, öngörülü ve uzun-dönemli bir eğitim politikası ile gerçekleştirilebilir. Ancak bu başlangıç noktasından sonra, bilimin insanlık hizmeti ülküsünden yola çıkılarak, bilimi ulusumuzun daha ileri atılımı için ülkemizin hizmetine sunmak; böylelikle, halkımızın yaşam kalitesini, standardını yükseltmek ve ülke kaynaklarının ileri bilimsel yöntemler kullanılmak suretiyle ekonomik olarak daha verimli kullanımını sağlamak ülküsü ışığında AR-GE planlaması yapılabilir ve yapılmalıdır.

a-         AR-GE, özellikle tüm insanlığı saran kaçınılmaz bir politik vak’a olan küreselleşme ortamında milli kimliğimizi, tarihimizi, kültürümüzü, birlik ve dirliğimizi koruyabilmemizin en önemli güvencelerinden biri olmalıdır. Bilim ve teknolojiye önem vererek, çağdaş gelişmelere paralel ve en üst düzeyde bilim ve teknoloji üretimi, milletimizin, sosyal hayatın her alanında uluslararası platformda etkin ve güç sahibi olmasını sağlayacaktır.

b-        Eğitim sisteminin temel hedefi bilgiye ulaşan, bilgiyi kullanan, bilginin yol göstericiliğinde çağdaş yaşamın gereklerini hukuki, vicdani ve milli kültür değerleri çerçevesinde düşünce ve davranış tarzını kendine düstur edinen nesiller yetiştirmek olmalıdır. Bu eğitim sistemi doğrultusunda yetişecek nesillerin çağdaş bilgi ve ileri teknolojiden yararlanarak, ülke kaynaklarının daha ekonomik ve daha verimli kullanılabilmesini sağlayacak projeler içinde yer almalarını hedeflemek ve bunu yalnızca bilim insanı ve bilim üreten-geliştiren akademik kurumlar ile sınırlı değil, hayatın her alanında etkin kılabilmek, bizim gibi demografik açıdan genç ve atılgan-enerjik bir nüfüsa sahip bir toplum için dev bir atılım ve ivme olacaktır.

c-         Çağdaş teknolojik uygulamalar ile ülkemizin dünya konjonktürü içinde tarımda, hayvancılıkta, denizcilikte ileri ülkeler düzeyine ulaşmasının yanı sıra bu perspektif içinde yeni ekonomik kaynakların yaratılmasını sağlamak mümkün olacaktır. Ülkemizin dünya üzerinde eşsiz coğrafi konumunu ve iklim avantajını kullanarak bölge ülkeleri arasında lider bir üretim cenneti olmasını temin etmenin en etkin yolu da yine bilim ve teknolojinin imkanlarını kullanmak ile mümkündür.

Hedefler

Madde 112-    Partimizin (ARGE) konusundaki hedefleri aşağıdadır:

a-         Bilimsel bilgi ve teknolojinin önem ve değerinin kavranması için yaygın ve planlıprogramlı-prensipli eğitim (toplum mühendisliğinin bu alanda ve bu anlayış-kavrayış ve davranış biçiminin geliştirilmesi için kullanılması) gereklidir.

b-        Bu alana maddi kaynak ayrılması ve aktarılması (AR-GE başlangıçta-pahalı görülebilir; ancak, uzun-dönemde sonuçları, etkileri ortaya çıktığında teknolojiyi üretmenin satın almaktan çok daha ucuz olduğu görülecektir) zorunludur. İncelendiğinde, yüksek teknolojiyi üreten ülkelerin AR-GE ye ne kadar önem verdikleri görülecektir.

c-         Bilim ve teknoloji alanına insan kaynaklarının çekilmesi için özendirici koşulların yaratılması zorunludur.

ç-         Bilim, disiplinli ama özgür ortamlarda uygulanabilir ve yaşayabilir. Bilimsel kurumlar, idari bakımdan mutlaka denetim altında ancak bilimsel düşünce bakımından özgür, olmalı ve siyasi baskı ve yaptırımlardan soyutlanması gerekir.

d-        Bilim ve teknoloji uygulama merkezlerinin, üniversitelerin, eğitim kurumlarının yerlerinin, sayılarının ve imkanlarının akılcı politikalarla oluşturulması zorunludur. Bu amaçla, TÜBİTAK gibi büyük çapta merkezler ya da ileri teknoloji eğitimi verebilecek yüksek teknoloji enstitüleri açmak (Karadeniz Teknik Üniversitesi, Farabi Hastanesi bünyesinde kurulan kök hücre elde edebilen hematoloji enstitüsü gibi) temel uygulamalar olmalıdır.

e-         Ülkemizde çağdaş tıp bilimini ve ileri tıp teknolojisini uygulamalı olarak öğreten tanı ve tedavi enstitüleri açmak (kardiyoloji, nörolojik bilimler, onkoloji/kanser enstitüleri). Bu kurumlar ile kendi halkımıza ileri tanı ve tedavi imkanı sağlanırken, bir yandan da bu branşlarda yeni uzmanlar yetiştirmek, bu alanlarda AR-GE ile bilimsel bilgi ve teknoloji üretimini gerçekleştirmek mümkün olacaktır. Ayrıca, bu unsurların her birinin diğerini besleyeceği ve sacayağı gibi çalışacağı bir ortam yaratılmalıdır.

f-         İleri tıp enstitülerinde yurtdışından gelecek hasta tanı ve tedavilerini üstlenerek, canlanmakta olan tıp turizmini daha örgütlü bir biçimde organize etmek (ülkemizde beyin ve sinir cerrahisi, kalp hastalıkları ve cerrahisi, oftalmoloji-göz hastalıklarının tanı ve tedavisi Avrupa ülkelerindeki merkezlere kıyasla çok daha ucuz ve daha kaliteli yapılabilmektedir).

g-         Aynı zamanda ileri tıp enstitülerinde bölge ülkelerinden gelecek uzman adaylarına üst-ihtisas programları, sertifika programları ve kurslar düzenlenmelidir.

ğ-         Çeşitli ülkelerde (ABD ve Avrupa’da) yerleşmiş Türk bilim adamları ve öğretim üyelerinin ve konusunda söz sahibi araştırmacı ve bilim adamlarının katılımı ile belirli kongreler, kurslar, sempozyumlar düzenleyerek bilim dünyasında ve genç bilim adamı adaylarına bilgi transferi sağlayarak; bilim turizmi geliştirilmelidir.

h-         Ülkemizin dışa bağımlı teknoloji pazarı olmasını engellemek, ülkemiz kaynaklarının büyük teknoloji şirketlerinin serbest pazarı ve teknoloji mezarlığı olmasını önleyecek yasal ve piyasa düzenlemelerinı sağlamak öncelikle ele alınmalı ve bilimin üretilmesinin satın alınmasından daha ucuz, daha prestijli, daha etkili ve güç sağlayıcı olduğu gerçeği hiç gözardı edilmemelidir. Teknolojinin değişim ve yenilenmesi karşısında mevcut teknolojik araç parkının yeni gelişimlere adaptasyonunu düzenleyecek kurallar koyarak, böylelikle satın alınacak ileri teknoloji ürünü cihazların verimliliğini artırmak, reorganizasyon sağlamak bu konudaki uygulamaların önemli bir halkasını oluşturmaktadır. Böylece, ekonomik kaynaklarımızın büyük  teknoloji firmalarının ARGE masraflarını çıkarttıkları bir açık pazara dönüşmesini önleyecek, ülkemizin her yeni çıkan teknolojik ürünün pazarlanabileceği, bilinçsiz bir tüketici cenneti haline dönüşmesini önleyecek bilinçlendirme politikalarını geliştirmek ve uygulamak; kaynaklarımızın daha ziyade üretime yöneltilmesini sağlayacak yeni bir yaklaşım içine girilmesi uygun olacaktır. Piyasaya sürülen her yeni teknolojinin, verimlilik ve maliyet açısından ülke ekonomisine katkı ve entegrasyonunu araştıracak milli teknoloji enstitüsü kurularak tarafsız ve bilimsel işleyişini sağlamak gereklidir. Ulusal çapta yeni teknolojik yatırım ve sistem değişiklikleri için etüt ve bilgilendirme çalışmaları yapılmalıdır. (İletişimde yeni nesil işletim sistemlerinin alt-yapıları) önemlidir.

ı-          Uluslararası ilişkilerde teknolojik üstünlük bağlayıcı ve bazı koşullarda tekel oluşumuna yol açabilecek potansiyel taşımaktadır. Bu husus büyük yatırımlarda, e-devlet gibi büyük projelerde gözönünde bulundurularak koruyucu yasal çerçeve oluşturulmalıdır.

i-          Gençliğin teknoloji merakı ve yüksek teknolojiyi kullanmaktaki hevesinin bir tüketim amacı olması değil, bir üretim aracına dönüşmesinin sağlanması, yaygın eğitim ve uygulamalar ile mümkün olacaktır.

j-         Hukuki altyapıdaki yetersizlikler düzeltilmeli ve düzenlenmelidir.

k-        Daha önce de belirttiğimiz gibi, teknolojiyi satın almak üretmekten çok daha pahalıdır ve edilgen bir durumu göstermektedir. Bilim ve teknoloji bakımından başka ülkelere bağımlı olmak, sosyal hayatın pek çok alanında da, politik ve ekonomik olarak da bağımlı olmayı beraberinde getirecektir. Buna engel olacak ortam yaratılmalıdır.

Politikalar

Madde 113-    Partimizin ARGE konusunda hedeflerine ulaşmak için izleleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Ulusal tarım varlığımızı ileri teknolojik ve genetik kontrol yöntemleri ile daha verimli işletecek örgün tarım politikası ile günümüzde önerilen beslenme alışkanlığına uyan alternatif tarım ürünleri yetiştirilecektir. (Antioksidan içereği yüksek, lif içeriği yüksek besinler vs.)

b-        Ulusal hayvancılığımızı ileri teknolojik ve genetik kontrol yöntemleri ile daha verimli işletecek örgün hayvancılık politikası ile günümüzde önerilen beslenme alışkanlığına uyan alternatif ürünlerin üretimi sağlanacaktır. (Zenginleştirilmiş beyaz et, kolesterol içeriği düşük kırmızı et vs) Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin su ürünlerini zenginleştirerek, ekonomimize yeni girdiler sağlamak, “Mavi Devrim”e destek olmak.

c-         Ulusal maden kaynaklarımızı daha iyi değerlendirebilecek yeni üretim ve endüstri alanları belirleyerek geliştirecek metalürji enstitüsü kurulacaktır. “Gri Devrim”e destek olmak.

ç-         Ulusal enerji politikası ile bağlantılı olarak alternatif, enerji sistemlerinin devreye girişine öncülük edilecektir.

d-        Engin Türk kültürünün teknolojik alt yapısının oluşturulması, bilgisayar yazılım programları ile Türk mimari, Türk süsleme ve el sanatlarının kendi alanlarında atılım yapması desteklenecektir.

e-         Üniversiteler ile büyük sanayi kuruluşlarının AR-GE birimlerinin bütünleşmesi sağlanarak, karşılıklı akademik ve bilimsel değişim programları düzenleyerek AR-GE çalışmaları yaygınlaştırılacaktır.

f-         Ülkemizin bölge ülkeleri arasında bilişim ve teknoloji merkezi olması amacı ile, üniversiteler ve TÜBİTAK gibi tüzel kuruluşlara entegre teknoloji parkları oluşturulacaktır.

g-         Bilim ve teknoloji yarışmaları, kongreleri,  konferansları, ödülleri ve şenlikleri düzenlenecektir.

BEŞİNCİ KISIM
TARIM – HAYVANCILIK VE SU ÜRÜNLERİ

TARIM

İlkeler

Madde 114-    Ülkemizin doğal kaynakları ve iktisadi zenginliklerinin başında vatan topraklarımızın dünyanın en bereketli ve verimli niteliklere sahip olması ve tarımla uğraşan insan gücümüzün kendine özgü özellikleri gelmektedir. Devlet olarak, toplum olarak ve hatta birey olarak temel insan gücümüzü oluşturan köylülerimizi, toprakla, hayvanla ve sularla uğraşan vatandaşlarımızı, çiftçilerimizi ve çobanlarımızı büyük bir özen ve dikkatle kuvvetlendirmek zorundayız. Bu kuvvetlendirmede çağdaş bilim ve teknolojinin bütün imkan ve fırsatlarının kullanılması yanında onları bilgi ve teknoloji ile donatmak en önemli görevlerimizin başında yer alır.

Toprak varlığımızı korumak ve geliştirmek, tarım ürünlerimizin verimliliğini artırmak iktisadi hayatımızın temeli, millet olmanın gereği ve geleceğimizin güvencesidir. Bu düşünce ve yaklaşımla Erozyonla Mücadeleyi milli bir görev olarak kabul etmeliyiz. İkinci olarak tarımsal üretim yapılabilecek topraklarımızın korunup, genişletilmesini ve sulu tarıma geçişin hızlandırılıp, gelişmesine özen göstermeliyiz.

Çok zengin kaynaklara sahip olduğu bilinen verimli Anadolu ve Trakya toprakları üzerinde köylü ve çiftçilerimize yeni tarımsal üretim alanları kazandırılıp, örgütlenmesini, sahip oldukları alanların korunmasını ve geliştirilmesini ve bütün bu toprakların sulu tarıma kavuşturularak, bilgi ve teknolojinin desteğiyle güçlendirilmesini yeni bir vatanın kazanılması veya üzerinde yaşanan toprakların bir kez daha vatan yapılması kadar önemli görmekteyiz.

Açıklanan sorunların çözümlenmesinin, belirtilen esasların gerçekleşmesinin herşeyden önce halkımızın aydınlatılmasına, kırsal kesimde yaşayan vatandaşlarımızın toprak sahibi olma ve toprağa özen gösterme şuurlarının güçlendirilmesine bağlı olduğu inancındayız.

Bu vatan evlâtlarının en önemli görevi ise, ülkemizde yeni bir tarım ve tarımsal üretim devrimini bir başka deyimle “Yeşil Devrimi” başlatmaları, geliştirmeleri ve bu yolla da Anadolu insanının refah ve mutluluğa ulaşmasında yardımcı olmalarıdır.

 

YEŞİL DEVRİME HAZIRLIK DÖNEMİ

Politikalar

Madde 115-    Partimizin “Yeşil Devrime” hazırlık döneminde izleyeceği politikalar aşağıdadır:

a-         Tarıma ayrılan kaynak ve desteklemeler arttırılacaktır. Üretene değil, toprak sahiplerine destek üzerine kurulu olan doğrudan gelir desteği uygulamalarına  son verilecek, destek gerçek üreticiye ve üretim çeşidine göre yapılacaktır. Bu uygulamalarda özellikle yoksul çiftçi korunacaktır.

b-        Tarım çerçeve yasası hazırlanacaktır. Hangi ürünlerin hangi bölgelerde yetiştirileceği, tarım ve hayvancılık bölgeleri tespit edilecektir. Tarım ve hayvancılık sektörü alt yapısı güçlendirilecektir. Ülkemizin üretimine ihtiyaç duyduğu ürünlerde uygulanacak teşvikler derhal uygulamaya konulacaktır.

c-         Tarım arazileri ile ilgili Miras Hukuku değiştirilecek ve topraklarımızın belirlenecek miktarın altında parçalanması önlenecektir.

ç-         Tarım ve hayvancılıkta kalite ve verim artışlarının sağlanması için bilime ve planlamaya dayalı çalışmalar yapılacaktır. Dekar başına verimin arttırılmasıyla tarım insanımızın gelirlerinde net bir artış sağlanacaktır.

d-        Tarım ve hayvancılık ile ilgili Organize Sanayi Bölgeleri kurulacak ve buradaki yatırımlar teşvik edilecektir. Tarıma dayalı sanayi kuruluşları desteklenecektir.

e-         Tarımsal ürünlere verilen destek ile üretim artışları sağlanacak, dışarıdan gelecek olan ürünlere karşı yerli üretim teşvik edilecek ve korunacaktır.

f-         Tarımsal nüfusun azaltılmasında bu güne kadar ki yapılan uygulamaların tersine insanlarımızın yoksulluğa terkedilerek tarımsal üretimden koparılması politikalarına son verilecek, tarım sektöründeki atıl durumda bulunan insan potansiyelimiz eğitilerek ekonominin diğer alanlarına, belirlenecek plan dahilinde kazandırılacaktır.

g-         Tarımsal üretimde besin güvenliğine gereken önem verilecek, tarım nüfusunun geçim konularını destekleyici politikalar üretilecektir.

ğ-         Özellikle yaş sebze ve meyve üreticilerinin mağduriyetlerinin giderilebilmesi için, kaliteli ürün yetiştirilmeleri sağlanacak, piyasa arz-talep dengesinin kurulabilmesi için ihracat yapacak firma sayısı arttırılacak ve bu firmalara destek sağlanacaktır. Ürün ödemelerine standart getirilecek, üreticinin alın terinin karşılığını alabilmesi için yasal düzenlemeler yapılacaktır.

h-         İç piyasadaki pazarın sağlıklı oluşabilmesi için, ürünlerin tüketiciye sunumundaki sistem kökten değiştirilecek, üreticilerimizin ürünlerinin belirli bir düzen içerisinde pazara ulaştırılması sağlanacak ve sağlıksız yürüyen aracılık sistemi ise ortadan kaldırılacaktır.

ı-          Ülkemiz için çok önemli olan sanayi ürünlerinin üretimi teşvik edilecek, vadeli işlem borsaları kurulacaktır.

i-          Üretimde  kullanılan temel girdilerin ulaştırılmasında hatalı uygulanan bayilik sisteminde köklü değişiklikler sağlanacak, tarım ilaç, gübre ve tohum üretimlerinde yerli sanayi desteklenecektir. Tarım ilaç kullanımındaki piyasa denetimleri arttırılacak ve üretim ve pazarlamadaki hatalı uygulamalar ortadan kaldırılacaktır.

j-         Çiftçilerimizin üretimdeki temel girdisi olan akaryakıtta uygulanan vergi uygulamasına son verilecektir.

k-        Sayısal olarak çok fazla olan ancak, üreticinin hak ve çıkarlarını korumaktan çok uzak olan kooperatiflerin çalışmaları ve statüleri değiştirilerek üretken, üreticiye yararlı ve üreticinin çıkarlarını koruyan kurumlar haline getirilecektir.

l-          Tarım ve hayvancılık ile fiilen uğraşan kişi ve kurumlara düşük faizli kredi sağlanacak, üreticilerimiz tefecilerin mali baskısından kurtulacaktır. Kredi uygulamalarındaki bürokrasi işlemleri asgariye indirilecektir.

m-        Tarım topraklarının amaç dışı kullanılmasına müsaade edilmeyecektir.

YEŞİL DEVRİM HAREKETİ

Madde 116-    Yeşil Devrim, ülkemizde tarım ve hayvancılık alanında Türk İnkılâbının kazanımları doğrultusunda, çağdaş bilim ve teknolojiye dayanan yeni bir tarım ve tarımsal üretim hareketi başlatarak toplumumuzun refah ve mutluluğa ulaşmasını sağlamaktır.

YEŞİL DEVRİM HAREKETİ’NİN HEDEFLERİ

Madde 117-    Yeni bir tarım, tarımsal üretim devriminin Yeşil Devrim’in hedefleri şunlardır:

a-         Tarımda gelişmeye yeni ve etkin bir hız verilmesi ve bu hızın sürekli kılınması,

b-        Tarımla uğraşan nüfusun yaşam düzeyinin yükseltilmesi,

c-         Tarımda çağdaş, uygulanabilir teknoloji ve bilgilerin, kazanılan deneyimlerin en kısa zamanda ve en uygun ortamlarda köylülerimize, çiftçilerimize ulaştırılması,

ç-         Halkımızın beslenme dengesinin iyileştirilmesi,

d-        Tarım ürünlerinin ihracatının geliştirilmesi,

e-         Tarım ürünlerimize dünya pazarlarında rekabet gücü sağlayacak yeni tarımsal üretim ve destekleme sistemlerinin uygulanmasıdır.

Partimizin öncüleri ve bu harekete katılanlar açıklanan hedeflerin gerçekleşmesi için gerekli görülen yapısal ve hukuki düzenlemelerin hayata geçirilmesi, fiyat, kredi, sigorta, altyapı, eğitim ve destek hizmetlerinin tam olarak ve zamanında yerine getirilebilmesi için yetkili organları aydınlatacaklar, irşat edeceklerdir. Bu çabaların sonuçsuz kalması durumunda doğrudan yeni politikalar üretecekler ve uygulayacaklardır.

YEŞİL DEVRİMİN BAŞARIYA ULAŞMASI İÇİN

YAPILMASI GEREKEN FAALİYETLER VE UYGULAMALAR

Madde 118-    Yeşil Devrim aşağıda açıklanan amaçlar ve sürekli olarak geliştirilen ve uygulanan politikalarla başarıya ulaşacaktır. Bunlar:

a-         Ülkemizde tarıma elverişli olup da kullanılmayan veya başka amaçlarla kullanılan bütün toprakların tarımsal üretim sürecine katılması,

b-        Tarla alanlarının tamamının sulu tarıma kavuşturulması,

c-         Hazine arazilerinin tarımsal üretim ve tarımsal araştırma merkezleri amacıyla satılması,

ç-         Devlet elinde ve yönetiminde bulunan çiftlik ve benzeri tesislerin tarım endüstrisi, tarım teknolojisi, tarım araştırma ve geliştirme hizmetleri verecek işletmelere dönüştürülmesi,

d-        Tarımsal verimliliği artırmak için köylülerimize ve çiftçilerimize götürülecek her türlü hizmetlerin, desteklerin ve yardımların onların kendi özgün iradeleriyle kuracakları tarım işletmeleri, tarım kooperatifleri ve “Kalkınma ve Refah Birlikleri” aracılığı ile yapılması, bu ve benzeri kuruluşların özendirilip, desteklenmesi,

e-         Yukarıda açıklanan hedeflere ulaşmak için gereken her türlü yapısal ve hukuki düzenlemelerin hazırlanıp, yetkili organlara sunulması ve benzeri girişimlerin sürekli izlenerek uygulanıp, uygulanmadıklarının gözlenmesidir.

Yeşil Devrim Hareketi’nde kamu kurum ve kuruluşlarının görevi çiftçilerimizi, köylülerimizi açıklanan hedefler doğrultusunda, yerinde ve doğrudan yönlendirmek, özendirmek ve desteklemektir. Tarımsal üretimin gelişip, artırılması için gereken altyapı hizmetlerinin kamu kurumlarımız dışında halkımızın gönüllü katılımlarıyla tamamlanması ve işler durumda tutulması ayrı bir öneme sahiptir. Partimizin öncüleri ve harekete katılanlar bu topyekûn katılımı sağlamakla görevlidirler.

HAYVANCILIK

Madde 119-    Hayvan varlığımızın korunması, güçlendirilmesi, geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi halkımızın beslenme, sağlık ve çevre gibi hayati konuları içinde yer alır. Hayvancılığımız bütün yönleri ve özellikleriyle ülkemizin doğal olduğu kadar toplumumuzun sosyal, iktisadi ve kültürel zenginlik kaynağıdır. İktisadi kalkınmamızın vazgeçilmez unsurlarından biridir.

Hedefler

Madde 120-    Partimiz Hayvan Varlığımız ve Hayvancılığımız hakkında öncelikli hedefleri şunlardır:

a-         Halkımızın sağlıklı, düzenli, yeterli ve ucuz şekilde et, süt, yumurta, bal ve benzeri gıdalarla beslenmesinin sağlanması,

b-        Hayvan üreticilerimize, besicilerimize, hayvan ürünleri işleyenlerimize hayvancılığımızın meydana getirdiği iktisadi potansiyeli en verimli ve etkin biçimde kullanmaları imkan ve fırsatlarının verilmesi,

c-         Birim hayvan başına daha sağlıklı, kaliteli ve fazla ürün elde edilmesi.

Politikalar

Madde 121-    Partimizin Hayvan Varlığımız ve Hayvancılığımız konusunda izleyeceği politikalar aşağıdadır:

a-         Hayvan neslinin ıslahı, üretimin sağlıklı biçimde artırılması,

b-        Halkımızın hayvan ürünleri ihtiyacının düzenli bir şekilde karşılanması,

c-         Hayvan ürünleri ihracat ortam ve şartlarının olumlu düzeye çıkarılması,

ç-         Hayvan ürünlerinin çağdaş teknolojilerin, bilgilerin, uzmanlıkların kullanılması, üretici ve işleticilerin finans ihtiyaçlarının karşılanması suretiyle sanayileşme alanında katma değer kazandıracak bir duruma getirilmesi,

d-        Çayır-mera gibi toprak varlıklarımızın korunup, geliştirilmesi,

e-         Kaliteli, sağlıklı, düzenli yem üretim ve arzının artırılması,

f-         Süt sığırcılığının, besiciliğinin, koyunculuğunun, tavukçuluğunun, arıcılığının, ipek böcekçiliğinin ve benzeri hayvan yetiştiriciliğinin güçlü işletmeler, kooperatifler, yetiştirme birlikleri şeklinde örgütlenmelerinin özendirilmesi, desteklenmesi, için halkımızın, ilgili grupların, üreticilerin ve besicilerle, işletmecilerin aydınlatılmasını, irşat edilmesini ve yönlendirilmelerini esas alır. Partimizin hayvancılığımız konusundaki görevleri, bilgi ve teknolojiye ağırlık vererek eğitici, özendirici, destekleyici, yönlendirici sorumlulukları üslenerek, gerektiğinde yapısal ve hukuki düzenlemeleri hazırlamaktır.

SU ÜRÜNLERİ

Madde 122- Denizlerimizde ve iç sularımızda mevcut ve/veya üretilecek su ürünlerinin korunması, geliştirilmesi, artırılması yurtiçi talebi karşılaması ve yurtdışına etkin bir biçimde ihracı iktisadi hayatımızın ve iktisadi kalkınma çabalarımızın öncelikli hedefleri içinde yer alır ve önemli güç kaynaklarımızdandır.

Partimiz halkımızın su ürünleri konusunda aydınlatılmasını, irşad edilmesini, su ürünlerine olan talebinin artırılmasını ve bunlara paralel olarak su ürünleri üreticilerinin bilgi ve teknolojiyle donatılarak güçlendirilmelerini esas alır. Denizlerimizde ve iç sularımızda su ürünlerimizin korunmasını, geliştirilmesini, soğuk ve donmuş gıda zincirinin, konserveciliğin kurulup işletilerek yurtiçinde dağıtım, mübadele ve pazarlanmasının ve yurtdışına ihracatının özendirilmesini, desteklenmesini öngörür. Balıkçılığımızın açık denizlere etkin ve verimli bir biçimde ulaşmasını stratejik bir yaklaşım olarak benimser. Denizlerimizde ve iç sularda yetiştiriciliğin yaygınlaşmasını ve yetiştiricilerin bilgi ve teknolojilerle donatılmalarının gereğine inanır.

Partimizin hukukçuları açıklanan esaslar ve gerekler doğrultusunda hareketle görevlidirler.

ALTINCI KISIM
ORMAN VARLIĞIMIZ VE ORMANCILIĞIMIZ

ORMAN VARLIĞIMIZ VE ORMANCILIĞIMIZ

İlkeler

Madde 123-    Ormanlarımız, milli varlığımızın toprak gibi en önemli ve etkin bir parçasıdır. Orman varlığımız hayat tarzımızı şekillendirir. İktisadi kalkınmamıza güç, imkân ve fırsatlar hazırlayan kaynaklarımızın başında gelir. Jeopolitik ve jeoekonomik özelliklerimizi tamamlar. Stratejik ve taktik savunma yeteneklerimizi artırır.

Ormanlarımız, vatanımızın akciğerleri, topraklarımızın kan damarları, doğamızın kendisini koruyup, yenileyebilmesi kaynağıdır. Onlar atalarımızdan bizlere yaşatmamız ve geliştirerek gelecek nesillere teslim etmemiz için emanet edilen en değerli hazinelerimizdir. Amaç, yaşadığımız dünyada insan-doğa-teknoloji dengesini kurup, düzenleyerek, yurdumuzun ormansızlaşma, çoraklaşma, toprak erozyonu, taşkınlar gibi milli felaketlerden korunmasını sağlamak, yaşayan ve doğmamış nesillerimize ağaçlandırılmış, her türlü doğal ve yapay tehdit ve tehlikelerden korunmuş, yemyeşil ve güçlü bir vatan hazırlamaktır.

a-         Gerek tarım, gerek memleketin servet ve genel sağlığı yönünden önemi açık ve kesin olan ormanlarımızı da çağdaş uygulamalar ile en iyi durumda bulundurmak, genişletmek ve bunlardan üstün faydalar sağlamak temel ilkelerimizden biridir.

b-        Orman servetimizin korunması esastır. Ancak bunda önemli olan, koruma esaslarının; memleketin her çeşit ağaç ihtiyacını devamlı olarak karşılaması istenen ormanlarımızı dengeli ve bilim ve teknolojiye uygun bir şekilde işleterek yararlanmak esası ile akılcı bir yolla uzlaştırmak zorunluluğu vardır.

Hedefler

Madde 124-    Partimizin Orman Varlığımız ve Ormancılığımız konusundaki hedefleri şunlardır:

a-         Orman ve yeşile ilgi ve sevgiyi toplumumuza yeniden kazandırmak. Bunun için gelenek ve törelerimizi ve tarihi kültür birikimimizi canlandırarak, yaymak; başta çocuklarımız, gençlerimiz olmak üzere tüm halkımızı amaçlar doğrultusunda aydınlatmak, şuurlandırmak, yönlendirmek.

b-        Ekolojik, sosyal, iktisadi, tarihi ve bilimsel özellikleriyle ormanlarımızı, orman yörelerimizi, köylerimizi ve yeşil alanlarımızı genç nesillere tanıtmak, onlara buralarda yaşama inanç, düşünce ve hayat tarzı kazandırmak.

c-         Sağlık, çevre, bitki-su-yaban hayatı dengesi ile orman peyzajını ve doğal değerlerini koruyarak, halkımızın orman ürünlerine ve hizmetlerine olan ihtiyaçlarını kaynaktan devamlı ve çok yönlü olarak sağlayıcı önlemler, öneriler, projeler geliştirmek, bunların uygulamaya geçirilmesi imkanlarını hazırlamak.

ç-         Devlet ormanları, Milli Park alanları dışında ve gerektiğinde bunlarla da ilgili olarak, bütün orman alanlarının ve/veya ormana dönüşecek yerlerin orman köylülerinin özgür iradeleriyle kuracakları “Orman Kalkınma ve Refah İşletmeleri” tarafından işletilmelerini, bakımlarını, korunmasını desteklemek, yönlendirmek. Özel ormanlar kurulmasını özendirmek. Bu konularda yasama ve idari organlar ve kurumlarla işbirliğinde bulunmak.

d-        Orman köylerinin kuracakları birliklerin, işletmelerin, kooperatiflerin ihtiyaçları olan  bilgilerin, teknolojilerin, uzmanlık deneyimlerinin doğrudan ve yerinde karşılanmasını sağlayacak çalışmalar yapmak, üyelerini bu konularda aydınlatarak, görevlendirmek.

e-         Enerji ormanlarının kurulmasını, yeşil kuşak çalışmalarını, rüzgâr perdesi ve koruyucu orman şeritleri oluşturulmasını, ağaçlandırma çalışmalarını, çok amaçlı ormanların işletmeye açılmasını, tarımsal-sosyal ormancılık faaliyetlerini özendirmek, desteklemek.

f-         Orman turizmini yaygınlaştırmak.

g-         İlk, orta, yüksek öğretim ve eğitim kurumlarında, hareketin oluşturacağı bütün örgütlenme çalışmalarında, birimlerinde açıklanan hedefler doğrultusunda aydınlatma, şuurlandırma, yönlendirme faaliyetlerini doğrudan, sürekli şekilde uygulamak.

Politikalar

Madde 125-    Partimizin Orman Varlığımız ve Ormancılığımız konusundaki hedeflere ulaşmak için izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Partinin yönetici ve üyeleri kendilerini bilgi, teknoloji ve hazır deneyimlerle donatmaları gerekecektir. Bunun için gerektiğinde kurslar, hizmet içi eğitim çalışmaları yapılacaktır.

b-        Uygulamalara zaman geçirilmeden başlanacak, süreklilik sağlanacaktır.

c-         Öncüler ve üyeler bulundukları bölge esas olmak üzere, il, ilçe, köy çevresinde hedeflerle ilgili çalışmaları, merkezin vereceği talimatlara uygun olarak, başlatacaklar, koordine edeceklerdir.

d-        Parti üyelerinden herbirinin yılda en az (13) veya en fazla (100) ağaç dikmesi, dikilen ağaçlarını koruyup geliştirmeleri, harekete bağlılığın bir göstergesi olarak kabul edilecektir.

YEDİNCİ KISIM
DENİZ VE DENİZ  KAYNAKLARIMIZ

DENİZ VE DENİZ KAYNAKLARIMIZ

İlkeler

Madde 126-    Ülkemizin coğrafi konumu, jeopolitik, jeoekonomik, jeostratejik özellikleri denizlerimiz ve deniz kaynaklarımızla önemli anlamlar ve değerler kazanmaktadır. Denizlerimiz ve deniz kaynaklarımız milli varlığımızın korunması, geliştirilmesi ve devamı için sayısız imkanlar ve fırsatlar hazırlamakta, potansiyel kuvvetlerimizin ve zenginliklerimizin büyük bir bölümünü oluşturmakta, milli gücümüzün tüm unsurlarını desteklemektedir.

Deniz ve deniz kaynaklarımız iktisadi, sosyal ve kültürel hayatımızı güçlendirecek, iktisadi faaliyetlerimizi çeşitlendirip, dünya pazarlarına ulaştıracak, iktisadi kalkınmamıza hareketlilik ve ivme kazandıracak, toplumumuzun çağdaşlaşma özlem ve beklentilerini gerçekleştirecek özelliklere, niteliklere ve etkinliklere sahip bulunmaktadır.

Bugün, Karadeniz’i, Ege ve Akdeniz’e; Akdeniz’i, Ege ve Karadeniz’e bağlayan kıyılarımız, karasularımız ve Boğazlarımız Anadolu’nun bütünlüğünü sağlamaktadır. Bu kıyılarımız, karasularımız ve deniz yataklarımız paha biçilmez güzellik ve zenginlikleriyle toplumumuzun denizle olan bağını geliştirmekte, denizciliğimizin dünya denizlerine açılmasının doğal ve hazır bir ortamını oluşturmaktadır.

Hedefler

Madde 127-    Partimizin Deniz ve Deniz Kaynaklarımız konusundaki hedefleri şunlardır:

a-         Partimiz denizlerimizi ve deniz kaynaklarımızı varlığımız ile doğrudan ilgili bir potansiyel kuvvetler bütünü ve milli güç unsuru olarak değerlendirmektedir.  Bu gücü hayat tarzımızın bir parçası durumuna getirmek, iktisadi, sosyal, kültürel faaliyetlerimizin vazgeçilemez bir unsuru ve iktisadi kalkınmamızın itici kuvveti niteliğine kavuşturmak Müdafaa-i Hukuk Hareketi’nin en önemli görevleri içerisinde yer alır.

b-        “Arkadaşlar, en güzel coğrafi vaziyette ve üç tarafı denizle çevrili olan Türkiye; endüstrisi, ticareti ve sporu ile, en ileri denizci millet yetiştirmek kabiliyetindedir. Bu kabiliyetten istifadeyi bilmeliyiz; denizciliği, Türk’ün büyük milli ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız.” Partimiz Yüce Atamızın açıkladığı hedefe ulaşmasının, yeni bir devrimle gerekli olduğu inancındadır. Bu devrim “Mavi Devrim”dir.

MAVİ DEVRİM

Madde 128-    Milli gücümüzün önemli unsurlardan biri olan denizlerimizin ve deniz kaynaklarımızın önem ve değerinin vatandaşlarımızın şuurlarında ve toplumumuzun hayat tarzında gerçek yerine kavuşturulmasını, denizciliğimizin güçlenerek dünya denizlerinde bayrak gösterip, rekabet edecek düzeye ulaştırılmasını sağlayacak, tutum, davranış ve eylemlere “Mavi Devrim” denir.

Partimizin öngörüp önerdiği “Mavi Devrim”in başlatılarak, hedeflerine doğru yönlendirilmesi görev ve sorumluluğu doğal olarak adı geçen hareketin öncülerine ve harekete katılanlara ait bulunacaktır. Onlar halkımızı denizlerimiz, deniz kaynaklarımız, denizciliğimiz konularında aydınlatacaklar, irşat edecekler, yönlendirecekler ve özendireceklerdir. Bu konularda en önemli görevleri ise “Mavi Devrim”in yasal çerçevesinin, hukuk düzenimiz içinde yer almasını sağlayacak girişimleri, çabaları olacaktır.

MAVİ DEVRİM’İN HEDEFLERİ VE POLİTİKALARI

Madde 129-    “Mavi Devrim” hareketinin öncelikli hedefleri ve politikaları şunlardır:

a-         Halkımızı, gençlerimizi, yeni yetişen nesillerimizi, denizlerimiz ve deniz kaynaklarımızla ilgilendirmek, onları denizin çok önemli bir iktisadi güç özelliği ve niteliği taşıdığı konularında aydınlatmak, deniz sevgisini aşılamak, deniz ve denizcilik şuurunun yeniden doğmasını ve geliştirilmesini sağlayacak her türlü önlemleri almak, faaliyetlerde bulunmak.

b-        Toplumumuzu, aydın ve etkin kamuoylarını kıyılarımızın yalnız dinlenme ve turistlik imkânlar sunmadığı bunların ötesinde önemli zenginlikler ve fırsatlar hazırladığı konularında bilgilendirmek, özendirmek.

c-         Ülkemizin kıyı ve karasularında ve uluslararası sularda ve denizaşırı bölgelerde deniz ulaşımını sürat ve güvenle gerçekleştirecek, vatandaşlarımızın seyahat ve mal taşımacılığında deniz ulaştırma araçlarını seçecek önlemleri almak, teşvikler uygulamak.

ç-         Genel olarak öğretim ve eğitimin her kademesinde, örgün ve yaygın eğitimin her düzeyinde deniz ve denizcilik konularına ağırlık verecek düzenlemeler ve programlar yapmak, uygulamak, orta ve yüksek denizcilik okullarının, öğretim ve eğitiminin yaygınlaşmasını sağlamak, bu alanda özel girişimleri desteklemek.

d-        Deniz ticaret filomuzun Karadeniz, Ege ve Akdeniz ülkeleri ticaret filolarıyla rekabet edebilecek güce kavuşturulmasını, Okyanuslarda bayrak gösterme etkinliğine ulaşmasını sağlamak; bunun için:

1)         Gemi inşa sanayini güçlendirmek, gelişmesini gerçekleştirecek her türlü imkân ve fırsatları hazırlamak, gerekli teşvikleri uygulamak.

2)         Tüm denizlerimizde en son teknolojileri kullanacak, yerli teknolojilerin de üretilmesini, gelişmesini sağlayacak, rekabet gücüne sahip tersanelerin kurulmasını, işletilmesini özendirmek, desteklemek.

3)         Zaman geçirilmeden genç, süratli, taşıma kapasiteleri yüksek, en son teknolojileri bünyesinde taşıyan “Deniz Ticaret Filosu”na sahip olabilmek amacıyla iktisadi, sosyal, idari ve yasal her türlü önlemi almak, özel teşvikler uygulamak, yüklerimizin kendi gemilerimizle taşınmasını kurallaştırmak.

4)         Gemi inşa sanayii, balıkçılık, deniz araştırmaları ve benzeri faaliyetler için ham, yarı mamul, mamul madde üretecek yan sanayii ve işletmelerin kurulmasını, gelişmesini özendirmek, desteklemek.

5)         Açıklanan tüm konu ve önlemleri ilgilendiren ulusal ve uluslararası yasal düzenlemeleri yapmak, gerekli değişiklikleri sağlamak, uluslararası örgütlenmelerde ve örgütlerde her türlü girişimde bulunmak.

e-         Balıkçılığımızı iç talebi dahi karşılamayan kısır, çelimsiz, dağınık durumdan kurtararak iktisadi kalkınmamızın önemli bir girdisi haline getirecek aydınlatma, irşat etme, yönlendirme faaliyetlerinde bulunmak. Uzak deniz ve okyanus balıkçılığını özendirecek imkânları hazırlamak. Bunlar için:

1)         Tüm kıyılarımızda halkımızın da katılımını sağlayacak balıkçılık, deniz ürünleri üretim, işleme ve ihraç işletmelerinin kurulmasını özendirmek, desteklemek.

2)         Deniz kaynaklarımızın ekonomik değerlerini üretime katabilecek, koruyacak,

çeşitli olumsuzluklardan ve çevre kirlenmesinden uzak tutacak teknolojik ve bilgi kapasiteleri yüksek işletmelerin kurulmasını desteklemek.

3)         Balıkçılarımızın ihtiyaçları olan iş ve sosyal güvenlik sistemlerini, yurtiçi ve yurt dışı sigortacılık hizmetlerini en etkin ve gelişmiş duruma getirmek.

4)          Barınak sanayini geliştirmek, gereken altyapı hizmetlerini yapmak.

f-         Deniz tabanı, toprak altı, toprak içi deniz araştırmalarını yaygın ve etkin bir duruma getirmek. Buralardan elde edilecek hammadde ve mineralleri ve benzeri iktisadi değerleri, ekonomik kalkınmamıza kaynak ve yarar sağlayacak şekilde işlemek, işletmek, ihraç etmek. Bunlar için araştırma, inceleme ve üretim imkan ve kabiliyetlerini artıracak, denizüstü ve denizaltı platform yapımını, işletilmesini özendirip, desteklemek.

g-         Kıyılarımızı; deniz ve deniz kaynaklarımıza açılan birer kapı, deniz ticaretimizin ve deniz ulaştırmamızın çağdaş bütün imkân ve kabiliyetlerine, teknolojilerine sahip üsleri, deniz ve denizcilik sanayimizin, tersanelerimizin, limanlarımızın, barınaklarımızın yapım, yerleşme ve işletme alanları durumuna getirmek. Bu yaklaşımla kıyılarımızın yeniden bilimsel etüdlerini yaptırmak, jeofizik, morfolojik araştırmaları, tarihi ve kültürel değerlendirmeleri dikkate alarak her biri halka açık işletmeler şeklinde hizmet verecek “Deniz ve Deniz Kaynakları Üretim Birimleri” kurmak. Özetle, kıyılarımızda limansız ve üretim birimsiz bir yerleşme yerinin kalmamasına özen göstermek. Dış ticaret imkanlarının bulunduğu yerlerde liman kapasite ve teknolojilerini artırmak, serbest pazar bölgeleri kurmak.

ğ-         Mavi Devrimin başarısı ve açıklanan hedeflere ulaşabilmesi Partimizin öncülerinin ve bu harekete katılanların gösterecekleri çabalara, özveri ve kararlılığa bağlı olduğu kadar kamu kurum ve kuruluşlarının elinde bulunan deniz, deniz kaynakları ve denizciliğimizle ilgili bütün limanların, tesislerin, tersanelerin, işletmelerin halkımızın sermayelerine ve varlıklarına ortak olacağı ve emekleriyle katılacakları, bilgilerini, becerilerini, deneyimlerini koyacakları “Halka Açık Deniz ve Deniz Varlıklarımız İşletmeleri”ne devredilmesi esasının kabul edilerek uygulanmasına bağlıdır.

h-         “Mavi Devrim” Hareketi’nde kamunun görevi planlama, özendirme, destekleme, öğretim ve eğitim, yönlendirme ve denetlemedir.

SEKİZİNCİ KISIM
MADEN VE MADENCİLİĞİMİZ

MADEN VE MADENCİLİĞİMİZ

İlkeler

Madde 130-    Milletimizin sahibi olduğu doğal kaynak ve zenginlikleri içinde Madenlerimiz çok önemli bir konumda bulunurlar, ender özellikler taşırlar ve potansiyel bir kuvvet oluştururlar. Madenlerimiz, milli varlığımızın ayrılmaz parçası ve unsurları. İktisadi kalkınmamızın itici gücüdürler.

Doğal kaynak ve zenginliklerimize millet egemenliğinin bütün anlam ve kapsamı ile etkinliği bağımsızlığımızın bir şartı, toplumumuzun ve insanımızın refah ve mutluluğunun dayanağıdır.

Hedefler

Madde 131-    Partimizin Maden ve Madenciliğimiz konusundaki hedefleri şunlardır:

a-         Madenlerimiz, başta bor ve toryum gibi ender nitelik ve büyük kapasiteleri olmak üzere etkin ve verimli biçimde, vatandaşlarımızın her türlü güç, yetenek ve girişimcilikleri aracılığı ile iktisadi hayatımıza kazandırılmalı ve kalkınmamıza kaynak sağlamalıdırlar.

b-        Madenlerimizin, enerji ve sanayi hammadde talebini ucuz, güvenli ve sağlıklı biçimde sağlamaları, halkımızın ihtiyaçlarını karşılamaları, kısa-orta-uzun vadeli plan ve programlarla uygun şekilde gerçekleştirilmelidir.

c-         İşlenmiş, yarı mamul, mamul hale getirilmiş, Ulusal Pazarımızın ihtiyacı dışında madenlerimizin ihracatı özendirilmeli, desteklenmeli ve arttırılmalıdır.

ç-         Madenlerimiz çağdaş bilim ve teknolojiler doğrultusunda, kaynaklarımızın güç ve kapasitelerine uygun olarak yeniden ele alınmalı, geçmiş haksızlıklar giderilmeli, tamamen vatandaşlarımızın veya onların kuracakları işletmelerin, kooperatiflerin etkinliklerine bırakılmalıdır.

d-        Karma ekonomi düşüncesinin esas olacağı ve madenlerimize gerçek bir anlam ve güç kazandırmayı ve bu alanda çalışanların refah ve mutluluğunu hedef alan Maden Devrimi – Gri Devrim gerçekleştirilmelidir.

Politikalar

Madde 132-    Partimizin Gri Devrim’i gerçekleştirinceye kadar açıklanan hedefler doğrultusunda politikaları şunlardır:

Madenlerimiz ve doğal kaynaklarımız, kendi ulusal kaynaklarımıza dayanma ilkemizin  temelini oluşturmaktadır. Yerli, ulusal sanayinin ihtiyacı olan hammadde girdisinin ucuza temini ve hammaddelerin işlenerek katma değeri yüksek ara mamul halinde ihracatı temel ekonomik amaçlardandır. Bu yaklaşımlarla :

a-         Maden ve doğal kaynakların aranması, çıkartılması ve işlenmesi yabancı şirketlerin elinden alınacak ve millileştirilecektir.

b-        Yerli sanayi kuruluşları madenciliğe teşvik edilecektir.

c-         Kooperatifçilik esaslarına dayanarak maden köyleri kurulacak, geçimini madenlerden sağlayan ve kooperatif örgütlenmesine gitmiş köyler teşvik edilecektir.

ç-         Üniversitelere madencilik konusunda arama ve çıkartma teknolojileri geliştirecek şekilde fonlar tahsis edilecektir.

d-        Üniversitelerden mezun olan maden mühendisleri kooperatif ve yerli sermaye ile ilişkilendirilecek, madencilik verimi arttırılacaktır.

e-         Üniversitelerde Türkiye’nin yeryüzü şekli ve yapısı itibariyle karşılaşılacak arama ve çıkarma zorluklarını yenecek özgün teknoloji üretimi için çözüm bulunması sağlanacaktır.

f-         Madenlerin işlenmesi, ara mamul haline getirilmesi için yerli sanayi özendirilecek, desteklenecektir.

g-         Özel sektör ve kooperatiflerin yatırım yapamayacakları madencilik alanlarında devlet kuruluşları ön plana çıkacaktır.

ğ-         Arama yapılmamış bakir bölgelerde maden araştırmaları yapılacaktır. Karadeniz, Güneydoğu, Tuz Gölü, Trakya, Ege Denizi’nde petrol ve diğer madenler aranacaktır.

h-         Baraj, hidrolik santral, termik santral ve nükleer santral yatırımları ile istihdam ve ekonomik canlılık sağlanacaktır. Bunların aynı zamanda halkın katılımını ve desteğini arttıracak şekilde propagandası yapılacaktır.

DOKUZUNCU KISIM

ENERJİ

ENERJİ

İlkeler

Madde 133-    İktisadi ve sosyal kalkınmamızın büyüme hedefleri doğrultusunda sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi ve desteklenmesi, toplumumuzun ve insanımızın hayatın bütün alanlarında gelişmesi, refah ve mutluluğa erişmesi, Milli Güvenlik Stratejilerimizin belirlenen amaçlar doğrultusunda yürütülebilmesi bütün kullanıcı kesimlere, fiziki alanlara, kaynak ve dayanaklara, araç ve gereçlere yerinde, zamanında, güvenilir, sürekli, ucuz ve kaliteli enerjinin ulaştırılabilmesine bağlıdır.

Hedefler

Madde 134-    Partimizin Enerji konusundaki hedefleri şunlardır:

a-         Üretiminden, tüketimine kadar bütün evrelerinde ve aşamalarında enerji kaynaklarının çağdaş bilim ve teknolojiler doğrultusunda verimli ve etkin kullanılmasına özen ve dikkat göstermek.

b-        Yurtiçi enerji kaynaklarımızı bütünü ile üretim ve işler hale dönüştürerek gelecek on yılların enerji taleplerini karşılamak.

c-         Hidroelektrik (su), termal, doğalgaz, güneş, rüzgâr ve benzeri enerji kaynaklarımızın etkin ve verimli bir şekilde yaygınlaştırılıp, kullanılmasını sağlamak.

ç-         Gerekli görülen şart ve durumlarda ve halkımızın irade ve kararları ile (Halk Oylaması) nükleer enerjiye geçmek.

d-        Tüm enerji kaynakları, işletmeleri, kullanılmaları hakkında halkımızı sürekli bilgi sahibi kılmak, aydınlatmak.

e-         Enerji kullanımının kişilere ve çevreye verebileceği zarar ve olumsuzlukları etkisiz kılacak, ortadan kaldıracak tüm önlemleri almak ve sigorta sistemlerini geliştirmek.

Politikalar

Madde 135-    Partimizin Enerji konusundaki politikaları şunlardır:

a-         Türkiye’nin enerji de dışa bağımlılığı ortadan kaldırılacaktır.

b-        Petrole olan bağımlılığın azaltılması sağlanacaktır.

c-         Sanayiye ucuz enerji girdi maliyetinin sunulması için gereken önlemler alınacaktır.

ç-         Enerji üretimi ve dağıtımında verimin arttırılmasına özen gösterilecektir.

d-        Türkiye, petrol ve doğalgaza olan bağlılığını azaltmak yok etmek zorundadır. Bunun için potansiyelinden tam olarak yararlanmadığı hidroenerji yatırımlarını bir an önce yapacaktır.

e-         Kömür üretiminin arttırılması ve çevre dostu termik santrallerde kullanılması gerçekleştirilecektir.

f-         Gerektiğinde halkın kabul ve desteği ile en son teknoloji ile çevre riskleri minimize edilmiş nükleer santral yatırımları yapılacaktır.

g-         Yenilenebilir enerji kaynaklarından özellikle güneş ve rüzgâr enerjisinden azami surette faydalanılacaktır. Bunun için gerekli araştırma faaliyetleri tamamlanıp, yerli teknoloji ile üretilmiş yüksek verimli cihazlar, ekipmanlar kullanılacaktır. Üretim ve dağıtım ile ilgili yasal düzenlemeler yapılarak özellikle yerel santral kurulacak ve küçük çaptaki yerleşim merkezleri ve küçük sanayinin enerji ihtiyacı yerel olarak sağlanacaktır.

ğ-         Türkiye, denizlerle çevrili bir ülke olması itibariyle dalga enerjisi teknolojisini kendisi geliştirip fayda sağlayacaktır.

h-         Aynı ulaştırma konusunda olduğu gibi, ülkenin “köprü” olma stratejisi enerji konusunda da geçerlidir. Ortaasya, Kafkaslar, Ortadoğu ve Avrupa arasında enerji yollarının kilit ülkesi olunacak ve bunun getirdiği ekonomik, siyasi, askeri ve toplumsal-kültürel faydalardan azami surette yararlanılacaktır.

ı-          Baraj, santral, boru hatları vs. başta olmak üzere enerji yatırımları ekonomik kalkınma seferberliğinin ana kalemlerinden birisi olması itibariyle halkın katılımı ve desteği sağlanacak ve halka mal edilecektir.

ONUNCU KISIM
ULAŞTIRMA HİZMETLERİ

ULAŞTIRMA HİZMETLERİ

İlkeler

Madde 136-    Ulaştırma Hizmetleri, halkımızın güvenli, kolay, ucuz bir şekilde ulaşım araç ve gereçlerinden, imkân ve yeteneklerinden yararlanmalarını sağlar. İktisadi ve sosyal kalkınmanın uzaklık ve zaman ölçütlerinin en uygun düzeyde tutularak verim ve etkinliğinin artırılmasına yardımcı olur, katma değer üretir. Yurtdışında ve yurtiçinde Milli Güvenlik Stratejilerinin coğrafi alan ve zaman açısından uygulanmasında kendine özgü bir güç oluşturur. İnsanımızın, toplumumuzun her alanda üretimini özendirir. Mal ve hizmetlerin ulusal pazara ve dış pazarlara, rekabet niteliğini artırıcı şekilde yetiştirilmesini gerçekleştirir. Kültür çevreleri arasında ilişkileri ve bağları kurar ve geliştirir.

Bir millet, ülkesinde kurup bilgi ve teknoloji ile geliştirip, yaygınlaştırdığı ulaşım ağları oranında hür, egemen ve çağdaş sayılır. Vatan toprakları üzerinde güvenle ulaşılamayan herhangi bir coğrafi yer veya alanın bulunması durumunda o ülkede milli birlik ve bütünlükten söz edilemez.

Hedefler

Madde 137-    Partimizin Ulaştırma Hizmetleri konusunda hedefleri şunlardır:

a-         Herşeyden önce, büyük bir özen, dikkatle, çağdaş bilim ve teknolojinin imkan ve fırsatlarından da yararlanarak başta karayolları taşımacılığı olmak üzere bütün ulaştırma hizmet ve faaliyetlerinde Trafik Güvenliği tam ve sürekli olarak sağlanmalıdır. Bunun için gerekli olan bütün kamusal, özel, yasal, yapısal ve eğitim görevleri bedeli ne olursa olsun, nasıl bir halk katılımı ve desteği gerektirirse gerektirsin, kesinlikle yerine getirilmelidir.

b-        Ulaştırma hizmet ve faaliyetlerinin tüm yurt sathına yayılarak, sağlıklı ve güvenli bir yapıya ulaştırılması, sektörün verimliliğinin ve etkinliğinin artırılması, alt yapıların tamamlanması, çağdaş bilim ve teknolojik araştırmaların gerekli kıldığı araç ve gereçlerin sağlanarak hizmete katılması gerekmektedir.

c-         Stratejik ve katma değer ölçütleri dikkate alınarak karayollarının tamamlanması, ıslahı, düzenli bakım ve onarımı, tüm ülke sathına yaygınlaştırılması, mevcut kapasitelerin ve potansiyellerin geliştirilmesi, deniz yollarına ve deniz taşımacığılına ağırlık verilerek milli özel işletmelerin yurtiçi ve uluslararası sularda yolcu ve mal taşımacılığına özendirilmesi ve desteklenmesi acil ulaştırma hizmetlerinden sayılmalıdır.

ç-         Kara-Demiryolu-Denizyolu ve Hava ulaşım araç ve gereçlerinin ülkemizin iktisadi güç ve kaynaklarınca üretilip işletmeye katılması sağlanmalıdır.

Politikalar

Madde 138-    Partimizin Ulaşım Hizmetleri konusundaki politikalarının esası, güvenli bir taşıma sisteminin kurulup geliştirilmesine ve sürekli yenilenebilir bir çevre duyarlılığına dayanır. Bu hizmetler, iktisadi ve sosyal kalkınmayı desteklemeli, dar boğazlar oluşturulmamalı, ulusal ve uluslararası ticareti kolaylaştırıp, etkin kılmayı, katma değer üretmeyi, ödemeler dengesini zorlaştırmamayı öngören politikaların üretilmesini gerektirir. Bu yaklaşımla:

a-         Ulaştırma yatırımı olmadan kalkınma mümkün değildir. Ulaşım yolları ülkenin damarlarıdır. Ekonomi, siyasi, askeri ve toplumsal-kültürel gelişimde önemli rol oynar. Türkiye’de karayolu dışındaki diğer yollar ihmal edilmiştir. Öncelik sırasına göre demiryolları, denizyolları, havayolları ve karayolları yatırımları yapılması zorunludur. Üç strateji güdülecektir:

1)         Ticari ve sanayi açısından gelişmiş bölgeleri iç ve dış pazarlara bağlayacak ve rekabet avantajı yaratacak yolların tasarlanması, sanayi bölgeleri arası mal akışına göre ulaşım ağı ve yatırımları planlanacaktır.

2)         Azgelişmiş bölgelerin diğer bölgelerle bağlanması. Sanayi ve sermaye pazara yakın olmak ister. Geri kalmış bölgeler yolları ile bağlanırsa pazar haline gelirler ve yatırımları da çekerler. Bu sermayenin ve yatırımların tüm coğrafyaya homojen yayılımını, dolayısıyla toplumsal barışı ve birlikteliği sağlayacaktır.

3)         İpek Yolu’nun yeniden yaratılması ve Türkiye’nin Doğu pazarlarına bağlanması.

b-        Demiryolu ağı son derece yetersizdir. Ulaşımda verim ve düşük maliyet, güvenlik ve hız, yüksek kapasite ve süreklilik sağlamak demiryolları ile mümkündür. Mal ve ürün taşımacılığı yanında yolcu taşımacılığı da demiryolu ile yoğun olarak yapılacaktır.

c-         Kıyı taşımacılığı ile büyük sanayi ve ticaret şehirleri birbirine bağlanacaktır.

ç-         Limanlar inşa edilecek, mevcutların kapasiteleri arttırılacak, modernize edilecektir.

d-        Deniz ticaret filosu geliştirilecek, güçlendirilecektir.

e-         Hedef, Türkiye’nin iç ve dış ticaretinde denizyolu taşımacılığını %100 yerlileştirmektir. Sonraki aşamada uluslararası taşımacılıkta jeostratejik konumumuzun hak ettiği yatırımlar yapılmalıdır. Bu nedenle: Yolcu taşımacılığı yükü kıyı şeritlerinde karayollarının üzerinden alınıp, denizyollarının üzerine verilecektir.

f-         Limanlar, kara, deniz ve havayolları ile ilişkilendirilip, ağ tamamlanacaktır.

g-         Karayolları yatırımlarında ana kriterler şunlar olacaktır: Çift şeritli yol ve sinyalizasyon, büyük şehirler arasında ücretsiz otoban, demiryolu ve denizyolu ile ulaşılamayan bölgelere ulaşım, trafik mühendisliği ile yol verimsizliği ve trafik problemlerinin azaltılması.

ğ-         Havayolu taşımacılığında özel havayolu şirketlerinin özendirilmesi ve teşviki ana politika olacaktır.

h-         Denizyolu, demiryolu, tersane, köprü, liman, gemi yapımı vs. ile istihdam ve ekonomik canlanma ve büyüme sağlanacaktır. Halkın desteği ve katılımı sağlanıp, ulusal bir amaç ve heyecan haline getirilecektir.

ı-          Türkiye’nin jeostratejik konumu itibariyle Ortaasya, Kafkaslar, Ortadoğu ve Avrupa arasındaki köprü rolünü oynamak ve bundan ulusal çıkarlar doğrultusunda yararlanmak ulusal stratejilerimizdendir. Bundan dolayı, bu stratejisini demir, kara, hava ve denizyolları ağı ile örtüştürmek zorundadır. Bu ulaştırma ağlarını nitelik, nicelik ve konum olarak doğru yapılandırabilirse, çok önemli ekonomik, siyasi, askeri ve toplumsal-kültürel kazanımlarda bulunabilecektir.

ONBİRİNCİ KISIM
HABERLEŞME – İLETİŞİM HİZMETLERİ

HABERLEŞME – İLETİŞİM HİZMETLERİ

İlkeler

Madde 139-    Vatandaşlarımızın ülke ve dünya sorunları hakkında bilgi sahibi olmaları, haberleşmeleri en doğal haklarıdır. Siyasi iktidar ve bürokrasi, vatandaşlarımızın bu hakkını kullanabilmesi için gerekli tüm tedbirleri almakla mükelleftir. Haber alma özgürlüğünün ve haberleşme güvenliğinin en yüksek teknolojilerle sağlanması devletin görevidir.

Toplumumuzun siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel ve teknolojik hayatının gelişmesi, hak ve hürriyetlerimizin tam ve etkin şekilde kullanılması, milli varlığımızın güçlenmesi, iktisadi kalkınma hedeflerine ulaşılması kısaca çağdaş bir toplum bilgi ve haber ihtiyacının karşılanıp, iletişim gereklerinin yerine getirilmesi haberleşme hizmetlerinin sürekli, güvenilir, kalite ve sürat niteliklerine sahip, etkin şekilde yerine getirilmesine bağlıdır.

Haberleşme hizmetlerinin yurt sathına dengeli bir şekilde yaygınlaştırılması, halkımızın taleplerinin gecikmeksizin karşılanması, gerekli alt yapıların tamamlanması, yatırımlarda milli savunma ve güvenlik gereklerinin dikkate alınması, uydu teknolojisinin süratle haberleşme hizmetlerinde kullanılmasının bilgi ve teknoloji imkanları ile geliştirilmesi ve bu suretle çeşitli alanlarda da uydulardan yararlanma imkan ve fırsatlarının yaratılması, Türk Uydu sisteminin kurulması haberleşme hizmetleri alanında başlıca ilkelerimizi teşkil etmektedir.

Hedefler

Madde 140-    Ülkemiz, bölgemiz, Türk Dünyası ve diğer bölgelerde doğru ve güvenilir haberleşme imkanını tesis etmelidir. Bu amaçla hedef, yüzde yüz Türk yapımı uyduları Türkiye’den fırlatabilme bilgi ve teknolojik altyapısına kavuşmaktır.

Politikalar

Madde 141-    Partimizin Haberleşme ve İletişim Hizmetleri konusundaki politikaları şunlardır:

a-         Türk Uzay Ajansı kurularak Türk dünyası ile ortak uzay, uydu haberleşme konularında çalışmalar başlatılacaktır.

b-        Eurovision benzeri Asiavision kurularak Asya ülkelerinin birbirlerinden haber ve görüntü akışı sağlanacaktır.

c-         Yabancı ajansların bizi haber yapmalarını beklemeden Türkiye ürettiği her türlü ürünü istatistiki veri haline getirerek dünya kamuoyunun bilgisine sunacaktır. Böylelikle bugünkü haber konularımızdan çok daha fazla, farklı ve anlamlı konuların gündeme girmesi sağlanacaktır.

ç-         Haberleşme özgürlüğü ve güvenliği en üst seviyede sağlanacaktır.

d-        Kişilerin özel hayatlarının mahremiyeti her türlü saldırıdan korunacaktır.

e-         İletişim ve haberleşme sektörü stratejik bir alandır ve milli menfaatlere aykırı düşen

her türlü özelleştirme, yabancılaştırma uygulamaları geçersiz sayılacaktır.

f-         TV ve radyo yayınları yalnız eğlence aracı değildir. TV ve radyolardan eğitim, kültür, sanat alanlarında da yararlanılması esastır. Milli ahlâka, milli vicdana uygun yayınlarla toplumun bilgi, görgü, sanat ve estetik anlayışlarının gelişmesine katkıda bulunacak yayınlar esastır.

g-         Senelerdir ihmal edilen, Türk kültürünü konu alan belgesel, dizi, drama, sinema yapım ve yayınlarına öncelik ve ağırlık verilecektir. Çizgi film konusunda dünya piyasalarına hitap edecek yerli yapımlar teşvik edilecektir.

ğ-         Uydu yayınlarıyla ülkemize sokulan kökü içerde veya dışarıda her türlü zararlı yayınlarla teknolojik olarak mücadele edebilme imkanlarına kavuşulacaktır.

h-         Türk dünyasının kültürel birlikteliğini ortaya çıkaracak organizasyonlar yapılacaktır.

“Türk Dünyası En iyi Yazar Ödülü” – “Türk Dünyası En İyi Sinema Filmi” – “Türk Dünyası Gazetecilik Ödülü” – “Türk Dünyası En İyi Tiyatro Eseri Ödülü” – “Türk Dünyası En İyi Şairi” – “Türk Dünyası En İyi Bilimadamı” seçilip  törenlerle ödülleri verilecektir.

ONİKİNCİ KISIM
SANAYİLEŞME

SANAYİLEŞME

İlkeler

Madde 142-    Sanayileşmenin amacı, halkımızı maddi ve manevi alanda her türlü çağdaş imkan ve vasıtalara sahip kılmak, refah ve mutluluğunu sağlamak, geleceğe olan güvenini sürekli ve sağlıklı biçimde geliştirmektir. Sanayileşmemizin ilk hedefi, ülkemizi çağdaş sanayileşmiş ülkeler düzeyine çıkarmak, milletimizi bilim ve teknolojinin gerekli kıldığı bilgilerle donatarak, her alanda güçlü kılmaktır. Sanayileşme, hayat tarzımızın değişmeyen özelliklerinden biridir. Halkımızın gelişmeye ve yükselmeye, zenginliğe ve refaha olan arzu ve istekleri ve bitip tükenmeyen dinamizmi, yüzyıllarca sanayileşme alanında gösterdiği çabaları sanayileşme hamlelerimizin  kaynağıdır. Bu kaynağa dayanan ve bu kaynağın oluşturduğu gücü harekete geçiren sanayileşme hedef ve politikalarının ve uygulamalarının her güçlüğü yeneceğine, her engeli aşacağına olan inanç başarımızın da nedeni olacaktır.

Hedefler

Madde 143-    Partimizin Sanayileşme konusunda hedefleri şunlardır:

a-         Kamu, kurum ve kuruluşlarının, yerel yönetimlerin doğrudan veya dolaylı, tam veya hissedar olmak suretiyle sahibi veya ortağı bulunduğu Tüketim-Ara Malı-Yatırım Malı üreten sanayi kaynak ve işletmelerinin tamamının en kısa zaman içinde, en olumlu şartlar ve en çok verimli ve etkinlik sağlayacak esaslara bağlı kalarak halkımıza devredilmesini öncelikli hedefleri içerisinde sayar.

b-        Kamu ve yerel yönetimlerin sanayileşme alanında görevleri, sanayi işletmelerinin önlerindeki her türlü engelleri kaldırmak, onları iktisadi kalkınmamızın gerekli kıldığı alanlarda özendirmek, desteklemek, teknoloji ve bilgi sahibi olmalarını sağlayacak imkanları hazırlamak, araştırma ve geliştirme hizmetlerini yerine getirmek ve elde edilecek sonuçları işletmelerin yararına  sunmaktır.

c-         Partimiz, sanayileşmenin bütün yurt sathına yayılmasını, halkımızın refah ve yurdumuzun güvenliği bakımından önemli sayar. Bunun için, bütün alt yapı hizmetlerinin süratle tamamlanmasını, her bölgemizin yeraltı, yerüstü kaynak zenginliklerini, insan gücünün, halkımızın ihtiyaç ve çıkarlarını dikkate alacak şekilde birer sanayileşme merkezi (sanayileşme-ticaret-kalkınma çekim merkezi) olmasını öncelikli hedeflerinden kabul eder.

ç-         Yatırımların, üretilen mal ve hizmetlerin ihracatının desteklenmesi, organize sanayi bölgelerinin verim ve etkinlik esasına bağlı kalarak yaygınlaştırılması, özendirilir ve bunlara gereken bilgi ve teknoloji transferi imkanlarını hazırlar.

Politikalar

Madde 144-    Partimizin Sanayileşme konusunda izleyeceği politikalar şunlardır:

a-         Partimiz açıklanan hedeflerin gerçekleşmesi için gereken yapısal ve yasal düzenlemeleri yapacaktır.

b-        Kamunun ve yerel yönetimlerin sanayileşmede yönlendirici, özendirici, destekleyici görevlerini etkin ve verimli şekilde yerine getirmelerini sağlayacak her türlü önlemler alınacaktır.

c-         Sanayileşmede her türlü tekelleşmeye ve tröstleşmeye, yabancı etkinliğine engel olunacaktır.

ç-         Sanayileşme konusunda başta çalışanlarımız, işçilerimiz olmak üzere halkımızın bilgilendirilmesi, aydınlatılması sürekli şekilde yerine getirilecektir.

d-        Sanayi ürünlerinin pazarlanmasında, dağıtımında halkımızın yüksek bedeller ödemesine neden olan bütün engeller, bu yöndeki tutum ve davranışlar ortadan kaldırılacaktır.

e-         Sanayileşmenin başta insan sağlığına, aile yapısına ve çevreye olumsuz etkileri dikkat ve özenle izlenecek, ortadan kaldırılmaları için gereken tüm önlemler alınacaktır.

f-         KOBİ ler yeni, iktisadi ve sosyal kalkınmanın gereklerine uygun görünüşlerle ele alınacak ve halkımızın katılımını ve desteğini sağlayacak şekilde geliştirilerek sanayileşmemizin dinamik güçleri durumuna getirilecek, her türlü mali ve finans önlemleriyle sorunları çözülecektir.

ONÜÇÜNCÜ KISIM

TİCARET

TİCARET

İlkeler

Madde 145-    Ticaret ve ticari ilişkiler, iktisadi hayatımızın tarım ve sanayi gibi vazgeçilmez bir alanı, hayat tarzımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Üretilen mal ve hizmetlerin, tüketicilere ulaşıncaya kadar izlediği mübadele-pazarlama-dağıtım ve hatta tüketim süreci ticaret ve ticari ilişkiler kapsamı içerisinde cereyan eder. İstikrarlı, güvenli ve adil bir ortam oluşacak Pazar Ekonomisi’nin itici gücü ticarettir ve ticari kurallar içerisinde gelişir. Ticaret, Milli Pazar Ekonomisi’nin hem göstergesi hem de manevra alanıdır. İktisadi hayata ilişkin toplumsal değerler de bu alanda kendisini bulur ve geliştirir. Serbest rekabeti esas alan bir düzende, tüketicilerin korunmasının esası toplumsal değerlerin pazara ne ölçüde yansıdığına bağlıdır.

Hedefler

Madde 146-    Partimizin Ticaret konusundaki hedefleri şunlardır:

a-         Ticaretin tam bir serbesti ve güven içerisinde yürütülmesi, iktisadi kalkınmaya, tüketicilerin istek ve beklentilerini karşılamaya saağlayacakları katkı oranında desteklenmesi esastır.

b-        Öncelikle, milli pazar ekonomisinin ve milli piyasa koşullarının tam ve kesintisiz oluşmasını sağlayacak, engelleri kaldıracak düzenlemeler yapılmalıdır.

c-         Adil bir kredileme sistemini, sigortacılığın ticari risk alanlarına ve durumlarına yaygınlaştırılmasını, tüketicilerin korunmasını gerçekleştirecek yapısal değişiklikleri öncelikle ele alınır ve uygulanır.

ç-         Merkezi ve yerel  kamu kurum ve kuruluşlarının sebebi ne olursa olsun ticari faaliyetlerde bulunması uygun değildir.

d-        Üretilen mal ve hizmetlerin kalite ve standartlara uygunluğu kadar pazarlanmasında da kalite ve standartlara özen gösterilmesini gerektiren yeni yaklaşımlar ve düzenlemeler gerçekleştirilmelidir.

Politikalar

Madde 147-    Partimizin Ticaret konusundaki politikaları şunlardır:

a-         Milli Pazar bütün imkan ve yetenekleriyle, güçlü bir şekilde kurulacak, sürekli işler halde tutulacak, tam bir güvenlik içinde kesintisiz devamı sağlanacaktır.

b-        Milli Pazar Ekonomisi ülkemizin ve halkımızın şartları, ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda, bilimin, teknolojinin ve deneyimlerin desteğiyle işler bir güç olarak ortaya çıkarılacak, serbest pazarın yararlı niteliklerinden yararlanılacaktır.

c-         Milli Pazarın ve Milli Pazar Ekonomisinin küreselleşmeyle sağlıklı, verimli uyumu sağlanacak, bu konudaki andlaşmalar, anlaşmalar, sözleşmeler yeniden gözden geçirilecek (Dünya Ticaret Örgütü) ile şartlarımıza ve çıkarlarımıza uygun ilişkiler devam ettirilecektir.

ç-         İktisadi ve sosyal kalkınmamıza yararlı olan, güvenli, dürüst, halkımızın ihtiyaçlarını karşılayan her türlü girişim özendirilecek, desteklenecek ve bu girişimciler ödüllendirilecektir.

ONDÖRDÜNCÜ KISIM
TURİZM

TURİZM

İlkeler

Madde 148-    Turizm, çeşitli sanayi ve hizmet sektörlerini harekete geçirme, istihdam yaratma ve katma değer sağlama kapasitesine ve özelliklerine sahip bulunmaktadır. Bu bakımdan iktisadi kalkınmamızın kaynak üreten bir sektörüdür.

Turizm ayrıca tarihi ve kültürel mirasımızı, gelenek ve göreneklerimizi tanıtmanın, korumanın ve geliştirmenin önemli ve vazgeçilmez bir aracıdır. Turizm, hayat tarzımızın önemli özelliklerini bünyesine alabilen, bu niteliği ile başka toplumlarla, halkımızın yakın temasını sağlayan, karşılıklı ilişkilerinin gelişmesine yardımcı olan bir hizmet sektörüdür.

Hedefler – Politikalar

Madde 149-    Partimizin Turizm konusundaki hedefleri ve politikaları şunlardır:

a-         Partimiz bu yaklaşımla turizm hizmet ve faaliyetlerini daha yaygın, etkin ve verimli

şekilde geliştirilmesini öngörmektedir.

b-        Turizmin münhasıran özel şahıs ve özel işletmeler tarafından işletilmesini esas

alan partimiz kamu kurum ve kuruluşların, yerel yönetimlerin ellerinde bulunan bütün tesislerin, işletmelerin en kısa zamanda halka açık işletmelere devrine kararlıdır.

c-         Partimiz iç turizmin geliştirilmesini, çeşitlendirilmesini, dış turizmin kitle turizmi ile

birlikte seçkinler turizmine dönüştürülmesini, kış, av ve su sporları ile festival, sağlık, gençlik, kongre, termal ve benzeri turizm hizmet ve faaliyetlerinin özendirilip, desteklenmesini ön görmektedir.

ç-         Kamu’nun bu alanda yapacağı yatırımların, alt yapıların, eğitim ve öğretim hizmet-

lerinin belirli esaslar içerisinde turizm işletmelerince, maliyetlere de yansıtılarak geri ödenmesini, bu yolla turizm faaliyetlerinin geliştirilmesini ilke olarak benimsemektedir.

5. BÖLÜM SOSYAL HAYAT

BİRİNCİ KISIM
SAĞLIK

SAĞLIK

İlkeler

Madde 150-    Her türlü oluşum, düşünce ve eylemin “insan” için olması gerektiğine inanıyoruz.

a-         Mükemmeliyet İlkesi : Akıl ve vücut sağlığının, bilimin sunduğu en üstün bilgi ve

teknoloji ile en ileri seviyeye ulaştırılması,

b-        Eşitlik İlkesi : Standardize edilmiş mükemmel sağlık hizmetinden yararlanmayan

tek bir vatandaş ve bu hizmetin götürülmediği hiçbir vatan toprağı kalmaması,

c-         Kendine Yetebilme İlkesi : Sağlık alanında verilen tüm hizmetlerin dış kaynakla-

ra ba-ğımlı olmaması,

ç-         Bilinçli Kullanma İlkesi : Sağlık ihtiyaçlarının en etkin ve verimli şekilde karşılan-

ması için halkın eğitimi,

d-        Katılım, Sahiplenme ve Birlikte Hareket Etme ilkesi : Bilgilenme ve tüm birey-

lerin katılımı ile oluşan sahiplenme. Aynı bakış açısının bütüne yansıması sonucu sistemin büyük bir toplumsal güç haline gelmesi ve böylelikle sürekliliğinin sağlanmasıdır.

Hedefler

Madde 151-    Partimizin Sağlık konusundaki hedefleri şunlardır:

a-         Milletimizin akıl ve beden sağlığını korumak ve güçlendirmek.

b-        Türk milletinin yaşadığı her yerleşim birimini, ev, iş tüm açık ve kapalı mekanları

sağlığın, temizliğin, maddi ve manevi güzelliğin, bilim ve teknolojinin ve milli kültürün örneği durumuna getirmek.

c-         Böylece, her yaştaki vatan evlatlarını, çevre şartları ne olursa olsun, yeryüzünde

yaşayan en sağlıklı, en az hastalanan insanlar haline getirmek.

ç-         Sağlık sorunu olan insanlarımızın ise, sağlık hizmeti sunan kurumlara en kolay ve

kısa sürede ulaşmasını, en kaliteli sağlık hizmetini süratle almasını ve kurumdan sağlığına kavuşmuş, yüzü gülerek ayrılmasını sağlamak.

d-        Böylelikle, insanlarımızın güçlü bir milletin parçası olmakla övünen, büyük insanlık

ailesine ışık tutan sağlıklı, mutlu, sevgi dolu ve özgüvenli bireyler olarak yaşamasını sağlamak.

Politikalar

Madde 152-    Hedeflerimize ulaşmak için; Türk milletinin yeniden dirilişi anlamına gelen “Müdafaa-i

Hukuk Hareketi” ruhunu sağlık hizmetleri alanında da seferber etmek politikalarımızın temelini oluşturmaktadır.

Bu temel üzerine oturtulacak; “Türkiye Sağlık Cumhuriyeti Projesi”, parti programımızın diğer bölüm ve kısımlarında yer alan ilke, hedef ve politikalarla uyumlu olarak beş yıl sonunda bütünüyle ve eksiksiz olarak hayata geçirilecektir.

“Türkiye Sağlık Cumhuriyeti Projesi” ile ülkemizde sağlık hizmetleri alanında, düşünülüp değerlendirilmemiş hiçbir ekonomik kaynak, çözülmek üzere projelendirilmemiş hiçbir sorun, tamamlanmamış hiçbir yatırım ve hiçbir atıl insan gücü bırakmamak amaçlanmıştır. Yepyeni bir sağlık çağının başlangıcını sağlayacak bu projenin kesintisiz ve eksiksiz gerçekleşebilmesi için, kamu yönetimini; siyasi baskılardan, talep ve isteklerden tamamıyla arındırmak gereklidir. Bunun için lüzumlu olan kanuni düzenlemeler derhal yapılacaktır.

“Türkiye Sağlık Cumhuriyeti Projesi”; dinamik “Müdafaa-i Hukuk Hareketi” ruhu temeli üzerinde altı ayakta durmaktadır:

1-        Kaynak yaratma.

2-        Sorunların yöresel farklarıyla beraber eksiksiz olarak tespit edilmesi.

3-        Farklı sorunlara aynı yüksek sağlık hizmeti kalitesinde farklı çözümler üretebilmek.

4-        Parti programının bütünüyle ve özellikle ekonomi modeliyle uyum ve sinerji içinde

çalışmak.

5-        Kaynakların aktarılacağı sorun çözümlerinin önceliklerine göre sıralanması.

6-        Milletimizin yapılacak tüm işler hakkında bilgilendirilmesi ve desteğinin sağlanması.

Bu tarifte; en öncelikli husus, temel olarak ifade edilen “Müdafaa-i Hukuk Hareketi” ruhudur. Bu ruha verilen önem, “Milli Ortam – Temel ve Kalıcı Unsurlar” başlığı altında Parti Programının en başında yer verilmesi ile anlaşılacağı üzere her türlü çabanın üzerindedir. Çünkü, “dinamizm”imimiz, heyecanımız ve hareketimiz, 1919 larda olduğu gibi bu milli ruhtan güç almaktadır.

Bu temel üzerinde yükselen altı ayaktan en önemlisi, taşıyıcı olan, “Kaynak Yaratma”dır. Bu ayak sağlamlaştırılmadan “Türkiye Sağlık Cumhuriyeti Projesi”nin gerçekleşmesi garanti edilemez. Bu konunun güçlü bir yapı içinde geniş kaynakları toplayabilecek şekilde oluşturulması ve tarihimizdeki modellere uyumlu, milletimize ait kültürel birikimin parçası olması, böylelikle kalıcı olma ana kriteri doğrultusunda “Vakıf” olmalıdır, düşüncesindeyiz.

“Türkiye Sağlık Cumhuriyeti Projesi” sağlık alanında halen mevcut bulunan “al-uygula” yapısından:

1-        İncele-yüzleş.

2-        Keşfet-geliştir.

3-        Öze uygun hale getir-uygula.

4-        İhraç et,

modeline devrim niteliğinde bir geçişi amaçlamaktadır. Bu değişim ve dirilişin gerçekleşmesi için, vatandaşlarımızın sadece sağlık tüketicisi değil, öncelikli olarak sağlık üreticisi olma ve sisteme katılım bilinç ve coşkusunu taşımalarının çok önemli olduğuna inanmaktayız. Bu doğrultuda; tüm vatandaşlarımızın aktif olarak katılacakları “Milli Sağlık Vakfı” derhal kurulacak ve ilk iş bu vakfa olabildiğince çok sayıda ve güçlü kaynaklar sağlamak olacaktır.

Sağlık hizmetlerini tek bir çatı altında toplayan bu sağlık organizasyonu ile her bölge il, ilçe, kasaba ve köye aynı hizmetin dengeli olarak götürülmesi, projenin tamamlanacağı beş yılın bitiminde gerçekleşmiş olacaktır. Bu vakıfta, halkımızın doğrudan temsil edilebilmesi için en küçük yerleşim birimi olan her mahallede, o mahallenin muhtarlığında bir “Sivil Sağlık Örgütü” oluşturulacak, bunun başkanı gönüllülük esasına dayanarak o mahallede oturan bir doktor, o ilçenin kaymakamı tarafından tayin edilecek veya otomatikman o mahallenin Aile Hekimi, Sivil Sağlık Örgütü’nün de başı olacaktır. Diğer bir üye sağlık ocağı doktoru yoksa, sağlık evi hemşiresidir. Kalan dört üyenin üçü halktan kişiler ve muhtarın kendisidir. Üç ayda bir olağan olarak toplanan bu örgüt, mahalle ile ilgili sağlık sorunlarını tespit eder, çözüm önerilerinde bulunur, atıl ekonomik kaynakları ve insan güçlerini belirler, tümünü içeren raporu, her yıl 7. ayda Sağlık Bakanlığı “Türkiye Sağlık Cumhuriyeti Projesi” Genel Müdürlüğü’ne sunar. Bu bilgiler bir sonraki yılın planının oluşturulmasında değerlendirilir ve ilgili “Sivil Toplum Örgütü”ne verdikleri bilgiler sayesinde, o yıl yapılacaklar hakkında birer karşı rapor gönderilir. Böylelikle, sağlıkda, millet-devlet bütünleşmesi ve kaynaşması pekiştirilecektir. Her mahalle “Sivil Sağlık Örgütü”nün farklı bir bölgede sürekli irtibat halinde olduğu bir “kardeş sağlık örgütü” olacaktır. Bu ilişkiye, toplumumuzun kaynaşması, tasada ve kıvançta “bir” olması için ayrı bir önem veriyoruz.

Türkiye’nin hedeflenen sağlık düzeyine ulaşması için bu vakfı; vatandaşlarımızın tümünü kapsayan genel sağlık sigortası kasasına akacak öncelikle yurtdışı sonra yurtiçi gelir kaynakları, fonlar, iratlar, işletmeler ve halkın sırtına yük teşkil etmeyecek primler ile beslemek gerekmektedir.

Gelir kalemleri arasında en başta yer alacak olan kaynak yurtdışına sağlık hizmeti ihraç etmek olacaktır. ABD de ve AB ülkelerinde, sağlık güvencesi (sigorta) sistemlerinin iflasına yol açan, bu ülkelerde maliyeti çok yüksek olan ağız-diş sağlığı, estetik, genel, kalp, beyin ve sinir cerrahisi dallarında Batı ülkelerine, bu branşlar ve diğer tüm tıp alanlarında; Kafkas, Balkan, Ortadoğu, Afrika ve diğer bütün bölge ülkelerine “Türkiye Sağlık Cumhuriyeti” hizmetlerini en üstün kalitede ve en uygun şartlarda pazarlamak öncelikli işimizdir. Bu pazarlama yapılırken diğer Türk Devletleri ile sinerji içinde, ekonomik, bilimsel ve kültürel köprüler oluşturularak hareket edilecektir. Bu kardeş devletlerle yapılacak iş birliği, sağlık alanında da çok önem verdiğimiz bir konudur.

Bir takım terminolojilerde “sağlık turizmi” olarak geçen bu husus, bizim programımızda “Türkiye Sağlık Cumhuriyeti Projesi”nin içinde, “Konuklara Ultra Sağlık” başlığı ile yer almaktadır. Uygun görülecek metropollerimizde özel sektörle devletin imkanlarının paylaşımı ile gerçekleştirilecek, “Ultra Beşyıldızlı Hastaneler”; hem hedeflerimize ulaşmamız için kaynak oluşturacak, hem de dünyanın birçok yerinde yaşayan, otorite haline gelmiş Türk doktorlarına da uygun çalışma ortamı sağlayarak ülkemizin bir “Bilim Merkezi” haline gelmesine vesile olacaktır.

“Milli Sağlık Vakfı”nda toplanan gelirler ile :

a-         Metropollerde beş yıldızlı hastane sayısı öncelikle satın alma yoluyla süratle

arttırılacaktır. Bu kaliteye ve öngörülen standartlara uyamayacak alt yapıda olanlar yeniden yapılacak veya arsa alanı yeterli değilse diğer bir devlet hizmeti alanında faaliyet göstermek üzere gelir temin edilmesi için değerlendirilecektir. Buna karşılık devasal boyutlarda büyük tam donanımlı hastaneler kurulacaktır. Sağlık hizmetini, en azından tüketim alanlarında sağlanmış çevre şartları seviyesine getirip, yepyeni, çalışanlar ve hastalar için rahat, konforlu bir duruma taşımak ana gayelerimizdendir.

b-        Metropollerde mülkü “Milli Sağlık Vakfı” tarafından sağlanan, her 3000 kişi için bir

“Aile Hekimi” muayenehanesine, Aile Hekimliği Uzmanları tayin edilecek, arzu eden dahiliye uzmanları altı aylık çocuk hastalıkları, altı aylık Küçük Cerrahi ve Kadın Doğum özel kursuna, çocuk uzmanları ise altı aylık dahiliye ve altı aylık Küçük Cerrahi ve Kadın Doğum özel kursuna, Kadın Doğum Uzmanları ise altı aylık dahiliye ve altı aylık çocuk hastalıkları özel kursuna tabi tutulacak, bir sene sonunda “Aile Hekimliği Uzmanları” ordusu süratle arttırılacak, mevcut pratisyen hekimlerden arzu edenler, bu kadronun yanında istihdam edilerek, üç yıl içinde onlara da uzmanlık imtihanı uygulanacaktır. Bu hekimlerin görevi hastayı ayakta tedavi etmektir. Böylelikle tüm yurt sathında gerekli olan “Aile Hekimliği Uzmanı” sayısı sağlanmış olacaktır. Aile Hekimliği Uzmanlarının hizmet standardizasyonu bölge hastanelerinde bulunan Sağlık Bakanlığı Aile Hekimliği Genel Müdürlüğü’ne bağlı “Aile Hekimliği Uzmanları Koordinatörü” tarafından sağlanacak ve desteklenecektir.

c-         Metropollerde koruyucu hekimlik, sağlık ocaklarında pratisyen hekimler tarafından

yapılmasına devam edilecektir. Birincil görevlerinden kalan vakitte bu hekimler de arzu ettiklerinde ve talep olduğunda poliklinik yapabileceklerdir. Mevcut heyet raporları üzerinden reçete tekrarı yapmak hiçbir hekimin görevi değildir. Heyet Raporu süresi hastalığın cinsine göre uygun sürelerde tekrarlanmak ve ilaçlar ve dozajları ihtiyaç halinde yine heyet vasıtasıyla belirlendikten sonra şu an çalışmakta olan sigorta ve emekli sandığı sistemi üzerinden ilaçlar Nüfus Cüzdanı beyanı ve fotokopisinin teslimi ile, kutuyla değil, sayı ile hastaya veya yakınına eczane tarafından verilecektir. Her bir hastanın (sağlık güvencesi olsun, olmasın) müracaatı sırasında eczane tarafından hastaya “Milli Sağlık Vakfı E-Kartı” da verilecek, her ilaç aldığında bu kart ile takip edilecek, kişinin sağlık ve tüm vatandaşlık özgeçmişi otomatik olarak güncellenecek, gerektiğinde bu kart ilgili yetkili memurlarca değerlendirilebilecektir. Bu kart yenilenen nüfus cüzdanlarının yan bölümü şeklinde “Ziraat Bankası” tarafından bir aylık gelir düzeyi ile sınırlı kredi kartı özelliğini de taşıyacaktır. Böylece hem bu bankanın pazar payı arttırılıp, rekabet şansı sağlanarak yok edilmesi engellenecek, hem de yenilenen kartlar subvanse edilip bu sistemin kuruluş maliyetinin adeta olmaması sağlanacaktır. Kartla ilgili bir diğer husus da, her yıl bir (l) YTL olan “Sağlık Vakfı Yaşatma Payı”nın verilmiş olup olmadığının her ilaç alımında denetlenebilecek olmasıdır. Genel Sağlık Sigortası Primleri ise parti programımızın vergi politikalarında olduğu gibi üretime göre değil, tüketime göre halkımızın sırtına ek bir yük yüklemeden düzenlenecektir.

ç-         Hedeflere ulaşmak için, öncelikle sağlık hizmetlerinde çalışanların görev risk ve

sorumluluğu dikkate alınarak, onların verimli ve etkin olmaları için gerekli olan düzenlemeyi yapmanın, bu personelinin her türlü kültürel ve sosyal ihtiyaçlarını tatmin olabilecekleri şekilde karşılamanın çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Metropollerde mevcut şartlarda kişilerin alım gücü yetersizdir. Diğer şehirler, ilçe, kasaba ve köylerde alım gücü olsun ya da olmasın, yeterli bir imkan yoktur.

d-        Şehirlerde, içinde sinema, tiyatro gibi kültür merkezleri, alış veriş merkezleri, spor

salon ve sahaları, parkları, açık-kapalı toplu oturma alanları, yüzme havuzları, her seviye okulları, tam teşekküllü hastaneleri ve müstakil-toplu devlet görevlileri lojmanları olan güvenlik sınırları ve ekibi bulunan sağlıklı yerleşim merkezleri kurulacaktır. Böylelikle, hem metropollerdeki tüm imkanlar ve sosyal şartlar, bütün illere taşınmış olacak, hem de bölge insanı için kültür merkezleri oluşturulmuş olacaktır.

e-         Atalarımızın canları pahasına yurt edinip muhafaza ettikleri ve bize emanet ettikle-

ri, ancak yeterli çalışmayı gerçekleştiremeyip ihmal ettiğimiz kutsal vatan topraklarına bugün hizmet götürmeleri için tayin ettiğimiz evlatlarımız, çok özel istisnalar dışında kendilerini bir süre sonra sürgün edilmiş gibi görmekte ve hissetmektedirler. Bunun sonucunda, büyük bölümü ya bu görev yerinden her türlü imkanlarını değerlendirip kaçmak için çaba harcamakta ya da depresyona girip, kendilerine ve topluma faydasız veya en azından verimsiz bireyler haline gelmektedirler. Kendince şanslı olan bir kısmı ise, “madem bu kötü koşullarda yaşayacağım, bari bu süre içinde yapabildiğim kadar sermaye biriktireyim” düşüncesiyle, yöre insanının mesleği ile ilgili beklenti ve ihtiyaçlarını mevcut sistemin sınırları içinde olabildiğince değerlendirmeye çalışmaktadır. Bunlar yüzleşmemiz gereken gerçeklerdir. Yüzleşmediğimiz sürece de devam edip gidecektir. Suç aranacaksa, bunu kurban ettiğimiz evlatlarımızda değil, bize emanet edilen bu topraklarda, Türk inkılabını tamamlayamamızda aramalıyız.

f-         Mevcut durum kabul edilemez. Bu hal böyle sürüp gidemez. 1938 de kalınan yer-

den tekrar başlanarak, herşey yeniden yapılandırılarak, bu gidiş mutlaka tersine çevrilecektir.

g-         İlçelerde de bu modelin biraz ufağı uygulanacak, kasaba ve köylerdeki her 3000

nüfüsa düşen sağlık ocaklarına bağlı il ve ilçelerde bu büyük kompleks yerleşimlerde oturan hekimler ve hemşireler birer haftalık rotasyonlarla yollanacaktır. Böylelikle, tayin edilen görevliler hayat tarzlarını değiştirme zorunda kalmadan gittikleri her yerde bilgi ve sevgi ile hizmet verecekler, aile düzenlerini, bilimle ve sosyal çevreleri ile bağlantılarını bozmadan hayatlarını sürdüreceklerdir. İl ve ilçelerde yaşadıkları yerleşim-kültür komplekslerinin sabit giderlerinin büyük bir bölümü ise, bu alanlar içinde kurulacak dükkan ve salonların aylık kirası ile sağlanacaktır. Düşüncemiz, projenin beş yıl sonunda tamamlanmasını takiben, en geç iki sene içinde Atamızı yattığı yerde ziyaret edip, başımız dik yaptıklarımızı O’na anlatmaktır.

ğ-         Ayrıca, her köyden hanım gönüllüler istenecek, bölge başhekimlik heyeti tarafın-

dan uygun görülenler, bir sene teorik ve pratik kurs sonucunda başarılı olduğu taktirde kendi köyüne onbeş senelik bir süre için kalıcı ebe hemşire olarak tayin edilecektir. Böylelikle kimse kendini sürgünde hissetmeyecek, işini severek, kendi ve çevresiyle barışık olarak yapacak, farklı çıkar ve beklentiler içine girmeyecektir. Ülkemizin demografik yoğunlukları ile orantılı sağlık personeli dağılımını, başta bu personel olmak üzere, her vatandaşın üzerinde uzlaşmaya varacağı şekilde gerçekleştirmenin en doğru metot olduğunu düşünmekteyiz.

h-         Kaliteli sağlık hizmetinin sürekli olabilmesi için, bütün vatandaşların bu hizmeti

koruma ve ona sahip çıkma yönünde çok boyutlu olarak bilgilendirmeye çok önem veriyoruz. Medya kuruluşlarının belli sürelerde ve alanlarda bu yönde çalışma yapmalarını gerekli kanuni düzenlemeleri yaparak sağlamanın, bu konuda üniversitelere de görev vermenin çok önemli olduğu görüşündeyiz. (Tele-Sağlık Projesi)

ı-          Sağlık alanında kullanılan tüm araç-gereç, aşı ve ilaçların akılcı ölçülerde azami

olarak yerli üretilmesini ve ihraç edilmesini her şart ve durumda mutlaka gerçekleştirmek, bunun için bilim ve teknolojiye öncelik tanımak gerekmektedir. (AR-GE Sağlık Projesi) Bu maksatla, devlet ve özel sektör olarak, araştırma ve geliştirme (AR-GE) çalışmalarına TÜBİTAK kontrol ve önderliğinde çok büyük önem ve yer verilecek, bu konuda yapılan özel girişimlerin önü her türlü kolaylık (vergisizlik, teşvikler v.b.) sağlanarak açılacaktır.

i-          Teşhis ve tedavi alanında, her konuda AR-GE çalışmaları yapmanın, özellikle de

gelecekte sağlık hizmetlerinde en önemli yeri tutacağını öngördüğümüz “Gen Mühendisliği” ve “Nanoteknoloji” alanlarında özel bir çalışma birimi oluşturarak, hastalıkları ortaya çıkmadan veya mikro düzeyde tespit edip, yok etmek için bugünden teknoloji ve bilgi üretmenin, bizi sağlık alanında 2023 yılında ulaşmayı arzu ettiğimiz seviyeye taşıyacağını düşünüyoruz.

j-         Deprem gibi doğal afetler yaşandığında, Türk Ordusu’nun bünyesinde daha ön-

ceden hazırlanmış sağlık ekiplerinin önderliğinde, olağanüstü sağlık organizasyonunu süratle devreye sokabilmenin, milletimizin beklenmeyen tehditler karşısında ölümünü azaltmak için çok değerli olacaktır. Bunun plan ve tatbikatları her yıl yapılacaktır.

k-        Partimiz; “Türkiye Sağlık Cumhuriyeti Projesi” kapsamında yer alan bütün de-

tayları; kaynak yaratma, sorun tespiti, çözüm projeleri, sinerji sağlama, yüksek verim elde etme, iyi pazarlama ve gerçekçi olma noktalarında özenle oluşturmuş ve oluşturmaktadır. Bu projenin düzgün işlemesi için çağa uygun idari yapısı, modern işletme anlayışı ile etkin, bilgi ve teknoloji ile donatılmış, kendi kendini denetleyebilen ve geliştirebilen yepyeni bir bürokrasi misyonu oluşturmayı sadece Sağlık Hizmetlerinin değil, tüm toplum hayatı kısımlarının alt yapısı için gerekli görmekteyiz.

l-          Vatandaşlarımızın sağlık ihtiyaçlarının karşılanmasının, toplumun sağlık hizmetle-

rinin hiçbir zaman ve şartta; kişilerin, meslek mensuplarının, ve birtakım grupların çıkarlarına bırakılamayacağı inancındayız. Sağlık hizmetlerinin görülmesinde, başta devlet olmak üzere toplumun ve bireylerin görev ve sorumluluklarının iktisadi düşüncelere, rekabetin hizmet kalitesini yükselteceği gibi tek boyutlu anlayışlara bağlı kalınarak, yerli ve özellikle yabancı sermayeye, belli şahıslara ve gruplara terk edilemeyeceği görüşündeyiz. “Türkiye Sağlık Cumhuriyeti Projesi”; sermayenin, bilginin, becerinin, aklın ve teknolojinin içinde yer alacağı ülke çapında bir örgütlenme modeliyle, sağlık hizmetlerinin bütün vatandaşlarımıza eşit, sürekli, dengeli, uygun, kolay, ucuz ve şansa yer bırakmayacak tarzda, etkin ve verimli şekilde ulaşmasını sağlayacak şekilde hazırlanmıştır.

m-        Bu projeyi; “Türkiye Bilgi Cumhuriyeti”, “Türkiye Refah Cumhuriyeti”, “Türkiye Hu-

kuk Cumhuriyeti” projeleri ile entegre şekilde hayata geçirmek ve zamanın değişen şartlarına uygun bir şekilde, ilkelerinden taviz vermeden sonsuzluğa taşımak milli ülkümüzdür.

n-         Sağlık ve sosyal yardım konularında takip ettiğimiz gaye şudur: Yüce Atamız’ın de-

diği gibi; “Milletimizin sıhhatinin korunması ve takviyesi, ölümün azaltılması, sağlıklı nüfusun arttırılması, bulaşıcı ve salgın hastalıkların etkisiz hale getirilmesi, bu suretle millet fertlerinin dinç ve çalışmaya kabiliyetli bir halde sıhhatli vücutlar olarak yetiştirilmesidir.”

İKİNCİ KISIM
MİLLİ EĞİTİM

MİLLİ EĞİTİM

İlkeler

Madde 153-    “Eğitimdir ki, bir milleti hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır veya bir milleti kölelik ve yoksulluğa terkeder…” (1925) – “Eğitimin gayesi yalnız hükûmete memur yetiştirmek değil, daha ziyade memlekete ahlâklı, karakterli, cumhuriyetçi, inkılâpçı, müsbet, atılgan, başladığı işleri başarabilecek yetenekte, dürüst, muhakemeli, iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri yenmeye hazır ve güçlü gençler yetiştirmektir…” (1928) – “Eğitim ve Öğretimde uygulanacak yol, bilgiyi insan için fazla süs, bir zorbalık aracı yahut medenî bir zevkten ziyade maddî hayatta başarılı olmayı sağlayan pratik ve kullanılması mümkün bir cihaz haline getirmektir…” (1923) Mustafa Kemal ATATÜRK

Millî Eğitimin Amacı: Düşünce, tutum, davranış ve eylemlerinde özgüven ve erdem sahibi; millî ve manevî değerlerle, tarihî ve kültürel mirasa, Cumhuriyete, İnkılâplara, Atatürkçü Düşünceye bağlı; vicdanı ve fikrî hür; girişimlerinde, görevlerinde, çevrelerinde dürüst, çalışkan, bilgi ve teknoloji üreten ve kullanan, cesur ve özverili vatandaşlar ve sayılan bu nitelik ve yeteneklerini sürekli geliştiren nesiller yetiştirmektir.

Millî Eğitimin Hedefi: Halkımızın tamamını Atatürkçü Düşünce doğrultusunda çağdaş eğitim ve öğretim imkânlarına kavuşturmak, bilgi ve teknoloji ile donatmak, eğitim ve öğretimin her alanında, her düzeyinde ve her kademesinde kalitenin yükseltilmesini sağlamak, öğretmenleri, öğretim üyeleri ve görevlileri, kısaca tüm eğitim ve öğretim topluluğunu toplum içinde hakları olan onur ve saygınlığa, iktisadî ve sosyal imkânlara ulaştırmak, okumuş ve yetişkinlerin cehaletine, taklitçiliğine ve güvensizliklerine son verecek önlemleri almaktır.

Uygulama Esası ve Yöntemi: Yukarıda belirtilen amaç ve hedeflerin gerçekleşmesini sağlayacak gerçekçi, tutarlı sistem ve modelleri bulup, istikrar içinde uygulayarak, eğitim ve öğretimin her alanında, her düzeyinde, her kademesinde, ailede, çevrede, iş ve hizmet yerinde bilgi ve teknoloji üretimine, bilgi ve teknoloji kullanma yeteneğinin geliştirilmesine dayanır.

Müdafaa-i Hukuk Hareketi’nin Görevi: Millî eğitimin amaçları, hedefleri ve uygulama esasları konularında halkımızı aydınlatmak, irşat etmek, yönlendirmek, önerdiği sistem ve modelin halkımızın seçenekleri içerisinde yer almasını sağlayacak kamuoyu oluşturma çaba ve çalışmalarına öncelik vererek, devam ettirmektir.

Müdafaa-i Hukuk Hareketi’nin öncüleri ve bu harekete katılanlar önce kendileri bilgi ve teknoloji üretmeye, bilgi ve teknoloji üretimine katılmaya ve ellerindeki bütün imkân ve vasıtalarla ailede, çevrede, eğitim ve öğretim kuruluş ve kurumlarında, iş ve hizmet yerinde bilgi ve teknoloji üretimini, kullanımını, transferini desteklemeye, bu alanda kurumlaşmaya özen göstereceklerdir.

Müdafaa-i Hukuk Hareketi’nin çağdaş tanımı, bilgi ve teknoloji üretiminde, kullanımında ve etkinliğinde millî bağımsızlığın sağlanmasıdır. 21. yüzyıl ve onu izleyen yüzyıllarda kendi insan gücüne, millî güç unsurlarına ve öz kaynaklarına dayanarak bilgi ve teknoloji üreten, kullanan, yayan ülkeler hür, bağımsız ve refah içinde olacaklar, diğerleri ise bu ülkelere bağımlı kalacaklardır.

Müdafaa-i Hukuk Hareketi; Türk Milletini bilgi ve teknoloji üreten, kullanan ve yayan toplum yapma mücadelesidir. Bunun yolu da Millî Eğitim’den geçmektedir.

MİLLİ EĞİTİM POLİTİKALARI

Madde 154-    Millî Eğitim Politikaları’nın belirlenen hedefler doğrultusunda, amaçlarını gerçekleştirebilmesi ve halkın öğretim ve eğitim taleplerini tam, kesintisiz ve etkin şekilde karşılayabilmesi için her şeyden önce, gerçekçi, tutarlı, çağdaş niteliklere sahip bulunması gerekir. Bu politikanın etkinliği ise, orta ve uzun vadeli ihtiyaçları dikkate alacak öngörüyü esas almasına, sağlanan malî, iktisadî, teknolojik imkân ve gücü üretken biçimde, verimli kullanmasına bağlıdır.

Millî Eğitim Politikalarının başarısı bazı şartlara bağlıdır. Bunlar:

a-         İzlenen politikalar halkın büyük çoğunluğunca kabul edilmeli, özümsenmeli, güven sağlamalı, halkın maddî ve manevî katılımını ilke kabul edip, uygulanmalıdır.

b-        Toplumun sahibi bulunduğu tarihî ve kültürel mirasa özen gösterilmeli, başarılı uygulamaları dikkate alınmalı ve buna uygun modeller geliştirilmeli, çağdaş bilgi ve teknoloji donatımına özen gösterilmeli, çağdaş bilgi ve teknoloji üretimine yönelmelidir.

c-         İstikrarlı olmalıdır. (Gelecek 15-30-45 yıllık süreçlerdeki oluşumları, gelişmeleri öngörerek hazırlanmalı, gelip-geçici, cazip, taklitçi girişimlerden kaçınmalı, siyasî iktidarla değişen tutum ve davranışlardan kaçınılacak önlemleri kendi içerisinde almalıdır.)

Politikalar

Madde 155-    Partimizin Milli Eğitim politikaları şunlardır:

a-         İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur. İlköğretim üç aşamadan oluşur, 12 yıldır. Devlet okulları tarafından verilir. İlköğretim parasızdır. Anaokulları, kreşler dışında ilköğretim ile doğrudan ve/veya dolaylı şekilde ilgili olan ve bu eğitimi veren bütün özel okullar millileştirilir. Uluslararası antlaşma hükümleri saklıdır.

b-        12 yıllık zorunlu ilköğretimin:

1)         İlk beş yılında, öğrencilere verilecek eğitimin temel çerçevesi dört grupta toplanır.

•          Türkçe okuyup, yazma, Türk dili özelliklerine, Türk tarih ve kültürüne sahip olma bilincinin aşılanması,

•          En yakın çevreden başlayarak mahalle, köy, kasaba, şehir, ülke, dünya, uzay hakkında bilgilerin verilip, araştırmaya yönlendirilmesi,

•          İktisadî ve teknolojik hayatın gerekleri hakkında bilgiyle donatılma ve uygulamalar,

•          Öğrencinin özel beceri, yetenek, istemlerinin tespiti ve öngörü niteliklerinin geliştirilmesi.

2)         İkinci üç yılında, öğrencilere verilecek eğitimin çerçevesi de beş grupta toplanır.

•          İlk beş yılda verilen bilgilerin, yapılan araştırma ve uygulamaların teknolojinin de yardımıyla artırılıp, geliştirilmesi,

•          Öğrenciye vatandaşlık görev ve sorumlulukları hakkında bilgilerin verilip, bu konuda bilinçlendirilmesi,

•          Öğrencinin siyasî, sosyal, iktisadî, kültürel, teknolojik hayatın gerekleri hakkında  bilgiyle donatılması, araştırma ve uygulama yeteneğinin geliştirilmesi,

•          Öğrencilerin temel fen bilimleri alanında (Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji…)bilgilendirilip, araştırma ve uygulamalarla bu bilgilerin kökleştirilmesi,

•          Öğrencilerin özel beceri, yetenek ve öngörü niteliklerinin geliştirilmesi,

3)         Üçüncü dört yılında, öğrencilere verilecek eğitimin çerçevesi altı grupta toplanır.

•          İlk beş ve ikinci üç yılında verilen bilgilerin, yapılan araştırma ve uygulamaların yeni bilgi ve teknolojiler yardımıyla geliştirilmesi,

•          Öğrencinin yetenek ve nitelikleri de dikkate alınarak bir yabancı dil öğrenmesini sağlayacak, yoğun yabancı dil eğitimi,

•          Öğrencilerin temel fen bilimleri alanında (Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji…) araştırma ve uygulamalarının yeni bilgi ve teknolojilerin de yardımıyla geliştirilip, proje ve teknoloji üretir duruma getirilmesi,

•          Öğrencilerin sosyal bilimler alanında (Sosyoloji, Psikoloji, Felsefe, Edebiyat,Tarih ve Coğrafya) yeni bilgilerle donatılması,

•          Öğrencilerin üçüncü dört yılın ikinci yarısından itibaren tüm eğitim süresi içinde gösterdiği eğilim ve başarılar da dikkate alınarak (a) Fen bilimleri (b) Sosyal bilimler (c) Sanat ve Estetik alanlarına ayrılması ve son iki yıl bu alanlarda yoğun eğitime tabi tutulmaları,

•          Öğrencilerin özel beceri, yetenek, öngörü nitelikleri ve istekleri de dikkate alınarak hangi meslek, iş ve hizmet alanına yöneleceklerinin belirlenmesi ve bu yolda yönlendirme çalışmalarının yapılması esastır. Programlar açıklanan çerçeve içerisinde düzenlenir.

YÜKSEK ÖĞRETİM

Madde 156-    Partimiz Yüksek Öğretim konusunda :

a-         Yüksek Öğretim, meslek, sanat, teknik okullar, eğitim veren araştırma merkezleri ve enstitüler ile üniversitelerden oluşan bir bütündür. Yüksek öğrenim süresi altı yılı geçemez, paralıdır.

b-        Meslek, sanat, teknik okullar ile eğitim veren araştırma merkezleri ve enstitüler öğrenim ve eğitim sürelerine bakılmaksızın Üniversiteler çatısı altında toplanır, üniversitelere bağlı olarak çalışırlar.

c-         İstanbul Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Adana Çukurova Üniversitesi, Van Üniversitesi, Harran Üniversitesi, Erzurum Atatürk Üniversitesi, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi dışında kalan bütün üniversiteler, Vakıf Üniversiteleridir. Bunlar en kısa sürede aşağıda belirtilen esaslar içersinde Vakıf Üniversiteleri hukuk düzenine dönüşeceklerdir.

ç-         Üniversiteler özerk, bilimsel, idarî ve malî özerkliğe sahip kurumlardır. Vakıf Üniversiteleri dışında kalan Devlet Üniversiteleri bir çerçeve kanunu içerisinde her biri kendi özelliklerine uygun ve kendi adlarını taşıyan “Tüzükle” faaliyet gösterirler, çalışırlar. Çerçeve Kanunu Üniversite öğretim üyelerinin ve elemanlarının özlük ve sosyal haklarını görev ve sorumluluklarını belirler.

d-        Vakıf Üniversiteleri öncelikle yerel yönetimlerin, halkın ve üniversite çevresinin, gönüllü kuruluşlarının ve şahısların maddî ve manevî imkân ve katkılarıyla kurulur. Vakıf Üniversitesine dönüşecek Üniversiteler de açıklanan kaynak ve güçlere dayanır.

e-         Her Üniversite bulunduğu il, ilçe, bölge ve/veya coğrafî alan ve idarî kuruluş içindeki meslek, sanat, teknik okullar ile eğitim veren araştırma merkezleri ve enstitüleri kendi çatısı altına alarak ve insan gücü, mal varlıklarını bütünüyle kendisine bağlıyarak eğitim ve öğretim hizmetlerini gerçekleştirirler. Devlet ve Vakıf Üniversitelerinin bu faaliyetleri “Millî Eğitim ve Öğretim Yüksek Konseyi” tarafından belirlenir.

f-         Vakıf Üniversitelerine yapılacak devlet yardımı, her yıl açılacak ve alınacak sonuçları kamu ve özel hizmetlerde esas alınacak, “Devlet Sınavları” başarı puanlarına, uluslararası bilimsel ve teknolojik etkinliklerine bağlı olarak yapılır. Vakıf Üniversitelerine dönüşecek Devlet Üniversiteleri “Millî Eğitim ve Öğretim Yüksek Konseyi”nce bulundukları yerlerin özellikleri, durumları, kadroları dikkate alınarak kısa sürede gerçekleştirilir.

g-         “Millî Eğitim ve Öğretim Yüksek Konseyi” Millî Eğitim Bakanı başkanlığında,bütün üniversite rektörlerinin katılımıyla oluşacak, devamlı ve sürekli bir kurumdur. Yüksek Öğrenimle ilgili tüm hukukî düzenlemeleri ilgilendiren kanunların, tüzüklerin hazırlanması, malî, idarî, eğitim ve öğretimle ilgili sorunların çözümü bu kurumca yapılır.

ÖĞRETMENLERİN YETİŞTİRİLMESİ

Madde 157-    Partimiz Öğretmenlerin Yetiştirilmesi konusunda :

a-         İlköğretim ve meslek, sanat ve teknik yüksek öğretim öğretmenlerinin tamamı yukarıda adları yazılı Devlet Üniversiteleri tarafından yetiştirilir. Üniversite öğretim üyeleri, elemanları üniversiteler tarafından, belirlenen çerçeve kanununa uygun olarak, yetiştirilir ve kendi tüzük kurallarına göre görevlendirilir.

b-        İlköğretim ve meslek, sanat ve teknik yüksek öğretim kadrolarında görev alacak öğretmenlerin maaşları, özlük ve sosyal hakları özel kanunlarla belirlenir. Vakıf Üniversiteleri’nde görevli öğretim üyelerinin ve elemanların maaş, özlük ve sosyal hakları Devlet Üniversiteleri’nde çalışan öğretim üye ve elemanlarından fazla olamaz.

c-         Bütün öğretim kademelerinde ve üniversitelerde öğretim üye ve elemanları ile öğretmenlerin bilgi ve teknoloji üretimlerine katkıları oranında ve yaptıkları araştırmalar da dikkate alınarak ek malî, özlük ve sosyal haklarla ödüllendirilmesi esastır.

ÖĞRETİM HİZMETLERİNDE KAMU’NUN GÖREVİ

Madde 158-    Merkezi ve yerel kamu kurum ve kuruluşları öğretim hizmetlerinde kurucu, yönlendirici, denetleyici, özendirici, destekleyici konum ve role sahiptirler. Devlet, belirlenen hedefler doğrultusunda eğitim amaçlarını gerçekleştirmekle görevlidir.

Öğretim hizmetlerinin tüm insan gücünü kapsamına alacak, çağdaş bilim ve teknolojiyle donatacak ve toplumun maddî ve manevî hayatını geliştirip, yükseltecek imkân ve vasıtalarının hazırlanıp, kanunî yollarla kullanılması ve hizmetlerin yürütülmesinden devlet sorumludur.

ÖĞRETİM HİZMETLERİNDE FERTLERİN GÖREVLERİ

Madde 159-    Fertler, varlık nedenleri ve gelecekleri için eğitim ve öğretim hizmetlerini ve bunlardan yararlanma imkân ve fırsatlarını hayat tarzlarının değişmez özelliği ve parçası olarak kabul etmek zorundadırlar. Öğretim hizmetlerinden yararlanmak için maddî kaynaklarını ancak kamu kurum ve kuruluşlarının ön gördüğü esaslar içerisinde kullanmaları gerekir.

Fertler, ilköğretim düzeyinde okulların aile birliklerinin ve Vakıf Üniversiteleri’nde, Vakfın asli üyeleridir. Bu üyeliğin gereklerini yerine getirmek zorundadırlar. Bu görevler onların varlıklarını, onurlarını ve kıvançlarını teşkil edecektir.

ÜÇÜNCÜ KISIM
GENÇLİK

GENÇLİK

İlkeler

Madde 160-    Müdafaa-i Hukuk Hareketi anlayışına göre; Türk inkılâbının gerçek nedenlerini, fikirlerini, oluşumunu anlayan ve benimseyen, Atatürkçü Düşünce doğrultusunda bir hayat tarzını kabul ederek, uygulayan herkes gençtir. Genç, açıklanan düşünceyi şuurlaştıran ve gelecek nesillere ulaştıran kimsedir. Bu yaklaşımla 15-20 yaşındaki bir yobaz ihtiyardır. Yetmiş yaşındaki bir idealist de güçlü bir gençtir.

Gençlik, geleceğimizin güvencesidir.

Milli varlığımızın korunması, geliştirilmesi, devamı ve bekası gençlerimizin geleceğe olan ümitlerine, beklentilerine, bu ümit ve beklentileri gerçekleştirme azim ve kararlılıklarına bağlıdır.

Çeşitli sebepler ve olumsuzluklar sonucu tarihinden koparılmış, içinde yaşadığı toplumun siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel, teknolojik hayatından soyutlanmış, yaşadığı çevrenin oluşumlarından, etkinliklerinden yoksun bırakılmış, sürekli ve ard arda gelen sorunlarla karşı karşıya bırakılmış gençliğin ne kendisine, ne ailesine ve ne de milletine bir yararı olamayacağı yadırganamaz.

Bir toplumun geleceğini risk ve tehdit altına sokmasının ve hatta bilmeden yok etmesinin en kestirme ve kesin yolu gençliğini küçümsemesi, kötülemesi, gençliğin meydana getirdiği potansiyel kuvveti dikkate almaması ve bu büyük gücün boşuna harcanmasına seyirci kalmasıdır.

Sağlıksız, eğitimsiz, işsiz ve özellikle mefküresiz, idealsiz her genç, gelecek on yılların sağlıksız, cahil, her görüşe ve her tehdide açık, işe yaramaz güçsüz ailelerinin kaynağını oluşturur.

Müdafaa-i Hukuk Hareketi gençlerimizin sağlıklı, eğitim imkanlarına kavuşmuş, iş sahibi insanlar olarak yetişmelerini en önemli milli sorunların başında kabul eder. Bu yaklaşımla, gençlerin milli, manevi, kültürel değerlerle, çağdaş bilgi ve teknolojilerle donatılmış olarak yetişmelerini, eğitilmelerini, toplumun gelişmesini, ilerlemesini sağlayacak bütün oluşumlara, etkinliklere katılıp, karar sahibi olmalarını, toplumla bütünleşmelerini, sağlıklı, güvenli bir ortam içerisinde bilgi, yetenek ve becerilerini artırmalarını ve bunlara uygun iş ve çalışma imkanlarına kavuşmalarını kısaca geleceğin refah içinde mutlu Türk toplumunun hazırlayıcıları olmalarını temel ilke kabul eder.

Hedefler – Politikalar

Madde 161-    Partimizin Gençlik konusundaki hedefleri ve politikalarının esasları aşağıdadır:

a-         Gençlerimizin gerek kendi kişiliklerini, yeteneklerini geliştirmeleri, gerekse toplumun çeşitli alanlarda çağdaş, ileri yeni düşüncelerle, yeni görüşlerle güçlendirilmesi ve olumlu hedeflere ulaştırılması için siyasi, iktisadi, kültürel, teknolojik hayata ve etkinliklere katılmalarını, çevre ve toplumla bütünleşmelerini sağlayıcı faaliyetlerde bulunmak. Yerel, bölgesel, yöresel çalışmaları ve elde edilen sonuçları yaygınlaştırmak.

b-        Atatürkçü Düşünce doğrultusunda milli çıkarlarımızı ve amaçlarımızı gerçekleştirecek “Gençlik Örgütleri”nin kurulmasını özendirmek, desteklemek. Bunun için, mahalle, köy, kasaba, şehirlerde “Gönüllü Gençlik Dernekleri”nin kurulmasına öncülük etmek, bunları her vasıta ve imkanlarla aydınlatmak elde edilen sonuçları yurt içinde ve yurt dışında geliştirmek.

c-         Eğitim çağındaki çocuklarımızın, gençlerimizin bilgi, yetenek ve becerilerini sürekli artıracak, geliştirecek ve istedikleri eğitim ve öğretim hizmetlerinden kolaylıkla yararlanabilecekleri sistemlerin, örgün ve yaygın öğretim ve eğitim kurum ve kuruluşlarının kurulmasına yardımcı olmak, kurulmuşları desteklemek, açıklanan amaçlara uygun modeller geliştirmek. Bu gibi çalışmalara Gönüllü Gençlik Derneklerinin katılımlarını sağlamak.

ç-         Çeşitli nedenlerle eğitim ve öğretimden yoksun kalmış veya yeterli eğitim ve öğretim alamamış çocuklarımızın, gençlerimizin bu eksikliklerini giderecek, yetenek ve becerilerini geliştirecek özel okullar, meslek okulları, çeşitli kurslar ve benzeri kuruluşlar kurmak, buna halkın ve yerel yönetimlerin, sivil toplum örgütlerinin katılımlarını sağlamak.

d-        Mahallede, köyde, kasabada, şehirde yaşayan ve toplumun çeşitli kesimlerinde bulunan okul dışı gençliğin eğitim, sağlık, çalışma, sosyal güvenlik ihtiyaçlarını karşılayacak, sorunlarını çözecek modeller geliştirmek. Halkın, yerel yönetimlerin, sivil toplum örgütlerinin katılacakları eğitim, beceri, iş ve çalışma kurum ve kuruluşlarının kurulmalarına öncülük etmek, kurulmuşları desteklemek.

e-         Gençlerimizin sağlıklı, eğitimli, bedensel ve moral bakımından güçlü olmalarını sağlayacak, yapıcı, yaratıcı yeteneklerinin ve becerilerinin gelişmesine, kişilik, düşünce, beden yönünden güvenli duruma gelmelerine yardımcı olacak okul içi ve okul dışı eğitim, sanat, kültür, spor, izcilik faaliyetlerini özendirmek, desteklemek ve gerektiğinde bu faaliyetleri Gönüllü Gençlik Dernekleri aracılığı ile örgütlemek, yaygınlaştırmak. Bu amaçla, çağdaş kitaplıklar, spor tesisleri, müzik evleri, araştırma ve dokümantasyon merkezleri, görsel imkanlardan yararlanabilecekleri modeller, projeler yapımına öncülük etmek.

f-         Gençlerimize her yerde, her alanda, her konuda çağdaş ve kaliteli hizmetler sunulmasını, bu hizmetlerden fırsat eşitliği esasına dayanarak yararlanmalarının sağlanması yönünde çalışmalar yapmak özendirici, yönlendirici, denetleyici roller üstlenmek, başarılı görülen hizmetlerin ödüllendirilmesini, yaygınlaşmasını sağlayacak önlemler almak.

g-         Çocuklarımızın, gençlerimizin sigara, alkol, uyuşturucu ve benzeri zararlı alışkanlıklardan korunması, kumar, bahis ve benzeri oyun ve eylemlerden uzak tutulması, bulaşıcı hastalıklardan, AİDS gibi felâket getirici ortamlardan korunmaları için her türlü önleyici önlemleri özendirmek, desteklemek gerektiğinde doğrudan almak, daha sağlıklı ortamlarda yaşamlarını sağlayacak programlar geliştirmek, bu programlara halkın, yerel yönetimlerin, sivil toplum örgütlerinin katılımlarını gerçekleştirmek.

ğ-         Gençliğin eğitim ve öğretim, sağlık, sosyal güvenlik, işsizlik, çalışma eksikliği gibi

risklerini karşılayacak, evlenme, iş yeri kurma, işletme gibi durumlarını güvenliğe alacak “Gençlik Güvenlik Sigortası” sistemini özendirip, desteklemek.

h-         Gençliğin eğitim ve öğretim başta olmak üzere çeşitli kamu ve özel hizmetlerden

yararlanabilmesinin, yurt, barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarının karşılanmasının gerektirdiği iktisadi imkanları, kredileri sağlayacak “Gençlik Kredi Kurum ve Kuruluşlarının” kurulmasını oluşturulmasını özendirmek, desteklemek, Gönüllü Gençlik Derneklerinin bu kuruluşlara katılımlarını sağlamak. Halkın, yerel yönetimlerin, Sivil Toplum Örgütlerinin açıklanan konuda aydınlatılmasıyla bunların güç birliği yaparak sistemi bir Banka şekline dönüştürerek “Gençlik Bankası” kurulmasını gerçekleştirmek.

ı-          Zihinsel ve bedensel özürlü çocuklarımızın, gençlerimizin sağlık, eğitim ve öğretim

alanındaki ihtiyaçlarını, yetenek ve becerilerini geliştirecek yeni modeller ortaya koymak, bu modellere “Gönüllü Gençlik Derneklerinin” öncülüğünde halkın, yerel yönetimlerin, sivil toplum örgütlerinin katılımlarını sağlamak.

i-          Gençlerin boş zamanlarını değerlendirmeleri, fiziki, sosyal, psikolojik ihtiyaçlarını

karşılamaları fırsat ve imkanlarını hazırlıyacak girişimlerde bulunmak, bu girişimleri kurumlaştıracak önlemler almak, sistemler geliştirmek.

DÖRDÜNCÜ KISIM
ÇALIŞMA HAYATI

ÇALIŞMA HAYATI

İlkeler

Madde 162-    Çalışma Hayatı, bireylerin üretim sürecine katılarak oluşturdukları bir varlık alanıdır.

Bireyler emeklerini, becerilerini, uzmanlıklarını, bilgilerini, deneyimlerini kamu veya özel işletmelerin mal, hizmet, bilgi ve teknoloji üretimlerine, belirli ücret, özlük ve sosyal haklar karşılığı, katarak çalışma hayatı içinde yer alırlar ve topluca çalışma hayatını meydana getirirler.

Çalışma hayatının kendine özgü nitelikleri, özellikleri, kuralları vardır. Toplumun başta iktisadî hayatı olmak üzere sosyal, kültürel, teknolojik ve siyasî hayatını etkileyecek, yönlendirecek bir güce sahiptir. Çalışma hayatı millî güç unsurları içinde diğer bütün unsurları harekete geçirici, geliştirici, verimli kılıcı ve millî hedeflere ulaşmada bütünleyici rol oynar.

Çalışma hayatının, insan hak ve özgürlükleri temeli üzerinde, adil, istikrarlı, güçlü ve gelişmeye uygun şekilde devamını hukuk düzeni sağlar. Hukuk düzeninin bu görevi yerine getirebilmesi ise, çalışma hayatının bütün özelliklerini, niteliklerini dikkate almasına, Kamu-Özel Sektör-İşçiler arasında devamlı uzlaşma, dayanışma imkân ve kanallarını açık ve hazır bulundurmasına ve nihayet sürekli çalışma barışını gerçekleştirecek şartları öngörerek kurallaştırmasına bağlıdır.

ÇALIŞMA HAYATININ ESASLARI

Madde 163-    Çalışma Hayatının Esasları üç temel düşünceyi ve bu düşüncelere bağlı önerileri

kapsar. Bunlardan; Birincisi; Toplumda huzur, barış, güvenlik ve istikrar içinde varlığını devam ettirecek ve başta ülke kaynak ve zenginliklerinin verimli kullanılması olmak üzere iktisadî gücün ve diğer millî güç unsurlarının dengeli bir şekilde gelişmesini sağlayacak çalışma düzeninin kurulmasıdır. İkincisi; Bireylerin serbest iradeleriyle üretim sürecine katılma imkânlarının hakça ve şartlarının insan hak ve özgürlüklerine yakışır biçimde hazırlanmasıdır. Üçüncüsü; Üretim sürecinde çalışmaları, çabaları, faaliyetleriyle yer alan bireylerin (işçilerin, emekçilerin) ücret, iş, sosyal güvenliklerini sağlayacak ve onların mutlu olmalarının yol ve yöntemlerini gösterecek önlemlerin alınmasıdır.

Hedefler

Madde 164-    Partimizin Çalışma Hayatının Esasları konusundaki hedefleri şunlardır:

a-         Milletimizin varlığı ve bağımsızlığı, refah ve mutluluğu, kişilerin hak ve özgürlükle-

ri, T.C. Devleti’nin yurt içinde ve yurt dışında her alanda ve her konuda etkinliği, millî güç unsurlarının sürekli ve kendini yenileyecek şekilde gelişmeleri, iktisadî kalkınmada yüksek verimin elde edilmesi çalışma hayatının huzur ve güven içinde istikrarlı şekilde işlerliğine bağlıdır.

b-        “Çalışma herkesin hakkı ve ödevidir.”

c-         Çalışma, Türk vatandaşlarının varoluş nedeni, onurları ve görevidir.

ç-         Çalışma hayatı bir çatışma, sürtüşme, üretimi engelleyen, durduran, zarar veren

rekabet alanı değil, tam aksine barışı, uzlaşmayı, üretimi artıracak kaliteyi yükseltecek, bir dayanışma ve paylaşma alanıdır. Bunun için:

1)         Çalışanların elde edilen gelirden (üretim bazında) adil pay almaları,

2)         Devlet-Özel Sektör-İşçilerin sürekli diyaloglarına açık bir sistemin geliştirilerek

çalışma hayatını düzenleyici, sürekli istikrarı, dayanışmayı, paylaşmayı esas alan önlemlerin hayata geçirilmesi,

3)         Üretim ve bütün özlük ve sosyal hakların iş, liyakat, verim ve kıdem karşılığı

olarak belirlenip, artırılması, fiyat artışlarına karşı korunup, güvence altına alınması,

4)         Çalışanların sürekli eğitimleri, bilgi ve teknoloji ile donatılmaları, bilgi ve tekno-

loji üretir duruma getirilmeleri,

5)         Tüm çalışanlar ve/veya çalışamayacak durumda olanlar için doğru, istikrarlı,

geleceğe yönelik ayırımsız ve kendi kendisini yenileyip, büyüten ve geliştiren tek bir sosyal güvenlik sisteminin kurulup işletilmesi, gerekir.

TAM İSTİHDAM

Madde 165-    Dar anlamda tam istihdam, “bir ekonomide çalışma istek ve yeterliliğinde olup da ken-

disiyle aynı beceri sınıfındaki iş gücü için geçerli ücret düzeyinden çalışmayı kabul eden herkesin iş bulabildiği durum demektir…” Geniş anlamda tam istihdam “emekle birlikte sermaye ve doğal kaynakların da tam kapasiteleriyle çalıştırılmalarını, ekonomide boş duran kaynak bulunmamasını ifade eder…”

Partimiz, “Tam İstihdamı” iktisat politikasının en önemli araçlarından biri; iktisadî kalkınmanında hedefi olarak kabul eder. Bu yaklaşımla; Dar anlamda tam istihdam, toplumda hazır bulunan iş gücünün toplumun ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda harekete geçirilerek üretim sürecine etkin ve verimli bir şekilde katılmasının, yönlendirilmesinin sağlanmasıdır. Geniş anlamda tam istihdam ise, iş gücü, sermaye, doğal kaynaklar, bilgi ve teknolojinin toplumun ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda, tam, doğru, kesintisiz ve kendisini sürekli yenileme imkân ve şartları hazırlanarak, üretim sürecine etkin ve verimli şekilde katılmasının, yönlendirilmesinin sağlanmasıdır.

Hedefler – Politikalar

Madde 166-    Partimizin Çalışma Hayatı konusundaki hedefleri ve politikaları şunlardır:

a-         Tam istihdamı yaratacak malî, iktisadî, sosyal, psikolojik ortam ve/veya ortamların

hazırlanması,

b-        Yatırımların, girişim ruhunun, girişimcilerin güçlerini geliştirme azim ve kararlılıkla-

rının özendirilip, desteklenmesi,

c-         Küçük ve orta ölçekli girişimcilere öncelik tanınması,

ç-         Bilgi ve teknoloji ithaline ağırlık verilerek bu konuda Leasing kuruluşlarının yeniden

düzenlenerek, güçlendirilmesi, yabancı sermayenin bu yoldan sağlanması,

d-        Bilgi, teknoloji, deneyim, hizmet kalitesi getirecek yabancı sermaye ve ortaklıkları-

nın özendirilmesi,

e-         Bilgi ve teknoloji üretimine ağırlık, öncelik ve ayrıcalık verilmesi,

f-         Nitelikli iş gücü yetiştirilmesi, mevcut iş gücünün niteliğinin yükseltilmesi, bunun

için iş, meslek, sanat, teknik okulların açılıp, yaygınlaştırılması,

g-         Eğitimin bütün kademelerinde, öğretimin her düzeyinde kalitenin yükseltilmesi ve

hizmet içi, iş başı eğitimine önem verilerek, zorunlu görev haline getirilmesi,

ğ-         Yüksek teknik okul mezunlarının üniversite, üniversite mezunlarının yüksek lisans

öğrenimi görmelerinin ve iktisadî durumun gerektirdiği alanlarda istihdamlarının sağlanması,

h-         Çalışma hayatının yukarıda açıklanan esaslara uygun şekilde yeniden ele alınıp,

düzenlenmesi, gerekir.

BEŞİNCİ KISIM
ÇEVRE

ÇEVRE

İlkeler

Madde 167-    Müdafaa-i Hukuk Hareketi insanı, toplumsal, doğal, moral (psikolojik) ve fiziki varlıkla-

rıyla bir bütün kabul eder. Çevre anlayış ve yaklaşımı da bu bütünlüğü yansıtır. Bu harekete göre Çevre, insanın toplumsal, doğal, moral (psikolojik) ve fiziki varlığının ve bunlar arasındaki ilişkilerin, etkileşimlerin tümüdür.

Müdafaa-i Hukuk Hareketi’nin amaçlarının başında yaşayan ve doğmamış olan Türk nesillerinin toplumsal, doğal, moral (psikolojik) ve fiziki varlıklarının her türlü tehdit ve tehlikelerden korunması ve bu doğrultuda vatandaşların aydınlatılması, irşat edilmesi ve yönlendirilmesi gerekir. Bugün, insanımızın toplumsal varlığı her türlü çözümleyici, gerici, bölücü, yıkıcı tehlikelere açık durumdadır. Bu durumun en önemli nedeni, Atatürkçü Düşünce’nin toplumumuzu meydana getiren bireylerine verdiği özgüvenin ve çağdaş, ileri, yüksek bir toplum olma aşkının ve kararlılığının yıpranması ve tehdit altına girmesidir.

Yüce Atamızın aramızdan ayrılarak sonsuzluğa yürümesinden sonra, eğitim başta olmak üzere çeşitli yol ve yöntemlerle, dış kaynaklı propagandalarla, yabancı olan her düşünceye, her üretime aşırı hayranlıkla, ideolojik yaklaşımlarla, taklitçilikle bireyin ve toplumun tarih şuuru yok edilmeye çalışılmış, Türk Milletinin binlerce yıllık tarihini meydana getiren her davranış, her eylem, her olay ve her oluşum cehalet, kuşku, garez, küçümseme ve inkar bulutları arasında kaybedilmeye uğraşılmıştır. Temel kültür unsurlarımızı meydana getiren dilimiz, inançlarımız, müziğimiz, folklorumuz, geleneklerimiz ve törelerimiz ne olduğu belirsiz mozayik ve etnik kültür tezleri, politika ve uygulamalarıyla özünden, bütünlüğünden koparılmaya girişilmiş ve açıklanan unsurların gelişmesine engel olunarak gelecekte köksüz, dilsiz, müziksiz, geleneksiz bir toplum yaratılmak istenmiştir. Siyasi, iktisadi, sosyal, kültürel, bilimsel ve teknolojik hayatımızda, bireylerin güvenlik, sağlık, eğitim gibi doğrudan varlığını ilgilendiren ihtiyaç ve konularda güvensizlikler artmış ve yaygınlaşmıştır. Bütün bunların sonucu olarak toplumsal varlığımızda dayanışma ve uzlaşma yerini bireysel, günlük çıkar ve çatışmalara bırakmış ve Türk insanının özgüveni üzerinde en büyük en önemli olumsuzluklar yaratılmıştır.

TOPLUMSAL VARLIĞIMIZ AÇISINDAN DURUM

Madde 168-    Türk Milletinin binlerce yıl içerisinde yarattığı ve üzerinde yaşadığı vatan toprakların-

da devam ettirip, geliştirmeye çalıştığı ve bütün milli güç unsurlarının hazırlanıp, yönlendirilmesi ve yönetiminde kaynak teşkil eden tarihi ve kültürel mirasının ve etkinliklerinin izlenen politikalar, iç ve dış tehditler sonunda yıpratılmaya, çözümlenmeye, bölünmeye ve yok edilmeye çalışıldığı gerçeği ile karşı karşıya kalındığı görülecektir.

Bugün, insanımızın doğal varlığı, sahibi bulunduğu doğal kaynakları ve zenginlikleri, doğa ile ilişkileri ve etkileşimi de üç büyük tehdit ve tehlike altındadır. Bunlardan birincisi; dünyamızın karşı karşıya bulunduğu genel tehdit ve tehlikelerdir. Ozon tabakasındaki delinme, nükleer atıkların depolanması ve yayılması, orman varlığımızın yok olması, su, toprak, hava kirliliği, erozyon gibi tüm insanlığın kaderini etkileyen tehlikelerdir. İkincisi; yurdumuzun kaynaklarını, zenginliklerini ve güzelliklerini her gün artan bir ölçüde bilgisiz, bilinçsiz şekilde kullanma hırsı sonucunda, büyük ölçüde kirletmemiz, yıpratmamız ve yok etmemizdir. Bu durum sürekli kılınabilir, ekonomik kaynaklarımızı da büyük ölçüde etkilediğinden, gelecekteki refah amacımızı tehdit etmektedir.

Toprağımıza gerekli özeni göstermemek, yeşil alanlarımızı yok etmek, her türlü kirliliği kabullenip bir anlamda çirkinliği hayat tarzımız haline getirmek, bu konuda sayısız örneklerden ancak bir kaçıdır. Üçüncüsü ve belkide en önemlisi, insanımızın sahibi bulunduğu doğal kaynaklar konusunda henüz yeterli bir bilgiye ve bilince ulaştırılmamış olmasıdır. Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkenin vatandaşlarının “deniz, deniz kaynakları, denizcilik…” gibi konularda aydınlatılmamış, irşat edilmemiş, şuurlaştırılmamış bulunması, çok büyük bir kayıp olmakla kalmamakta toplumumuzun doğrudan kaderini etkilemektedir.

Deniz-su kaynaklarımız denilince bunun çok küçük bir azınlığın yaz tatilini geçirecek kıyılar şeklinde anlaşılması ve sözde turizme pazarlanacak bir meta sayılması çağımızın en büyük ayıbı, en büyük riski ve tehdidi sayılmalıdır. İnsanımız, aydınlarımız da dahil olmak üzere henüz yerüstü ve yeraltı kaynaklarımızın gücü, özellikleri, nitelikleri ve hatta varlığı hakkında yeterli bilgilere sahip değiliz. 1848-1918 Yılları arasında bu topraklar üzerinde başta petrol (neft), gümüş, bakır, altın olmak üzere yüzlerce maden arama, çıkarma ve işletme imtiyazının verildiği bir ülkede borasıt, yeraltı suları, sayılan başlıca yeraltı zenginlikleri hakkında kaç aydının bilgi sahibi bulunduğunu sormak bile yadırganacak bir durum yaratmaktadır.

Bugün Durum: İnsanımızın moral (psikolojik) varlığı, her yönden gelen ve teknolojiyle, yeni yöntemlerle desteklenip güçlendirilen olumlu, olumsuz haberlerin ve bilgilerin baskısı altındadır. Bu haber ve bilgilerin önemli bir bölümü de belirli amaçlar, çıkarlar doğrultusunda üretilmektedir. Genel olarak 1980 lerde başlayıp, zamanımıza kadar büyük etkinliklerle devam eden “Enformasyon Çağı”nın etkisi altında kalan dünya ve özellikle Kuzey Yarımküresi insanının karşı karşıya kaldığı kaderi, bizim insanımızda payına düşen şekil ve miktarda paylaşmaktadır.

Bunun yanında insanımız doğal olarak varlığını koruyup, geliştirip, bekasını sağlamaya çalışırken, toplumda karşılaştığı ve çoğu kez kendisinin de muhatap olduğu veya içinde bulunduğu siyasi, iktisadi, sosyal, kültürel sorunları çözme eğilimi taşımaktadır. Bütün bunlar, yukarıda açıklamaya çalıştığımız “Özgüveni” yıpratılmaya ve hatta yok edilmeye gayret edilen insanımızın, günün her anında hissettiği, anladığı, anlamaya çalıştığı durumlar olarak ortaya çıkmaktadır. Sonuçta ise, insanımızın moral (psikolojik) varlığı en iyimser düşünce ve yaklaşımların dahi kabullendiği bir kirlenmeye uğramaktadır. Bu kirlenme de güvensizlik yaratmakta ve insanımızın düşünce ve hayat tarzı üzerinde kısa bir döngünün sürüp gitmesine sebep olmaktadır.

Bugün, insanımızın fiziki varlığı da yetersiz beslenmeden başlayarak, her türlü olumsuz sağlık koşulları altında bulunmakta ve büyük çoğunluğu ile toplumumuz sağlık güvencesinden yoksun bir görünüm sergilemektedir. Bu durum yaşayan nesillerin olduğu kadar doğmamış nesillerinde fiziki varlıklarını tehdit etmektedir.

Hedefler – Politikalar

Madde 169-    Genel hatlarıyla belirtilen çevre şartları ve durumu karşısında Partimizin hedef ve politika esasları aşağıdadır:

a-         Toplumumuz bireylerinde tarih şuurunu yaratacak ve güçlendirecek bilimsel araştırmaları özendirmek, kaynak ve belgelerin toplanmasına, tasnifine, yayınlanmasına, yayılmasına uygun merkezler, arşivler kurmak, kurulmuşları desteklemek, bunların büyük kitlelere ulaşmasını sağlamak.

b-        Türk dili, inançları, müziği, folkloru, gelenekleri, töresi ve temel kültür unsur ve değerlerinin araştırılmasını, geliştirilmesini, güçlendirilmesini, tüm toplum bireylerinin çalışmalara katılımlarını sağlayacak Ata Kültür Ocakları kurmak, burada açıklanan esaslar içerisinde eğitim, öğretim, beceri kursları açmak, gerekirse sürekli eğitim ve öğretim kuruluşları kurmak, çalıştırmak.

c-         Halkımızı ve toplumumuzun bireylerini her türlü olumsuz, yıkıcı, bölücü, yıpratıcı,

gerici propagandalardan ve enformasyonlardan koruyucu önlemler geliştirmek, onları aydınlatıcı, irşat edici, yönlendirici yayın ve iletişim merkezleri kurmak, işletmek, basın ve yayın hayatında doğrudan ve/veya dolaylı etkinlik sağlamak.

ç-         Çevrenin her türlü ve her yönden gelecek kirliliğini önleyecek önlemler geliştirmek,

bu amaçla çalışan kuruluşları kurumları desteklemek, halkımızı bu konularda aydınlatmak, irşat etmek, gerektiğinde Ata Kültür Ocaklarını çevre konularında da görevli kılmak, yaygın ve etkin çalışmalarını sağlamak.

d-        Halkın ve toplumumuzun bireylerinin beslenme,sağlık, koruyucu hekimlik ve ben-

zeri konular da aydınlatılması ve doğrudan hizmet sunabilmeleri amacıyla Ata Sağlık Ocakları kurmak, yaymak, geliştirmek.

e-         Bütün siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, teknolojik ve özellikle eğitim, sağlık ve gü-

venlik politikalarında ve uygulamalarında çevre boyutunun dikkate alınmasını sağlayacak girişimlerde bulunmak, bu politikaları üretenleri ve uygulamayanları aydınlatmak, irşat etmek.

f-         Uygulanabilir çevre standartlarını tespit etmek ve yaygınlaştırmak.

g-         Deniz, akarsu, göller ve benzeri alanlarda başta insan sağlığı olmak üzere su

ürünlerinin korunmasına öncelik ve ağırlık veren iktisadi politikaların oluşmasını ve uygulanmasını sağlamak.

ğ-         Kıyı şeritleri başta olmak üzere bütün yapılanmaların öncelikle çevre ve kamu ya-

rarı açısından ele alınmasını, değerlendirilmelerini dikkate alan politika ve uygulamaların yapılmasını sağlayacak girişimlerde bulunmak, izlemek, kamuoyu yaratmak.

h-         İktisadi tüm kaynaklarımız hakkında halkımızı ve toplumumuzun bireylerini aydın-

latmak, irşat etmek ve bunların kullanımlarında kendi kendilerini yeniden üretebilecekleri önlemleri hazırlamak, güneş enerjisi, seracılık ve benzeri faaliyetleri yaymak, desteklemek, özendirmek.

ı-          Kimyasal, fiziksel, radyoaktif ve benzeri atıkların ülke topraklarını, sularını, deniz-

lerini, havasını kirletmesine engel olacak bütün aydınlatıcı, irşat edici faaliyetleri yerine getirmek, gereğinde bunlara engel olacak örgütlenmelere giderek, mücadeleyi sürekli kılmak.

ALTINCI KISIM
KENTLEŞME

KENTLEŞME

İlkeler

Madde 170-    Şehirlerde görülen yığınlaşma, yalnız o kent ve bölge sakinlerinin sağlığını, hak ve

hürriyetlerini, iktisadi, sosyal ve kültürel hayatlarını, güvenliklerini, hayat tarzlarını tehdit etmekle kalmayarak, tüm toplumu ve yaşam çevrelerini etkilemekte, milli varlığımızı çeşitli risklerle karşı karşıya bırakmakta, tarihi ve kültürel değerleri zayıflatıp, çözmektedir. Bu durum ne sanayileşmenin ne çağdaşlaşmanın ve ne de her hangi bir gelişmenin sonucu ve göstergesi olabilir. Aksine, mevcut durum, çarpık ekonomik ve sosyal politikaların, bölgesel dengesizlikler yanında bozulan köy-şehir dengesinin, gelir dağılımındaki adaletsizliğin, istikrarsızlıkların ve bir anlamda geri kalmışlığın ve çaresizliğin sonucu ve göstergesidir.

Hedefler – Politikalar

Madde 171-    Partimiz, bu anlayış ve yaklaşımla, öncelikle mevcut durumun daha büyük boyutlara

ulaşıp, çözülemez hale gelmesine engel olmayı temel bir düşünce olarak kabul etmektedir. Bu sebeple, şehirlerde yaşayan nüfusun şehir hayatına uygun bir yapıya kavuşturulmasını, yerleşme alanlarının kaliteli ve sağlıklı bir yaşam çevresi oluşturmasını ilke olarak benimsemekte, çok amaçlı, çok yönlü politikalar izlemeyi hedef almaktadır.

Partimizin Kentleşme konusundaki hedefleri ve politikaları şunlardır:

a-         İdari yapılanmaya paralel olarak: İstanbul, Trakya ve Marmara Bölgesi’nin; İz-

mir, Ege Bölgesi’nin; Antalya-Adana, Akdeniz Bölgesi’nin; Diyarbakır-Van, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin; Elazığ-Erzurum, Doğu Anadolu Bölgesi’nin; Trabzon, Doğu Karadeniz Bölgesi’nin; Samsun, Orta Karadeniz Bölgesi’nin; Zonguldak, Batı Karadeniz Bölgesi’nin; Ankara-Konya ve Kayseri, İç Anadolu Bölgesi’nin; Metropol veya Metropolleşen Yöreleri olarak kabul edilerek, bunlara kendi coğrafi konumlarına ve diğer özelliklerine uygun yeni şehirleşme sistemleri uygulanacak ve her biri iktisadi-sosyal-kültürel kalkınmanın Çekim Merkezleri haline getirilecektir.

1)         Açıklanan Metropollerin imar, iskan, kalkınma, şehircilik, konut üretimi, beledi-

ye hizmetleri ve benzeri faaliyetleri yeniden düzenlenecektir.

2)         Metropollerin mali imkan yaratma ve kullanma esasları belirlenecektir.

3)         Diğer il, ilçe ve köyler ve yeni kurulacak bucaklar birer örnek kalkınma, imar, is-

kan, şehircilik, konut üretimi hizmet üniteleri şekline dönüştürülecek, bunların her biri kendi özelliklerine göre iktisadi kalkınmaya katkı sağlayacak duruma getirecektir.

b-        Metropollerin kendi aralarında ve bölgelerinde bulunan il, ilçe, bucaklarla kalkınma,

destek ve yardımları iletişim, ulaşım, sağlık, eğitim gibi temel ve altyapıyı gerektiren hizmetleri Kamu’nun desteğiyle sağlanacaktır.

1)         Partimizin, iktisadi politikaları dengesizlikleri ortadan kaldıracak, istikrarı sağla

yacak ve özellikle Köy Kalkınmasına ve Köy Hizmetlerine verilen önem ve öncelikle şehirlere olan akını durduracaktır. Metropollerin iktisadi gücünün bölgesindeki illere, ilçelere, bucaklara ve köylere akması değişmez ilke olarak kabul edilecek ve uygulanacaktır.

2)         Organize sanayi bölgeleri bulundukları çevrenin birer örnek uydu imar, iskan,

yerleşim, kalkınma alanı haline getirileceklerdir. Sanayi-ticaret-hizmetler-halk işbirliği modeli bu alanlarda oluşturulacaktır.

YEDİNCİ KISIM
KONUTLAŞMA

KONUTLAŞMA

İlkeler

Madde 172-    Halkımızın konut sahibi olma istek ve beklentileri hayat tarzımızın bir özelliği, iktisadi

kalkınmamızın gereği, refahın, mutluluğun ve güvenliğin yaygınlaştırılmasının zorunluluğu olarak değerlendirilmelidir. Konut, zenginliğin değil, sosyal adaletin, aile birliğinin sağlanmasının en etkin aracıdır. Mülkiyet hakkının kullanılmasını ve devamının göstergesi, insanca yaşama onurunun ve özel hayatın korunmasının güvencesidir. Devletin vatandaşlarına konut sahibi olacak imkan ve fırsatları hazırlaması, onları özendirmesi ve desteklemesi bir atıfet veya üstlenilmiş bir fazla yük değil, aksine bir yükümlülüğün ve sorumluluğun yerine getirilmesidir. Çünkü, vatandaşların konut sahibi olma hak ve hürriyetlerinin gerçekleştirilmesi çağdaş devlet anlayışının gereğidir.

Hedefler – Politikalar

Madde 173-    Partimizin Konutlaşma konusundaki hedefleri ve politikaları şunlardır:

a-         Partimiz, bu anlayışla konut üretiminin ilke ve esaslarını yeniden belirliyecek, fi-

nansman kaynaklarının destek yol ve yöntemlerini yeniden düzenleyecektir.

b-        Partinin konut üretiminde temel düşüncesi, arsa-konut girdileri, finansman gibi des-

teklerin kamu ve yerel yönetimler tarafından sağlanması, projelendirilmesi esaslarının ve proje üretiminin tamamen kamu ve yerel yönetimlerin sorumluluğuna verilmesi, yapım (üretim) faaliyetlerinin ise, halk tarafından gerçekleştirilmesidir. Halkın, verilen uygun projeleri, belirli girdiler desteğini de elde etmesi halinde konut açığının, standartlara uygun konut üretiminin süratle arttırılarak en kısa zamanda giderileceği kabul edilmelidir. Halkın konut üretimine ilişkin örgütlenme esas ve sistemleri, serbest iradesine bağlıdır. Gereğinde münferit üretimin dahi desteklendirilmesi ve özendirilmesi gözardı edilmiyecektir. Açıklanan temel düşüncenin, uygulamasında kaynak tasarrufu sağlanacağı, ekonomik kalkınmaya gereken katkıların getirileceği açıktır.

c-         Parti, yeni düzenlemeleri tamamen halkın konut üretimine doğrudan katılması temeline dayandıracaktır

6. BÖLÜM MİLLİ KÜLTÜRÜMÜZ

BİRİNCİ KISIM
GİRİŞ

İLKELER – HEDEFLER VE POLİTİKALAR

Madde 174-    Milli varlığımız, düşünce ve hayat tarzımızı, tutum ve davranışlarımızı oluşturan, geliştiren ve devam ettiren Milli Kültür Değerlerimizdir. Bu değerlerimizin başında dilimiz ve dinimiz gelir.

Milletimizin koruduğu, geliştirmeye çalıştığı ve savunduğu kültürel değerler, O’nun özelliklerini, kimliğini oluşturur; hayat tarzını yönlendirir ve şekillendirir. Dilimiz, inançlarımız, geleneklerimiz, örf ve adetlerimiz, devlet anlayışımız, iktisadî ve fikrî hayatımız, tarih şuurumuz, sosyal hayattaki yaklaşımlarımız kültürümüzün temel unsurlarıdır.

Müdafaa-i Hukuk Hareketi, kültürel değerlerimizi çağdaş toplumların medeniyet eserlerinin üstüne çıkaracak bir düşünce ve yaklaşımla, kültür hayatımızı geliştirmeyi hedef alır. Kültürel değerlerimizin toplum hayatımızın her alanında ve her aşamasında egemen kılınmasına özen gösterir. “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” gerçeğini açıklayan Atamızın gösterdiği hedef; “Millî kültürümüzü, çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız” sözleriyle belirlenmiştir. Bu hedef aynı zamanda millî varlığımızı korumanın, bu varlığın devamının ve bekasının şartı olarak kabul edilmelidir.

Müdafaa-i Hukuk Hareketinin ilk, sürekli ve vazgeçilemez görevi bilgisizlikle mücadeledir. Son otuz yılı aşan bir süre içerisinde, toplumumuzu, gençlerimizi, yetişen yeni nesillerimizi, çeşitli bahaneler, safsatalar ve çıkar sağlama düşünceleriyle, bilgiden yoksun bırakmaya çalışan ve bunda da önemli başarılar sağlayıp, uzun mesafelere ulaşan politikalarla, fikirlerle, tutum ve davranışlarla mücadele etmek, ülkemizde tek bir okur yazar olmayan ve Türk dilini yeterince kullanamayan vatandaş kalmayıncaya kadar genel kültür hamlelerini devam ettirmek, toplumumuzun bütün kesimlerini çağdaş bilgiyle donatmak ve bilgi talebini artırıcı hertürlü girişimlerde bulunmak Partimizin temel politikasıdır.

Gerçekte, Millî Kültürümüzü bilginin ve teknolojinin imkân ve fırsatlarından yararlanarak geliştirmenin ilk hedefi, bilgi ve teknoloji üreten ve bu üretimi yaparken kendi öz benliğini koruyan nesiller yetiştirmektir. Bilgiyle donatılmış fikrî hür, vicdanı hür nesillerle millî varlığımız, Türklük şuurumuz ve Türk Dünyası ancak gelecek bin yıllara hazırlanabilir.

İKİNCİ KISIM
DİL – TÜRK DİLİ

 

 

DİL

Madde 175-    İnsan dili ile görür, dili ile düşünür, dili ile anlar ve ancak dili ile düşüncelerini, hislerini, duygularını anlatabilir. İnsanın maddi ve manevi, somut ve soyut varlık dünyası ile ilişkilerini ve bağını dil kurar, devam ettirir, geliştirir. Dil olmadan bu varlık dünyasında olanların, olması arzu edilenlerin, hislerin ve duyguların kısaca en somutundan en soyutuna kadar tabiat, insan ve toplumla ilgili “şeylerin” hiçbir anlamı, hatta görüntüsü ve değeri yoktur. Ünlü düşünür, Platon düşünmenin dil ile açıklanmasını yapan ilk bilgindir. O’na göre; “Düşünme, insanın içinden kendi kendisiyle konuşmasıdır.” İnsan, bir şeyi düşündüğü zaman, düşündüğünü aynı anda dil ile, hiçbir konuşmaya başvurmaksızın, kendi içinden anlatmaya çalışır.

Dil ile düşünme arasında vazgeçilmez bir bütünlük, bir birlik vardır. Bu bütünlük ve birlik herhangi bir iç veya dış sebeple veya dışarıdan yapılacak etkilerle bozulduğu takdirde, insan bütün beyin fonksiyonlarına rağmen içine kapanan tamamen yalnız kalan bir varlık haline gelir. Düşünme ve görme insanın varlık dünyası ile karşılıklı ilişkilerin, etkileşimlerin, iletişimlerin sonucudur. Dil, insan ile varlık dünyası arasındaki bu bağı kurar. Kelimeler birer şekil, işaret değildir. Bütünü ile varlık dünyasında olanların veya olması gerekenlerin anlamlarını üzerlerinde taşıyan, insanla bu dünya arasında bağ kuran vazgeçilmez unsurlardır. Bu sebeple, kelimeleri ve genel olarak dili üzerinde anlaşmaya varılan bir işaretler sistemi gibi gören, dili bir araç düzeyine indiren görüşler hatalıdır.

Dil, insanın vazgeçilmez, ayrılmaz, bölünmez, parçalanmaz bir unsurudur. Dil, insanla birlikte meydana gelen, insanla birlikte varolan bir varlık alanıdır. Aynı zamanda dil, tarihi varlık alanının kurucusudur. Çünkü hiçbir dil kendiliğinden meydana gelmemiş, hiçbir dil yaratılmamıştır. Nasıl insan, kendi tarihinin bir ürünü ise ve kendi kültürünün geçmişten geleceğe uzanan bir bağlantısı ise, dil de tarihin ve geçmiş kültürün bir ürünüdür. Gerçekte, insan geçmişe ve kendisinden öncelere olan bağını ancak dili ile sağlayabilmektedir ve yine bugünü dili ile yaşamakta ve yaşatmakta, dili ile geleceği hazırlamaktadır. Toplum ve kültür dilin eseridir. Dil olmadıkça, insan ilişkileri kurulamayacak ve toplumlardan söz edilemeyecektir. Kültürün bütün unsurları da dilin varlığı ile bütünleşmek, birleşmek suretiyle bir değer taşıyabilmektedir. Bu yaklaşımla dil, insanı, toplumu, en gelişmiş şekliyle milleti meydana getiren ve bütün bunlarda dünü-bugüne, bugünü-yarına bağlayan temeldir. Dil olmadıkça ne insandan, ne toplumdan ne milletten ne de milletler ailesinden söz edilebilir.

TARİH

Madde 176-    Tarih, dilin oluşumunu, gelişimini ortaya koyacak en önemli bilimdir. Tarih olmaksızın dilin geçmişten günümüze gelişimi izlenemez. Tarih olmadan, atalarımızdan bize kalan en değerli miras ve emanet olan dil hakkında hiçbir bilgi sahibi olunamaz. Bu yaklaşımla, tarihin en önemli meselesi dilin oluşumunu, gelişimini ortaya çıkarmaktır. Ancak, bu görevini yerine getirirken dili bir işaretler sistemi, bir araç gibi gören görüşleri de belirlemesi ve bu görüşlerin meydana getirdiği hataları açıkça ortaya koyması gerekir. Tarihi varlık alanının dile bağımlılığı konusu da ancak gerçekler dünyasında yapılacak bilim çalışmaları ile ortaya çıkabilir. Tarihin dil karşısında ikinci önemli meselesi ise, bugün çeşitli maksatlarla yaratılmak istenen sun’i (yapay) diller hakkında bilim olarak kesin kararını vermesidir. Bir müessese (kurum) olarak tarih ise, kültürün yapıcı unsuru olan dili zenginleştirmenin, geliştirmenin kaynaklarını hazırlamak meselesiyle karşı karşıyadır.

TÜRK DİLİ

Madde 177-    Bir kültür ve ülkü birliği olarak Türklüğün en önemli konusu dildir. Türk dili binlerce yıllık Türklük dünyasının temelini teşkil etmektedir. Aynı zamanda Türk dili, Türk kültür ve ülkü birliğinin de kurucu unsurudur. Türk dili tarihin en eski, en geniş, en yaygın dillerinin başında gelmektedir. Türk dili bütün dillere yüzyıllarca kaynaklık etmiş, bu dillere birçok kelime vermiş, kurallar getirmiştir.

Bugün dünyada, içerisinde Türk dilinden kelimeler, kurallar bulunmayan hiçbir dil yoktur. Bunlar, Amerika’dan-Avustralya’ya; Avustralya’dan-Asya’ya; Asya’dan-Ortadoğu’ya; Ortadoğu’dan-Balkanlar’a; Balkanlar’dan-Avrupa’ya; Avrupa’dan-Afrika’ya kadar konuşulan bütün dillerde derece derece artan veya eksilen fakat daima o diller içerisinde bulunan kelimelerle tarih boyunca devam etmektedir.

Dünyada hiçbir dil, Türk dili kadar büyük hücumlara, yok edilmek gayretlerine, çabalarına uğramamıştır. Hiçbir dil bu kadar düşman sahibi olmamış ve gene hiçbir dil binlerce yıl gücünü ve niteliklerini Türk dili kadar koruyamamıştır. Türklüğün yok edilmesi gayretleri her zaman Türk dilinden başlamıştır. Siyasi amaçlı her fikir, düşünce ve hareket ilk hedef olarak Türk dilini karşısına almış ve bu hedefi parçalamak, yok etmek için akla gelebilen her hareketi denemiştir. Türk dili üzerindeki bu düşmanca tutum ve davranışlar, her zaman bir gerçeği gözden uzak tutmuşlardır. O gerçek, Türk düşüncesidir. Türk, karşı karşıya kaldığı her yok edilme durumunda, dili üzerinde yapılan her baskı karşısında, yazı diline uzanan her hasmahane harekette, nesilden nesile gelen “öz dilini” unutmamış, o dille düşünmeyi varlığının ve hayatının bir parçası saymıştır. Türk dilinde bu “öz” bugün Türk dünyasının varlığını ortaya koymuştur. Cumhuriyet bu “öz”e dayanmakta, Yüce  Atatürk’ün deyimiyle “Kültür temeline oturmaktadır.”

Atatürk 1929 yılında; “Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay öğrenilebilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır. Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği nihayetsiz felâketler içinde, ahlâkının, geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının, kısaca kendi milliyetini yapan herşeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir” sözleriyle tarihten-günümüze, günümüzden geleceğe uzanan en büyük gerçeği de dile getirmektedir. Bir kültür ve ülkü birliği olan Türklüğün, Türk dili meselesi iki grupta toplanır. Dilin korunması ve geliştirilmesi. Dilin korunması her Türk’ün görevidir. Bu görev, yüzyıllarca atalarımız tarafından nasıl yerine getirilmişse, bugün de, daha güçlü, daha sabırlı, daha fedakârca aynı şekilde yerine getirilecektir. Bu görevde coğrafya söz konusu olamaz.

Çünkü, Türk dili her coğrafyada, her Türk için birdir. Bütündür. Bir var olup-yok olma meselesidir. Geliştirme konusu ve meselesi ise başta Türkiye Cumhuriyeti’nin sorumluluğu altındadır. Çünkü, dünya üzerinde tek bağımsız Türk toplumu, tek bağımsız devlet Cumhuriyetin şereflerle dolu çatısı altındadır. Türk dilinin geliştirilmesi de bu şereflerle dolu tarihe karşı, şereflerle dolu çatı altında Türkiye’ye düşer. Bunun yolu ise bilimdir. İlmin yolu ile ilmin ışığı ile Türkçenin her alanda geliştirilmesi sağlanmalıdır. Dil, bağımsız bir ortamda gelişir, güzelleşir, özüne bağlı yeşerir. Bu ortam Türkiye’dir.

İlkeler – Hedefler ve Politikalar

Madde 178-    Ebedi Türk Milletinin birlik ve bütünlüğüne, Kutsal Türk Devleti’nin varlığına, Cumhuriyetin niteliklerine, Atatürkçü düşünceye, Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlılık her şeyden önce bu kavramları Türk gibi görmeye, Türk gibi düşünmeye, Türk gibi anlamaya, anlatmaya, hissetmeye, duymaya bağlıdır. Bunlar ise, ancak Türk dilinin kendi kök ve öz kaynaklarına dayanarak gelişmesiyle, çağdaş medeniyetin ve düşüncenin, bilimin ve tekniğin bütün incelik ve unsurlarıyla ifadesine imkân verecek bir zenginliğe ulaştırılmasıyla ve nihayet her türlü fakirleştirici eğilimlerle mücadele edilerek dilimizi konuşmada ve yazmada bütünleştirmekle mümkündür. Türkiye Cumhuriyeti’nin her meselesi, Türkçe düşünülerek çözümlenebilir. Türkçe ile meselelere bakılıp görülmeden, Türkçe ile düşünülmeden, Türkçe ile anlayıp, anlatılmadan hiçbir mesele ne anlaşılabilir ne de çözüm yolları bulunabilir.

Bütün devletlerin ve genel olarak bütün toplumların ve milletlerin başta gelen meselelerinden biri kendi dilleriyle düşünmek, kendi dilleriyle anlatmak, yazmaktır. Hiçbir heves, moda ve sözde alışkanlık, millet hayatında, milletin dilini ikinci dereceye düşürme hakkını, yetkisini hiç kimseye veremez. Bu takdirde bu hevese, bu modaya, bu alışkanlığa uğramış hasta zihin herşeyden önce Türk gibi düşünmelidir.

Yüzeyde yapılacak bir inceleme, son elli yıl içinde, Türk kültürü konusunda yazılanların, tartışmaların, birbirini itham eden mücadelelerin, cilt cilt kitapların büyük çoğunluğu ile Türk dili üzerinde yoğunlaştığını hemen görecektir. Aynı süre içerisinde insanların giderek konuştukları ve yazdıkları ile birbirlerini anlamadıklarını da ibretle izleyecektir. Gene bu süre içerisinde basit bir inceleme sonunda, kelimelerin ahenklerinin, ses güzelliklerinin resmi ve özel konuşmalarda, bütün yayın araçlarında nasıl bozulduğunu anlayacaktır. Nitekim, büyük şehirlerden başlayarak hemen hemen il ve ilçelerimizin bir çoğunda sokakta, meydanda, taşıt araçlarında, bazen resmi yerlerde türkçenin dışında hiç anlamadıkları ve birbirinden farklı seslere ve konuşmalara tanık olacaklardır. Bütün bunların sebebi nedir ? İşte Türkiye’nin belki de en önemli sorunu bu sebebi bulmak ve sorunun çözümüne gitmektir. Aksi halde, Türk dili bir çıkmaz sokaktan, birine; bir diğerinden ötekine girmek durumunda kalır ki, bunun kimlere yararı olacağı tarihimizde birçok örneklerle bellidir.

Atatürk Milliyetçiliği, Atatürk Düşüncesi özellikle bu konuda artık çok iyi anlaşılmalı, bilinmeli ve gereği de yapılmalıdır. Aksi halde, bu kavramların taşıdıkları yüksek fikir, duygu ve Türk olmak anlamı da giderek yıpranır. Bu konu, bugün Türkiye’nin meselesi olarak ortadadır. 1931 Yılında Atatürk; “Milliyetin çok açık niteliklerinden biri dildir. Türk milletindenim diyen insan, herşeyden önce ve kesinlikle türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz” sözleriyle bugün karşımızda olan soruna değinmiş ve çözümünü de göstermiştir. Atatürk Milliyetçiliğini başka türlü anlamaya da, Atatürkçü düşünce engeldir.

ÜÇÜNCÜ KISIM
TÜRK ALFABESİ

YAZI

Madde 179-    Dil ve yazı birbirlerini bütünler. Yazı, dili ile gören, düşünen, anlayan insanın; gördüklerini, düşündüklerini, anladıklarını, hissettiklerini ve duygularını tespit eden, düzenleyen, değerlendiren, saklayan ve anlatan en etkin ve kalıcı vasıtadır. Dil hakkında ortaya konulan görüşlerin büyük bir kesimi yazı hakkında da geçerlidir.

Dilin bir varlık alanı olarak ortaya çıkması ve tarihi varlık alanına giren hemen hemen her olgunun sebebini teşkil etmesi yazı vasıtasıyla mümkündür. Çünkü, dilin en önemli görevi düşünüleni, görüleni tespit etmektir. Bu tespit (saptama) işleminin de en etkin ve kalıcı vasıtası yazıdır. Düşünülenin ve görülenin nesilden nesile aktarılması da yazının sonucudur. İnsan elde ettiği bilgiyi ve deneyimi dilin bu tespit ve aktarma görevleriyle yerine getirmektedir. İnsan bu fonksiyonunun sonucunda “tarihi bir varlık” olmaktadır. Aksi halde, her nesil kendi zamanı içinde kapanıp kalan, bilgisi, düşüncesi, deneyimleri kendisi ile başlayıp, kendisiyle sona eren insan yığınından öteye gidemeyecekti.

İnsan, yaratıldığı andan itibaren çevresiyle ilişkilerini çeşitli duyu organları ve bu organların imkanları ile sağlamaya çalışıyordu. Her ses, her hareket, her işaret insanın çevresiyle ilişki ve etkileşimlerinin zorunlu sonuçları olarak görülüyordu. Yazının bu ilişki ve etkileşimler içerisinde etkili ve kalıcı bir vasıta durumuna gelmesi için binlerce yılın geçmesi gerekiyordu. Bugün, insanlık tarihini olduğu kadar millet tarihimizi de bize ulaştıran bir çizginin çizilebilmesi, bir işaretin konulabilmesi, bir resmin yapılabilmesi için insan oğlunun binlerce yıl beklemesi ve dilinin gelişmesini izlemesi gerekmiştir.

Yazının bulunması ve kullanılması ile dil varlık alanı da gelişti ve genişledi. Düşüncelerin, anlayışların, hislerin ve inançların daha geniş alanlara, daha etkin ve kalıcı biçimde yayılması ve nesillere aktarılması mümkün oldu. Yüce buyrukların yazıya dönüşmesi, yazılı dinleri meydana getirdi. İnançlar dil yolu ile yayılırken, yazı bu inançların etkisinde kaldı. İnançların ulaşabildiği toplumlar, bu inançları ulaştıran yazı vasıtasını kabullendiler. İbrani dini, ibranicenin ve İbrani yazısının yayılmasına, Hristiyanlık latincenin ve Latin esasına bağlı yazının yayılmasına, nihayet İslamiyet de Arap yazısının yayılmasına büyük ölçüde etken oldular.

Dil’in toplumsal yaşamın, tarihi varlık alanının meydana gelmesinde büyük payı olduğu gibi, kültürün oluşması, yayılması, süreklilik kazanması konusunda da önemli rol oynamaktadır. Kültürün, yazı ile bir yandan geçmişe, diğer yandan geleceğe bağlanması yanında oluşması, güçlenmesi ve gelişmesi de yazı ile doğrudan ilgili görülüyor. Dünyada tespit edilen 2796 dilin varlığına rağmen, yazının ancak belirli dillerde bulunması ve 26 dil grubunun yazıları ile belirlenmesi, her dilin yazı düzeyine ulaşamadığını kanıtlayan örneklerdendir. Yazısı olmayan veya düşüncesini, duygularını, görgülerini, hislerini kendi yazısı ile anlatamayan, gelecek nesillere aktaramayan bir dil, tam olarak kendi varlık alanını da meydana getirmemiş demektir. Bir dilin kendine özgü varlık alanı ise her şeyden önce hür ve bağımsız düşüncelerin, anlayışların, görgülerin, duyguların sonucudur. Yazının da tam ve doğru olarak dilin taşıyıcısı ve aktarıcısı olması, açıklanan bağımsız düşüncenin, hür bir ortamın yazısı olmasına bağlıdır.

TÜRK DÜNYASI VE TÜRK ALFABESİ

Madde 180-    Günümüzde Türk dil ve lehçelerinin başlı başına bir “dil ailesi” meydana getirdikleri

ve bunların “Ana Türkçe” denen bir dilden türemiş bulunduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Dünya üzerinde ikiyüz elli milyon Türk bu ana dilden türeyen dil ve lehçeleri konuşmaktadır. Bugün, bir kültür ve ülkü birliği olarak Türklüğün en önemli konusu olan “dil” bu önemini devam ettirmektedir. Bir kültür ve ülkü birliği olarak Türklüğün en önemli meselesi ise “Türk Alfabesi”nin, aynı dili ve lehçeleri konuşan bütün Türkler tarafından kullanılmasıdır. Bugün, Türkiye Cumhuriyetinin hür ve bağımsız çatısı altında yaşayan yetmiş milyon Türk, Türk alfabesini kullanmakta, düşüncelerini, görgülerini, duygularını, hislerini bu yazı ile anlatmakta ve gelecek nesillere aktarabilmektedir. Diğer coğrafyalarda yaşayanlar ise çok çeşitli yazılarla düşüncelerini açıklamaya çalışmaktadırlar. Bugün karşı karşıya kalınan durumun birçok sebebi vardır. Fakat en önemli sebebi, dilin ve yazının ancak bağımsız ve hür bir ortam içerisinde gerçek kaynağına dönebileceği, gerçek özünü bulabileceği ve düşüncelerini, duygularını ancak böyle bir ortam içinde kendisine en uygun gelen yazı ile açıklayabileceği dönemin ancak 1990 larda elde edilebilmiş olmasıdır.

Diline ve inançlarına sahip çıkmasını bilen bu büyük Türklük dünyası, Türk Alfabesinin kullanılmasını bir mesele olarak şuurlaştırmak durumundadır. Türklük dünyası üzerinde oynanan bütün oyunlar önce Türk dilini ve yazısını hedef almışlardır. Bugün durum değişik değildir. Ortak tek bir alfabenin “Türk Alfabesi”nin kullanılması, her şeyden önce bu fikirlerin varlığına, yayılmasına ve şuurlaştırılmasına bağlıdır. Bu fikirlerin yeri ise Cumhuriyet Türkiye’sidir. Türk aydınlarıdır.

İlkeler – Hedefler ve Politikalar

Madde 181-    Türkler, beşinci yüzyıldan beri değişik zamanlarda ve yaşadıkları bölgelerde, bağlı bulundukları inançlara ve girdikleri kültür çevrelerine göre farklı yazılar, farklı alfabeler kullanmışlardır. Orhon-Yenisey veya Köktürk (Göktürk) Alfabesi, Uygur Alfabesi, belirli bir kesim içinde Soğudca, Çin, Tibet, Nasturi, Mani, Brahmi gibi yazılar ve nihayet islamiyetle birlikte Arap Alfabesi kullanılan yazılar olmuştur. Ancak, bunların hiçbiri türkçenin ses yapısına uygun, dilin bütün özelliklerini ortaya çıkaran bir niteliğe ulaşmamıştır. Bütün bu alfabeler dilin özünün gelişmesine yardımcı olmadığı gibi, dili güçlendirecekleri yerde dilden kuvvet ve öz almışlardır. Bir başka bilimsel gözlem de, Türklerin kullandıkları bütün yazılarda, Türk dili o yazıyı geliştirirken en önemli ölçüde de kendine uydurmaya çalışmış ve bundan özünü etkileyen veya gelişmesini durduran sıkıntılara düşmüştür.

1928 Yılında Türk Yazı İnkılâbı ile kabul edilen Türk Alfabesi veya Türk yazısı ise, dilin bütün özelliklerini kapsayacak, Türk dilinin güçlü yapısını geliştirecek ve ses yapısına uygun bir yazı olarak ortaya çıkmıştır. Bu yazının herşeyden önce Türk Milletinin bağımsızlığının, hürriyetinin ve Türk inkılâbının sonucu olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Daha önemlisi, bu yazı bir Millet Mücadelesinin sonucudur. Türk milleti, bu yazısı ile ben de varım diyebilmiştir.

Cumhuriyet Türkiye’sinde Türk diline ve yazısına sahibiyet, bu dili ve yazıyı korumak ve geliştirmek vatan topraklarını korumak ve savunmak kadar önemlidir. Çünkü, bütün Türk dünyası ve Türk varlığı Türk dilinin birliğine ve bütünlüğüne bağlıdır. Dilde ve yazıda verilebilecek en küçük bir taviz, millet varlığından verilmiş bir tavizdir. Günümüzde dilimize olduğu gibi yazımızada yeterli özen gösterilmemektedir. Türkçenin ve Türk yazısının önemine yeterli yer verilmemektedir. Ne amaç ve etki ile olduğu anlaşılamayan, caddelerde, meydanlarda, sokaklarda, büyük mağaza, market gibi alışveriş yerlerinin adları ne savunulabilir ne de açıklamaya çalıştığımız Türk kültürü, Türk dili ve yazısının önemiyle bağdaşabilir. Kültür bakımından, hiçbir ülke örnek alınamaz. Her ülkenin kendisine özgü bir kültürü vardır. Dili vardır. Yazısı vardır. Bunlara verdiği önem vardır. Kültürlerin birbirleriyle etkileşimleri ayrı bir konudur.

Ancak, Milli bir kültüre, milli bir dil ve yazıya, başka ülkelerin tutum ve davranışları örnek alınarak veya gösterilerek model alınamaz ve gösterilemez. Bu uygulamaların yarattığı görünmeyen meseleler hakkında Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetimi ile, aydını ile halkı ile düşünmesi zamanı gelmiştir ve hatta geçmek üzeredir.

DÖRDÜNCÜ KISIM
DİNİMİZ

İNANÇ VE DİN KAVRAMI

Madde 182-    “İnanma” insanın varlık şartıdır. İnanmayan insan ne vardır, ne de yaratılmıştır. Geçmiş yaşanan ve gelecek adı altında ve üç zaman boyutunda yaşadığı kabul edilen insanın karşılaştığı gerçeklere dayanabilmesi ve geleceğe umutlarla bağlanması ancak inanma ile mümkündür.

Günlük hayattan başlayarak, en basitinden en karmaşığına kadar çevre ilişkilerinde insanda bulunan inanma duygusu ve umut hissi kaldırıldığı an hayat değişik bir durum alır ve bütün ilişkiler ortadan kalkar. İnsanın insan üstü, tabiat üstü bir varlığa inanması ve bağlanması O’nun varlık yapısına özgü bir niteliğinin sonucudur. Bu nitelik ortadan kalktığı, bir an için yok olduğu zaman artık o canlı insan değil bir yaratıktır.

Günlük hayatta “inanma”, insanların niyetlerini, kararlarını, hareket ve davranışlarını belirleyen “değerler” şeklinde ortaya çıkar. Bu değerler, insanın içinde bulunduğu ve yaşadığı tabii kanunlarla (ilahi kanunlarla) düzenlenmiş tabii varlık alanının ve insana doğuştan verilecek, çeşitli etkenlerle gelişen iradesinin oluşturduğu tarihi varlık alanının tamamını kapsar. Genellikle, “ahlâk” ve diğer adlar altında toplanan bu değerlerin kaynağı “Din”dir.

Geçmiş ve gelecek arasında bir köprü noktasını temsil eden insanın “inanma duygusu” ile birlikte “umutları” ve bunlardan kaynaklanan hareketleri, davranış tarzları bir bütündür. “Din” bu bütüne verilen sıfattır. Ve inançların, umutların tek dayanağıdır. Bu yaklaşımla, “din, bir umut ve inanma dünyasıdır” şeklinde tanımlanmaktadır. Dinin, ruh ve cisim adı altında birbirini tamamlayan iki varlık alanından oluştuğunu açıklayan görüşlerin veya dini hem bir “iman” ve hem de bir “amel” olarak tek varlık alanında toplayan ilâhi buyrukların, dini “bir umut ve inanma dünyasıdır” şeklinde tanımlayan düşünceler çerçevesinde ele alınması ve açıklanması mümkündür.

“İnanma”, dinin ruh ve iman unsurunu teşkil eder. İnsanın, kendisini yaratana bağlanması, O’nun koyduğu düzene inanmasıdır. İnsan olmanın varlık şartını oluşturan bu ruh hali, herhangi bir kültür düzeyine, zaman ve mekân unsurlarına bağlı bulunmadan her yerde, her insanda vardır. Gerçekte bütün dinlerin ortak noktası inanmaya, imana dayanır. Din, insanın yaratıcısı ile bağını imanla kurar. Bu bağdan doğan ve kaynaklanan “amel” ile de insanın yaşadığı sürece hayatın gerçeklerine dayanabilmesini ve kurulan düzen içinde mutluluğunu sağlayacak hareket ve davranış tarzlarını ortaya koyar.

“Amel” umudun, umutların gerçekleştirilebilmesi için dinin çizdiği ve düzenlediği varlık alanında yaşamaktır. Bu varlık alanında yaşamak, dinin koyduğu kurallara uyulmakla mümkündür. Nasıl inanç olmadan umut olmazsa, iman olmadan da ‘amel’den söz edilemez. Bütün dinlerde esas, “amelden” kusursuzluktur. İslam dini, dinleri imanları ile değil, amelleri ile ayırmış, tasnif etmiş ve kabul etmiştir. İnsanın yaratıcısına bağını, ibadetini, dine hizmetini, yaşadığı topluma karşı görev ve sorumluluklarını, insanlığa ve başka din mensuplarına olan saygısını en gelişmiş ve ebedi kurallarla ortaya koyan islamiyet, evrenin yaratılışını, düzenini ve sona erişini belirlediği için eksiksiz; insan yaratılmanın bütün erdemliğini, bu yaradılışın nedenini, toplum halinde esenliğe ulaşmanın hedeflerini açıkladığı için de son din olmuştur. Bütün kurallarının akla, mantığa ve gerçeğe dayanması da eksiksiz ve son din oluşunu açıklamaktadır.

Toplum açısından din, toplumu meydana getiren temel unsurlardan biri olarak görülür. Aynı inanca sahip, aynı veya benzer umutlarla yaşayan insanların birarada bulunmaları toplumu meydana getirmektedir. Aynı dinin mensupları arasında gerçekten aynı umutlar paylaşılabiliyorsa, bu insanlar aynı dili konuşuyor, aynı tarihi ve geçmişi paylaşıyor, aynı coğrafyada bulunuyorlarsa milleti meydana getiriyorlar. Nihayet, devlet milletin teşkilâtlanması ile ortaya çıkıyor ve yeni bir hukuk düzeni doğuyor. Yeni bir varlık alanı meydana geliyor. Bu suretle insan, bir yandan iman ve amel sahibi olarak dinin çizdiği varlık alanında yaşarken, diğer yandan da devletin koyduğu kurallardan oluşan bir düzen içerisinde o devletin “vatandaşı” olarak yaşıyor. Bu insana din, toplum içerisinde yaşamanın manevi ve ahlaki esaslarını veriyor. Devlet ise vatandaşının hayatının korunmasını, geliştirmesini, gelecek nesillerinin meydana gelebilmesini, kısaca toplumun güvenliğini, huzurunu, refahını sağlayıcı kuralları ile “vatandaşına” bir düzen, bir sistem sağlıyor.

Bu suretle insan, bir yandan ilahi kanunların etkisinde bulunan tabii varlık alanının, diğer yandan serbest iradelerle oluşan tarihi varlık alanının merkezini teşkil ediyor. Bu merkezde bulunuyor. Her iki alanın da kuralları insana yöneliyor, O’nun için var oluyor. “Din de, devlet de, ilim de, fen de insan içindir” sözü bu anlamda bir gerçeği bir doğruyu açıklıyor. Din, kültürün temel unsurlarından biridir. Devletin din unsuru hakkındaki görevleri, sorumlulukları, yetkileri bu açıdan ele alınmalıdır. Devlet, dil, tarih şuuru, geleceğe inanç, kan bağı, gelenek ve örfler, çeşitli değerler ve benzerleri gibi kültür unsurlarının korunması, geliştirilmesi, yaygınlık kazanması hakkında nasıl çeşitli görev, yetki ve sorumluluklar taşıyorsa, din unsurunun korunması, geliştirilmesi ve yaygınlaşması için de aynı görev, yetki ve sorumluluklara sahiptir.

DİN ANLAYIŞIMIZ

Madde 183-    “Yukarıda Gök-Tanrı, aşağıda Yağız-Yer yaratıldığında, İkisi arasında kişioğlu (insanoğlu) yaratılmış. Kişioğlunun üzerine de Atam, Amcam Bumin-Kağan ve İstemi Kağan oturmuş.”

Türk kültür ve düşünce tarihinin bu en önemli belgesi, Göktürk yazıtlarında yer almaktadır. Türk düşüncesinde, Gök ve Yer yaratılmış kutsal varlıklardır. İnsan da bu yaratılanların arasında yer almaktadır. Türkler, diğer Asya toplumları gibi Göğü-Yeri veya başka bir şeyi “yaratan olarak” kabul etmemişlerdir. Bütün bunların üstünde, bunları yaratan kutsal bir güç, Türk düşüncesine egemen olmuştur. Bu sebeple de “tek tanrı”, “tek yaratan” düşüncesi insanlık tarihinde ilk defa Türklerde başlamıştır. Bu düşünce içerisinde Türkler, bir arayış içerisine girmişlerdir. Çeşitli dinler, çeşitli ilahi sayılan uygulamalarda daima aradıkları “Yaratan”dı. “Din” kelimesinin anlamı çeşitli dillerde Allah’tan-Tanrı’dan başka birçok manaya geliyordu. Araplarda bu kelime (hüküm), (örf ve adet) anlamını taşıyordu. Yunan’da din kelimesi karşılığı (korkuya dayanan bağlılık) anlamındaydı. Latin kökenli dillerde de din (saygı veya korkuya dayanan bağlılık) idi. Asya kavimlerinde ise din (çeşitli tapınma usullerini) simgeliyordu. Yalnız Türklerde ve hemen hemen bütün Türk boylarında, Din-Tanrı veya yaratan anlamını taşımakta, O anlamda kutsal bir deyim olarak görülmektedir. (Tin-ten-dem-tine-tan-taqra-tang-tengri gibi) sözcüklerin hemen tamamı, ruh, tanrı, yaratan anlamlarını taşımaktaydı.

Türklerin, yaratanı arayış düşünceleri onları islamiyeti çok kolay ve kitleler halinde kabule yöneltti. Bu suretle, Türk-İslamiyette aradığını buldu ve islamiyetle bütünleşti. Çünkü, islamiyet ilk defa “yaratanı” tam, doğru, gerçekçi, akla ve mantığa uygun aynı zamanda tabii olayları açıklayıcı şekilde ortaya koymuştu. Türk’ün yüzyıllardır aradığı “kutsal su” bu idi.

Bir kültür ve ülkü birliği olarak Türklüğün en önemli unsuru dil ve din’dir. Türkle-islamın bütünleşmesi sonucu yepyeni bir Türk kültürü meydana gelmiştir. Tarih içerisinde bu bütünlüğü bozmaya, Türk’ün dinini daha açık bir anlatımla dini inancını zayıflatmaya, hatta yıkmaya yönelik birçok çalışmalar olmuş, yüzlerce yıl bu konu daima Türk’ün düşmanlarının gündeminde bulunmuştur. XVI. Yüzyılın ikinci yarısında Papalık uygulamaları Türk İmparatorluğu’nun inançlarına yöneliktir. Mütareke döneminin işgalcileri Millet Mücadelesi’ne karşı hep din ve dini ayrılık silahını kullanmaya çalışmışlardır. Bugün de durum değişik değildir. Türk kültür ve ülkü birliğini sarsmak, bunu başka yön ve kanallara yöneltmek isteyen veya isteyecek olanlar daima dini kullanmışlardır, kullanacaklardır. Türk düşüncesinden kaynaklanan ve islamın yüceliği içerisinde kendisini bulan Türk kültür ve ülkü birliğinin korunması, geliştirilmesi, yaygınlaştırılması Türklüğün başlıca meseleleri arasında yer alır. Bunun başlıca çözümü, herşeyden önce Türk düşüncesinin ortaya çıkarılması, O’nun işlenmesi ve bu düşüncenin İslamiyetle bütünleşmesine, doğru anlam verilmesidir.

İlkeler – Hedefler ve Politikalar

Madde 184-    Partimizin “Din” konusundaki temel ilkesi; “Milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet milletimizin kalp ve vicdanlarından çekip alamamıştır ve alamaz.” Özdeyişinden ve toplumumuzun binlerce yıllık tarihinin gerçeklerinden almaktadır. Bu yaklaşımla:

a-         Din, insanın manevi hayatını güçlendiren, geliştiren, ilişkilerinde ve etkileşimlerinde doğruluğu, güven ve özveriyi egemen kılan bir unsurdur.

b-        Din, bir vicdan konusudur, insanla-Yüce yaratanı arasında doğrudan, araya hiçbir vasıta ve engel girmeden inancını belirler, bu inancın gerekli kıldığı görevlerin yerine getirilmesini emreder.

c-         Din, temel kültür unsurlarının başında gelir. Devlet, milletin kültür unsurlarını korumak, geliştirmek, devam ettirmekle görevlidir. Devletle din arasındaki ilişki, dinin bir kültür unsuru olması ile açıklanmalıdır.

ç-         Din, bir hukuk düzeni içinde yer alır ve o hukuk düzeni içinde korunur. Bu hukuk düzenini Anayasamız ve yasalarımız oluşturur.

Partimizin “Din” konusundaki hedefi; tam bir vicdan özgürlüğü ve laiklik esasına bağlıdır. Bu yaklaşımla, ülkemizde her vatandaş dilediği inanca, dilediği mezhebe özgür iradelerle bağlanmalı, hukuk düzeni içinde inancının gereklerini yerine getirmeli, hiçbir maddi veya manevi baskıya uğramamalıdır.

Her vatandaş, “Dini en doğru, siyaset ve çıkarlara bulaşmamış en çağdaş kaynaklardan öğrenme hakkına sahiptir.” Bu temel düşünce ile Partimizin temel politikası Dinimizi ayırım yapmaksızın ilköğretim aşamasında bu eğitimi veren okullarımızda öğrenilmesidir. Bunun için bütün önlemler alınacak, bilgi ve teknolojiyle donatılacak okullarımızda gerçek din eğitim ve öğretimiyle yetişmiş öğretmenlerimiz yetiştirilecek, vatandaşlara gereken hizmet verilecektir.

BEŞİNCİ KISIM
DEĞERLER

DEĞERLER KAVRAMI

Madde 185-    İnsan önce kendi varlığı hakkında, sonra çevresiyle ilgi ve ilişkilerinde, tutum, davranış ve eylemlerinde bir çok değerlere sahiptir. İnsanın herhangi bir ilgisinin, herhangi bir amacının bulunmadığını kabul etmek, onun, hayatın sayısız olup bittileri, hareketleri karşısında kayıtsız kaldığını kabul etmek demektir ki, şuurlu bir varlıkta buna imkân yoktur. Böyle bir durum ancak hayatın durması anlamını taşır.

Yaratılışı ile birlikte insan çözülmesi gereken sayısız sorunlarla karşı karşıya kalır. Önce, yaşaması gerekir. Sonra, hayatını koruması, geliştirmesi, neslinin devamı varolmanın şartları olarak ortaya çıkar. Başlangıçta, doğuştan varolan içgüdülerin sağladığı ve çevrenin yardımı ile kazanılan hayatta kalabilme şansı giderek yerini karşı karşıya kalınan sorunların çözümündeki tutum, davranış ve eylemlere bırakır. İnsan, bu sorunları çözmeye çalışırken bazılarına öncelik verir. Bazılarını geri bırakır. Hatta bazılarını da hiç dikkate almadan yaşayabilir. Değişmeyen tek gerçek, insanın karşılaştığı sorunları çözümlemede bir tavır alma (tutumda bulunma), davranışta ve eylemde bulunmasıdır. Bütün bunları yönlendiren ise “Değerler”dir.

İnsan, sahip olduğu veya çevresinin kendisine sahip kıldığı “değerlere” bağlı olarak, onlar tarafından yönlendirilip, yönetilerek hareket eder. Sorunlarını da bu değerlere bağlı kalarak sıralar, kimine öncelik verir, kimine hiç değinmez. “Değerler”, en geniş anlamı ile “her türlü amaçlar, hedefler, ilgi ve çıkarlar; idealler, ülküler, davalar, güç ve iktidar etkenleri; ün, şan, hırs, yerme, övme, saygı, saygısızlık, inanma ve inanmama, sözünde durma ya da durmama, dürüstlük, sevgi, nefret … gibi” doğuştan varolan veya sonradan kazanılan şeylerdir.

Bilim, değerleri iki grupta toplamaktadır. Bunlar :

1- Yüksek değerler.

2- Araç değerlerdir.

İnançlar, idealler, ülküler, bağlılıklar, dürüstlük, dostluk, sözünde durma, iyilik, yardımlaşma, sevgi, saygı gibi değerler yüksek değerlerdir. Çıkarlar, her türlü maddi değerler, tutkular, güç, iktidar, ün, şan, hırs gibi değerler ise araç değerlerdir.

İnsanların, toplumların, milletlerin ve devletlerin insanlık dünyasında bir varlık olarak yer alabilmeleri, varlıklarını koruyup, geliştirmeleri ancak bağlı oldukları değerlere ve bu değerlerin özelliklerine bağlıdır. O kadar ki, insanlar, toplumlar, milletler ve devletler bağlı oldukları değerlerle tanımlanırlar, tarihi varlık alanında gerçek konumlarını alırlar ve anılırlar.

Her çağın kendine özgü değerleri vardır. 20. Yüzyılda toplumları maddi refah alanındaki araç-değerler yönlendirmeye ve yönetmeye başlamıştır. Devletler arası ilişkilerde ve mücadelelerde de “Güç Unsuru” öncelik taşımıştır. Ancak, hiçbir zaman yüksek değerler bir yana itilmemiştir. Yaşadığımız çağda da bu durumun daha da etkin ve yaygın olarak devam etme eğilimi görülmektedir. Gerçekte toplumların, milletlerin ve devletlerin var olabilmeleri, varlıklarını devam ettirip kanıtlıyabilmeleri, hatta güç unsuru sağlayabilmeleri daima yüksek değerlere bağlılıkları ölçüsünde önem kazanmış, aksi tutum ve davranışlar ise kısa sürede sönmüş, sonuçsuz kalmıştır.

TÜRKLÜĞÜN DEĞERLERİ

Madde 186-    Bir ülkü ve kültür birliği olarak Türklüğün, önemli meselelerinin başında; Türk toplumunun ve özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin varoluş nedenlerini meydana getiren “değerlerin” korunması, geliştirilmesi ve yaygın hale getirilmesi gelmektedir.

Bugün her Türk, binlerce yıllık tarihinde hiç değişmemiş “değerleri” ile varlıklarını koruyabilmekte, insanlık âleminde gerçek ve hakları olan yerlerini almak mücadelesi vermektedirler.

Türkler, Türk toplumları ve Türk devletleri daima yüksek değerleri kendilerine şiar edinmiş, bu yüksek değerler tarafından yönlendirilmiş, yönetilmiştir. Hiçbir çağ, bu değerlerden Türkleri ayıramamış, koparamamıştır. Bazı örnekler vermek gerekirse; Türkler için “aile” kutsal sayılmıştır. Toprak, su, devlet kutsaldır. Dostluk, söz haysiyeti, ciddiyet, dürüstlük, yoksullara, düşkünlere, yalnız kalanlara, düşman olsa bile aman dileyenlere, zayıflara yardım esastır. “Çocuk” ve “yaşlı” kişiler Türkler’de ayrı bir özene, ayrı bir saygıya sahiptir. “Gençlik” temel varlık şartı görünür. O, her şartta yetiştirilir, bakılır. Hatta “gençlere sevgiden çok, saygı beslenir.”

Türkler’de vatan kutsaldır. Vatan savunması daha beşikten başlayan bir görev sayılır. Askerlik, sancak, bayrak her değerin üstünde gelir. İlim ve ilim adamı Türkler’de önemli kavramlar, önemli kurumlardır. Adalet, Türk’ün kendisi sayılır. Zulüm affedilmez. Ekmekle oynanmaz. Yazılı her şey değerlidir. Bütün bu değerler, bir ülkü ve kültür birliği olan Türklüğün, hem esas unsurlarını meydana getirir, hem de üzerinde titizlikle durulması gereken meselelerini teşkil eder. Çünkü, bunların yıpranması, zayıflaması yerlerine özellikle araç değerlerin konulmasına çalışılması Türklüğü, karşılaştığı tehditlerin sahasına iter ve tehditlerden önce yok eder.

CUMHURİYETİN DEĞERLERİ

Madde 187-    Türkiye Cumhuriyeti’nin varoluş nedeni, milli değerleridir. Çünkü, bu değerler

sonucunda millet mücadelesi başarıya ulaşabilmiş, istiklâl ve bağımsızlık kazanılmış, hürriyet içerisinde Türk toplumu, kendisini bütün insanlık âlemine kabul ettirmiştir. Milli değerler, Türk olmak, Türk gibi düşünmeye, Türk gibi davranmaya ve hareket etmeye bağlıdır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak, herşeyden önce milli değerlere sahibiyetle mümkündür ve sahibiyetle devam eder. Aksi halde vatandaşlık ancak hukuki bir kayıttan öteye gidemez, esasta bir anlamı da olmaz. Türk gibi düşünmek ise, açıklanan değerlerle dünyayı, çevreyi, evreni algılayabilmektir. Bu değerlerin dışındaki algılamalar her toplulukta, her toplumda, her zaman diliminde görülebilir.

Toplumlara kişilik veren, onları birbirinden ayıran bağlı oldukları yüksek değerlerin meydana getirdiği tutum, davranış biçimleri ve hareketleridir. Bunlar, toplumların “öz” değerleridir. Araç değerler, hiçbir özellik ve “öz” taşımazlar, belki insanlığın kurulduğu tarihten bugüne kadar insan oğlunda, toplumda, yöneticilerde veya diğerlerinde görülen hırs, intikam, çıkarlar, iktisadi arzular ve benzerleri hiç değişmemiştir.

Her toplum iktisadi gelişmesi, refahı için ekonomik değerlere önem verir, hırslara, tutkulara kapılabilir.

Bunlarda hiçbir özellik yoktur. Toplumları, araç değerler değil “öz değerler” korur, geliştirir, ebedi kılar. Nasıl insan için zenginlik başlı başına bir gelişme, bir refah ölçüsü olamıyor ve ancak bir araç olarak kullanılıyorsa, toplumlar içinde zenginlik başlı başına bir gelişme, bir refah değildir. Önemli olan yüksek değerlerin korunması, geliştirilmesi, araç değerlerin bu yönde, bu yolda kullanılmasıdır. Kısaca, “insanın” gelişmesi, “insanın” öz değerlerle donatılması, “insanın” mutlu kılınmasıdır.

Türk’ün güçlü olması, refah içinde yaşaması için de araç değerlere ihtiyaç vardır. Bu çağın bir yaşama tarzı da olabilir. Ancak, Türk toplumlarında hiçbir zaman araç değerler yüksek değerlerin zayıflamasına, yıpranmasına sebep olmamalıdır. Başka bir anlatımla zenginliğin ve refahın bedeli milli değerler olamaz, manevi değerler olamaz. Bu şekilde bir bedelin ödenmesine yönelik politikalar, cumhuriyetin her zaman meselesi olmuşlardır. Yüksek değerler ile araç değerleri arasında gereklilik ve yeterlilik dengesini kuramayan yönetimler 1939 yılından günümüze kadar yüksek değerlerimizdeki yıpranmanın başlıca sorumlularıdır. Bu yıpranma, bugün, tek insandan, aileye; aileden kurumlarımıza kadar yansımıştır. Öğretim ve eğitim faaliyetleri bu yıpranmayı önleyememektedir. Türkiye’de her gün bir yenisi gündeme getirilen ve doğal olmayan sorunlarının esas kaynağı da, milli değerlerimizle aramızda giderek artan bu dengesizlik ve mesafedir.

Partimiz herşeyden önce yüksek değerlere sahip, yüksek değerleri koruma ve geliştirme kararlılığında olan kişilerin başlattığı bir düşünce ve eylem birliğidir. Partimizin politikalarının esasları ve onları uygulayanların sorumlulukları, yüksek Türk değerlerini korumak, geliştirmek, yaymak, yayınlamakla yükümlüdürler. İkinci olarak görevleri vatandaşlarımızı bu değerler konusunda uyarmak, aydınlatmak ve irşat etmektir.

ALTINCI KISIM
SANAT – SANAT ÜRÜNLERİ – SANATKÂR

SANAT – SANAT ÜRÜNLERİ – SANATKÂR

İlkeler

Madde 188-    Tarihi varlık alanı insan ve toplumların hareketlerini, ilişkilerini, olayları ve eserleri kapsamı içerisine alır. Bu alanda, olup-biten, devam eden veya süreklilik kazanan hareketlerin ve ilişkilerin meydana getirdiği olaylar ve eserler birbirinden farklı özellikler gösterir, anlamlar taşır. Çünkü, her hareketin veya ilişkinin gerçekleştirmek istediği amaçları, yöneldiği hedefleri vardır. Farklı amaçlar ve hedefler, olaylara ve eserlere birbirinden ayrı özellikler, anlamlar, kişilik ve “teklik” verir. Hiçbir olay bir diğerinin, hiçbir ilişki başka bir ilişkinin, hiçbir eser diğer bir eserin aynı değildir.

Sanat insan eylemidir. Tarihi varlık alanında yer alır ve kendisine özgü bir alana sahiptir. Sanat ürünü eserlerde kişilik, bireysellik, benzemezlik ve “kendine özgülük” tarihi varlık alanına giren diğer olaylardan ve oluşumlardan daha belirgindir. Sanat eseri anlamını ve özelliğini bu farklılıktan, bireysellikten, kişilikten alır.

Sanat bir bilgidir. Belirli bir görüşün, yaklaşımın, değerlerin ürünüdür. Ancak, sanat adını alan bilgi ile bilim arasında ve sanat ürünü eserlerle, bilimin sonuçları arasında farklar vardır. Her bilimsel çalışma, geçmiş bilgilerin tamamlayıcısı, geliştiricisidir. Bilim, var olan şeyin bilinmeyen yönlerini araştırır, inceler. Bu sebeple bilim ve bilim sonuçlarında süreklilik vardır. Alınan her sonuç, başka bir araştırma ve incelemenin başlangıcını teşkil eder. Sanat eserlerinde ise başka bir eserin tamamlanması, geliştirilmesi söz konusu değildir. Sanat da daha önce kendi alanında ortaya konmuş eserlerden, çalışmalardan, araştırmalardan esinlenir. Ancak, eser ortaya çıkmakla kazandığı kişilik, bireysellik nitelikleri sonucu bir kere daha tekrarlanamaz şekilde “teklik” kazanmıştır. Bundan sonra ancak taklit edilebilir. Ayrıca, bilimde bilgiyi sağlayan insanla-olan şey (obje) arasındaki bağ ile sanatta insan ile varolan veya tasarlanan obje arasındaki bağlar da birbirinden farklıdır. Gerçekte her ikisi de algılanma-anlama-düşünme-anlatma öğelerini kullanırlar, fakat sanatta bu öğelerin dışında “esere” kişilik ve “kendine özgü”lük veren, bazen eser sahibinin bile açıklayamayacağı öğeler bulunur. Bir başka farklılık da anlatımdadır. Genel olarak bilimin anlatım aracı “dil”dir. Bazan başka şekiller de yer alabilir. Sanatta ise anlatım malzemesi “dil” olabildiği kadar, ton, renk, hacim, kütle, hareketler olabilir.

“Her çağın kendine özgü bir sanatı olduğu” kabul edilmektedir. Doğal olarak sanatta yer alan temel iki unsur insan ve ilgilendiği varlık veya tasarlanan “obje” çağdan çağa değişmektedir. Bu değişme, meseleleri de farklılaştırmaktadır. Sanatçı, çağının yaşadığı ortamın meselelerinden uzak kalamaz. Sanat ürünleri doğrudan veya dolaylı olarak yaşanan çağın meselelerinden etkilenmek suretiyle ortaya konulan eserlerdir. Sanatkâr, çağının ve içinde bulunduğu toplumun, ortamın meselelerine kayıtsız kalamaz. Sanatçı, algıladığı, yaşadığı, düşündüğü meseleleri kişiliğini yansıtan ürünleriyle tanıtmaya, anlatmaya çalışır. Sanatkâr karşılaştığı meselelerin çözümlerini de gösterebilir. Özellikle, sanatkârların hem meseleleri tanıttığı, hem de çözümler getirip, çözümler geliştirdiği en yaygın alanların başında mimari gelir. Bu alanı, sırasıyla resim ve müzik izler.

“Sanat, hayatın, insanın, çağın aynasıdır” şeklinde yapılan tanımlar bir büyük gerçeği ortaya koymaktadır. Her şeyden önce soyut bir sanattan, soyut bir eserden söz edilemez. Soyutluk, kullanılan araçlarda olabilir. Şekillerde olabilir. Bunların arkasında yatan gerçekler sanat ürünlerine kişilik kazandıran özellikler olarak kabul edilir. Yapılan tanıma en güzel örnek yaşadığımız çağdır. Endüstri-teknolojik-elektronik-nükleer-uzay çağı olarak isimlendirilen bu çağda sözde herşey insan içindir. Ancak, insan bir araçtan öteye gidememiştir. İnsanın duyguları, kişiliği, değerleri yaşadığımız çağda giderek yitirilen bir makine yaşamı içerisinde eriyen duruma gelmiştir. Bu çağın sanatı da bütün kollarıyla açıklanan bu acı gerçeği yansıtmaya, tanıtmaya çalışmaktadır.

Sanat, insanın dünya görüşünün, hayatının, ilişkilerinin ne olduğunu, nasıl bir yol izlediğini göstermeye çalışır. Eğer bir toplumun bağımsız, kendisine özgü bir dünya görüşü, bilimi ve felsefesi yoksa, sanatı da yoktur. Eğer bir toplum yaşamında başka toplumları taklit ediyorsa, başka toplumların hayat tarzlarını ve kültürlerini üstün kabul edip onlara uymaktaysa, sanatı da bu taklitten ve bağımlılıktan kurtulamaz.

Yüce Atatürk, 1923 yılında: “Bir milleti yaşatmak için birtakım temeller gerekir ve bilirsiniz ki, bu temellerin en önemlilerinden biri sanattır. Bir millet sanattan ve sanatkârdan yoksun ise tam bir hayata sahip değildir. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve âlil bir kimse gibidir. Hatta kastettiğim anlamı bu söz de açıklamaya yetmez. Sanatsız, kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.” şeklinde belirttiği sanat ve sanatkâr hakkındaki görüşleri, Türk milletinin her çağda dikkatle üzerinde durması gereken bir konudur.

SANAT TARİHİ

Madde 189-    Tarih ilminin sanat-sanat ürünleri-sanatkârlar ile ilgili bilgilerin, belgelerin toplanması,tasnifi, değerlendirilmesi ve yorumlanmasıyla uğraşan çok önemli koluna “Sanat Tarihi” denilmektedir. Ancak, bu genel bir bölünmedir. Sanat tarihinin içerisinde “Edebiyat Tarihi”, “Müzik Tarihi”, “Resim Tarihi”, “Heykel Tarihi”, “Mimari Tarihi”… gibi bölümler yer almakta hatta bugün bunlar da kendi faaliyet alanlarında daha alt bölümlere ayrılmaktadırlar. “Şiir”, “Tiyatro”, “Sinema”, “Bale” tarihleri gibi…

Sanat Tarihi, sanat ürünlerini oluştukları çağın görüşleri, değerleri, üslup ve şekilleri bakımından ele aldığı gibi eserlerin yapı özelliklerini, eser sahiplerini, eserin oluşması sırasında olayları ve şartları da inceleme ve araştırma konuları içerisine alır. Sanat tarihinin bir başka yaklaşımı ise, sanat ürünlerini bir düşünce tarihi meselesi olarak incelemektir. Sanat tarihçisi için eserin oluştuğu çağın düşüncesini, incelemeleri sonucu ortaya çıkarmak mümkün olduğu gibi, eserin oluşmasına etken olan tarihi şartları ve ortamı saptamak da mümkündür. XVI. Yüzyıl Türk müziğine ilişkin araştırmalar o çağın Türk düşüncesini, bu düşüncedeki dünya görüşünü ortaya çıkarabileceği gibi mimari, tezyini sanatlar ve hatta gösteri sanatları da aynı çağla ilgili birçok gerçekleri ortaya koyabilir.

“Türk Sanat Tarihi” konusunda bazı kişisel çabaların ötesinde gereken bilimsel çalışmalar henüz kurumlaşmamıştır. Zamana ve modaya veya bazı alanlardaki özendirmelere uygun olarak yapılan araştırmalar, çalışmalar ve bulunan sonuçlar yeterli değildir. Bir “Türk Edebiyat Tarihi”, Prof. Köprülü’nün başlattığı noktadan bir santim ileri gidememiştir. Monografileri, tasvirleri, eski yazılı metinleri, yeni yazıya çevirmeyi bilim sanan zihniyet giderek yaygınlaşmaktadır. Bir “Türk Musiki Tarihi”-“Tezyini Sanatlar Tarihi”-“Mimari Tarihi”… bugün artık aramızda bulunmayan şahısların kişisel çabalarından öteye gidememiştir. Turizm faaliyetlerinin özendirildiği bazı sanat kolları ve sanat ürünleri üzerindeki tarihi çalışmalar ise tamamen yüzeyseldir, tanıtmaya yöneliktir. Bütün bunların sebeplerinin araştırılması ve çözümlerinin bulunması gerekir. Çünkü bu çağın gelecek yüzyıla bırakacağı ve gelecek nesillerin yetişmesine sunacağı bilgi birikimi yok denecek kadar azdır veya yabancı kaynakların bir tekrarından ibarettir. Yüce Türk milletinin sanatının ve sanat ürünlerinin bu şekilde kısır ve kısıtlı bir bilgi birikimiyle gelecek yüzyıla aktarılmasına ise, kimsenin hakkı yoktur. Özellikle açıklanan konularda “Bilim” kurumu, kuruluşu ve eğitimi yapanların büyük sorumlulukları ve millete karşı sorumlulukları vardır.

TÜRK SANATI

Madde 190-    Bir kültür ve ülkü birliği olan Türklüğün varolmasında, gelişmesinde en önemli unsurlar ve etkenleri Türk sanatı ve bu sanatın ürünleri, eserleri teşkil eder. Bugün bir Türklük dünyasından söz edebiliyorsak, bunu Türk diline, Türk müziğine, Türk folklörüne, Türk el sanatlarına, Türk gösteri sanatlarına, Türk tezyini sanatlarına ve bu sanatlar arasındaki onbinlerce yıllık tarihi birlik ve bütünlüğe borçluyuz. Türk edebiyatının şiir, roman, hikâye, destan… dallarındaki tutarlı ve “özde” birleşen durumu, Türklüğün varlığında en önemli unsurlardan biri olmuştur. Bütün yok edilme çabalarına rağmen bu “öz” bozulmamıştır, yıpranmamıştır. Varlığını devam ettirmektedir. Mesele, bu varlığı hissedebilmek, anlayabilmek ve bir kültür ve ülkü birliği içinde geliştirmektir.

Yüce Atatürk; “Ey Türk Milleti, sen yalnız kahramanlık ve cengaverlikte değil, fikirde ve medeniyette de insanlığın şerefisin. Tarih, kurduğun medeniyetlerin övgüleriyle doludur. Mevcudiyetine kasteden siyasi ve toplumsal etkenler birkaç asırdır yolunu kesmiş, yürüyüşünü ağırlaştırmış olsa da, onbin yıllık fikir ve kültür mirası, ruhunda bakir ve tükenmez bir kudret halinde yaşıyor. Hafızasında binlerce ve binlerce yılın hatırasını taşıyan tarih, medeniyet safında layık olduğun yeri sana parmağıyla gösteriyor. Oraya yürü ve yüksel… Bu, senin için hem bir hak, hem de görevdir.” sözleriyle Türklüğün bütün özelliklerini, niteliklerini dile getirmekle kalmıyor, Türk çocuğunun gerçek hedeflerini de işaret ediyordu. İşte bu hedef, Türk çocuğunun değişmez amaçlarının saptanmasını da açıklamaktadır. Mesele; Yüce Atamızın işaret buyurdukları hususlara önce Cumhuriyet çocuklarının inançla, bilgi ile cesaretle ve imanla yürümesi, sonra da bütün Türklük dünyasını bu hedefler doğrultusunda bir kültür ve ülkü birliğine yöneltmeleridir.

YEDİNCİ KISIM
BEDEN KÜLTÜRÜ – BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR

BEDEN KÜLTÜRÜ

İlkeler

Madde 191-                Beden Kültürü, insanın varoluşu ile başlar. İnsanın maddi varlığını koruması, savunması ve ihtiyaçlarını giderebilmesi çeşitli davranış ve eylemlerde bulunmasını zorunlu kılar. Bu genel olarak süreklilik isteyen davranış ve eylemler insan oğlunun fiziki, psikolojik ve düşünce varlığı ile “Bedeni” ile ilgilidir. Başlangıçta her davranış ve eylem tehlikeden kaçma, korunma şeklinde hızı ve dikkati gerektiren bir nitelik taşırdı. Avcılık hızla birlikte zamanın ve çeşitli araçların kullanılmasını gerektirdi. Başta at olmak üzere bazı hayvanların ehlileştirilerek yer değiştirme, savunma ve avcılık amaçları ile yararlanılması insanoğluna sayısız imkanlar ve fırsatlar hazırladı, ufuklar açtı. Uzun mesafelerin kısa zamanda alınması yanında doğa ile hasım ve rakiplerle mücadelede üstünlük ve güç sağlama fırsatlarını artırdı. Yüzlerce yıl içinde görülen bu gelişmeler insanın “beden varlığı” üzerinde önemli sonuçların doğmasına neden oldu. İlk olarak, insanın fiziki varlığının sayısız yetenekleri ortaya çıktı. Koşma, ağırlık kaldırma, ağırlıklarını taşıma, atma, fırlatma, çeşitli vurucu, delici, kırıcı, kesici araçları kullanma, binicilik, su üzerinde kalma, değişik el yapımı vasıtalarla suları geçme, balıkçılık, atıcılık gibi birçok davranış ve eylemler doğal duruma geldi. İkincisi, insanın temel özelliği olan başkaları ile iletişim kurma ve etkileşim yeteneği sonucu açıklanan tüm davranış ve eylemlerin birlikte takım halinde ve hatta büyük kitleler şeklinde yapıldı. Üçüncüsü, bu davranış ve eylemlerin sürekli tekrar edilerek öğrenilip, geliştirileceği gerçeği anlaşıldı ve uygulandı. Bütün bu sonuçlar ve özellikle tek beden hareketlerinin takımlar, gruplar, kitlelerle birlikte yapılması ve zamanla ikili, çoklu yarışmalar haline dönüşmesi “Beden Kültürünü” oluşturdu. Okçuluk, güreş, binicilik, mızrak ve uzun mesafelere ağırlık atışları, koşma, yüzme gibi hareketler binlerce yıl önce insanlığın uyguladığı eylemlerdir.

BEDEN EĞİTİMİ

Madde 192-                Beden Eğitimi, Beden Kültürünün gelişmesini, bilim ve teknoloji ile güçlenip, yayılmasını sağlayan, eğitim ve öğretimi esas alan bir bölümüdür. Tek insanın fiziki (beden) yeteneklerinin bilimle, deneyimlerle, psikolojik imkanlarla, elde ve denenmiş teknolojilerle artırılmasını ve sürekli kılınmasını amaçlayan “Beden Eğitimi” takım ve grup halinde biraraya gelerek, belirli alanlarda ve disiplinler içinde fiziki yeteneklerini kullanan insanların da birlikte bir güç oluşturmalarına yardımcı oldu. Beden Eğitimi yolu ile insanın beden yetenekleri bir çok yeni alanlara ve disiplinlere ulaştırılırken bunların takım ve grup halinde gerçekleştirilmesi de sağlandı. Yüzlerce yıl önce koyun postundan veya deri parçalarının bir araya getirilmesinden elde edilen yuvarlak toplarla elle, ayakla, at üstünde oynanan oyunlar zamanla Voleybola, Tenise, Hentbola, Futbola, Polo’ya açıklanan eğitim sonucu ulaşdı. Yarışma kültürü gelişti.

SPOR

Madde 193-                Spor, Beden Kültürünün kitlelere ulaşmasını ve etkilemesini sağlayan en önemli ve kapsamlı alanıdır. O kadar ki, bugün “Spor Kavramı” ile bütün bir “Beden Kültürü” ve “Beden Eğitimi” eş anlamlı olarak kullanılır. Kısaca spor, tek insanın beden yetenekleriyle yapabildiklerini açıklayabildiği gibi (yürüme, koşma, yüzme, binicilik gibi) iki veya daha çok insanın, takım halinde, gruplar şeklinde yaptıkları davranış ve eylemleri de kapsar. (Güreş, eskrim, buz pateni, voleybol, hentbol, futbol … gibi) Spor kavramı genellikle yarışma, sergileme ve temaşa aşamasına gelen Beden Kültürü’nün sonucudur. Asırlarca elde edilen bilgi ve deneyimler sporun insanın beden sağlığı, ahlâkı, aklı kısaca maddi ve manevi varlığı üzerinde daima olumlu etkiler meydana getirdiği anlaşılmıştır.

Bugün sporda başta büyük kitlelere hitap eden dallar olmak üzere hemen hemen her alanında yaygınlaşan şekilde finans ve kazanç sağlama eğiliminin görülmesi “Beden Kültürü”nün manevi unsur ve tatminlerini tehdit etmekte, “Beden Eğitimi”nin sağlamaya çalıştığı amaçları tehlikeye sokmaktadır. “Amatör” ve “Profesyonel” spor dünyasının doğal sonucu olan “Holdingleşme” ve “Tekelleşmeler” beden kültürünün bütün unsurlarını ortadan kaldıracak “Spor”u bir çatışma ve bir savaş aracı haline getirecek ve hatta dünya barışını da çeşitli riskler altına sokacak tehditleri hazırlamaktadır.

Genel Hedefler

Madde 194-                Partimizin “Beden Kültürü” – “Beden Eğitimi” ve “Spor” konularında genel hedefleri aşağıdadır:

a-         Her çeşit Beden Kültürü davranış ve eylemlerini ve faaliyetlerini, Ata sporlarımız

başta olmak üzere tüm spor dallarını ve konularını Türk gençliğinin milli eğitim ve öğretiminde temel unsur saymak ve gerçekleştirmek.

b-        Sporu sağlığın, beden yeteneklerinin, aklın ve zekânın, çağdaş bilim ve teknoloji-

nin, milli vicdan ve milli ahlâkın, güç ve becerinin esası ve geliştirici alanı kabul ederek, tüm ülkeye yaymak ve tüm insanların yararına sunmak.

c-         Her yaştaki vatandaşlara Beden Eğitimi ve Beden Kültürü hizmetini sunmak, ata-

larımızın “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” özdeyişini uygulama alanına koymak.

ç-         Sporda her türlü holdingleşmeye ve tekelleşmeye engel olacak önlemler almak.

Spor dallarının ve konularının gelişmesi için gereken bilgi, teknoloji ve finansmanını iktisadi ve sosyal kalkınma girişimlerinin bir parçası sayarak kamu ve özel kaynaklardan sağlamak.

Genel Politikalar

Madde 195-                Partimizin “Spor” konusunda hedeflerine ulaşmak için izleyeceği genel politikalar şunlardır:

a-         Okullarımızda, başta ata sporlarımız olmak üzere her çeşit spor faaliyetlerinin eği-

timi, yoğunluğu ve niteliği yeniden belirlenecektir.

b-        Sağlıklı yaşam için spor alışkanlığı kazandırılmak üzere okullarda spor eğitim ve

öğretimi yapılandırılacaktır.

c-         Uluslararası yarışmalarda başarı ve profesyonel sporculuğun gelişmesi için küçük

yaşlardaki yeteneklerin tespit edilebilmesi amacı ile her spor dalı ile ilgili tarama çalışmaları yapılacak buna paralel olarak spor eğiticilerinin görüşlerinin de alınabileceği bir iletişim ağı oluşturulacaktır.

ç-         Küçük yaşta sporcu eğitimi bir politika haline getirilecek, yetenekli sporcuların burs

ve diğer maddi imkanlardan yararlanması, ilerleyen yaşlarda da geçimlerini sağlayabilmesi için gerekli düzenlemeler yapılacaktır.

d-        Okullardaki spor faaliyetlerinin nitelik ve nicelik olarak iyileştirilmesi için tesis yatı-

rımları arttırılacak, bölgesel okulların aynı tesislerden yararlanabilmesi için düzenlemeler yapılacaktır.

e-         Spor eğitimcilerinin daha kaliteli olarak yetiştirilmesi ve sayılarının arttırılması için

spor akademileri yeniden yapılandırılacaktır.

f-           Sporun içindeki mücadele ve yarışma ruhunun geliştirilmesi, toplumsal kaynaşmanın iyileştirilmesi amacıyla her spor dalı için düzenli ve yaygın yarışmalar programlanacaktır.

g-         Her türlü spor dalının ileri gelen sporcuları özellikle uluslararası yarışmalar ve olimpiyatlarda başarı kazanmış olanlar, birer halk kahramanı muamelesi görecek şekilde, maddi ve manevi ödüllendirmeye tabii tutulacaklar, gençliğin bu sporculara özendirilmesi ve sporun yaygınlaştırılması ile toplumda milli gurur ve özgüven duygusunun gelişmesi sağlanacaktır.

ğ-         Spor ahlakının korunması ve spor barışının sağlanması için çok katı denetleme ve disiplin kuralları geliştirilecek ve uygulanması sağlanacaktır.

h-         Yetişkinlerin spor alışkanlıklarını devam ettirebilmeleri, yerel yönetimlerin ve belediyelerin spor tesis ve çevre düzenlemeleri yapmaları için bütçe ayırmaları ve yatırım yapmaları sağlanacak ve bu konudaki performansları merkezi olarak takip edilecektir.

ı-                     Yetişkinlerin spor alışkanlıklarını devam ettirebilmeleri için, özellikle yüksek sayıda çalışana sahip şirket ve işyerlerine tesis ve personel için teşvikler verilecektir.

i-                     Yetişkinlere yönelik medya ve yazılı basında propaganda ve eğitimler düzenlenerek, spor alışkanlıklarını korumaları ve geliştirmeleri özendirilecektir.

j-                     Bu hedefler, programın sağlık ile ilgili maddelerine paralel olarak yürütülecektir.

k-        İzcilik bütün ülkede yaygınlaştırılacak, her yaş ve kesimde vatandaşların izciliğe olan eğilimleri geliştirilecek, bunlar bilgi ve teknolojilerle donatılacak ve finansmanları kamu ve yerel kaynaklarca karşılanacaktır.

Müdafaa-i Hukuk Hareketi

Müdafaa-i Hukuk Hareketi Partisi, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlüğünü savunmayı, halkın hak ve hukukunu korumayı amaçlayan bir siyasi harekettir. Vizyonumuz, adaletin ve eşitliğin teminatı olarak, toplumun tüm kesimlerinin sesini duyurmak ve çağdaş, demokratik bir Türkiye inşa etmektir.

Müdafaa-i Hukuk Hareketi Partisi Tarafından Tüm Hakları Saklıdır.